6 Temmuz 2020 Pazartesi

TÂBİÎNDEN URVE BİN ZÜBEYR’İN (RAH.) OĞULLARINA NASÎHATİ Ey oğullarım! İlim öğreniniz ve ilmin hakkını veriniz. Çünkü siz, her ne kadar kavminizin en küçükleri olsanız bile ilminiz sebebiyle Allâhü Teâlâ’nın sizleri onların en büyükleri kılması ümit olunur. Vâh ne yazık ki dünyada câhil bir ihtiyardan daha fenâsı var mıdır! Ey oğullarım! Kavminizin büyüklerine nasıl her şeyin en güzelini hediye ediyor ve kötüsünü vermekten utanıyorsanız, Rabbinize arzettiğiniz sadakalarınız, mallarınızın en iyisinden olsun. Çünkü Allâhü Teâlâ yücelerin en yücesi ve cömertlerin en cömerdidir. Kendisine (her şeyin en güzeli) seçilerek verilecek olan ancak O’dur. Ey oğullarım! İnsanlar nazarında kötü biri olarak tanınsa bile bir adamın hayırlı bir fiil işlediğini görürseniz ondan hayır umun. Çünkü onda, yaptığı hayrın devamı da vardır. İnsanlar nazarında hayırlı biri olarak tanınsa bile bir adamın haddini aşan kötü, çirkin bir fiil işlediğini görürseniz onu yaptığı kötülükten vazgeçirin. Çünkü onda, yaptığı çirkin fiilin devamı da vardır. Şunu da bilin ki her iyilik başka bir iyiliğe sebep olur. Her kötülük de diğer kötülüklere sebep olur. Ey oğullarım! Konuştuğunuz kelimeler güzel ve yüzünüz güleç olsun. Böyle yaparsanız insanlara, kendilerine hediyeler sarfeden, ihsanda bulunan kimselerden

Görüntünün olası içeriği: yazı

HERKES ÜZERİNDE MUHÂFIZ MELEKLER VARDIR
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Her mü'mine onu gücünün yetmeyeceği tehlikelerden korumak üzere yüz altmış melek vazifelendirilmiştir. Bunlardan yedi melek, sıcak günde bal kâsesini sineklerden korur gibi gözü zararlardan korur. Eğer siz şeytanları görebilseydiniz, her yerde onları ellerini ve ağızlarını açmış oldukları halde insanlara zarar vermek için beklediklerini görürdünüz. Eğer kul kendi başına bırakılsaydı, şeytanlar onu kapıverirlerdi.

Câbir bin Abdullah (r.a.) rivâyet etti: Âdem Aleyhisselâm yeryüzüne indirildiğinde Cenâb-ı Hakk'a:

“Yâ Rabbi, Şeytanla aramda düşmanlık kıldın. Eğer bana yardım etmezsen ona güç yetiremem” diye ilticâ etti. Cenâb-ı Hak: “Senin her doğan evladına -korumak üzere-bir melek vazifelendiririm” buyurdu.

Hazret-i Âdem: “Yâ Rabbi, artır” dedi.

“İşledikleri bir suçu bir günah olarak yazarım, işledikleri bir iyi amelin sevabını ise on sevaptan dilediğim kadar katlayarak yazarım” buyurdu. Hazret-i Âdem yine:

“Yâ Rabbi, artır” deyince,

“Ruh cesedde olduğu müddetçe tevbe kapısını açık tutarım” buyurdu. (İhyâu Ulûmiddîn)

NÜKTE: İYİLİĞİ BAŞA KAKMAMALIDIR

Zengin bir adam bir kış günü konağının karşısında oturan bir fakire acıyarak bir kat elbise almış. Ama her gün konağa gelen dost ve müsafirine bazen pencereden onu göstererek:

“Üzerindeki elbiseyi görüyorsunuz ya, ben alıverdim. Eğer almasaydım, zavallı soğuktan donardı!” dermiş. Bazen onu çağırtıp, “Efendiler üzerindekini görsün! Seyredenlere de, ‘Nasıl, beğendiniz mi? İyi etmemiş miyim?” der, ettiği iyiliği başına kakar, dururmuş.

Bir gün, yine elbiseyi misafirlere göstermek için adamı çağırmış. Fakir adamın ise artık canına tak dediğinden, elbiseyi üzerinden çıkarıp zenginin odasında bir köşeye koyduktan sonra:

“Efendim! Beni her vakit bulamazsınız, elbiseler burada dursun. Siz istediğiniz vakit, istediğiniz gibi seyrettiriniz!” demiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder