1 Eylül 2020 Salı

HZ. MUS’AB BİN UMEYR R.A. Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Mekke’nin varlıklı ve yakışıklı delikanlılarındandı. Babası ve annesi onu çok seviyordu. Annesi çok zengindi ve ona en güzel elbiseleri giydirirdi. Mekke’nin en güzel kokularını sürünürdü. Hadramut’tan gelen en kıymetli ayakkabıları giyerdi. Hz. Mus’ab (r.a.), Peygamber Efendimizin (s.a.v.), Erkam bin Ebû Erkam’ın evinde insanları İslâm’a davet ettiği haberini alınca, hemen huzûruna çıkıp İslâm ile müşerref oldu. Berâ bin Âzib’in (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Peygamberimizin (s.a.v.) ashâbından bize ilk ulaşan -yani Medîne-i Münevvere’ye ilk hicret eden- Mus’ab bin Umeyr ve İbn-i Ümm-i Mektûm’dur (r.anhümâ).” Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.), ashâbıyla otururken Mus’ab (r.a.) geldi. Üzerinde yamalı bir kumaş parçası vardı. Ona bir de tabaklanmamış hayvan derisi eklemiş ve onu elbisesine yen yapmıştı. Ashâb-ı Kirâm, onun Müslüman olmadan önce içinde bulunduğu imkânlar ile şimdiki hâlinden dolayı gözyaşlarını tutamadılar. Zîrâ yanlarında onun bu hâlini değiştirecek hiçbir şeyleri de yoktu. Mus’ab (r.a.) selâm verdi. Peygamberimiz (s.a.v.), selâmını aldılar ve onu medheden güzel sözler söyledikten sonra şöyle buyurdular: “Mus’ab’ı görmüştüm. Mekke’de, Kureyş delikanlıları arasında, ondan daha çok imkâna sahip kimse yoktu. Sonra Allâh’a ve Resûlüne olan muhabbeti, ona bu imkânları terk ettirdi.” Habbâb bin Eret (r.a.), şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ’nın rızâsını talep ederek Resûlullah (s.a.v.) ile berâber Allah yolunda hicret ettik. İnşâallah Allâhü Teâlâ’nın vadettiği ecrimize kavuşacağız. Bizden âhirete irtihal eden öyle kimseler vardı ki (dünyâda iken) ecirlerinden hiçbir şey almadılar. Mus’ab bin Umeyr de onlardandır. Uhud Harbi’nde şehîd edildi. Yamalı bir kumaş parçasından başka, onu kefenleyecek bir şey bulamadık. Onunla başını örttüğümüz zaman ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman ise başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): ‘Onun baş tarafını örtün. Ayakları tarafını da ızhır otu ile kapatın. Bizden öyle kimseler var ki, muradlarına eriştiler.’ buyurmuşlardır.” Radıyallâhü anhüm. (et-Tabakâtü’l-Kübrâ, İbn-i Sa’d)

 

İlmin evveli soğandan acı, Ahiri baldan tatlıdır.
Tembelliğin evveli baldan tatlı, Ahiri soğandan acıdır.

31 Ağustos 2020 Pazartesi

İŞTE 33 KABİR EHLİ MÜBAREK ŞAHSİYETLER....Hadis-i Şerif : “İşlerinizde şaşırdığınız zaman, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Acluni Keşfu’l-Hafa 1/85, 213.) “Veli, dünyada iken kınındaki kılıç gibidir. Ölünce, kınından çıkan kılıç gibi olup, tasarrufu ve tesiri kuvvetlenir.” (Berika) ..Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri şöyle dedi: “Vefat eden evliya zat, yaşayandan daha çok feyz verir, daha çok yardım eder.” (Mişkât tercümesi)..Ebul Hasan-il Harakani ks hazretleri tam 12 yıl Beyazıd-ı Bestami k.s hazretlerinin kabirinden istifade ederek feyz almış ve seyri sülukunu tamamlamıştır.Ondan sonra da irşad ehli bir mürşidi kamil olarak silsilei saadatın 6. halkasını oluşturmuştur. Aynı şekilde Şah Nakşibendi hazretlerinin, Abdul Hak Gucduvani hazretleri ile aralarında 5 vasıta olmasına rağmen onun ruhaniyetinden feyz almıştır. Hanefi İmamlarından Ahmed Bin Muhammed el - Hanevi "Nefahat-ul Kurb " isimli eserinde buyurur ki : "Evliyaullah, ruhaniyetlerinin cismaniyetlerine galip olması sebebiyle bir çok surette görünebilirler. Onların tasarruf ve kerametleri, hayatlarında olduğu gibi, mematlarından sonra da devam eder." İbni Kemal el- Vezir buyurmuşlardır ki : "Dünyada bulunan ruh, kınındaki kılıca benzer.Ölümünden sonra ise cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur." . Akşemseddin ks. buyuruyorki: [Evliyaullah iki cihanda tasarruf ehlidir.Bu ölüdür bundan nasıl derman olur deme.Mevlanın kılıncıdır, vücudu ona kılıf olmuştur. Bir kılıç ki çıplak olduğu zaman daha fazla tesir eder.].. (mecmuat-ül cevahir)

 

Günde en az iki kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, Cennetin Firdevs kapısını açmaktır.

 "Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor."

İbrahim suresi, 41

Tasavvufta mürşidi kamil 2 kısımdır.Biri vefatuyla tasarrufu nihayete eren mürşid, diğeri ise irtihalinden sonra da irşad ve salahiyeti devam eden mürşidi kamildir.Eğer vefat eden mürşid kendisinden sonra irşad yetkisini devretmediğini, kendisiyle beraber devam edeceğini bildirirse, o mürşid vefatından sonra da tasarruf sahibidir. Bazı zaatların kabirlerinde de irşad ve hidayet

 

Tasavvufta mürşidi kamil 2 kısımdır.Biri vefatuyla tasarrufu nihayete eren mürşid, diğeri ise irtihalinden sonra da irşad ve salahiyeti devam eden mürşidi kamildir.Eğer vefat eden mürşid kendisinden sonra irşad yetkisini devretmediğini, kendisiyle beraber devam edeceğini bildirirse, o mürşid vefatından sonra da tasarruf sahibidir. Bazı zaatların kabirlerinde de irşad ve hidayet vazifelerini sürdürüp selahiyetlerinin devam edeceğine dair rivayetlerde tasavvuf kitaplarının pek çok yerinde rastlamak mümkündür.Bunlardan bazılarını nakletmek icab ederse: Öncelikle Peygamberimiz s.a.v efendimizin şu hadisi şerifini zikredebiliriz. "Dünya işlerinde şaşırıp, hayrete düştüğünüz zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz."(Acluni,Keşfül Hafa cilt 1 sahife85) Nitekim bütün tasavvuf kitaplarında da mezkurdur ki Ebul Hasan-il Harakani ks hazretleri tam 12 yıl Beyazıd-ı Bestami k.s hazretlerinin kabirinden istifade ederek feyz almış ve seyri sülukunu tamamlamıştır.Ondan sonra da irşad ehli bir mürşidi kamil olarak silsilei saadatın 6. halkasını oluşturmuştur. Aynı şekilde Şah Nakşibendi hazretlerinin, Abdul Hak Gucduvani hazretleri ile aralarında 5 vasıta olmasına rağmen onun ruhaniyetinden feyz almıştır. Hanefi İmamlarından Ahmed Bin Muhammed el - Hanevi "Nefahat-ul Kurb " isimli eserinde buyurur ki : "Evliyaullah, ruhaniyetlerinin cismaniyetlerine galip olması sebebiyle bir çok surette görünebilirler.Onların tasarruf ve kerametleri, hayatlarında olduğu gibi, mematlarından sonra da devam eder." Yine hanefi büyüklerinden Allame Seyyid Şerif Curcani (k.s.)"Şerh-ul Mevakıf" isimli eserinde "Mürid ve saliklere evliya suretlerinin zuhuru ve o suret vasıtasıyla, mürşidin hayat ve ölümü halinde feyiz verdiğini" bildirir. Ehlullahın vefatından sonra irşad ve tasarruflarının devamına aklen delil ise şudur: Rasülüllah efendimiz vefat ettikleri zaman da İslamla şereflenenler mahdud ve belli bir sayıda idi.Vefatından sonra futuhatlar neticesidir ki, islam bir çığ gibi büyümüş ve tüm cihana yayılmıştır.Eğer irtihalleriyle irşat ve selahiyetleri munkati [kesik] olsaydı, o güne kadar iman edenler de dinden çıkarlardı.Rasülüllahın muktedir olmadığına, ondan sonrakilerinin güçlerinin hiç yetmemesi lazım gelirdi.İrşad ve salahiyetlerinin devam etmesinin neticesidir ki, islam 14 asır gün be gün inkişsaf etmiş ve etmektedir.Bu durum şüphesiz onun varisleri içinde geçerlidir.Bütün bunlar irşad ve tasarruflarının, ahirete intikallerinden sonra da kemaliyle ve tamamıyla intikal ettiğinin apaçık göstergesidir. Hatta şuda bir gerçektir ki; vefat eden kişinin ruhu cesed kafesinden kurtulduğu için çok daha müessir ve süratli olmaktadır.İmamlardan İbni Kemal el- Vezir buyurmuşlardır ki : "Dünyada bulunan ruh, kınındaki kılıca benzer.Ölümünden sonra ise cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur." Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin hem hocası hem de şeyhi Akşemseddin-i Veli Hazretlerinin bu mevzuda güzel bir beyti vardır. Dü cihanda tasarruf ehlidir ruh-u veli Dime kim mürdedir, bunda nice derman ola Ruh şimşir-iHüdadır ten gılaf olmuş ona Dahi a£la kar eder, bir tığ ki, üryan ola.... [Evliyaullah iki cihanda tasarruf ehlidir.Bu ölüdür bundan nasıl derman olur deme.Mevlanın kılıncıdır, vücudu ona kılıf olmuştur.Bir kılıç ki çıplak olduğu zaman daha fazla tesir eder.] (mecmuat-ül cevahir) Keza Fahreddin Razi (r.a.) "Metalibi Aliye isimli eserinde ölüleri ve kabirleri ziyaret ederek onların ruhaniyetinden faydalanma şeklini özetledikten sonra : "Bedenlerden ayrılan ruhlar bazı yönlerden bedenlerle alakalı ruhlardan daha kuvvetlidir." buyurmuş ve orada bunu izah etmiştir. Hulasa olarak diyebiliriz ki , ehlüllahın vefatına ve ahiret diyarına intikallerinde dünyaya dünyaya irtibat ve iltifatları kalmaz şeklindeki düşünceler yanlıştır.Zira böyle bir kanaat ve itikad, Evliyaullahın vefatından sonraki tasarrufunu inkardır.Bu tasaruf, Rasülüllahtan intikal etmesi bakımından , bu inkarın ona da zirayet etmesi ihtimali vardır ki; çok büyük delalet ve hatadır. Bu gibi düşüncelerden Allaha sığınırız.

Osmanlı’da tartıda hile yapan esnafların boyunlarına geçirilen zil, takılı boyunduruk ve kurnaz olup halkı aldattığını ima etmek için kafalarına iliştirilen tilki kuyruğu.

 

MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet

 


buraya tıkla  https://www.fazilet.com.tr/ilmihal/tr/10/



şeriat dindir dinde şeriattir

 https://www.fazilet.com.tr/ilmihal/tr/10/