18 Aralık 2020 Cuma

İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (radıyallâhü anh) Hazretleri, Kûfe’de yaşar, geçimini ticâretle kazanırdı. Bir defasında Basra’dan bir tüccâr ile ortaklık yaptı.

 

İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (radıyallâhü anh) Hazretleri, Kûfe’de yaşar, geçimini ticâretle kazanırdı. Bir defasında Basra’dan bir tüccâr ile ortaklık yaptı.
Ebû Hanîfe Hazretleri ona, Kûfe’den yetmiş adet ipekli kumaş gönderdi. Ayrıca gönderdiği kumaşlardan birisinde bir kusur olduğunu ve onu müşteriye göstermeden satmamasını tembih etti.
Ortağı kumaşların tamamını 30 bin dirheme sattı ve parayı Ebû Hanîfe Hazretlerine getirdi. İmâm-ı A‘zam (r.a.):
“Kusurlu bir kumaş vardı, onun kusurunu sattığın kişiye söylemiştin değil mi?” diye sordu. Ortağı:
“Hayır, ben onu unuttum” deyince, İmâm-ı Âzam Hazretleri bütün parayı sadaka olarak ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
(Kitâbü’n-Nevâdir, Şihâbüddîn Kalyûbî)

Geceden gündüzü, ölüden diriyi, kuyudan Yusuf'u, balıktan Yunus'u çıkaran Rabbimiz; Vatanımızı, milletimizi, askerimizi, polisimizi, ve cümle ÜMMET-İ MUHAMMEDİ şerlilerin şerrinden muhafaza eyle... (AMİN AMİN AMİN)

 

Fahr-i Kâinat Efendimiz Aleyhisselam buyurdular ki:
"Ümmetim on hasleti işlemeye başladığında bela üzerlerine çökecektir:
1- Ganimet zengin ve makam sahibi kimseler arasında dolaştığında,
2- Emanet helal kılığında,
3- Koca karısına itaat edip annesine karşı geldiğinde,
4- Arkadaşlarına iyilik edip lakin babasından uzaklaştığında,
5- Mescidlerde sesler yükseldiğinde,
6- Bir kavimde en rezil kişi reis olduğunda,
7- Zorba kimseye şerrinden korkulduğu için saygı gösterildiğinde,
8- Şarkıcılar ve çalgı aletleri çoğaldığında,
9- Ümmetimden sonra gelenler evvel gelenlere lanet ettiğinde,
10- Kırmızı bir rüzgârı ya da bir yere batışı ve meshi (suret değiştirmeyi) bekleyin!"
(Tirmizi, Fiten, 2210)

Ahiretin sonsuz olduğuna inananın, yalnız bu dünyaya sarılması, çok şaşılacak şeydir.) Hadisi şerif.

 

İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (radıyallâhü anh) Hazretleri, Kûfe’de yaşar, geçimini ticâretle kazanırdı. Bir defasında Basra’dan bir tüccâr ile ortaklık yaptı.
Ebû Hanîfe Hazretleri ona, Kûfe’den yetmiş adet ipekli kumaş gönderdi. Ayrıca gönderdiği kumaşlardan birisinde bir kusur olduğunu ve onu müşteriye göstermeden satmamasını tembih etti.
Ortağı kumaşların tamamını 30 bin dirheme sattı ve parayı Ebû Hanîfe Hazretlerine getirdi. İmâm-ı A‘zam (r.a.):
“Kusurlu bir kumaş vardı, onun kusurunu sattığın kişiye söylemiştin değil mi?” diye sordu. Ortağı:
“Hayır, ben onu unuttum” deyince, İmâm-ı Âzam Hazretleri bütün parayı sadaka olarak ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
(Kitâbü’n-Nevâdir, Şihâbüddîn Kalyûbî)

RUHLAR ÂHİRETTE SEKİZ YERDEDİR Ebû Bekir Râzî Hazretleri buyurdu ki: “Dünyâdan âhirete giden ruhlar sekiz yere varırlar: Nebî ve Resûllerin ruhları Adn Cennet'indedir. Âlimlerin ve evliyânın ruhları Firdevs Cennet'indedir. İtâatkâr ve sâlih mü'minlerin ruhları İlliyyûndadır. Şehîdlerin ruhları cennette kuşlar gibi uçarlar, sonra Arş-ı A‘lâ'nın altında asılı altın kandillere konar ve orada ikâmet ederler. Günahkâr mü'minlerin ruhları, kıyâmete kadar havada asılı durur. Mü'minlerin çocuklarının ruhları, cennette miskten bir dağda bulunurlar. Münâfıkların ruhları, tenleri ile birlikte kıyâmete kadar kabirde azâb görürler. Kâfirlerin ruhları, Siccîn cehenneminde kıyâmete kadar azâb edilirler. Bundan anlaşılan, kâfirlerin teni kabirde, canları ise cehennemdedir. Teni canına bağlıdır. Nitekim müminlerin teni kabirdedir ve canları nurlanmıştır. Amma o nûr, güneşin ışığının yeryüzününe ulaştığı gibi cisimlerine de ulaşır. (Envâru'l-Âşıkîn)

 Allahü teâlâ çok merhametli olup, tevbe ve istigfarları kabul ediyor. Ölünceye kadar tevbe kapısı açık. O hâlde istigfar edeceğiz

8s 

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya: "Nasıl satıyorsun?" diye sordu. Adam da kendince anlattı. O esnada Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve selleme: "Elini onun (buğdayın) içine daldır!” diye vahy (işaret) edildi. Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de elini daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine, “İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman, 164) buyurdu.

 Hadis-i şerifte buyruldu ki:

“Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Halbuki ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.”
(Deylemi; Ramuzu’l-Ehadis, 6251)
Ettiginiz her dua derdinize deva, sağlığınıza şifa, gözüne nur, gönlünüze surur, ailenize ve sevdiklerinize huzur getirsin."Amin".
Bugün eline yapışan evladının, yarın ahirette yakana yapışmasını istemiyorsan,ona dinini öğret !
► Bir Kimse Amel Etmese de, İlimden Bir Mesele Öğrenirse, Bin Rekât [Nâfile] Namazdan Efdâl Olur. Eğer Öğrendiği İlimle Amel Eder veyâ Bunu Başkasına Öğretirse, Hem Bunun Sevâbını Alır, Hem de Kıyâmete Kadar Onunla Amel Edenlerin Sevâbını Alır.
[Hâtib]
Sevâd-ı A'zam



" Çocuğun başarısını değil, çabasını övün. Başarısı övülen çocuk hırslı olurken, çabası övülen çocuk azimli olur. Unutmayın hırs yıkıcı, azim ise yapıcıdır."

 


ANNE ve BABA nıza ‘Öf’ bile demeyin. Dinimiz, anne ve babayı üzmek, incitmek, şöyle dursun; yüzlerine karşı “Öf” bile demeyi yasaklamış, onlara son derece saygılı olmayı, hoşgörülü davranmayı ve onları yürekten sevmeyi emretmiştir. Anne-babamız bize darılsalar da, kırıcı ve acı sözler söyleseler de, onlara daima güler yüz göstermeli, hoşgörülü olmalıyız. Onlardan hiçbir zaman şikayet etmemeliyiz.

 

Hadis-i Şerif: “Kim namaz abdesti gibi abdest aldıktan sonra, “Kul hüvallahü Ahad . ”suresini Fatiha ile başlayarak, yüz defa okursa, Allahü Teâlâ Her harfi için on sevap yazar, on günâhını siler, on derece yükseltir. Cennette ona yüz saray bina eder ve Kur’an-ı Kerim’i 33 defa okumuş gibi olur ve şirkten uzaklaştırır, melekleri toplar, şeytanları kaçırır ve Allahü Teâlâ ona nazar edinceye kadar Rabbini unutmaz. Cenâb-ı Hak ona nazar edince de azap etmez.” (İbni Adiyy ve Beyhaki Enes R.A.’den rivâyet etmişler.)

"Muhakkak öfke insan kalbinde yanan bir kordur. Öfkelinin gözlerinin kızarmasını görmüyor musunuz? Öfkelenen kimse ayakta ise otursun, oturuyorsa yatsın.(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Îmân)