12 Nisan 2019 Cuma

(Lâ havle… okumak, doksandokuz derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebû Nuaym]

MANEVİ NESEBİ SAHİH OLMAYAN ‘ŞEYH’LERİN ÖZELLİKLERİ
Manen görevlendirilmemiş (nâ ehil) şeyhlerin özellikleri nelerdir?
İsmail Hakkı Bursevî hazretleri Rûhu’l Beyan Tefsiri’nde bu konuda şunları nakleder: Tasavvuf yoluna giren kişinin mürşid-i kâmile olan ihtiyacı; denizde boğulmakta olan kişinin, kendisini boğulmaktan kurtarması için iyi bir yüzücüye olan ihtiyacı gibidir.
Yüzücü, diğerlerini kurtarmak için onların elinden tutar. Yüzücü olduğunu söyleyen kişi, eğer tam iyi yüzme bilmiyorsa, kendisiyle beraber elini tutanların (müridlerinin) hepsi helak olup giderler.
Günümüzde mürid olmayan kişiler, şeyhlik iddia etmeye başlamıştır. (İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri 18. yüzyılın başlarında yaşamıştır, günümüzdeki durumu kıyas edelim.)
Cahil şeyhler;
İsimlerinin anılmasını,
Şöhretlerinin yayılmasını,
Müritlerinin çok olmasını isterler.
Bu yolda makam, mevki, kabul ve rant elde etmek için gayret sarf ederler.
Bu cahil şeyhler, bu büyük işi (irşad makamını) ve büyük övgüye layık olan (velâyet makamını ve şeyhliği) çocukların oyuncağı ve şeytanın güleceği bir şey hâline getirdiler.
Hatta şeyhlik makamına, miras yoluyla oturmaya başladılar.
Onlardan biri öldüğü zaman, o şeyhin oğlunu, hemen onun makamına oturtuyorlar.
Şeyhliği baba ve dededen alanların tarîkatları; gerçekten bitmiş, nuru sönmüş ve kesilmiştir.
Şeyhlik makamı, maddî bir makam değildir. Şeyhlik makamı, mânevî bir makamdır. Şeyh olmak için bir kişinin önce, evliyâ ve âlim olması lâzımdır. Velâyet makamına eren kişi; ilim, amel, takva ve ihlas ile Allah (c.c.)’a yaklaşır.
Şeyhlik sebebiyle nefsin hazlarını (insanların ilgi ve saygısını) kendisine çeken (ve dünyevî kazanç elde edenler), yeryüzünde Allah (c.c.)’ın şahidleri olan gerçek evliyânın indinde mel’ûndurlar. Çünkü bu kişiler kendilerini, büyük sâdâtın (evliyâullah ve mürşid-i kâmillerin) yerine koydular.
Tasavvufu Alet Ederek Halka Zulmedenler
İnsanların bazıları, tasavvufu alet ederek halka zulmediyorlar. Tasavvufî alet ederek halka zulmedenler, umumiyetle müteşâyihler ve onların câhil sofularıdır.
Müteşâyih Kimdir?
Gerçek olarak evliyâ olmadıkları ve irşâd makamına erişmedikleri halde; evliyâlık ve şeyhlik iddia edenlere “müteşâyih” (yani şeyhlik taslayanlar) denilir.
Müteşâyih, تَفَاعُل “tefâul” babından ism-i fail’dir. Bilindiği üzere, tefâül babının binâsı, çok kişi arasında müşâreket için olduğu gibi; içten olmayan bir şeyi izhâr etmek manasına da gelir.
İlim sâhibi olmayan câhil insanların bilgiçlik taslamalarına “Teâruf-i câhilâne” denildiği gibi, gerçekten, mârifet ehli, evliya, şeyh olmadığı ve hakikî manâda bir ermişliği olmadığı halde, baba ve dedelerinin sâlih insanlar, şeyh veya temiz kişiler olmasını ileri sürerek; kendilerinin de mârifet ehli, ermiş, şeyh veya evliyâ olduğunu iddia edenlere de “Müteşâyih” denir.
Tasavvuf tâbiri olan Müteşâyih, şeyh olmadığı halde şeyh gibi görünen, sahte şeyh, şeyhlik taslayan kişi demektir.
Sadık vicdânî, müteşâyihlerin İslâm dinine verdikleri zararı şöyle beyan etmektedir:
Din-i mûbîn-i ahmed-i mürsel be-bâd dâd
Der sünniyân teşeyyuh der-şia ictihâd
İslâm dinini sünnîlikte teşeyyuh, şiîlikteki içtihâd berbâd etti.
Nâbî (k.s.) Hazretleri müteşâyihler hakkında şöyle buyurmaktadır:
Asırda zındık simâ şeyhler
Müstecabu’d-da’velikte lâf atar.
Gaybtan mansıb verip tâliblere
Aldatıp halkı velâyetler satar.
Müteşâyih’lerin İslâm dinine vermiş olduğu zararı hiçbir din düşmanı vermemiştir.
Din kisvesine bürünüp, saf Müslümaların tertemiz duygularını istismâr eden insanların bu yolda kazanmış oldukları her türlü mal, para ve maddî çıkar, fahişelerin kazançları ile aynı katagoride değerlendirilir.
Merhum Ziyâ Paşa, fuhuş yapılarak kazanılan mal ile din alet edilerek kazanılan para ve mala şöyle lanet okumaktadır:
“Lanet ola ol male ki, tahsiline anın
Ya din ola, ya ırz-u namus ola alet.”
Müteşâyihlerin şerrinden ve fitnelerinden Allâh’a sığınırız!
Sahte Şeyhlerin En Büyük Günahları
Evliyâ olmadığı halde evliyalık, şeyhlik ve mürşidlik iddia eden kişiler;
1- Allâh’a iftira ediyorlar.
Çünkü evliyâ olmadıkları halde evliyâ olduğunu iddia ediyorlar.
2- Müslümânları kandırıyorlar.
Müslümânlar, onları ermiş, evliyâ ve mürşid-i kâmil sanıyorlar. Onlara geliyorlar.
3- Halkın dinî vazifelerini yapmasına mani oluyorlar.
Sahte şeyhlerin çoğu dinen zengin oldukları halde ve kendilerinin zengin olduklarını kendileri de bildikleri halde; halktan zekât ve fıtre gibi mâlî ibâdetleri istismar ediyorlar.
Halktan kendi adlarına zekât ve fıtre topluyorlar.
Bunun büyük bir sakıncası vardır.
Dinen zengin olan bir kişinin zekât alması haramdır. Ona verilen hangi niyetle verilirse verilsin zekât olmaz…
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve ayakta duran insanlar

Âdem aleyhisselam 1000 yaşında vefât etti ve Ebû Kubeys Dağı’na defnedildi. Havv Vâlidemiz de 1001 yaşında vefât edip, Cidde’de defnedildi....... Saygısız VEHHABİ YÖNETİMİ EBU KUBEYS DAĞINI DÜZLEYİP GÖKDELEN YAPMIŞLAR.

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, gökyüzü, bulut ve açık hava

KUTSAL MEKANLARA SAYGISI OLMAYAN VEHHABİ YÖNETİMİ KABE-İ MUAZZAMANIN SON HALİNİ BÖYLE YAPACAKLAR.



Korkaklık Peygamberimiz (s.a.s.)’in“Allah’ım! Korkaklıktan Sana sığınırım.” (S. Müslim Terc. 7/188) buyurması, korkaklığın kötü huylardan olduğunu göstermektedir. Korkak insan, hayal, vehim ve zanlarının esiri olup her şeyden korkar. Korkaklığı, onu güvenilmez yapar. Sabır ve sebat isteyen, cesaret gerektiren savaş ve yolculuk gibi zor işlerde bulundurulamaz, düşmana karşı kendilerine görev verilemez. Korkak insanların can, mal ve namusları daima tehlikededir. Korkakların, bu kötü huylarından kurtulabilmeleri için, cesur kimselerle arkadaş olmaları ve onlarla düşüp kalkmaları gerekir. Böylece yavaş yavaş korkuyu üzerlerinden atar, onun kötülüklerinden korunmuş olurlar. Terbiyenin korkak yetişmekteki tesiri büyüktür. Bunun için ana baba ve öğretmenlerin çok dikkatli olmaları gerekir. Çocukları cesur yetiştirmek için onların kafalarını öcü ve gulyabâni masalları ile değil; mertlik ve kahramanlık hikâyeleri ile doldurmak icab eder. Rasûlullah’ın çok cesur olduğu ve ashâbının da O’nun yolundan gittiği bilinen bir gerçektir. Ashâbdan Berâ bin Âzib (r.a.): “Savaş kızıştığı zaman biz, Rasûlullah’tan cesaret alırdık. Çünkü O, cesaret örneğiydi.” demiştir..

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdular: “Muhakkak kul, sabrı terk etmek suretiyle helal rızkı kendisine haram kılar.

Hz. Ali (k.v.), bir adama katırını emanet edip mescide girdi. Adam katırın yularını alıp gitti. Hz. Ali (k.v.), o adama vermek üzere iki dirhem hazırlayıp mescitten çıkınca katırın başıboş dolaşmakta olduğunu gördü. Ona binip gitti. Kölesine çarşıdan yeni bir yular almak üzere iki dirhem verdi. Kölesi çarşıda o yuları hırsızdan iki dirheme satın aldı. Bunun üzerine Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurdular: “Muhakkak kul, sabrı terk etmek suretiyle helal rızkı kendisine haram kılar. Halbuki Allahü Teala tarafından onun için rızık olarak takdir olunandan fazlası da yoktur.”....Fazilet Takvimi 01/11/2010
ASIL OLAN SÖZ DİLİ DEĞİL, HAL DİLİDİR, KONUŞMAKTAN ÇOK YAŞAMAKTIR. İNANDIĞI GİBİ ANLATMAKTAN ZİYADE İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAKTIR
 Hz. Ali rivayet ediyor: H.Ş : Allah bir millete gazap ettiğinde yere batırma ve suret değiştirme azabını vermese de, pahalılık onları ezer. Yağmurları yağmaz olur. Kötüleri idareyi ele geçirir.....

Hadis-i Şerif.. Ahir zamanda bir topluluk zuhur eder, ben onlardanım onlarda bendendir. Onların tamamı Allah dostudur. Denildiki; onların bir alameti varmıdır!!. Peygamber Efendimiz .(sav) : Evet vardır, çok fazla ilim sahibi değildirler,

kitabullahdan çok fazla ezberleri yoktur. Yaşlıları dahi kuran-ı Kerimi öğrenir. Kuran-ı kerimin tadına vardıklarından bir yolunu bulup öğretirler. Onların kurana ve sünnete bağlılıkları yalçın kayalardan daha sağlamdır. Allah-ü teala onları bir müjde ile gönderir ve onlardan Allahü zülcelal Razıdır ve onları Hz Allah kıyamet günü peygamberlerin zümresinde haşr eder ve onların sebebi ile kullarını rızıklandırır ve onların hürmetine belaları kaldırır.) ..(Miftahunnecat)…
Fotoğraf açıklaması yok.
Peygamberimiz (s.a.s.) :“Allah’ım! Korkaklıktan Sana sığınırım.” 
(S. Müslim Terc. 7/188)

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyametin önü sıra hilekâr seneler vardır. O zamanlarda emin adamlar töhmet altında bırakılır ve hainlere güvenilir ve emin kimseler susturulur, yalancıya emin gözü ile bakılır. Ve “Rüveybida” söz sahibi olur.“Rüveybida kimdir?” diye soruldu. “Toplumun işleri hakkında söz sahibi olan sefih (kıt akıllı, ahlâksız) kimseler” denildi.” (Ramûzü’l-El hadîs, 121/2)

Görüntünün olası içeriği: yazı

Vakıa Suresi ile alakalı bir ziyaretçimizin bize gönderdiği gerçek yaşanmış bir hikaye:

Biz ailece çok kötü günler geçiriyorduk.Bir arkadaşım bana bu duayı söyledi bende okumaya başladım 29 gün sonra eşimin işleri inanılmaz ölçüde değişti.etrafımızdakiler bile bize şaşırdı bunu diliyle bile söylediler ne yaptınız işleriniz böyle inanılmaz seviyeye çıktı dediler.

bizim bankalara 80 etrafımıza 50 toplam 200 yüzbin tl yakın borcumuz vardı.mucize oldu sanki.9 ayda hepsi biti borçlarımızın.
eşim birinin yanında çalışıyordu kendi işini kurdu ve şimdi çok şükür işleri çok iyi ben hergün okuyorum o duayı.bana arkadaşım dediğinde bir umut dedim kendi kendime.boşanma dercesine gelmiştik ve çok zor durumdaydık şimdi ev bile aldık.

sayın kardeşlerim inanın mucize bu dua.
evli olanlar eşide okusun.en yakın zamanda faydasını göreceksiniz.öyle mutluyuz ki şimdi öyle büyük huzurumuz varki.
ben bu duayı okumaya başladıktan sonra eşim içkiyi bıraktı.evinize huzur doluyor.çok acil okuyun lütfen bu duayı.

Resulullah (sav)Vakıa suresinin akşam namazlarından sonra okunmasını tavsiye etmiştir. Fakirlikten kurtulmak isteyenler, yoksulluktan bıkanlar, rızık, bolluk ve bereket isteyen kişilerin akşam namazından sonra okunması uygundur ve aksatılmadan devam edilmesi gerekir.

*alıntıdır*