“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
9 Ağustos 2020 Pazar
GEBELIKTE AŞERME VE KUSMA Anne metabolizması bebeği ve annenin hayati organlarını korumak için toksinleri kendi belirlediği hız ve enerji ile çözer. Bu olay Cenabı Hakk'ın Merhameti, rızkı ve şifadaki bereketidir. Hayati organların korunması hamileliğin ilk aylarında en iyi çözücü ve inceltici olan mide organının çok aktif hale gelip toksinleri kusma yoluyla atması gerçekleşir Modern Tıp "aşerme dönemini ; " beden çocuk istemiyor , icinde yabancı bir cisim var Ona direniyor " diye anlamlarken; Alim hekimlerimiz bedenin annedeki Zehirli maddelerin çocuğa geçmemesi için mide yoluyla daha hızlı şekilde kusmayı gerçekleştirerek anneyi ve bebeği muhafaza ettiğini asırlar öncesinden bize haber vermektedir. Hamilenin iç organları kusma yoluyla temizlendikten sonra kalan son 3 ayda özellikle bebeğin kaslarının ve kemiklerinin çok hızlı geliştiği dönemde Böbrekler dışarıdan gelen ve içeride çamurlaşmış olan toksinleri çözmeye yine devam ederler ve annenin sağlığı ve bebeğin sağlığı garanti altına alınırken bu toksinler ödem ( sıvi ) yoluyla çözülerek atılır. Ödem yoluyla çözülmeyi şöyle açıklayabiliriz Örneğin kapınızı yağlı boya ile boyayacak sınız yağlı boyayı aldınız boya kaskatı ve oldukça yoğun fırçayı batırdınız ve tahtaya sürdünüz yoğun olduğu için o boya fırçadan tahtaya geçmiş olsada kuruduğu zaman dökülecektir Bu yüzden boyayı tiner ile seyreltiriz boyanın yoğunluğuna göre tiner dökerek bir sopa ile karıştıra karıştıra tahtanın onu emmesini sağlayacak kadar seyreltiliz işte vücudumuzdaki çamurlaşmış Hatta daha da sertleşmiş kalıplaşmış toksinleri vücudumuz hazırladığı özel sıvı ile çözmeye başlar Bu özel sıvının içinde metabolizmanın ürettiği asitler vardır Bu asitler oradaki toksinleri çözer toksinler çözüldükten sonra hızlı şekilde kan yoluyla mesaneye, makata , deri yoluyla atılmaya başlar. Metabolizma Atamadığı toksinleri de iç organlardan en uzak bölge olan ayaklara hapseder sonra oradan yavaş yavaş atmaya devam eder ..
Bundan beş yüz altı yüz sene evvel. Molla Câmî Hazretlerinin Nefâhât-ul-Üns’ün son kısımlarında yazar. Molla Câmî bu zâta yetişmiş. Zamânında Fıdda isminde bir mübârek kadın var. Fıdda Fıdda, gümüş demek Arapça Fıdda. Üç tâne çocuğu var bir de kocası var. Bir kulübeleri var bunların altında hasır bile yok. Birisi bir kuzu hediye etmiş. Bunlar da büyütmüşler bunu. Onun yünü gâyet güzelmiş hayvanın bu yününü satarmışlar, senede iki defa bu yünle arpa alırmışlar. Her gün de sütünü verirmiş. Birer fincan çocukları içermiş. Bir gün böyle Kurban Bayramı, Ârife günü. Fıddanın kocası demiş ki: “Yâ Fıdda,Ya Fıdda, biz ALLAH’a namazdan başka bir şey yapamıyoruz demiş. Borcumuz. Ama hiç hediye gönderemiyoruz!” demiş. Kurban hediyedir ibâdetten ziyâde. İbâdet ama hediye. “Gel,şu hayvanı keselim!” demiş.. “Efendi demiş... ALLAH biliyor ya bizim kurban kesecek durumumuz yok. Çocuklar ağlar. Bunun ile geçiniyoruz. Ayağını öpeyim Efendi demiş kesmeyelim!” demiş. “Peki Fıdda kesmeyelim canım!” demiş. Akşam üzeri bir sâil gelmiş. Böyle burdaki o bildiğin sâil değildir: ALLAH celle celâluhu’dan başkasına ölse yüzünü elini çevirmeyen adam” demektir sâil. Böyle bir adam gelmiş oraya, demiş ki: “Üç gündür açım kızım” demiş. “ALLAH rızâsı için bana bir şey verin!” demiş. Almışlar içeriye. Yok bir şey. Bu sefer Fıdda kocasına demiş ki: “Bu adam geldi koyunu kes!” Kadına bakın!.. Yarım saat evvel: “Kesme!” diyor, şimdi?. Adam almış: “Yalınız çitin arkasında kes” demiş. “Çocuklar görüp de ağlaşmasınlar!” Adam bıçağı almış çitin arkasına giderken, bu taraftan çitten aynı koyun “Hooop!” atladığı gibi Fıdda’nın yanına gelmiş. Elini yalıyor. Koyun yalar ya… Fıdda demiş ki: “Herhalde demiş kaçtı!” demiş. Dönmüş çitin arkasına bakmış ki çoktan koyun kesilmiş, derisi yüzülüyor.. Molla Câmi der ki: “Ben bu koyunu gördüm!” Bu koyun 22 sene muammer olmuş, bu ikinci gelen koyun. Biri gitti, ALLAH birini gönderdi. “Bu koyunu gördüm” diyor Molla Cami Hazretleri, “22 sene muammer oldu günün her saatinde ALLAH’a kasem ederim ki istediği zaman süt verirdi” “Bunun sütünden ben de içtim. ALLAH’a kasem ederim ki sütü bal tadında idi!” diyor.
Allah yolunda bir adım atmanın sevabı Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bütün dünyayı sadaka olarak vermek, Allah yolunda, Onun dinini doğru olarak yaymak için atılan bir adımın sevabına yetişemez. Aradaki fark, çok büyüktür. Denizle damla arasındaki farktan daha büyüktür. Dinimizde niyet çok önemlidir. Âhirette, amelin çokluğuna değil, niçin yapıldığına bakılacaktır. Niçin sorusuna verilen cevap olumluysa yani Allah içinse, yapılan şey uyumak gibi mubah bir şey de olsa, sonu iyidir. Şayet cevap olumsuzsa, yapılan şey ibadet de olsa, sonu kötüdür. Bütün dünyalık görünen işler, bir niyetle âhiret olur, bütün âhiret işleri de, bir bozuk niyetle dünyalık olur. Allahü teâlânın kulları arasında en çok sevdiği, Onun kullarına hizmet edendir. Hizmetin, iyilik etmenin pek çok çeşidi vardır. Selam vermek, müsafeha etmek, hastalığında ziyaret etmek, ilgilenmek, cenazesine gitmek, evine davet etmek, yemek yedirmek ve ziyaretine gitmek, çok kıymetlidir. Hattâ merhum Hocamız, (Bir mümini Allah rızası için ziyaret edene, Allahü teâlâ o kadar sevap verir ki, Allahü teâlânın bu rızasından dolayı, gökten yere inen bir ampul olsa, o ampulün nurundan, ışığından, Güneş kararır) buyururdu. Ziyaret, mutlaka fiilen gitmek değildir. Gitme imkânı yoksa, telefon etmekle, mail yazmakla da, ziyaret edilmiş sayılır. Yazışmak, görüşmenin yarısıdır. Bir Müslümana elbise almak, ayakkabı vermek de yine iyiliktir. Ama bütün bu iyilikler, Allahü teâlânın kullarını ateşte yanmaktan kurtarmak için atılan adım yanında, deryada bir damla değildir. Nitekim İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Bu zamanda yapılacak en kârlı, en faydalı iş, insanları, sonsuz felaketten kurtarmak için çalışmaktır) buyuruyor. Âlimler, evliya zatlar bütün rahatlarını, zevklerini terk ederek, insanların kurtulması için çalıştılar. Bu kadar uğraşmalarına sebep, merhametti. İnsan bir kedinin bile ateşte biraz yanmasına tahammül edemez. Başka bir insanın sonsuz yanmasına nasıl dayanır? İmanın kuvvetli olmasının alameti, bir kişi daha kurtulsun diye uğraşmaktır. Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık Müslüman olunca, (Yâ Resulallah, altı arkadaşım daha var, onları da getireyim mi?) dedi. Eğer bunun için uğraşmıyorsak, bizim imanımızda bir noksanlık var demektir. Aldığımız nimeti başkalarına yayarak, sorumluluktan kurtulmalıyız. Başkalarını kurtarmanın en güzel yolu, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını vermektir. Kitap vermek, defalarca anlatmaktan daha iyidir.
YA DÖRDÜNCÜSÜ OLURSAK
YA DÖRDÜNCÜSÜ OLURSAK
الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر
Kendisini Müslüman olarak kabul eden her kişinin farzları ve dini vecibeleri yapmak, münkerden yani hatalardan günahlardan da kaçınmak üzerine düşen başlıca görevi ve sorumluluğudur.
Bununla beraber etrafında görmüş olduğu hataları yanlışları düzeltmek düzelttirmek ve de güzel olan, iyi olan şeyleri etmek de Müslümanın vazifeleri arasındadır..
Nitekim herkesçe bilinen bir Hadîs-i Şerifte;
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” buyrulmaktadır!
(Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11)
Herkes her durumda bu hadisi kendine göre yorumlayamaz!
Peki bu Hadis-i Şerif'in manasını kısaca nasıl anlamalıyız?
Şöyle ki; el ile düzeltmek, çoğunlukla vazifeli insanların, yani devletin ve emniyetin ve de yakınlık derecesine göre düzeltme gücü olan kişilerin görevidir;
Dil ile düzeltmek, güç kullanma erkinden olmayan alimlerin vazifesi;
Kalben buğz etmek ise ilmen ve kudreten düzelmeye gücü yetmeyen diğerlerinindir.
Kişi müdahale edemeyeceği kötülüklerle karşı karşıya gelebilir.
O kötülüğü düzeltmeye imkan bulamayabilir.
Öyle ise o kötülüğe kalben buğzedip rahatsız olması, onu o kötülüğün mesuliyetinden (bir noktaya kadar) kurtarır.
Zira bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulur;
"Kişi değiştirmeye güç yetiremiyeceği bir münkeri (sakıncalı eylemi) görünce, Allah’a o eylemi münkir olduğunu, yani asla hoşlanmadığını bildirmesi, onu kurtarmaya yeter." (Taberani)
Ancak, yazının başlığında da ifade edildiği gibi ya 4.sü olunursa bunun hesabı nasıl olur?
4.ki eli ile, dili ile düzeltme imkanı bulduğu halde ve yahutta böyle bir imkanı olmasa dahi hataların farkında olduğu halde bunları düzeltmek bir yana, kalben buğz etmek yerine (maddi çıkar ve korkular nedeniyle) bir de hata işleyenleri desteklemek onlara arka çıkmak suretiyle günaha ortak olanların hali ne olur, mesuliyeti ne olur?
İnsanlık tarihi boyunca bu dördünü de yaşandığı da bir gerçek!
..ve malesef ki bahse konu 4. güruh günümüzde sayı bakımından diğerlerinin katbekat üzerinde!
Cenâb-ı Mevlâ bizi o 4.sü olmaktan muhafaza eylesin..
Davut Gazi Toklu