10 Haziran 2022 Cuma

Peygamber’e Borcunu Arz Etme Malûm ola ki, kamerî aylardan Zilkade’nin on yedinci gecesi, akşam ile yatsı namazı arası cümle şehir halkı Peygamberimizin saadetli huzuruna borcunu arz edip «Ya Resulallah, şu miktar borcum var. İhsan eyle!…» diye salat u selam ederek şebike’den içeriye buğday bırakırlar. Oraya biriken buğdayı ağalar alıp ekmek yapar ve bazı kimselere hediye ederler… Tecrübe edilmiştir. O sene hacılar gelip gittikten sonra bir kimsenin dünyada hiç bir bildiği, tanıdığı olmasa bile, borcu kadar bir para veya mal kendisine nasib olur. Hatta bu satırları yazan biçare din kardeşiniz o gece şöyle düşündüm: «Borcum yok, bu şereften mahrum olmayayım, benim de Resulullahın defterine ismim, kayd olsun.» dedim ve bir miktar buğday alıp «Ya Resulallah bu biçare Derviş Ahmedi ihsan hediyenle sevindir» deyip salat-u selam ederek bıraktım. Peygamber’ in yüzü suyu hürmetine o sene buğdaylar adedince bu fakire altın nasip oldu. İstanbul’dan beklenmiyen yerlerden mektub ile, surre ile akçalar zuhur etti. Hatta Erzurum’dan kırk kuruş geldi. İşte, Huzur’a borcunu arz etmek bu şekilde denenmiştir

 


Hücre-i Saadet’e takdim edilen buğday Medine’nin eski âdetlerinden biri de borcu olanların Hz. Muhammed’in (sas) kabrinin bulunduğu Hücre-i Saadet’e buğday takdim ederek O’nun (sas) ruhaniyetinden yardım istemeleri idi. Bu inançları sebebiyle Medineliler borçlanmaktan korkmazlardı. Borçlular, her yıl zilkade ayının 17. gecesi, borçları miktarınca buğdayı beyaz bir kese içerisine koyarak Ravza-i Mutahhara’ya getirir, Hücre-i Saadet’e takdim edilmesi için görevlilere verirdi. Biriken buğdayları Harem-i Şerif ağaları alıp ekmek yapar ve bazı kimselere hediye ederlerdi. O gün şehirde bayram havası eserdi.

 


4 Haziran 2022 Cumartesi

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhafaza için (karşılaştığı sıkın

 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ اَلصَّابِرُ فِيهِمْ عَلَى دِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ. (ت)
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda dinini muhafaza için (karşılaştığı sıkıntılara) sabreden kimsenin hâli, ateş korunu elinde tutan (kimsenin hâli) gibi (şiddetli) olacaktır.” (Sünen-i Tirmizî)
Cumamız Mübarek Olsun

3 Haziran 2022 Cuma

Peygamber ﷺ buyurdu,ki öyle bir zaman gelecek ki, yolun gündüzün ortasında, sokakta açıktan kadınlarla cinsi ilişkide bulunurlar da hiç kimse bunu garipsemez ve bu durumu değiştirmeye gayret etmez, 'Keşke biraz yolun kenarına çekilseydiniz ya!' diyen kimse, o devrin en muhafazakâr, en itibarlı adamıdır. Bu adamın o cemiyetteki konumu, (ey ashabım!) sizdeki Ebu Bekir ve Ömer’in konumu gibidir.” (Hâkim, el-Müstedrek, 4/495’den naklen Kenzu’l-Ummal, 38588)

“Her göz (harama bakmakla) zinâ eder. Kadın koku sürünüp bir meclisten geçtiği zaman, o da zâniyedir/zinâ etmiş sayılır.” - (Tirmizî Edeb, 35/2786; Ebû Dâvûd Tereccül, 7/4173; Nesâî Zînet, 35)

 ''Deccale inanan, onu tasdik edip ona tabi olanlar ne kadar salih amel işlerlerse işlesin hiçbir fayda vermeyecek, deccali yalanlayanlar ise geçmişte işledikleri günahları affedilecek.''

Müstedrek 1/330; Taberani 6815

“Bu gece rüyâmda iki kişi gelerek beni kaldırdılar ve «Haydi gidiyoruz» dediler. … Fırın gibi bir yapıya vardık. ... İçerde bir sürü çıplak erkek ve kadın ... Altlarından alevler yükseldikçe, çığlık atıyor, feryâd u figân ediyorlardı. Meleklere bunların kim olduğunu sordum: «–Zina eden erkek ve kadınlar» dediler.” (Buhârî, Ta’bîr, 48; Cenâiz, 93; Tirmizî, Rü’yâ, 10/229

 “Bir genç Rasûlullah Efendimiz’e geldi ve:

«–Yâ Rasûlallah! Zina için bana izin verir misiniz?» dedi.Efendimiz ﷺ:
«–Yaklaş!» buyurdu. Genç, Allah Rasûlü’nün yanına varıp oturdu.
Rasûlullah ona:
«–Böyle bir şeyi annen için ister misin?» diye sordu.

“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.”
(Müslim, Îmân, Tirmizî Cennet 25; Nesâî Zekât 75, 77)