9 Mart 2022 Çarşamba

Hâlid bin Velîd hazretleri, başında sarığı arasında bir sakal-ı şerîf taşırdı. Bunu taşıdığı her muhârebede zafer kazanırdı. Bütün savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını çıkarıp, içindeki mübârek sakal-ı şerîfi gösterir ve onun sayesinde zafer kazandığını söylerdi...

 


Vekâlet yoluyla yapılabilen tek ibadet olan hac için Osmanlı devrinde “hac vekâletnameleri ” denilen evraklar düzenlenmişti . Genellikle tomar şeklinde olan bu kâğıtlarda mukaddes beldelerden resimler yer alır, şahitlerin imzası için ayrılmış yerler bulunurdu … Geçmişte yolculuğun zorluklarından dolayı hac çok az sayıda insana nasip olan ve dolayısıyla insanın hayatında dönüm noktası olarak kabul edilen önemli bir ibadetti. Bu yüzden hacca gidenler veya bir başkası tarafından vekil olarak gönderilenler, hac farizasını eksiksiz yerine getirdiklerini belgelemek ve ispatlamak için hac vekâletnamelerini kullanmışlardır. Müzelerdeki el yapımı örnekleri 14. yüzyıla kadar giden, bazen 7-8 metreyi bulan bu kâğıt tomarların üzerine Mescid-i Haram, Kâbe-i Muazzama, Safa ve Merve, Arafat, Müzdelife, Mina gibi haccın rükünlerinin gerçekleştirildiği mekânlar; Mescid-i Nebî, Uhud, Cennetü’l-Bakî ve Cennetü’l-Mualla kabristanlıkları, Kuba Mescidi, Hira Dağı gibi mukaddes topraklarda yapılan ziyaretler; Kudüs’te Mescidü’l-Aksa, El Halil’de Hz. İbrahim Camii, Bağdat ve Şam’daki pek çok türbe ve kutsal mekânlar gibi hac yolculuğu sırasında yapılan ziyaret yerleri resmedilip, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bezenmiştir.

 


Mescid-i Nebevî'nin içerisinde yer alan Peygamberimiz Efendimizin mübarek türbesinin dışarıdan da ziyaret edilebilmesi için Sultan Abdülmecid Han döneminde, biri doğuya diğeri ise güneye bakan 2 pencere açılmıştır. Doğu yönündeki pencere Rasûlullah Efendimizin (sav) kadem-i saadet (ayakucu) istikametinde olduğu için buraya "Şebeke-i Kadem-i Nebî" denilmektedir. Osmanlı Arşivlerindeki bazı belgelerde "Hâcet Penceresi" olan bu şerefli mekan önünde selam verilip duâ edilirdi. Türbeyi aydınlatmak ve havalandırmak için düzenlenmiş pencerelerden farklı olarak ziyaretle ilgili özel bir fonksiyonu olan bu pencere birtakım mimari ayrıntılar ve sembolik bazı unsurlarla donatılmıştır. Pencere alınlığında yeşil renkli zemin üzerine altın suyuyla Ahzâb Sûresi 56. âyet-i kerimesi nakşedilmiştir. Pencere üzerine yazılan "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm edin" âyeti buranın selam verme penceresi olduğunu gösterir. Sülüs hattıyla yazılan bu nefis yazı Abdullah Zühdi Efendiye aittir.

 


SALÂT-Ü SELÂM’IN FAZÎLETİ İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât ü selâm getirendir.” Abdullah isminde bir kişi anlatır: Sultan’ın hizmetinde fâsık bir kişi vardı. Bir gece rüyamda o kişinin elinin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in elinde olduğunu gördüm. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e: “Yâ Resûlallâh! Bu kişi çok yaramaz, fâsık bir kişidir. Niçin elini elinize aldınız?” dedim. “Doğru söylüyorsun. Lâkin Allâh (c.c.)’dan bunun için şefaat diliyorum.” dedi. “Yâ Resûlallâh! Hangi sebep onu bu mertebeye eriştirdi?” dedim. Resûlullah (s.a.v.) şöyle cevâp verdi: “Her gece yatağına yatınca uyumadan evvel bana bin defa salavât getirirdi. Bu sebepten dolayı ona şefaat ettim.” Abdullah şöyle anlatıyor: “Sabah erkenden durdum. Bu rüyamı arkadaşlarıma anlattım. O fâsık kişi ağlaya ağlaya yanıma geldi. Selam verip, oturdu ve: “Getir elini tutayım. Tevbe edeyim. Resûlullâh (s.a.v.)’i bu gece rüyamda gördüm. Beni sana gönderdi. Tevbe etmemi söyledi.” dedi. Ben kendisine: “Rüyanda nasıl gördün?” dedim. Şöyle anlattı: “Resûlullâh (s.a.v.) geldi, elimi tuttu. “Sen bana çok salavât getirdiğin için, varıp sana şefaat edeyim.” dedi. Yanına vardım. Bana şefaat etti. Benim için af diledi. “Yarın git, Abdullah’ın elini tutup tevbe et.” dedi. Onun için sana geldim. Bana tevbe ver.” dedi. Benim gördüğüm rüyayı o da böyle görmüş. Nasihât: Şimdi Ey Azizler! Siz de Hz. Peygamber (s.a.v.)’e salavâtı çok getirin ki şefaatinden mahrum kalmayasınız. (Mustafa Darir Efendi, 100 Hadis 100 Hikaye, s.342)


 

8 Mart 2022 Salı

Böbrekleri iltihap, taştan temizlemek için gilaburu suyu, Vücudu enfesiyondan temizlemek için sarımsak, Cilt yaraları, yanık, kaşıntıdan kurtulmak için kantaron yağı, Dişleri doğal beyazlatma için toz haldeki meşe külü, Balgam vb ciğerleri temizlemek için udi hindi.

 Mehmet Sertkaya


* Resulullah (s.a.v) Hayvanının yiyeceğini kendisi verirdi. Bazen evinin temizliğini yapardı. Yırtılan ayakkabısını dikerdi.

 

* Elbisesini diker ve yamardı.

* Koyun sağardı. Hizmetçisiyle birlikte yemek yerdi. Bazen hizmetçisi yorulduğu zaman, onunla birlikte buğday öğütürdü.

* Çarşıdan aldığı bir şeyi, ailesine götürürken, bizzat kendisi taşımaktan çekinmezdi.

* Zengin fakir herkesle musafaha ederdi. İlk önce kendisi selâm verirdi.

 

* Kuru hurmadan hazırlanmış bir davet de olsa, çağırıldığı hiçbir daveti küçük görmezdi.

* Geçimi çok kolaydı. Yumuşak huylu idi, cömert tabiatlıydı. Güzel geçimliydi.

 

* Güler yüzlüydü. Sesli olarak gülmeden yüzü tebessüm ederdi. Yüzü asık olmadan hüzünlüydü.

* İsraf etmeden, cömertlik yapardı.

 

* Kalbi yufka idi. Bütün müslümanlara karşı çok merhametliydi.

* Çok yiyip midesini doldurarak hiç geğirmemiştir.

* Hiçbir şeye tamahla el uzatmamıştır. 

(Kaynak: Kuşeyri Risalesi -

6 Mart 2022 Pazar