“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
31 Ağustos 2020 Pazartesi
İŞTE 33 KABİR EHLİ MÜBAREK ŞAHSİYETLER....Hadis-i Şerif : “İşlerinizde şaşırdığınız zaman, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Acluni Keşfu’l-Hafa 1/85, 213.) “Veli, dünyada iken kınındaki kılıç gibidir. Ölünce, kınından çıkan kılıç gibi olup, tasarrufu ve tesiri kuvvetlenir.” (Berika) ..Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri şöyle dedi: “Vefat eden evliya zat, yaşayandan daha çok feyz verir, daha çok yardım eder.” (Mişkât tercümesi)..Ebul Hasan-il Harakani ks hazretleri tam 12 yıl Beyazıd-ı Bestami k.s hazretlerinin kabirinden istifade ederek feyz almış ve seyri sülukunu tamamlamıştır.Ondan sonra da irşad ehli bir mürşidi kamil olarak silsilei saadatın 6. halkasını oluşturmuştur. Aynı şekilde Şah Nakşibendi hazretlerinin, Abdul Hak Gucduvani hazretleri ile aralarında 5 vasıta olmasına rağmen onun ruhaniyetinden feyz almıştır. Hanefi İmamlarından Ahmed Bin Muhammed el - Hanevi "Nefahat-ul Kurb " isimli eserinde buyurur ki : "Evliyaullah, ruhaniyetlerinin cismaniyetlerine galip olması sebebiyle bir çok surette görünebilirler. Onların tasarruf ve kerametleri, hayatlarında olduğu gibi, mematlarından sonra da devam eder." İbni Kemal el- Vezir buyurmuşlardır ki : "Dünyada bulunan ruh, kınındaki kılıca benzer.Ölümünden sonra ise cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur." . Akşemseddin ks. buyuruyorki: [Evliyaullah iki cihanda tasarruf ehlidir.Bu ölüdür bundan nasıl derman olur deme.Mevlanın kılıncıdır, vücudu ona kılıf olmuştur. Bir kılıç ki çıplak olduğu zaman daha fazla tesir eder.].. (mecmuat-ül cevahir)
Günde en az iki kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, Cennetin Firdevs kapısını açmaktır.
"Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor."
İbrahim suresi, 41
Tasavvufta mürşidi kamil 2 kısımdır.Biri vefatuyla tasarrufu nihayete eren mürşid, diğeri ise irtihalinden sonra da irşad ve salahiyeti devam eden mürşidi kamildir.Eğer vefat eden mürşid kendisinden sonra irşad yetkisini devretmediğini, kendisiyle beraber devam edeceğini bildirirse, o mürşid vefatından sonra da tasarruf sahibidir. Bazı zaatların kabirlerinde de irşad ve hidayet
Tasavvufta mürşidi kamil 2 kısımdır.Biri vefatuyla tasarrufu nihayete eren mürşid, diğeri ise irtihalinden sonra da irşad ve salahiyeti devam eden mürşidi kamildir.Eğer vefat eden mürşid kendisinden sonra irşad yetkisini devretmediğini, kendisiyle beraber devam edeceğini bildirirse, o mürşid vefatından sonra da tasarruf sahibidir. Bazı zaatların kabirlerinde de irşad ve hidayet vazifelerini sürdürüp selahiyetlerinin devam edeceğine dair rivayetlerde tasavvuf kitaplarının pek çok yerinde rastlamak mümkündür.Bunlardan bazılarını nakletmek icab ederse: Öncelikle Peygamberimiz s.a.v efendimizin şu hadisi şerifini zikredebiliriz. "Dünya işlerinde şaşırıp, hayrete düştüğünüz zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz."(Acluni,Keşfül Hafa cilt 1 sahife85) Nitekim bütün tasavvuf kitaplarında da mezkurdur ki Ebul Hasan-il Harakani ks hazretleri tam 12 yıl Beyazıd-ı Bestami k.s hazretlerinin kabirinden istifade ederek feyz almış ve seyri sülukunu tamamlamıştır.Ondan sonra da irşad ehli bir mürşidi kamil olarak silsilei saadatın 6. halkasını oluşturmuştur. Aynı şekilde Şah Nakşibendi hazretlerinin, Abdul Hak Gucduvani hazretleri ile aralarında 5 vasıta olmasına rağmen onun ruhaniyetinden feyz almıştır. Hanefi İmamlarından Ahmed Bin Muhammed el - Hanevi "Nefahat-ul Kurb " isimli eserinde buyurur ki : "Evliyaullah, ruhaniyetlerinin cismaniyetlerine galip olması sebebiyle bir çok surette görünebilirler.Onların tasarruf ve kerametleri, hayatlarında olduğu gibi, mematlarından sonra da devam eder." Yine hanefi büyüklerinden Allame Seyyid Şerif Curcani (k.s.)"Şerh-ul Mevakıf" isimli eserinde "Mürid ve saliklere evliya suretlerinin zuhuru ve o suret vasıtasıyla, mürşidin hayat ve ölümü halinde feyiz verdiğini" bildirir. Ehlullahın vefatından sonra irşad ve tasarruflarının devamına aklen delil ise şudur: Rasülüllah efendimiz vefat ettikleri zaman da İslamla şereflenenler mahdud ve belli bir sayıda idi.Vefatından sonra futuhatlar neticesidir ki, islam bir çığ gibi büyümüş ve tüm cihana yayılmıştır.Eğer irtihalleriyle irşat ve selahiyetleri munkati [kesik] olsaydı, o güne kadar iman edenler de dinden çıkarlardı.Rasülüllahın muktedir olmadığına, ondan sonrakilerinin güçlerinin hiç yetmemesi lazım gelirdi.İrşad ve salahiyetlerinin devam etmesinin neticesidir ki, islam 14 asır gün be gün inkişsaf etmiş ve etmektedir.Bu durum şüphesiz onun varisleri içinde geçerlidir.Bütün bunlar irşad ve tasarruflarının, ahirete intikallerinden sonra da kemaliyle ve tamamıyla intikal ettiğinin apaçık göstergesidir. Hatta şuda bir gerçektir ki; vefat eden kişinin ruhu cesed kafesinden kurtulduğu için çok daha müessir ve süratli olmaktadır.İmamlardan İbni Kemal el- Vezir buyurmuşlardır ki : "Dünyada bulunan ruh, kınındaki kılıca benzer.Ölümünden sonra ise cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur." Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin hem hocası hem de şeyhi Akşemseddin-i Veli Hazretlerinin bu mevzuda güzel bir beyti vardır. Dü cihanda tasarruf ehlidir ruh-u veli Dime kim mürdedir, bunda nice derman ola Ruh şimşir-iHüdadır ten gılaf olmuş ona Dahi a£la kar eder, bir tığ ki, üryan ola.... [Evliyaullah iki cihanda tasarruf ehlidir.Bu ölüdür bundan nasıl derman olur deme.Mevlanın kılıncıdır, vücudu ona kılıf olmuştur.Bir kılıç ki çıplak olduğu zaman daha fazla tesir eder.] (mecmuat-ül cevahir) Keza Fahreddin Razi (r.a.) "Metalibi Aliye isimli eserinde ölüleri ve kabirleri ziyaret ederek onların ruhaniyetinden faydalanma şeklini özetledikten sonra : "Bedenlerden ayrılan ruhlar bazı yönlerden bedenlerle alakalı ruhlardan daha kuvvetlidir." buyurmuş ve orada bunu izah etmiştir. Hulasa olarak diyebiliriz ki , ehlüllahın vefatına ve ahiret diyarına intikallerinde dünyaya dünyaya irtibat ve iltifatları kalmaz şeklindeki düşünceler yanlıştır.Zira böyle bir kanaat ve itikad, Evliyaullahın vefatından sonraki tasarrufunu inkardır.Bu tasaruf, Rasülüllahtan intikal etmesi bakımından , bu inkarın ona da zirayet etmesi ihtimali vardır ki; çok büyük delalet ve hatadır. Bu gibi düşüncelerden Allaha sığınırız.
Silsile”, kelime olarak zincir demektir. Tasavvufta lisânında tarîkat şeyhlerinin üstâz zinciri mânâsında kullanılır. Meselâ, Nakşibendî tarîkati Müceddidîn kolu silsilesi sırasıyla –tesbit edebildiğimiz doğum ve vefat tarihleriyle birlikte– şöyledir:
25d
· Silsile”, kelime olarak zincir demektir. Tasavvufta lisânında tarîkat şeyhlerinin üstâz zinciri mânâsında kullanılır. Meselâ, Nakşibendî tarîkati Müceddidîn kolu silsilesi sırasıyla –tesbit edebildiğimiz doğum ve vefat tarihleriyle birlikte– şöyledir:
1. Hz. Ebû Bekir Sıddîk radıyallâhü anh (?- H. 13/M. 634),
2. Selmân-ı Fârisî radıyallâhü anh (?- M. 656),
3. Hafîd-i Sıddîk-ı Ekber Kâsım radıyallâhü anh (H. 31/M. 653–H. 106/M. 721),
4. İmâm Ca‘fer-i Sâdık radıyallâhü anh (H. 83/M. 702–H. 148/M. 765),
5. Ebû Yezîd-i Tayfûri’l-Bestâmî kuddise sırruh (H. 188/M. 803–H. 261/M. 874),
6. eş-Şeyh Ebû’l-Haseni’l-Harkânî kuddise sırruh (?–H. 425/M. 1034),
7. eş-Şeyh Muhammedü’l-Fârmedî kuddise sırruh (?–H. 478/M. 1085),
8. eş-Şeyh Yûsufü’l-Hemedânî kuddise sırruh (H. 440/M. 1048–H. 535/M. 1140),
9. Hâce Abdülhâlik-ı Gucdüvânî kuddise sırruh (?–H. 575/M. 1179),
10. Hâce Ârif Riyvegerî kuddise sırruh (?–H. 606/M. 1209),
11. Hâce Muhammed İncîr-i Fagnevî kuddise sırruh (?–H. 715/M. 1315),
12. Hâce Alî Râmitenî kuddise sırruh (?–H. 721/M. 1328),
13. Hâce Muhammed Bâbâ Semâsî kuddise sırruh (?–H. 755/M. 1354),
14. Hâce Seyyid Emîr Kilâl kuddise sırruh (?–H. 772/M. 1370),
15. Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibendî kuddise sırruh (H. 718/M. 1318–H. 791/M. 1389),
16. Hâce Alâuddîn-i Attâr kuddise sırruh (?–H. 802/M. 1400),
17. Hâce Yâkûb-i Çerhî kuddise sırruh (?–H. 851/M. 1447),
18. Hâce Ubeydullâhi’l-Ahrâr kuddise sırruh (?–H. 895/M. 1490),
19. Hâce Muhammed Zâhid Bedahşî kuddise sırruh (?–H. 936/M. 1529),
20. Hâce Derviş Mehmed kuddise sırruh (?–H. 936/M. 1529),
21. Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî kuddise sırruh (H. 918/M. 1512-H. 1008/M. 1599),
22. Hâce Muhammed Bâkibillâh kuddise sırruh (H. 971/M. 1563-H. 1012/M. 1603),
23. İmâm-ı Rabbânî Mücedid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî kuddise sırruh (H. 971/M. 1563-H. 1034/M. 1624),
24. eş-Şeyh Muhammed Ma‘sûm kuddise sırruh (H. 1007/M. 1599-H. 1079/M. 1668),
25. eş-Şeyh Seyfeddîn Ârif kuddise sırruh (H. 1049/M. 1630-H. 1098/M. 1696),
26. eş-Şeyh Muhammed Nûru’l-Bedvânî kuddise sırruh (?-H. 1135/M. 1722),
27. eş-Şeyh Şemsüddîn Habîbullâh kuddise sırruh (H. 1111/M. 1699-H. 1195/M. 1781),
28. eş-Şeyh Abdullah Dehlevî kuddise sırruh (H. 1158/M. 1745-H. 1240/M. 1824),
29. eş-Şeyh Hâfız Saîd Sâhib kuddise sırruh (H. 918/M. 1512-H. 1008/M. 1599),
30. eş-Şeyh Habîbullâh Cân-ı Cânân kuddise sırruh (?),
31. eş-Şeyh Mazhar Îşân Cân-ı Cânân kuddise sırruh (?),
32. eş-Şeyh Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn kuddise sırruh (?),
33. eş-Şeyh Ebû’l-Fârûk Süleymân Hilmî Silistrevî kuddise sırruh (H. 1305/M. 1888-H. 1379/M. 1959).
Bu silsilede yer alan zâtlara, “Silsile ricâli”, “Silsile-i zeheb (Altun silsile)” veya “Silsile-i sâdât” (seyyidler zinciri) denir.
Tarîkatta silsile son derece mühimdir. Silsilesini bilmeyen sâlik, nesebini bilmeyen kişi gibi addedilir.
Silsilelerden bahseden eserlere ve bunların isimleri bulunan levhalara silsilenâme denir.
Silsilede ismi geçen her mürşidin, bir önceki mürşidden fiilen terbiye görmesi, bir sonraki mürşidi fiilen irşâd etmesi şart değildir. Meselâ, Ca‘fer-i Sâdık (r.a.) Bâyezîd-i Bestâmî (k.s.) ile, Bâyezid hazretleri de Ebû’l-Haseni’l-Harkânî (k.s.) ile bizzat görüşmemişlerdir. Bâyezid hazretleri (v. H. 261), Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin (v. H. 148) vefâtından sonra dünyaya geldiklerinden dolayı, zâhiren silsilede bir kopukluk var gibidir. Ancak bu kopukluk, üveysîlikle ortadan kalkar ve mânevî bakımdan herhangi bir kesiklik bahis mevzuu olmaz. Zira Bâyezid hazretlerini, Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin rûhâniyetleri vefâtlarından sonra; Harkânî hazretlerini de kezâ Bâyezid hazretlerinin rûhâniyeti, irtihallerinden sonra terbiye etmiştir.
Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibendî (k.s.) hazretleri ise, iki yoldan terbiye görmüştür. Bir yandan onu Emir Kilâl hazretleri fiilen terbiye etmiş, diğer yandan Hâce Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s) hazretlerinin rûhâniyetinden (üveysî olarak) terbiye görmüştür. Kezâ, bu silsilenin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri de, zincirin 32. halkası ve ma‘nen 9. büyük rütbesinini hâiz bulunan Salâhuddin ibn Mevlânâ Sirâcüddîn’den (k.s.) seyr u sülûklerini tamamladılar. Ancak kendilerine vâki tecelliyâtın büyüklüğünden dolayı, bizzat Salâhuddîn hazretleri tarafından, silsile-i zeheb’in 23. halkası bulunan, ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî’nin (k.s.) rûhânî nisbetlerine teslim edildiler.
Hilâfetnâmelerde silsile ricâli tek tek ve sıra ile yazılır. Zikir meclislerinde, hürmet ve saygıya delâlet eden ünvanlarla zikredilen silsile ricâli vâsıtasıyla, Allah Teâlâ’dan bolca feyz geldiğine, hatta bunların rûhâniyetlerinin o meclislere katıldıklarına itikad edilir. Çünkü onlar için, aynı anda birçok yerde bulunmakta herhangi bir zorluk yoktur. (1)
AYRICA
Bu zikrolunan Altun Silsile Nakşibendi Tarikatının Halidiye kolunda seyru süluk edenlere göredir. Bu, Peygamberimiz (s.a.v.)’in zamanından kıyamete kadar 33 adet büyük zat gelecektir. 33 adet olması sırlardan bir sırdır ve ehline malumdur. Resülullah (sav) Efendimiz bu 33’ün içine dahil değildir. Çünkü o, peygamberler silsilesinin son halkasıdır, bütün feyzlerin menbağı o’ dur.
Görüldüğü gibi Süleyman Efendi 33. Sıradadır. Nasıl ki Peygamberimiz (sav), peygamberler halkasının sonuncusuysa; Süleyman Efendi’de mürşidler silsilesinin son halkasıdır. Bu bir tensib-i ilahidir. Nice hikmetleri vardır. Bu ancak ehline malumdur. Süleyman Efendi İslam dininin yenileyicisidir ve beş nur merkezinin beşincisidir. Bu hususu kendi ifadelerinden dinleyelim. “-ü zülcelal Hazretleri dini ihyaya hükmetti ve min indillah bu yenileme vazifesi, benim ve sizin omuzlarınıza indi. Delil mi istiyorsunuz? İşte Hazreti çelik çomak oynayacak yaşta olan çocuklara kısa zamanda ilmini ihsan ettiği gibi irşada dahi istidat veriyor. Bundan büyük delil mi olur?Cenab-I ALLAH ın mübarek şeçkin dostuna vermiş oldugu büyük bir hikmettir.Cenab-I ALLAH mübareğin şefaatlerine cümlemizi nail eylesin İNŞAALLAH.
KEVSER SURESİ: Günde 100 defa okuyanın her isteği olur. Çok okuyan ve okumaya devam eden Peygamber Efendimizi S.A.V. rüyasında görür. Peygamber Efendimizi S.A.V. rüyasında görmek isteyen; cuma günü, yatsı namazından sonra Kevser Suresini 1000 defa okur, 1000 defada salatü selam getirip, konuşmadan yatarsa rüyasında görür. Düşman şerrinden korunmak için; gül suyu, safran ve miskle yazıp, naylon veya muşambaya sarıp üzerinde taşırsa, kendini korumaya almış olur.
Kadın ve erkeğin eşit
Kadın ve erkeğin eşit olduğunu savunanlar nafakayı erkeğe bağlasın.
Bir musibet bin nasihatten evladır.Cümleten selamûn Àleykûm dünya ahret dostlarım. Bugün Aşura günü. selâm vermek gerekiyor 10 kişiye. Bizde verelim dedik.
Türk milleti kadar efendi bir millet yoktur.
Bu milletin ruhunu yükseltince yapamayacağı yoktur.Akraba da olsa, kadın erkek karışık oturmamalı. Akrabası diye dikkati çekmezse de, baldız - enişte, kayın - yenge olayları çok görülmüştür. Peygamber efendimiz, (Kadınlarla yalnız kalmaktan sakının!) buyurunca, oradakiler, bir kadının, kayınbirader, enişte gibi akrabalarla yalnız kalmasının da mı uygun olmayacağını sordular. (Kayınbirader daha tehlikelidir, ölüm gibidir) buyurdu.
(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]
Bugün en az 10 kişiye selâm verilir!
Ben bu paylaşımı gören her müslümana selam vermiş olayım.. aşure günü
Ben bu paylaşımı gören her müslümana selam vermiş olayım.. aşure günü
(Şu kimselere Cehennem haram olur. Kibirsiz, yumuşak, cana yakın ve sert olmayan.) [Beyheki]
29 Ağustos, 21:24 ·
Herkese Açık ile paylaşılıyor
ÂŞÛRÂ GÜNÜ OLMUŞ VE OLACAK BAZI HÂDİSELER
Muharrem ayının onuncu günü, Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretlerinin beyanına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bazıları şunlardır:
Yerlerin ve göklerin yaratılması,
Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın tevbesinin kabul edilmesi,
Hz. Musâ Aleyhisselâm’ın Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun’un helâk olması,
Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,
Hz. Eyyûb Aleyhisselâm’ın hastalıktan şifâ bulması,
Hz. Yûnus Aleyhisselâm’ın balığın karnından kurtulması,
Hz. Süleyman Aleyhisselâm’a saltanat verilmesi,
Hz. Nûh Aleyhisselâm’ın gemisinin Cûdî Dağı üzerinde durması,
Hz. Hüseyin Efendimizin (r.a.) şehîd edilmesi de Âşûrâ günü olmuştur.
Kıyâmetin Âşûrâ günü kopacağı da hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.
| Kaynak: Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)