21 Mart 2022 Pazartesi

Felç

 Felç

 

Felçli kimselerin bulunduğu evde güvercin beslenmelidir.

Şöyle ki hastanın yattığın yerin altında veya üstünde olabilir.

Zaruret olursa tahtadan kerevet yapılmalıdır,özellikle faydalıdır.

Allahın izniyle felçten kurtulur. Çok kişiye tecrübe ettik fayda buldular.

İbni Şerif,Yadigar

hasta ise ziyaretine giderdi.

 Peygamber (as) birkaç gün birilerini görmezse, onu sorar, hasta ise ziyaretine giderdi. Eğer yola çıktıysa onun sağ salim dönmesi için dua ederdi.

Allah‟ın elçisi bir hasta görse onun için: “Allah‟ım şifa ver” Allah‟ım şifa ver” diye dua ederdi. Hasta ziyaretine gitse “Allah sana şifa versin” der, dua ederdi.
– Hasta ziyaretinde hasta sahiplerine hastayı iyi bakmalarını ona katlanmalarını ve sabretmelerini tavsiye ederdi.
– Hastanın zorla yedirilip içirilmemesini söylerdi.
– Hastanın yanında moral bozucu şeyler söylemezdi.
– Hastayı rahatlatırdı, gönlünü hoş ederdi.
– Hastanın yanında uzun süre kalıp onu rahatsız etmezdi.
– Şifa diler, dua eder ve hastalığın günahlara kefaret olduğunu söylerdi. Böylece hastanın ümitsizliğini, korkusunu giderirdi.
– Hastanın kendisinden her hangi bir isteğinin olup olmadığını sorardı. Hastanın duyacağı şekilde dua ederdi.

Hz.Aişe (ra)nın naklettiğine göre:
– “Ey insanların Rabbi! Zararımızı gider. Şifa ver. Şifa veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hastalık bırakmasın.” Derdi. (Buhari, Tıp:5743)

Peygamber (as) Müslüman‟lara şunu tavsiye etmiştir:
– “Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın.” (Riyaz üs-Salihın:901)

Hasta ziyaretinde bulunan bir kimse için şu müjdeyi vermiştir:
Hz.Ali (ra) peygamber (sav) in şöyle dediğini nakleder:
– “Kim hasta kardeşini ziyaret ederse, melekler ona rahmet okur.” (Riyaz üs-Salihın:903)

Bir hadislerinde de:
– “Hasta ziyaretinde bulunan kimse, dönünceye kadar cennet yolundadır.” (Müslim, Birr:39)

Hasta ziyaretinde bulunan kimsenin ne diyeceği konusunda da şöyle buyurmuştur:
– “Sizden biri bir hastayı ziyaret ettiğinde selamlaşsın. Hastaya nasıl olduğunu sorsun. Onun için şifa ve uzun ömür dileğinde bulunsun ve ondan kendisi için de dua etmesini istesin. Zira hastanın duası, meleklerin duası gibidir.” (Ramuz el-Ehadis:45/1)

Hasta sahiplerine de şunları tavsiye etmiştir.
– “Sizden birinin hastasının canı bir şeyi çektiği zaman onu yedirsin.” (Age:31/4)

– “Sütlü bulamaç, hastanın midesini kuvvetlendirir ve bazı sıkıntılarını da giderir.” (Buhari, Tıp:13)
– “Hastalarınızı yemeye ve içmeye zorlamayın!” (İbni Mâce, Tıp:3444) + (Tirmizi Tıp:4)
Atalarımız: “İstenmeyen aş ya karın ağrıtır ya da baş” demişlerdir. İstenmeyen bir şeyin zorla yedirilip içirilmesinin faydasından çok zararı olur.
İbadet hayatı içinde olan bir kimsenin hastalık sebebiyle sevap kazandığını şöyle müjdeler:
– “Eğer kul hastalanırsa, sıhhatli iken yaptığını cenab-ı Allah aynen hastalığı müddetince ona yazar.”
Demek ki iyi insanın hastalığı da bir nimet oluyor.

Hastalık iyi değerlendirilirse, kazayı, belayı def eder. Peygamber (as) şöyle buyurur:
– “Hastalıklarınızı sadaka ile tedavi edin. Mallarınızı zekatla koruyun. Zira onlar sizden kötülükleri ve hastalıkları giderir.” (Ramuz el-Ehadis:283/1)

Peygamber (as) bu tavsiye ve müjdeleri veriyor ki, hasta moralini yüksek tutsun, kendi yararına olduğunu düşünsün, hastalığı daha kolay atlatsın, sabretsin, şükretsin, isyan etmesin.

Peygamber (sav) hasta ziyaretine büyük önem vermiştir. Çünkü hastaya ziyaret etmek Allah‟a ziyaret etmek gibidir. Bir kutsi hadiste Cenab-ı Allah‟ın kıyamet gününde şöyle diyeceği haber verilmiştir:
– “Ey Ademoğlu! Ben hastalan-dım da sen beni ziyaret medin! Neden?
Kul cevap verecek:
– Sen nasıl hastalanırsın, ben seni nasıl ziyaret edebilirdim Allah‟ım?
Cenab-ı Allah ona:
– Falan kulum hastalanmıştı da onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş olacaktın.” Buyurur. (Müslim, Birr:43)

İbn-i Ömer (ra), hasta ziyareti ile alakalı şöyle bir hadise anlatmaktadır.
“Biz Rasûlullah (sa) ile oturuyorduk. O sırada Ensâr‟dan bir kişi gelip selam verdi, sonra da geri döndü. Efendimiz ona:
– „Ey Ensâr‟dan olan kimse! Kardeşim Sa‟d bin Ubâde nasıl?‟ diye sordu. O da:
– İyiye gidiyor, cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Rasûlü:
– “Kim benimle birlikte onu ziyarete gelecek?” buyurarak ayağa kalktı. Biz de on, on beş kişi kalktık. Ne ayağımızda ayakkabı veya mest ne başımızda bir giyecek ne de üstümüzde bir gömlek vardı. Çorak arazide yürüyorduk. Nihayet Sa‟d‟ın yanına geldik. Yakınları, Efendimiz ve beraberindeki arkadaşlarının yaklaşması için onun etrafından geri çekildiler.” (Müslim, Cenaiz:13)

Yine Hz.Aişe validemiz Allah Rasulü‟nün bu güzel hasletini şu çarpıcı misalle anlatmaktadır:
“Sa‟d bin Mu‟az Hendek Savaşı sırasında kol damarından yaralanmıştı. Rasûlullah (sa) onun için mescide bir çadır kurdurdu. Maksadı, onu daha sık ve yakından ziyaret etmek (onunla ilgilenmek)ti.” (Buhari, Megazi:30)
Hasta ziyareti hem hastaya hem de ziyaret edene iyi mesajlar verir, iyi şeyler telkin eder.
Hasta ziyareti hastaya:
– Moral verir, iyileşmesini kolaylaştırır.
– Helalleşme imkanı olur.
– Dua alır. Yani kendisi için hayır dua edilir.
– Dostluğu pekiştirir.
– Dini, insani görevleri hatırlatır.
– Acılar üzüntüler paylaşılır.

Ziyaret eden açısından da faydalıdır:
– Hastanın duasını alır.
– Ölümü hatırlar ve hazırlanması-na vesile olur.
– Kendi haline şükretmesini sağlar.
– Sen de hastalanırsın, bu sıkıntıları aynen sen de çekebilirsin mesajını alır.
– Hastanın gönül hoşnutluğunu alırken, Allah‟ında rızasını kazanır.
Atalarımız: “Dağ adamı, hasta eder sağ adamı” demiştir. Ziyaret adabını bilmeyen kimselerin faydadan çok zararı olur.
– Hastadır, hasta ziyaretine gider.
– Hastalığından, ölümden bahseder.
– Çok oturur, çok soru sorar; çayını, kahvesini ve meyvesini yeyip içmeden kalkmaz. Hastaya ev halkına sıkıntı verir, üzüntü verir.
– Yüksek sesle konuşur, çok konuşur, can sıkacak şeylerden bahseder. Falan bu hastalıktan iyileşmedi, senin halin iyi değil, falan bu hastalıktan öldü gibi moral bozucu şeyler söyler.
Böyle bir ziyaretin kimseye faydası olmaz.

🌡ATEŞ DURUMUNDA YAPILACAKLAR*🌡


🌡  Öncelikle ateşten korkmayacaksınız, ateş vücudun savunma sistemi, temizlik işlemidir. Ateş olması değil olmaması kötüdür. 


🌡 Ateş 39 olmadan müdahaleye hiç gerek yok, ateş müdahaleyi sevmez, aksine müdahale ettikçe savaşır. 


🌡  1 kere bile ateş düşürücü ile ateş yok edildiğinde, bağışıklık zayıflar, doğal bağışıklık kazanmak zorlaşır.


🌡 Nar,çilek yemek ateşi düşürür.


🌡 Papatya, adaçayı ateşi düşürür,toksin atar, balgam söker.


🌡 Limonlu çorabın içine sıkıp giyidirin, bu ateşi düşürür.


🌡 Sirke içirmek ateşi düşürür.(Elma Sirkesi)


🌡 Eklem yerlerine çörekotu yağı sürmek ateşi düşürür.


🌡 Gül suyu ile ılık dus aldırmak ateşi düşürür.


🌡 En etkili yöntemlerden biri kulağın uç noktasından (katlayınca görünüyor) kan çıkarmaktır. 1 2 damla çıkarmanız yeterli, ates düşecektir.


🌡   Ateş için dut kürü çok iyi geliyor. 

1.5 su bardağı su 3 kasık dut kurusunu 7 dakika kaynatın ılıyınca süzün ve üç yudumda için. 


🌡  Çocuk halsizlikten uyumak isteyecektir, uyusun, uyku şifadır. Uyurken ara ara ateşi ölç. 


🌡  Bağırsakları boşaltmak ateşi düşürür. (Zeytinyağı+limon)


🌡 Soğanı halka halka doğrayıp ayağının altına yerleştirmek ateşi düşürür. 


🌡  Gerçek ateş koltuk altından ölçülendir, diğerleri yanlış sonuç verir. 


🌡 Soğuk su içir. Vücudu susuz bırakma,susuzluk ateş yapar. 


🌡 Sıra ile soğuk olan yerler ısıtılıp, sıcak olan  yerler soğutulmalı.


🌡  Ateşli hastalar için okunacak dua:

OKUNUŞU:

“Bismillahil’kerim, e’ûzü billâhil’Aziym, min şerri külli ırkın

naârin ve min şerri harrinnâr.”


MA’NASI:

“Yüce Allâh’ın adıyla. Amansız ağrı ve sızıların tümünün şerrinden

(zararından) ve cehennemin amansız, helak edici ateşinin (azabının) şerrinden

Aziym olan, Ulu Allâh’a sığınırım.


🌡 Bir kere ateşe galip geldiniz mi sonra zaten ateşten korkmayacaksınız. 


Sarılık Hastalığı İçin; Tatlı sudan bir balık tutulup bir yeşil çanağa su konup balık o suyun içine konulur o sarılık olan kişi üzerine bir

 Sarılık Hastalığı İçin;

Tatlı sudan bir balık tutulup bir yeşil çanağa su konup balık o suyun içine konulur o sarılık olan kişi üzerine bir

şey örtüp

Çanak üzerine eğilerek o balığa

bakıp gözünü balıktan hiç

ayıramayacak ta ki balık sapsarı olup

karnı üstüne döner ve Sarılık o

kişiden gider.


[Kenzüs Sıhhatil Ebdaniye]

#İĞNE #BATARSA #NASIL #CIKARILIR?

 #İĞNE #BATARSA #NASIL #CIKARILIR?

ISTE İBRETLİK BU OLAYDAN CIKARILACAK BUYUK BIR DERS ..!¿?

Vücutta bir bölgeye İğne batınca
çıkaran yöntem;
İğnenin battığı yere Tavşan yağı sarılır
Allah'ın izniyle iğne battığı yerden geri çıkar.
Sonrasında Kantaron yağı sürülür bölgeyi
iyileştirir ağrısını giderir.

Kına #ile #Elma #Sirkesi #Mucizesi: 🌟1 yemek kaşığı kına 🌟2 yemek kaşığı elma sirkesi.

 Kına #ile #Elma #Sirkesi #Mucizesi:

🌟1 yemek kaşığı kına

🌟2 yemek kaşığı elma sirkesi.

Yeterli olmasi icin en az 4 yemek kasigi kına kullanin 8 yemek kasığı da elma sirkesi

Ikisini birlikte bulamaç yapiniz cam kavanozda.

Kıvamını tamamlamak icin biraz kaliteli su ekleyin icine

2 ayak tabanina sürün, parmak aralarinada.

Ayak ustüne ve tırnaklara girmenize gerek yok.

Bu sekilde 1saat kalsin ayak tabaninizda üzerine örtü örtmeyin iyice kurusun.

Kuruduktan sonra sicak su ile yıkayıp en son soguk su ayaklarinıza dökünüz.

Kına elma sirkesi ile birlestiginde 4.000 sinir hücresini 4.000 #refleks #noktalarinı ve 4.000 #bölgenin #zehrini #tamamen #vücudun #dısına #cekip #hizli #bir #sekilde #kusmasini #saģliyor.

Bedende neler mi degisiyor ödem kireclenme lenfatik tıkaniklar yorgunluklar ayak soguklugu.

Kisacası tüm dolasim sistemini acip aktif hale getiriyor.

Inanilmaz bir sekilde aninda etkisini gösteriyor..( Tecrube edilmiş, alıntıdır)

Uyguladıktan sonra tecrübelerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın



Ali İhsan Tola’dan şifâlı reçeteler:

 Ali İhsan Tola’dan şifâlı reçeteler:

Hemen herkesin sağlığı ciddi tehdit ve tehlike altında iken, bizim de bir süreliğine aynı tarz konularda tahşidat yapmamız

daha münasip olsa gerektir.Uzmanlığı ve liyâkati umumî kabul görmüş

bazı zatları tanıyoruz.

Kendimiz #tıbbiyeli ve #sağlıkçı olmadığımız gibi, konu uzmanı da değiliz. Fakat, uzmanlığı ve liyâkati umumî kabul görmüş

bazı zatları tanıyoruz.

İşte, güvenilir o zâtlardan biri de Senirkentli Ali İhsan Tola’dır. 1927 Senirken doğumlu olup 2009’da yine aynı yerde

vefat etti. Cenâb-ı Hak, ona rahmet eyleye.

Kendisiyle 1995 yılı Temmuz ayı sonlarında Barla’daki Çam Dağının tepesinde bizzat görüşüp tanıştık. O tarihte Orman

Bölge Müdürü olan muhterem Mustafa Yorgancıoğlu ile birlikte gelmişlerdi.

Orada, uzun uzun dersini, sohbetini ve bazı sağlıkla ilgili tavsiyelerini dinledik. #Üstad #Bediüzzaman, #şifâlı #bitkilerle ilgili ilk

ders de burada vermiş. Ona #Karabaşotu’nu gösterip “Ali İhsan, bunun üzerinde çalış” demiş. Tabii, ona daha başka

dersler vermiş ve bu şekilde ona bazı sır kapıları açılmış.

#Ali #İhsan #Tola ile birlikte Çam Dağında iken, rahatsızlığı olan iki kişiye de hemen oracıkta gereken #şifâlı #ilâçları söyledi.

Her ikisinin de kısa sürede iyişletiğine yakînen şahit olduk. 

Detaylar şöyle:

Birincisi, henüz çocuk yaşta olan bir hastaydı. Soğuk su içtiğinde, en ufak bir soğuk algınlığında, hemen boğazı ağrıyor,

#bademcikleri #şişiyordu. Ayrıca #bronşit geçiriyor, şiddetli öksürük nöbetlerine yakalanıyordu.

Çocuğun durumunu, çağımızın bir #Lokman #Hekimi olan Ali İhsan Abiye anlattık; bize şunları söyledi: 

Etrafta gördüğünüz

gibi, çok sayıda ardıç ağacı var. Gidip sararmış, kırmızılanmış tohumlarında toplayın. Havanda iyice dövdükten sonra bal

ile karıştırın. Hasıl olan kuvvetli macunu, aç karnına sabah-akşam çocuğa birer tatlı kaşığı yedirin. Biiznillah, kısa sürede

şifa bulur.

Ali İhsan Tola, Mustafa Sungur ile bir arada. Sohbet esnasında, M. Sungur şunu sorar:

– Ali İhsan, bu bitkilerin esrarı sana nasıl açıldı?

Ali İhsan Tola şu cevabı verir:

– Üstad’ın himmetiyle açıldı. Sizi nasıl görüyor, tanıyorsam, o bitkileri de öyle görüyor, tanıyorum.

Söylediklerini aynen yerine getirdik. Çocuk şifâ buldu. Aradan 25 sene kadar bir zaman geçtiği halde, bir daha o hastalığa hiç yakalanmadığını öğrendik.

Ali İhsan Ağabey, #ardıç #tohumuyla ilgili şu bilgileri de verdi: “Ardıç tohumundan elde edilen #ardıçyağı, #antibiyotik yerine

de geçer. O yağın içine demiri koysan erir; lâkin, insan vücuduna zarar vermez. Aksine, vücuttaki cerahati, iltihabı

çıkarır, atar. Vücud dengesini temin eder. Şiddetli ağrılara karşı da, ardıç yağı ve kantaron karışımı sürülürse iyi gelir.”

İkinci hastamız, yetişkin biriydi; şiddetli #ishâli vardı. Onun için de şu tavsiyede bulundu: Etrafta, bol miktarda karaçalı

dikeni var. O dikenli ağacın meyvesini kırıp içindeki minik çekirdeklerden bir miktar toplayın. Su dolu bir cezvenin içinde

kaynatın. Hasta, çay içer gibi o sudan içsin. Allah’ın inayetiyle, çabucak şifâ bulur.

Emin olun, bu ilâç da aynen diğeri gibi kısa süre içinde netice verdi. Yani, 3-5 günlük zaman zarfında her iki hasta da şifa

buldu. Yaşananları bugün gibi hatırlıyorum.

Senirkentli Ali İhsan Tola’nın kendisi orman mühendisi idi. Fakat, çağımızın bir Lokman Hekimi gibiydi. Bir başka ifade ile

“#Alaylı #Fitoterapi” uzmanıydı. Adeta, #Tıbb-ı #Nebevî’nin çağımızdaki temsilcisi gibiydi. Ona, bitkilerin esrarı açılmıştı.

Sayılamayacak kadar çok insan ondan istifade etti.

Bir gün, kendisini ziyaret eden Mustafa Sungur şunu sorar: “Ali İhsan, şu bitkilerin esrârı sana nasıl açıldı?” Ali İhsan Tola

şu cevabı verir: Üstad’ın himmetiyle açıldı. Sizi nasıl görüyor, tanıyorsam, o bitkileri de öyle görüyor, tanıyorum. Neye

yaradıkları bana o surette görünüyor. Meselâ, bir bitki böbreğe yarıyorsa, onu böbrek sûretinde görüyorum. (Okan

Yılmaz’ın hatırası.)

Ali İhsan Tola, “nebatatın esrarı”na dair adeta melekutî bir hâl almıştı.

Allah’ın yardımıyla ve Üstadı olan Bediüzzaman Hazretlerinin de ona bir derece rehberlik etmesiyle, çeşitli otlardan,

çiçeklerden, bal dan ve çeşitli yağ karışımlarından yaptığı ilâçlarla, hayatının sonuna kadar insanlara hep #faydalı olmaya

çalıştı.

Hayatının ilerleyen zamanlarında ise, bu kez #taşlarla ve #madenlerle de #tedâvi yollarını gösterdi. Hangi madenin, hangi

kıymetli taşın hangi hastalığa iyi geldiğini isim isim belirterek anlatıyordu.

Bilvesile, şunu da belirtelim ki, verdiği hizmetlerden bir ücret almadığı gibi, herhangi bir ücret beklentisi için de olmadı.

Özetle, sunduğu bütün hizmetleri, sırf Allah rızası için yerine getirmeye çalıştı.

Genlerle oynama cinayeti

Ali İhsan Tola’ya, bir gün doktorlardan, tıp uzmanlarından bir heyet gelir.

Heyetin içinde, Ali İhsan Tola’nın bilgi ve tecrübesini küçümseyenler var. Hatta, bitki, taş ve mandenlerin şifâlı

yönlerinden bahsettiğinde, onunla adeta alay edenler bile olur. Kendisi ise, bu mağrur kimselere iyi bir ders verircesine

söze başlar ve devamında özetle şu izahlarda bulunur:

* Beş bin defa büyütüldüğünde ancak görülebilen bir damlacık sperm hücresinin içinde, anne-babadan gelen bütün

genler yer alıyor. Bütün organlar, onun içinde planlanmış durumda. Bu kadar hassas terazisi olan kâinat eczanesi hafife

alınamaz.

* Bitkilerin tohumlarındaki genlerle oynayanlar var. Bu bir cinayettir. Tohum vermesi yok edilmiş GDO’lu yiyecekler,

insan tohumunu da kısırlaştırıyor. Tüp bebek patlamasının bir sebebi de budur.

* Aynı şekilde, çocukların sakat veya özürlü doğmalarındaki en mühim sebeplerden biri, yine tohumların genleriyle

oynanması ve neticede bozulmasıdır.

* Sun’i ilâçların yan etkisi var. Bihakkın tedâvi etmiyor. Elli küsûr sene evvel Üstadımdan aldığım mühim bir derstir bu.

* Her maden, insan vücudunda ayrı bir hassâ (özellik) teşkil eder. Hâzık (güvenilir, uzman) hekim, vücuttaki o madenin eksikliğini tesbit eder. O eksikliği giderecek veya orada biriken enerjiyi alabilecek ilâçlarla hastalığı tedâviye çalışır.

* Meselâ şu gördüğünüz taş, çam ağacının toprakta uzun yıllar kalmasıyla bu hale gelir. Şu taş ise, bildiğimiz kehribardır.

Kehribar, guatırı izâle eder. Gece horlamasını keser. Troit bezlerindeki eksikliği veya fazlalığı dengeleyip tedâvi eder.

* İşte bakın, şu taş şuâ neşrediyor. Kolye gibi takılır. Esasen, her maddenin neşrettiği bir şuâ vardır. Meselâ,

madenlerden kuvars var. Cam kesen elmas cinsinden. Sertlik derecesi çok yüksek bir madendir. İnsanda vücut direncini

arttırır. Demek ki, taşlarla da tedâvi mümkündür. O madenin olduğu yerdeki havanın teneffüs edilmesi veya oradaki

pınardan su içilmesi (şifâlı su) tedâvi eder.

* Üstadımız Bediüzzaman “Temiz hava, gıdadan daha kuvvetlidir” derdi. Bu sebeple, fırsat bulduğunda hemen her gün

kırlara çıkardı. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözünün, bir mânada bu noktaya da baktığını söylemişti.

Tiryakî sözlerinden bir demet:

* Biz ruhbana değil, bürhâna tabiyiz.

* Besmele ve 7 Fatiha-i Şerife, bütün hastalıklar için şifâya vesiledir.

* Zümrüt, isabet-i nazara mâni bir taştır.

* Kantaron yağı, kanser ağrısını keser.

* Çayı limonla içmek, çayın zarar verici keyfiyetini giderir.

* Elmayı kabuğuyla yemek yüzü güzelleştirir.

* Günde 21 adet kuru üzüm hafızayı açar.

* Sızma zeytinyağı ve kantaron, iç ve dış kanamaları keser, hücreleri yeniler, sinir uçlarını tamir eder.

* Kudret narı, yüzü güzelleştirir, leke koymaz. İçilir ve hastalıklı yere sürülürse sedef hastalığını ve kaşıntıları

yok eder.

* Bal karışımlı ardıç tohumu, bronşite iyi gelir. Ardıç yağının da, antibiyotik tesiri var.

* Migrene karşı, karabaş balı iyi gelir. Karabaş balının, beyin hastalıklarında da damar açıcı özelliği var.

* Kırılan, dökülen saçlar için: Saçlar, kekik suyu ile yıkanmalı; saç diplerine lavanta yağı veya kantaron yağı

sürülmeli.

* Yenilen her bir gıda, vücutta nuraniyet kesbediyor. Ondan sonra faydalı oluyor.