979. Bardakları ve her şeyi gümüşten olan iki cennet, bardakları ve içindeki her şey altından olan iki cennet vardır. Allahü Teâlâ’nın cemâline bakmak için, cennet ehli ile Allah arasında Adn cennetindeki Kibriyâlık Per-desinden başka bir mâni yoktur. (İhya C. 4 S. 969)
980. Kıyâmet günü cennetin kapısına gidip açılmasını isterim. Cennetin bekçisi, “Sen kimsin?” diye sorar. Ben de: “Muhammed’im” derim. Hâzin: “Zâten kapıyı senden evvel kimseye açmamakla emr olundum” der. (İhya C. 4 S. 971)
981. Cennetin aşağı derecesinde bulunanlar, yukarı derecelerindekileri, ufukta parlayan tek tük yıldızlar gibi görürler. Kendilerine inam edilmiş olan Ebûbekir ve Ömer de bunlardandır. (İhya C. 4 S. 972)
982. Cennet duvarlarının bir kerpici altın, bir kerpici gümüştendir. Toprağı zağferan, çamuru misktir. (İhya C. 4 S. 974)
983. Resûlü Ekrem Efendimiz’e “Cennetin toprağı nasıldır?” diye soruldu. “Birinci nevi un gibi beyaz ve hâlis misktir” buyurdu. (İhya C. 4 S. 974)
984. Cennette sâlih kullarım için: gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, ve beşerin hatırına gelmeyen ni-metler hazırladım. (İhya C. 4 S. 561)
985. Cennete girenler ancak Allah’ın rahmetiyle girer. (İhya C. 4 S. 202)
986. Aziz ve Celil olan Allahü Teâlâ’nın Cennetin en aşağı derecesinde olanlara verdiği süs ve ziynet, dünyanın bütün süs ve ziynetleriyle karıştırılsa, onlardan üstün ge-lirdi. (İhya C. 4 S. 975)
987. Cennete giren, nimetlere erişir, darlık çekmez, elbisesi eskimez, gençliği yıpranmaz. Ve cennette gözle-rin görmediği, kulakların duymadığı ve hatıra gelmeyen nimetler vardır. (İhya C. 4 S. 976)
988. Cennet ehlinin başlarında taçlar var: Taçlardaki en âdî inci, doğu ile batı arasını aydınlatacak kadar parlaktır. (İhya C. 4 S. 977)
989. Cennet ehlinin çadırı, içi boş bir incidir. Yüksek-liği altmış mildir. Her köşesinde bir eşi var ki, onları sâ-hibinden başkası görmez. (İhya C. 4 S. 978)
990. Sen cennette kuşlara bakarsın. Birini arzû edince hemen pişmiş ve kızarmış olarak gelir. (İhya C. 4 S. 979)
991. Efendi, peçesine bürünmüş halde, hanımının ay-nadan daha berrak yüzüne bakar. Üzerindeki incilerin en aşağısı , dünyayı baştan başa aydınlatacak berraklıktadır. Yetmiş kat çeşitli elbise giydiği halde kemikleri ve içindeki ilikleri görülür. (İhya C. 4 S. 981)
992. Hûriler cennette tegannî ile “Biz iyi kocalar için ha-zırlanmış hûrileriz” derler. (İhya C. 4 S. 982)
993. Cennet ehli, geç. Sakalsız, fazla iktidar sâhibi, beyaz tenli, fazîlet ve kerem sâhibi, gözleri sürmeli, 33 yaşında, 66 zira boyunda, 7 zira genişliğinde (Âdem A.S. gibi)dir. (İhya C. 4 S. 984)
994. Cennette en aşağı mevkide bulunanın seksen bin hiz-metçisi, yetmiş iki hanımı vardır. Kendisine inci, zeberced ve yakuttan kurulan kubbe, Câbiye ile San’a arası kadar geniştir. Başlarındaki tacın en âdî incisi dünyanın tamamını aydınlatır. (İhya C. 4 S. 984)
995. Allahü Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan yalnız birini dünyada, insanlara cinlere, kuşlara vahşi hayvanlara taksim buyurdu. Hepsi de bu bir rahmetin tesiriyle bir birleri-ne şefkat ve merhamet ederler. Doksan dokuz rahmeti de âhirete bıraktı, orada kullarına rahmet ve merhamet edecek. (İhya C. 4 S. 989)
996. Kıyâmet günü aziz ve celil olan Rabbimiz gülerek yani rahmetiyle tecellî eder de “Ey Mü’minler, size müjde sizden her birinizin cehennemdeki yerine bir Yahûdî ya da bir Hıristiyan koydum (İhya C. 4 S. 989)
997. Kim şahâdet kelimelerini söylerse Allahü Teâlâ onu cehennem ateşine haram kılar. (İhya C. 4 S. 989)
998. Kıyâmet günü Allahü Teâlâ Arş’ın altından bir kitap çıkarır. Bu kitapta “Rahmetim gazabıma gâliptir, en merha-metli benim” yazılıdır. Allahü Teâlâ o gün cennettekiler kadar da. Cehennemdeki günâhkâr mü’minlerden affedip cehen-nemden çıkarır. (İhya C. 4 S. 989