9 Ağustos 2020 Pazar

"DİNi DEĞİŞTİRİP

 "DİNi DEĞİŞTİRİP, YENİ BİR DİN OLUŞTURAN EKBER ŞAH VE ONA KARŞI MÜCADE EDEN İMAM-I RABBANİ HZ.LERİ"

Ekber Şah, Moğol hükümdarlarından biriydi. Hindistan'ın başına geldiğinde Müslümandı. Herkes gibi inanıyor, ibadet ediyordu. Ortam da Müslüman olmayı gerektiren bir ortamdı. ehli sünnet dışı hareketlerden etkilendi ve akidesini değiştirdi.
Ekbar şahın oluşturduğu problem, devlet gücüyle yürütülen ve alim kisveleri etrafına toplamış bir fitne olduğu için, söndürülmesi zor bir ateş gibi duruyordu. Ekber şahYönetiminin ikinci döneminde, İslam'dan nefret ettiğini ve İlahî Din' adıyla yeni bir din geliştirdiğini ilan etti. Etrafındaki yardakçı âlim ve şeyh kılıklı tipler de onu şişirdiler. Bu şişirme Ekber Şah'ın, çağının Firavun'u olmasına kadar uzadı. Onu ilah gibi algılamaya başladılar. Dinlerin birleştirilip, bir tek dinin çıkarılması gerektiğini söyleyenler onun etrafında kümelendi. Ekber Şah'ın danışmanları ve din adamı olarak maaşa bağladığı insanlar, onu şerre yönlendirdi. Onun önünde, asla kavrayamayacağı ilmî meseleler tartıştılar. Onun da zevkini tatmin eden sözler ortaya çıkınca ayağı yerden kesildi.
İmam-ı Rabbani Hazretleri, küfre karşı çıkmayan hatta küfrün fiili savunucusu kesilen dalkavuk tipli, rüzgâra göre eğilen bu zevat ile ciddi mücadele verdi.

Küçük yaşta Kur'an'ı ezberledi. On yedi yaşında fıkıh, hadis, tefsir konularında icazet aldı. Büyük şahsiyetlerin dersler aldı. Sadece tekkesinde oturup nasihat etmekle yetinmedi. Yetiştirdiği talebelerini, büyük merkezlere göndererek, hizmet etmelerini sağladı. Kısa zamanda, diktiği fidanlar meyve verdi. Hindistan'da adının duyulmadığı yer neredeyse kalmadı. Bid'at ve hurafeler üzerine kurulmuş saltanatlarının sarsılacağını görenler onu bertaraf etmenin yolunu aradılar. Komplolar sonucunda hapis hayatı gördü. Hapishaneyi medreseye çevirdi. Oradaki insanlardan Allah dostları yetiştirdi. Sultanın huzurunda eğilerek selam vermeye karşı çıktığı için, Kovalyar Kalesinde mecburi ikamete tabi tutuldu. Gerek hapishane ve gerekse mecburi ikamet dönemini o, Yusuf aleyhisselamın sünnetini ihya etmek gibi algıladı. Vefat ettiğinde, bin yıllık ömrünün bittiği sanılan İslam'ın ebedî kalacağına olan imanı tazelenmiş büyük bir cemaat bıraktı. Onun izini süren binlerce talebesi, evlatları yeryüzüne yayıldı. Bid'atlerle savaştılar, sünnet sancağını yücelttiler. Ekber şahın uydurma dinini Ve bit'atleri bertaraf etti.
Ekber Şah'tan sonra yönetim, İmamı Rabbaninin çizdiği çizgilerde yürüdü. Kendi sağlığında çalışmalarının bereketini gördü. Peygamberlik kavramına varıncaya kadar, İslam'ı İslam yapan ne kadar farklılık varsa, onlarla oynanmak isteniyordu.

Asıl adı Ahmed olan İmam Serhendî, Ömer bin Hattab (r.a) soyundandır. Daha sonraları Müslümanlar arasında İmam Rabbanî unvanıyla meşhur olmuştur. Miladî 1564 yılında doğmuş ve 1624 yılında vefat etmiştir. (Rabbani; Kendini Rabbine adamış, her işinde Allah Rızasını öne çıkaran, dinine hizmet eden kişi manasında kullanılan bir deyimdir.)

Ekber şah döneminde Hindistan, dinde bid'at üretme merkezi hâlini almıştı. Bu hal, İslam toplumunun, ilimden ve ilmin gereklerinden kopmasına sebep olduğu gibi, yöneticilerin emellerine alet olmaları bakımından ümmetin geleceğiyle de oynadılar. Dinin içinden din çıkardılar. Peygamberimizin izinden gitmek için çıktıkları yolda, onun hadislerini, sünnetini yok saydılar. İmam Rabbanî Hazretleri, tek başına tarihin seyrini değiştirdi. Resûlullah Efendimizin sünnetini ihya etmeyi Allah ona nasip etti. İmam-ı Rabbanî Hazretleri, bir kişinin neler yapabileceğine, olmaz' diye bir şeyin olmayacağının, en canlı misalidir. Onun tek Gayesi İslam'la ilgisi olmayan yanlışların bit'atlerin atılması için vermiş olduğu o eşsiz mücadelesi oldu. İmam-ı Rabbani Hazretleri bu tarihi hizmetiyle tecdid ve ihya' karekterli bir mürşid olduğunu da göstermiş oldu. İslam'a sonradan girmiş bid'atlarla verdiği mücadele, İslam'ın ilk safiyetini bulma gayretlerinin bir tecellisiydi.

İmam-ı Rabbani Hazretlerinin kıyemete kadar ışık tutacak mektuplarından bazıları,

Alimlerin bağımsız, sözünü esirgemeyeceği bir ortamda, hür olarak görüşlerini beyan etmek suretiyle fetva vermelerinin ümmet için hayırlara vesile olacağını dile getiren İmam-ı Rabbanî Hazretleri, âlimlerin devlet reislerine yaklaşıp, onların isteği doğrultusunda, güdümlü fetva vermelerini, doguracağı zararlar açısından şiddetle eleştirmiştir. (53 Mektup)

İmam-ı Rabbanî Hazretleri'ne göre, Hakk'ın sesini zamanın hükümdarına çekinmeden, korkmadan duyurmak hizmetin en büyüğüdür. (380. Mektup)
İsmail İsmail Çelen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder