“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
28 Kasım 2020 Cumartesi
Yâ dâfia’l-beliyyât: Ey belâları def’eden, savan, gideren, yok eden (Allah’ım! Üzerimize gelecek bütün belâ ve musibetleri def’ediver.)! Yâ halle’l-müşkilât: Ey müşkilleri / zorlukları hâlleden / düğümleri çözüp kolaylaştıran (Allah’ım! Bütün müşkilâtımızı hallediver, çözüver). Yâ kâfiye’l-mühimmât: Ey bütün mühim işlere kâfi / yeterli olan (Allah’ım! Sen bize kâfisin, başkalarına ihtiyaç bırakma Rabbim)! Yâ gaazıye’l-hâcât: Ey bütün hacetleri / ihtiyaçları yerine getiren (Allah’ım! Bizim bütün ihtiyaçlarımızı gideriver). Yâ râfia’d-deracât: Ey dereceleri yükselten (Allah’ım! Bizim manevi derece ve mertebelerimizi yükseltiver). Yâ şâfiye’l-emrâz: Ey hastalıklara şifâ veren (Allah’ım! Maddî-manevî bütün hastalıklarımıza hasarsız ve kalıcı şifalar ihsan ediver). Yâ münzile’l-berekât: Ey bereketleri indiren (Allah’ım! Bizim üzerimize de bereketlerini yağdırıver). Yâ erhame’r-râhimîn: Ey rahmet edenlerin en merhametlisi olan (Allah’ım! Bizlere de rahmetinle muamele ediver). Lâ havle velâ guvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azıym: Günahlardan kaçınmak, ibadetleri edâ ve îfa edebilmek için güç ve kuvvet, ancak, şânı çok yüce ve pek büyük olan Allah celle celâluhu’dandır. (Sana kullukta bizi güçsüz-kudretsiz-kuvvetsiz-âciz bırakma Allah’ım)!
27 Kasım 2020 Cuma
OKUMADAN GEÇMEYİN / OLDUKÇA GÜZEL.. Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allahü Teala’ya yalvardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne giden….
Daha sonra rüzgardan yağmurdan ve vahşi hayvanlardan
korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı.
Sahilde bulduğu gemiden arta kalan konserve pusula gibi eşyaları
bu kulübeye koydu.
Günler hep aynı şekilde geçiyordu.
Balıkavlıyor pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Allahü Teala’ya dua
ediyordu.
Bir gün tatlı su getirebilmek için yola koyulmuştu. Döndüğünde bir
de ne görsün binbir emekle yaptığı ve tek tutunduğu dal olan tahta
kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu.
Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.. Keder ve öfke içinde
donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile
kalmamıştı.
Bu üzüntüyle Allah'ım bunu bana nasıl yapabildin diye feryat etti. O geceyi üzüntü ve keder içinde geçirdi.
O kadar dua ettiği halde bu olayı başına getirmesinden dolayı
Allahü Teala’ya sitemler etti.
Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin
düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı.
Benim burada olduğumu nasıl anladınız? diye sordu bitkin adam
kendisini kurtaranlara.
Cevap onu hem şaşırttı hem de çok utandırdı:
“Dumanla verdiğiniz işareti gördük”
Bu hikayeden sonra sizin aklınıza bu ayet-i kerime ve hadis-i şerif
gelmedi mi ?
Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de,
kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir. [Bakara 216]
Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul
olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem
sahibinden istiyorsunuz. [Buhari] Hadis-i Şerif
HAYIRLI GÜNLER....
Erkeğe tavsiye: Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır. Yemede, giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık olmalıdır.
Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette öğretmelidir.
Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı davranmamalı ve başı boş da bırakmamalı. Kendini ve hanımını şüpheye, iftiraya düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermeli.
Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli, yabancıları görmesine mani olmalı.
Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalıdır. Ona sert davranmamalıdır.
Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak, ayrılmak lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı etmemelidir. Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç kullanmamalıdır. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınları ile dostları ile istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir talak vermelidir. Hiçbir zaman üç talak birden vermemeli. Zaten üç talak birden vermek haramdır. Hayat şartları insanı birçok şeye katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir. Bir talakla boşama yapılırsa, hem haram işlenmemiş olur, hem de kapı tamamen kapatılmamış olur. Boşamamak bir risk getirmez; ancak boşamak hele üç talak vermek çok büyük risktir. Telafisi mümkün olmayabilir.
Erkek Zevcesini dövmemelidir. (Dürr-ül-muhtâr) üçüncü cild, yüz seksen sekizinci sahîfedeki suçlardan birini işlerse, onu tazîr etmesi, edeplendirmesi câiz olur ise de, yine vâcib olmaz.
[Bazı kimseler, Nisâ sûresi otuz üçüncü âyetinde, kadınların dövülmesi emir olunuyor diyorlar. Hâlbuki, bu âyet-i kerîmede meâlen, (Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdirler. Çünki, Allahü teâlâ, bazı kullarını bazısından üstün yaratmıştır. Hem de, erkekler, kendi mallarını, onlar için harc ederler. Kadınların iyileri, Allahü teâlâya itâat eder ve zevclerinin haklarını gözetirler. Zevcleri hâzır olmadıkları zamân, onların nâmûslarını ve mallarını, Allahın yardımı ile korurlar. Hıyânet etmesinden korktuğunuz kadınlara, zevc haklarını öğretin ve tatlı sözlerle nasîhat edin! Onları yatağınızdan ayırın. Yine uslanmaz iseler, hafîf dövün! Uslanırlarsa, onları üzecek şey yapmayın!) buyuruluyor. Görülüyor ki, mala ve nâmûsa hıyânet etmeyen kadınları dövmek değil, onları hiçbir sûretle üzmek câiz değildir. Hâin olanları da, yumruksuz açık el ile veyâ düğümsüz açık mendil ile hafîf vurarak ıslâh etmeye izin verilmiştir. Nâmûsa ve mala hıyânet edenlere, her hükûmet, her kanûn, ağır cezâ yapmaktadır. İslâmiyet, kadınlara, çok kıymet verdiği, çok acıdığı için, hâin olanlarını kanûn pençesine düşürmeden önce, hafîf vurmakla ıslâh edilmelerinin de tecrübe olunmasını emretmektedir.
Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, (Bir erkek, zevcesini döverse, kıyâmette ben onun davâcısı olurum). Dünyâ işlerindeki kusûru için, dövmek şöyle dursun, acı, sert bile söylememelidir.
Kadınların kalpleri ince, nâzik ve hislerine tâbi’ olduğundan, birbirlerine haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhâssa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka kadınların, zevcesini çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemelidir. Böyle sözlere uyarak zevcesini incitmekten çok çekinmelidir.
Anası ve kız kardeşleri için zevcesinin söylediklerine karşı da uyanık olmalı.
Anaya eziyet olunmasına hiçbir sûretle göz yummamalıdır. Anasına, kendisi, zevcesi ve çocukları, herhâlde saygı göstermelidir. Ana babaya, kayın vâlide ve kayın pedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazîfe olmalıdır. Büyüklerin rızâsını, duâsını almaya çalışmalı, hayr, büyük kazanç bilmelidir].
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)