HERKES ÜZERİNDE MUHÂFIZ MELEKLER VARDIR
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her mü'mine onu gücünün yetmeyeceği tehlikelerden korumak üzere yüz altmış melek vazifelendirilmiştir. Bunlardan yedi melek, sıcak günde bal kâsesini sineklerden korur gibi gözü zararlardan korur. Eğer siz şeytanları görebilseydiniz, her yerde onları ellerini ve ağızlarını açmış oldukları halde insanlara zarar vermek için beklediklerini görürdünüz. Eğer kul kendi başına bırakılsaydı, şeytanlar onu kapıverirlerdi.
Câbir bin Abdullah (r.a.) rivâyet etti: Âdem Aleyhisselâm yeryüzüne indirildiğinde Cenâb-ı Hakk'a:
“Yâ Rabbi, Şeytanla aramda düşmanlık kıldın. Eğer bana yardım etmezsen ona güç yetiremem” diye ilticâ etti. Cenâb-ı Hak: “Senin her doğan evladına -korumak üzere-bir melek vazifelendiririm” buyurdu.
Hazret-i Âdem: “Yâ Rabbi, artır” dedi.
“İşledikleri bir suçu bir günah olarak yazarım, işledikleri bir iyi amelin sevabını ise on sevaptan dilediğim kadar katlayarak yazarım” buyurdu. Hazret-i Âdem yine:
“Yâ Rabbi, artır” deyince,
“Ruh cesedde olduğu müddetçe tevbe kapısını açık tutarım” buyurdu. (İhyâu Ulûmiddîn)
NÜKTE: İYİLİĞİ BAŞA KAKMAMALIDIR
Zengin bir adam bir kış günü konağının karşısında oturan bir fakire acıyarak bir kat elbise almış. Ama her gün konağa gelen dost ve müsafirine bazen pencereden onu göstererek:
“Üzerindeki elbiseyi görüyorsunuz ya, ben alıverdim. Eğer almasaydım, zavallı soğuktan donardı!” dermiş. Bazen onu çağırtıp, “Efendiler üzerindekini görsün! Seyredenlere de, ‘Nasıl, beğendiniz mi? İyi etmemiş miyim?” der, ettiği iyiliği başına kakar, dururmuş.
Bir gün, yine elbiseyi misafirlere göstermek için adamı çağırmış. Fakir adamın ise artık canına tak dediğinden, elbiseyi üzerinden çıkarıp zenginin odasında bir köşeye koyduktan sonra:
“Efendim! Beni her vakit bulamazsınız, elbiseler burada dursun. Siz istediğiniz vakit, istediğiniz gibi seyrettiriniz!” demiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder