“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
18 Aralık 2020 Cuma
Fabrikasyon Gıdaların İçine Hınzır Yağı Vs Koy,
Fabrikasyon Gıdaların İçine Hınzır Yağı Vs Koy,
Tohumların Genetiğini Değiştir,
Ehli Sünnet Kurumlara Köstek,Bidat Ehline Destek Ol,
Tv Ekranlarından Yirmidört Saat Fuhşuyat,Rezalet,Pespayelik Zerket,
Akideyi Boz,Aileyi Yık,Nesli Mahvet,
Anne-Babanın,Öğretmenin,Hocanın Çocuğu Terbiye Etmesine Müsade Etme,
Onsekiz Yaşından Önce Evliliği Yasak Et,Flörtün Önünü Aç.
Say Say Bitmez.
Ümmeti Mühammedin Evlatlarıyla Bu Derece Çetin Ve Sinsi Bir Mücadele Yapabilmek İçin Şeytanla Transamı Geçiyorlar Anlamadım ki.Ah O Dış Güçler!
Tunahan Çoban
BAŞÖRTÜLÜ DİKTATÖRLER
BAŞÖRTÜLÜ DİKTATÖRLER
İslam düşmanları yıllardan beri İslam’a aile üzerinden saldırmışlardır. “İslam kadına değer vermiyor…” gibi söylemler maalesef ki bazı Müslümanlar üzerinde etkisi gösterdi.
Bir de 28 şubat süreci yaşadı ülkemiz. Müslümanlarının bir kısmı yıllardan beri içinden çıkamadığı bir aşağılık kompleksi yaşıyor. Sanki memleket kendilerininmiş gibi ağzı köpüklü, ayyaş din düşmanlarının: “Arabistan’a gidin…” naraları Müslüman memleketinden Müslümanları kovma çabaları psikolojik olarak Müslümanlar üzerinde bir aşağılık kompleksi oluşturdu maalesef ki.
28 şubat sürecinden sonra gerek erkekler de gerek kadınlar da bir modern görünme “Aman biz sizin zannettiğiniz gibi değiliz, biz de çok moderniz…” bizi sevin, yaltaklanmaları onlara benzemek için verilen tavizler neticesi din düşmanlarının nefreti artırırken, tavizkar Müslümanları ise dinlerinin karşıtı davaları savunur hale getirdi.
Eskiden din düşmanlarından duyduğumuz sözleri artık dindar olma iddiasındaki kişilerden duymaya başladık. Dininden utanan kadınlar arttı.
Artık din düşmanlarının savunduğu davaları başörtülü kadınlar savunuyor hem de dernekleşerek, sistemli bir şekilde. Ve bu kadınlar Müslümanlara, din karşıtlarından daha fazla zarar veriyorlar. Başörtü üzerinden aşağılanan kadınlar, birikmiş öfkelerini erkeklere çevirdiler ve feminist oldular. Tabii feministlerin devlet ve Avrupa fonundan beslenmeleri ise işin duygusal boyutu (!)
Sistemleşen, çoğunluğu başörtülü kadınlardan oluşan siyasette de etkili olan dernek KADEM dir. KADEM kurulduğu günden beri “kadın hakları” adı altında feminizme hizmet eden, Ak Parti”ye yakınlığı ile bilinen fakat din düşmanı, PKK lı feminist kadınlardan daha fazla ülkeye zarar veren bir dernek oldu.
KADEM kadınları, sırtlarını siyasi iktidara dayayıp, erkekleri ayılardan, kurtlardan vahşi hayvanlardan daha aşağı gösteren videolar yaptırıp yayınladılar.
KADEM nedense aile kurumuna zarar veren bütün projeleri ve kanunları destekliyor. Eşcinselliğin yayılmasına ve aile kurumundan kadını alıp tanrılaştıran İstanbul sözleşmesini ve 6284 ü de destekliyor. Pek çok mağduriyete sebep olan, dinen de haram olan eski eşe süresiz nafakayı savunuyorlar.
Genç evliliğe karşılar ve genç evlenen kocaların hapis cezası almaları için çalışma yapıyorlar. Geçen yıllarda 18 yaş altı genç evlilik yapanların hapisteki eşlerine yapılacak affı son akşam durdurdular. Binlerce kadın ve çocuk onların sebebi ile perişan, göz yaşı döküyorlar, yatıp kalkıp onlara beddua ediyorlar. Mazlumun bedduasından da korkmuyorlar.
Neymiş KADEM kadınlara erken evliliğe karşılarmış. Neye dayanarak karşısınız? İnandığınızı söylediğiniz dininiz mi yasaklamış? Ninelerimiz dedeleriniz hep on beş on altı yaşında evlenmişler. Şimdi ne olacak onların hali. Ellerinden gelse onları da mezardan çıkarıp hapse atarlar. Atalarımızın hepsi 18 yaş altında evlendi diye cinsel istismarcı onlara göre.
Kısacası KADEM her konuda açıkça din düşmanı kadın dernekleri ile yarışıyor, “biz sizden daha fazlasını yapabiliriz” diye. KADEM de aktif çalışan bir avukat hanımla bir yerde karşılaştık. “Sizin Mor Çatı gibi derneklerden ne farkınız var?” diye sordum. “Olur mu canım bizi onlarla mı kıyaslıyorsunuz, çok farkımız var.” dedi. “Mesela” dedim. “Biz kurumsalız” dedi ve başka da bir fark bulamadı. Oysa KADEM in onlardan en büyük farkı siyasi bir desteği olması, kanunlar üzerinde belirleyici olmaları.
Nafaka mağdurları Adalet Bakanlığı’na gittiklerinde, bakanlık yetkilileri açıkça “Gidin KADEM i ikna edin gelin, istediğiniz kanunu çıkaralım.” demişler. Yani bakmayın memleketi erkekler yönetiyormuş gibi göründüğüne, memleketi Kösem Sultanlar, dişi diktatörler yönetiyor aslında. Bir taraftan da ülkenin sonunu hazırlıyorlar.
Nafaka mağdurlar kaç kez güç bela KADEM den randevu alıp birkaç görüşmeye gittiler, dertlerini anlattılar, Adalet Bakanlığı’ndan öyle cevap alınca. “Boşa gidiyorsunuz onlardan bir şey çıkmaz.” dedim ve dediğim gibi de oldu.
Zira KADEM her halükarda haksız da olsa kadının yanındalar. Gerçi süresiz nafaka yüzünden ikinci evliliklerin yapan erkeklerin yeni eşleri de nafaka konusundan mağdurlar fakat o kadınlar ve genç evli kadınların mağduriyetleri, gözyaşları KADEM kadınlarını pek ilgilendirmiyor. Onlar lüks binalarında, şık salonlarda, cici kıyafetleri ile devleti yönlendirecek daha doğrusu mecbur bırakacak çalıştay yapma derdindeler.
Şimdiler de MHP nin teklifi ile nafakanın bir yıldan beş yıla indirilmesi meselesi konuşuluyor. Ki bu bile yeterince adaletli değil.
Erkek zaten çocuğu varsa boşandıktan sonra çocuğuna nafaka vermek zorunda fakat eski eşine ayrıca nafaka vermek zorunda değil. Hele bir de çocuğu olmayan için bir gün de evli kalsa yıllarca eski karısına nafaka ödeyenler var. Ödeyecek durumu olmayanlar hapse giriyor. Sonraki evlilikleri zarar görüyor.
Süresiz nafakaya süre getirilmesi konuşulmaya başlayınca din karşıtı feminist kadın dernekleri hemen itirazlara başladılar açıklamalar yapıyorlar. “Nafaka kadının hakkı…” diye. Çok ilginç bir söz. Bir kadının eli nasıl eski kocasının cebinde olabilir ve bunu hak olarak görebilir. Erkek de madem boşandıktan sonra eski karı-kocanın hakları devam ediyor deyip o da başka haklar peşine düşerse ne olacak o da erkeğin mi hakkı olacak.
Din karşıtı feministler fikir beyan ederler de başörtülü feministler geri kalır mı? Onlar da hemen karşı çıktılar nafakaya süre getirilmesine. KADEM bir açıklama yaptı. Eski eşe çocuk da olmasa nafaka süresiz devam etmeliymiş de hakimler duruma göre karar vermelilermiş. Eğer bu olamayacaksa en kısa evlilikte bir gün de olsa erkek en az iki yıl en çok on yıl nafaka ödemeliymiş.
Mesela kadın bir ay sonra “ben evlilik hayatına adapte olamadım” deyip gitse, erkek düğün borçlarının üstüne bir de iki yıl kadına nafaka vermeliymiş. Bu ne kadar insafsız bir şey. Sadece kadın düşünülüyor erkek ne yaparsa yapsın, yoksa da hapse girsin. Kadınlar ne ara bu kadar vicdansız oldular.
KADEM uzun süren evliliklerde de evlilik yılı kadar nafaka ödenmesini uygun görmüş. “Nafaka olmazsa kadın yoksulluğa düşermiş.” İyi de bu kadının geliri yoksa kendi ailesi yok mu? Bir kadına bakmak ona el olmuş eski kocaya mı düşer, yoksa kendi ailesine mi? Bu kadın evlenmeseydi ailesi onu kapıya mı koyacaktı. Kadının çocuğu varsa zaten baba ona nafaka ödeyecek, kadına neden ödesin? Ayrıca çalıştığı halde nafaka alan binlerce kadın var, onu hiç konuşmuyorlar.
KADEM güya kadınlara merhamet ediyor. Oysa kimse Allah’tan daha merhametli değildir. Dinimiz bu konuda ne diyor. Kur’n-ı Kerim de açık ve net olarak belirtilmiş. Boşanma sonrası iddet müddeti denen kadının başkası ile evlenmesi haram olan sürede erkek kadının geçimini sağlamak zorundadır. Bu da üç kez adet olup bitimine kadardır. Bundan sonra artık karı koca birbirine eldir. Kadın gidip başkasıyla evlenebilir. Evlenmese de kadının nafakasını eksi koca değil kendi ailesi o da yoksa devlet üstlenir.
KADEM ve benzeri dernekler eğer gerçekten bir işi yapmak istiyorlarsa çocukları için nafaka alamayan yüzlerce kadın var, boşanma sonrası çocuklarının bütün ihtiyacını karşılamaya çalışan. O kadınların çocuklarının haklarını savunsunlar. Baba geliri nispetinde boşanma sonrası çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. On beş bin maaş alıp önceki evliliğinden olan çocuklarına doğru düzgün bakmayan, onları perişan eden babalar duyuyoruz, o çocukların kanuni haklarının peşine düşsünler.
Çocuğunu babasına göstermeyen, yabancılaştıran ebeveynlerin kanuni ceza almalarını, ülkenin en büyük utancı çocuk haczinin kalkmasını sağlasınlar, gerçekten hayırlı bir iş yapmak istiyorlarsa.
KADEM in başörtülü kadınları toplaşmışlar Allah’tan daha iyi bildiklerine karar vermişler ve Kur’an-ı Kerimin karşısında kendi görüşlerini daha iyi görüp çözüm önerisi olarak sunmuşlar.
“Çözüm önerisi” adına bakıp aldanmayın aslında devlete bir kadın dayatması bu. Kadınlara karşı zaafı olan erkek siyasetçileri ve kadın baskısından korkan, korkak siyasetçileri de düşündüğümüzde KADEM in teklifi dikkate alınacaktır. Allah’tan razı olmayan kadınların nefsani isteklerini karşılayacak, Allah’tan çok daha fazla kadınlardan korkan siyasilerimiz olduğu müddetçe işimiz zor.
Bakalım bu dişi diktatörler karşısında MHP nin teklifi ne kadar dikkate alınacak. Ki MHP nin teklifi de nafaka süresi olarak çok fazla onu da desteklemiyoruz, nafaka üç ay eğer bunu yapamıyorlarsa süresiz olmadan önce yıllarca uygulandığı gibi bir yıl olabilir.
KADEM beş yılı az bulmuş. Bakalım kim kazanacak. Açıkçası kadın diktatörler karşısında erkeklerin pek şansı olduğunu düşünmüyorum.
Yine başörtülü kadınların yıllardır faaliyet gösterdiği HAZAR derneği var. KADEM in bir başka modeli. “Kadının insan haklarını” savunuyorlarmış. Ne saçma bir cümle. İnsanın insan hakkı vardır, cinsiyet üzerinden yaparsanız bölücü olursunuz. Kadının insan hakkı var da erkeğin hayvan hakkı mı var! Gerçi şu sıralar ülkemizde erkeklerin hakkı hayvanlar kadar da yok. İnsan hakkı peşindeyseniz cinsiyetçilik yapmayın mağdurun yanında olun.
Onlar da yememiş içmemiş günahımızı daha nasıl artırırız, nasıl Allah’a savaş açarız, diye düşünmüşler, Kur’an âyetlerinin tam aksi nafaka konusunda düşüncelerini geçen hafta Aile Bakanlığı’na sundular. Nafaka mağdurlarının yüzüne bakmayan bakanlık yetkilileri bunları kapılarda karşılıyorlar.
Siz inandığınızı iddia ettiğiniz dinin, kitabının aksini nasıl savunursunuz? İnsan Kur’an-ı Kerim’deki bir emri yapamaz bu kendi bireysel günahı olur. Fakat Allah’ın âyetinin aksini iddia edersen ve bunun için de mücadele edersen Allah’a savaş açarsın. Allah’tan razı olmayan kadınların aşağılık komplekslerinin cezasını mazlumlar çekmek zorunda değil.
Bu kuruluşların çatısı altında olan herkes mazlumların bedduasına ve bu günahlara ortaktır.
Velhasıl ülkemiz son yıllarda bu başörtülü diktatörlerden çektiğini dinsiz feministlerden çekmedi. Din ve devlet düşmanı feministler bugün bu kadar şımardılarsa sebebi hükumetin yanlış aile politikaları ve bunlara destek olan başörtülü feministlerdir.
Psikolog-Yazar Sema Maraşlı
Selamünaleyküm Hayırlı akşamlar kardeşlerim paylaşımlarımın Hepsi de emri bil maruf nehyi anil münker niyetiyle yapılmaktadır burada olan kardeşlerimizi bildiğimiz inandığımız kötülüklerden bidatlardan sapıklardan munkerden korumak için faydalı olan bilgileri paylaşmak ve onları doğru bildiğimiz doğru olan ehl-i sünnet bilgilerle itikatlarında amellerinde daha iyi yaşamalarını sağlamak içindir niyetimiz budur Allah kabul etsin inşallah BİR KİŞİ BİLE İSTİFADE ETSE BİR KİŞİ GÜNAH İŞLEMEKTEN VAZ GEÇSE BİR KİŞİ BİR SEVAP İŞLEMEYE YÖNELSE İBADETE BAŞKASA ALLAHI ZİKRETSE GÜNAHLARINA TEVBE ETSE ALLAHA YÖNELSE BİR CAN DAHİ OLSADA AZ DEĞİLDİR
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Milli Piyango bileti ve çıkan ikramiyeyi almak haramdır”.
Peki.!!!!
Kumarı oynatana diyecek lafın var mı? Bu durumda kumar oynatmaya devam edenlerin durumu nedir Diyanet?
Biz böyle olsaydık,böyle olmazdık.. Eskiden İstanbul’da ve bir çok Müslüman şehirlerde sadaka taşları vardı. Sadaka taşları yaklaşık bir adam boyunda ve ortası para konması için oyuktu. Varlıklı insanlar, kimseye göstermeden, riyakârlık yapmadan, sadakalarını bırakıyordu. Fakirler de ihtiyaçları kadar oradan alıyorlardı. Hepsini almak gibi bir tamahkârlık ve aç gözlülük etmiyordu, Sakada taşları sokaklarda dimdik durdukça insanlık her gün biraz daha onurlanıyordu. Sevgi ve hoşgörü ile birbirlerine kenetleniyordu. Sadaka taşları, mü’minleri sevmenin ve onları saymanın bir nişânesiydi. Hüzeyfet’ül-Adeviye Hazretleri anlatıyor: -Yermük muharebesinde bir matara su ile yaralılar arasında amcamoğlunu arıyordum. Onu buldum. Kanlar İçindeydi. Son demlerini yaşıyordu. Şehâdet şerbetini içmek üzereydi. Kulağına eğildim: -“Ya amcamoğlu! Benden bir isteğin var mı? Sana su içireyim mi?” dedim. İştiyakla ağzını açtı. ‘Su, su” der gibiydi. Matarayı açtım. Henüz bir damla içmişti ki, başka bir yaralının ıztıraplı sesi işitildi: “Su! Su! Yok mu bir damla su?” Amcamoğlu suyu içmedi, Mataradan ağzını çekti. Gözleriyle “Ona götür”, diyordu. Koşarak gittim. Gördüm ki, Hişam ibni As kanlar ve kumlar içinde kıvranıyor ve son anlarını yaşıyordu. -‘Ya Hişâm kardeşim! Benden bir isteğin var mı? Sana su içireyim mi?” dedim. Ağzını açtı. Susuzluktan dudakları morarmış ve çatlamıştı. 0 anda onun için su’dan daha kıymetli bir şey olamazdı. Eğildim, su matarasını ağzına verdim. Bir damla su İçmeden diğer bir yaralmın iniltisi işitildi: “Su! Su!” Hişâm ibni As Hazretleri de suyu içmedi. Mataradan ağzını çekti. Gözleriyle ” Ona götür” diye bana işaret etti. Üçüncü kişiye koşarak gittim. Daha ben yetişmeden ruhunu teslim etmişti. Bari Hişâm’a yetişeyim ona son anında su içireyim diye döndüm. O da rahmete kavuşmuştu. Amcamoğluna suyu ulaştırmak istedim koşa koşa yanına geldim. O da çoktan şehâdet şerbetini içmişti. Bir çok sofu ve evliyâ’yı toplayıp, başlarını vurmak için hükümet konağının önüne getirdiler. Bunların içinde, Ebü’l-Hüseyin Nurî, Cüneydî Bağdadî, imam Şiblî, Ebû Hamza ve Rakkâm gibi devrin büyük âlim ve velîleri de vardı. Devletin aleyhinde teşekkül oluşturdukları düşüncesiyle hiç muhakeme edilmeden hâkim yerine cellâda teslim edildiler. Cellâd, önce Rakkâm Hazretlerini idam edecek iken, Ebû’l-Hüseyin Nurî Hazretleri.öne atıldı. İdam sehpasına geldi ve cellada; -Önce beni idam et, dedi. Cellâd hayret etti, acı acı güldü; -Sen deli misin? -Neden? -Kılıç kendisine koşulacak şey değildir… Hiç ölüme koşulur mu? Niçin acele ediyorsun, sana henüz sıra gelmedi. Sana sıra gelesiye kadar git biraz daha hayatta kal, dedi. Ebü’l-Hüseyin Nurî Hazretleri; -Sizin sandığınız gibi ben deli değilim. Elhamdülillah ben müslümanım. Bizim yolumuz isâr yoludur. Arkadaşını kendine tercih etme ve fedâkârlık yoludur. Bir insan için en kıymetli şey canıdır. Ben kendimi feda edip kısa bir süre de olsa kardeşlerimin yaşamalarını istiyorum. Öteden bir ses yükseldi: -Önce beni İdam et, Başka gür bir ses: -Hayır önce beni idam et, Etraftan sesler gelmeye başladı: -Önce beni idam et, -Önce beni idam et, -Önce beni idam et. Cellad’ın benzi sarardı, takati kesildi, olduğu yere yıkıldı. -Yâ Rabbi! Sen aklımı koru, diye kendi kendine mırıldandı. Sanki dağ, taş dile gelmişti. Herşey ‘Önce beni idam et” diye sesleniyordu. Cellâd çıldırdı, avazı çıktığı kadar bağırdı: “Önce beni idam et”. Olup bitenleri gören halife, onların gerçek Müslümanlar olduklarını kabul etti, kendilerinden özür dileyerek onları serbest bırakıp, hediyelerle uğurladı. Tarihimiz bu tür hadiselerle doludur. Mütercim. İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 9/356-357.
İffet, Haya, Tesettür Sadece Kadınlaramı Özel – Peki Erkekler !
Aslında kan kaybeden sadece kadının iffeti, tesettürü degil.
Ama nedense bu din sadece kadınlara gönderilmiş ve tesettür ile ilgili ayetler sadece kadınlar için varmış gibi davranan dindar abilerimiz, hacı amcalarımız var birde…
Kadınların tesettüründe büyük bir yozlaşma olduğu doğrudur.
Yeni neslin ayetlere göre değil modaya göre yaşadığını inkar etmiyorum. Lakin bu durumu en çok eleştirenler de daracık pantolonlar giyen, jöleli saçlarıyla okul önlerinde el değmemiş tesettürlü kız bulma peşinde koşan erkeklerdir.!!! (Sözüm bunları yapanlara)
İçki, zina, yalan, dolan ve daha birçok haramlar sadece kadınlar için değil. Allah (cc) “Ey iman edenler” dediğine göre bu herkesi kapsıyor.
İkâz amaçlı Nargile içen başörtülü bir kızın resmini paylaştığımızda en çok eleştiren hatta küfürlere varan yorumlar gördük . Peki bu “inançlı erkekler” bu kızın resmini paylaşıp, ona küfür ederken neden bir hafta sonra kendisi de nargile içen resimlerini paylaşıyor?
Ve ilginç olanı ise o erkeğin resmine tonla beğeni ve iltifat geliyor.
Yapmayın kardeşlerim, bu dinin tek yaşayıcısı, uygulayıcısı kadınlar değildir. Erkekler böyle davranarak kendilerine yüklenen sorumluluktan kaçamazlar.
Ortada büyük bir yozlaşma var. Ama bu sadece kadınlar için degil.
Erkekler icinde aynı durum geçerli.
Siz erkekler, tüm kadınların Hz. Hatice, Hz. Meryem gibi olmasını istiyorsunuz. Amenna, çok güzel. Peki sizler de hiç Peygamberimiz (sav) gibi, Hz.Ebu Bekir, Hz. Ali, Hz. Mus’ab bin Umeyr gibi (r.anhüm) yaşamayı becerebiliyor musunuz o mübarekleri kendi hayatımıza, ailemize, hanemize rehber ediniyormuyuz?
İstediğiniz şeye önce kişinin kendisinin layık olması lazım ki isteyebilsin. Herkes önce kendinden başlamalı…
Şerife Şevval Kardelen
Sadaka verip, çok iyilik yapmalı. Sadaka ömrü uzatır, kazayı, belayı, hastalığı savar Arzusu ahiret olup, ahiret için çalışana, Allahü teâlâ dünyayı hizmetçi yapar.) Hadisi şerif. Müslüman, almak için değil vermek için uğraşır; çünkü Müslüman için dünya, alma değil, verme yeridir. Almak ahirettedir.
Sünnetle Amel Etmenin Mükafatı.
Ahmed bin Hambel (r.h.) hazretlerinden rivayet olundu. Buyurdular:
Ben bir gün bir kavim ile beraber idim. Onlar soyunup suya girdiler. Ben hadis-i şerif ile amel ettim.
0 hadis-i şerif. Efendimiz (s.a.v,) hazretlerinin şu mübarek hadisleridir:
-Kim, Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa; peştamalsız olarak hamama girmesin…”
Ben soyunmadan suya girdim.
0 gün, şöyle bir ses işittim. Bana şöyle buyurdu:
-“Ey Ahmed!
Seni müjdeliyorum!
Muhakkak ki senin Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin sünnetiyle amel etmenin bereketiyle, Allâhü Teâlâ hazretleri, seni gerçekten bağışladı.
Ve seni imam yaptı.
İnsanlar, sana tabi olacaklardır!”
Ben sordum;
-“Sen kimsin?”
Buyurdular:
-“Cebrail.
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi(k.s.), Ruhu’l Beyan Tefsiri: 9/348.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)