Kim ki 40 gün boyunca günde 2 büyük fincan #rezene #çayı içer ve ayrıca 2 defa da rezene çayı ile gözlerine #masaj yaparsa #göz #feri artar hatta 1-2-3 numaralara kadar gözlükten kurtulmuş olur.
Bunu diyen arkadaş bizzat denemiş ve gözlüklerinden kurtulmuştu ben buna şahidim. Frs Turan
“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
23 Nisan 2019 Salı
MUTLU OLMAK İÇİN
1. Bol su için.
2. Kahvaltıda çok, öğle yemeğinde orta, akşam yemeğinde
az yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok,
fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. Hiç bir şeyi içinize atmayın.
5. İbadet ve dua için zaman ayırın.
6. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.Tefekkür edin.
7. Düzenli uyuyun.
8. Her gün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken
gülümseyin.
9. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların
seyahatinin nasıl olduğuna dair hiçbir fikriniz yok.
10. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi şu an için harcayın, nefes aldığınız her anın kıymetini bilin, keyfine varın.
11. Sadeliğin güzelliğini keşfedin.
12. Hayatı çok da ciddiye almayın. Fâni olduğunuzu unutmayın.
13. Kıymetli enerjinizi başkaları hakkında konuşarak boşa harcamayın.
14. Sû-i zandan kaçının.
15. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
16. Geçmiş meseleleri unutun. Kişilerin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
17. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
18. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
19. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
20. Daha fazla gülümseyin ve pozitif olmaya çalışın.
21. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmasanız da, anlaşın.
22. Ailenizi sık arayın.
23. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin. Gülümseme, teşekkür, iltifat, yardım, destek, moral...
24. Herkesi her şey için affedin.
25. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
26. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız birine SELÂM verin.
27. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü ile ilgilenmeyin.
28. Doğru olanı yapın, yanlışlarınız için de pişman olmayın. Ne oluyorsa ya da olmuyorsa, hayrımıza olduğu içindir!
29. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durmaya çalışın.
30. ALLAH her şeyi iyileştirir, şu an fark etmesek de, yaşadığımız her şey iyiliğimiz içindir.
31. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir. Durumu kabullenin.
32. Nasıl hissederseniz hissedin, kalkın, giyinin ve ortaya çıkın. Kendinizi eve kapatmayın.
33. En iyisine henüz sıra gelmedi.
34. Sabah canlı olarak uyandığınız için ALLAH' a şükredin.
35. Maneviyatınız daima mutluluğunuzdur. Hislerinizi önemseyin. İnanın, dua edin, gerekeni yapın ve gerisini ilahi akışa bırakın...
2. Kahvaltıda çok, öğle yemeğinde orta, akşam yemeğinde
az yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok,
fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. Hiç bir şeyi içinize atmayın.
5. İbadet ve dua için zaman ayırın.
6. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.Tefekkür edin.
7. Düzenli uyuyun.
8. Her gün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken
gülümseyin.
9. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların
seyahatinin nasıl olduğuna dair hiçbir fikriniz yok.
10. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi şu an için harcayın, nefes aldığınız her anın kıymetini bilin, keyfine varın.
11. Sadeliğin güzelliğini keşfedin.
12. Hayatı çok da ciddiye almayın. Fâni olduğunuzu unutmayın.
13. Kıymetli enerjinizi başkaları hakkında konuşarak boşa harcamayın.
14. Sû-i zandan kaçının.
15. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
16. Geçmiş meseleleri unutun. Kişilerin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
17. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
18. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
19. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
20. Daha fazla gülümseyin ve pozitif olmaya çalışın.
21. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmasanız da, anlaşın.
22. Ailenizi sık arayın.
23. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin. Gülümseme, teşekkür, iltifat, yardım, destek, moral...
24. Herkesi her şey için affedin.
25. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
26. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız birine SELÂM verin.
27. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü ile ilgilenmeyin.
28. Doğru olanı yapın, yanlışlarınız için de pişman olmayın. Ne oluyorsa ya da olmuyorsa, hayrımıza olduğu içindir!
29. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durmaya çalışın.
30. ALLAH her şeyi iyileştirir, şu an fark etmesek de, yaşadığımız her şey iyiliğimiz içindir.
31. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir. Durumu kabullenin.
32. Nasıl hissederseniz hissedin, kalkın, giyinin ve ortaya çıkın. Kendinizi eve kapatmayın.
33. En iyisine henüz sıra gelmedi.
34. Sabah canlı olarak uyandığınız için ALLAH' a şükredin.
35. Maneviyatınız daima mutluluğunuzdur. Hislerinizi önemseyin. İnanın, dua edin, gerekeni yapın ve gerisini ilahi akışa bırakın...
(Prof. Dr. Nevzat Tarhan)
Hz.Hadice’yi bu fedakârlıkları için unutmuyorum
Hz.Hadice’yi bu fedakârlıkları için unutmuyorum
Eline aldığı kuru hurma dalına dayanarak Rasulullah’ın kapısına gelen yaşlı kadın içeri girmek arzusunu izhar edince Hz. Aişe validemiz “Ya Rasulellah! Kim olduğunu bilmediğimiz ihtiyare bir kadın zatınızı görmek istiyor!” dedi.”Müsaade edin gelsin!” buyurdular. İhtiyarlıktan rükû eder halde duran kadın, hurma dalından edindiği asasına dayanarak içeri girdi, bir iki adım ilerleyince onu tanıyan Rasulullah hemen ayağa kalktılar; altlarındaki içi hurma lifi dolu minderi göstererek oturmasını istediler.
Rasulullah’ın bu kadına hürmeti ve alakası, orada bulunan Hz. Ömer’in dikkatini çekti, hatta kim olduğunu merak etteğini ihtiyareye gösterilen ikramı fazla bulduğu içindir ki, ihtiyare kalkıp gidince “Ya rasülullah! Bu kadın kimdi ki; ona ayağa kalkacak kadar hürmet ettiniz, minderinizi verecek kadar alâka gösterdiniz?” dedi. Rasülullahın cevabı tek cümleden ibaretti:”bu kadın bizim hadice’nin dostlarındandı!” Efendimiz (sav) seneler evvel vefat etmiş hadice validemize neden bu kadar alâka duyuyordu ki, onun dostlarına bile ayağa kalkıyor, minderini vermek kadirşinaslığında bulunuyordu? Hz.Hadice validemizin kendisini bu derece sevdiren hususiyeti neydi? Bu sualin cevabını Hz Âişe validemizin hazır bulunduğu mecliste cereyan eden hatırada bulmak mümkündür: Peygamber Efendimiz aile sohbetinde Hz. Hadice validemizi uzun uzun yâdetmiş, bazı hatıraları yeniden anlatarak geçmiş günlerini dile getirmişti.
Hz. Aişe “Ya Rasülallah! Seneler evvel ölüp gitmiş yaşlı bir kadını bukadar hatırlayıp yadetmekte ne fayda var? Allah size ondan daha genç ve güzelini ihsan etmiş, ağzında dişi bile kalmamış bir ihtiyare yerine daha gencini vermiştir!” dedi. Aişe validemizin bu sözlerine mukabil Rasüllüllah Efendimizin Hadice validemizi niçin unutmadığını bildiren cevabı dikkat ve ibrete değer :” Ya Aişe! Seneler geçtiği halde Hadice’yi unutmayışım, onun dış güzelliğinden değildir. Herkes beni red ve inkâr ettiği zaman Hadice bana inandı ve tasdik etti. Etrafımdakiler “yalancısın!” dediği zaman Hadice bana “doğru söylüyorsun, asla çekinme!” dedi. İnsanlar benden bir pulu esirgediğinde Hadice bütün servetini önüme sererek “bunların hepsi emrindedir, istediğin kadar harcayabilirsin!” dedi. Dünyada yalnız kaldığım günlerde Hadice benden asla geri kalmadı, “bunların hepsi geçicidir, üzülme, ileride bu güçlükleri kolaylıklar takip edecektir!” dedi. İşte ben Hadice’yi bu fedakârlıkları için unutmuyorum!”. Hz Hadice’yi seneler geçtiği halde unutturmayan meziyetleri, Rasülullah nezdinde kadın arkadaşına oturduğu minderini verdirecekkadar kazanmış olduğu itibar ve kıymeti günümüz hanımlarının dikkatlerini çekmelidir. Hanımlar hizmette fedakârca çalışan kocalarına engel olmamalı, Hadice annamiz gibi bütün kuvvet ve imkânlarıyla dava uğrunda çalışan beylerini takviyeyle onlara yardımcı olmalıdırlar.
MÜJDE ! Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki :
Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki :
” Kendi kusurlari ile mesgul olup baskasinin kusurlarini arastirmayana, Helal kazancindan infak edene, Hikmet ve fikih alimleri ile oturup kalkan ve isyan ve hata edenlerden uzaklasana, Kendini zelil gørup ahlaki guzel olana,ici guzel olup insanlara fenaligi dokunmayana,ilmiyle amel edene,malindan fazlasini verip søzunun fazlasini saklayana,
Sunnete sarilip bid`ate sapmayana mujdeler olsun .”
” Kendi kusurlari ile mesgul olup baskasinin kusurlarini arastirmayana, Helal kazancindan infak edene, Hikmet ve fikih alimleri ile oturup kalkan ve isyan ve hata edenlerden uzaklasana, Kendini zelil gørup ahlaki guzel olana,ici guzel olup insanlara fenaligi dokunmayana,ilmiyle amel edene,malindan fazlasini verip søzunun fazlasini saklayana,
Sunnete sarilip bid`ate sapmayana mujdeler olsun .”
EVLADIN ANA VE BABASINA KARSI VAZiFESi
Ana – babaya iyilik ve ihsanda bulunmak, guler yuzlu ,tatli ve yumusak søzlu olmak ; yeme,giyme vesair ihtiyaclarini temin etmek.Azarlamamak,bikkinlik alameti gøstermemek, øf bile dememek, Ana Babaya ; ” Yap,nicin yapmadin, nicin yaptin ? ” gibi søzler søylememek.
Mesru emirlerine itaat etmek ve cagirinca icabet etmek.
Ana – babaya iyilik ve ihsanda bulunmak, guler yuzlu ,tatli ve yumusak søzlu olmak ; yeme,giyme vesair ihtiyaclarini temin etmek.Azarlamamak,bikkinlik alameti gøstermemek, øf bile dememek, Ana Babaya ; ” Yap,nicin yapmadin, nicin yaptin ? ” gibi søzler søylememek.
Mesru emirlerine itaat etmek ve cagirinca icabet etmek.
Saygida Baba, hizmet ve sefkatte anne ønce gelir.
Onlari sevmek ve kendisi icin sevdigini onlar icin de sevmek, Kendisi icin cirkin gørdugunu onlar icin de cirkin gørmek.
Yakinda iseler ziyaret ederek. Uzak olup gidemez ise mektup,telefon vs. Ile olsun gønullerini almak.
Ana Baba icin devamli dua ve istigfar etmek.
Onlari sevmek ve kendisi icin sevdigini onlar icin de sevmek, Kendisi icin cirkin gørdugunu onlar icin de cirkin gørmek.
Yakinda iseler ziyaret ederek. Uzak olup gidemez ise mektup,telefon vs. Ile olsun gønullerini almak.
Ana Baba icin devamli dua ve istigfar etmek.
Bir Hadis :
” Uzerinize øyle zaman gelecekk ki, o zamanda ( su ) uc seyden daha kiymetli bir sey bulunmayacak :
1-Helal para,
2-Kendisiyle unsiyet edilecek arkadas,
3-Kendisiyle amel edilecek sunnet.”
” Uzerinize øyle zaman gelecekk ki, o zamanda ( su ) uc seyden daha kiymetli bir sey bulunmayacak :
1-Helal para,
2-Kendisiyle unsiyet edilecek arkadas,
3-Kendisiyle amel edilecek sunnet.”
( Teberani, el-Mu`cemu`l.Evsat )
Kelime-i tevhid hatmi 70000 adet olmalı!
Kelime-i tevhid hatmi 70000 adet olmalı!
Maneviyat büyüklerinden Sadeddîn-i Ferganî (ö.699/1300) hazretleri demiştir ki:
“Ölmüşlerin arkasından 70.000 kelime-i tevhid okunup, onların ruhlarına hediye edilirse, bu ölüler için verilen sadakaların en hayırlısıdır. Eğer bir kişinin ruhuna bir kimse veya bir kaç insan bir araya toplanıp, 70.000 tevhid okuyarak gönderirlerse Allah’ın izniyle ve kelime-i tevhidin şefaatiyle o kimse cehennem azabından kurtulur.”
Muhyiddin ibn Arabi (1165-1239) hazretleri de bu hususta şunları söylüyor:
“Eğer bir kimse kendisi için veya bir başkası için, halis bir niyetle 70.000 tevhid okursa, o kişi cehennem azabından kurtulur.”
Muhyiddin ibn Arabi sözlerini teyid için şu vak’ayı da naklediyor:
Bana Ebu’l-Abbas Kastalani şöyle anlattı: “Şeyh Ebu’r-Rebi’ hazretleri bir keresinde kelime-i tevhidi 70.000 kere okumuştu, fakat herhangi bir kimseye veya ruhuna onu bağışlamamış niyet de etmemişti. Bir gün cemaatle sofrada yemek yiyorlardı. Cemaat arasında kalp gözü açık, bir çocuk da vardı. Çocuk yemeğe elini uzattığı esnada bir anda elinden kaşık düştü ve feryad ederek ağlamaya başladı.
- ‘Niçin ağlıyorsun?‘ diye sorulunca, çocuk;
-‘Şu anda cehennemi ve cehennemde azapta olan annemi bana gösterdiler‘dedi.
Şeyh Ebu’r-Rebi’ hazretleri diyor ki:
- Bu sözleri duyunca hemen içimden, ‘Ya Rabbi! Senin rızan için okuduğum 70.000 tevhidi bu yavrunun annesine bağışlıyorum! Ne olur kabul buyur ve onu cehennemden halâs eyle!‘ diye yalvardım. Çocuk hemen sevinçle gülmeye başladı; ona,
- ‘Ne oldu, biraz evvel ağlıyordun, şimdi gülüyorsun?” denilince de,
- ‘Elhamdulillah! Annemi görüyorum, şu anda cehennem ateşinden kurtuldu!’ dedi ve yemek yemeye başladı.
Şeyh Ebu’r-Rebi’ hazretleri,
- “Bu çocuğun keşfi doğrudur, bu hususta Peygamberimiz’den de rivayetler vardır. Kim 70.000 tevhidi kendi için veya bir başkası için okursa, bunun faydası tam hasıl olur”buyurdu. (7)
DİPNOTLAR
(1) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no. 1003/1.
(2) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no: 780
(3) el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbânî, 1, 52.
(4) Mânâsı: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur; O tektir, ortağı yoktur. Mülk ve hamd ona mahsustur (onundur). Hayatı da ölümü de o verir. Kendisi hayydır (diridir), ölümsüzdür. Her türlü hayır-iyilik onun elindedir. O her şeye kadirdir.”
(5) Tirmizî, Sünen, Dea‘vât, h. no: 3424.
(6) Kur’ân-ı Kerim, Nûr sûresi, 24/37.
(1) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no. 1003/1.
(2) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no: 780
(3) el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbânî, 1, 52.
(4) Mânâsı: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur; O tektir, ortağı yoktur. Mülk ve hamd ona mahsustur (onundur). Hayatı da ölümü de o verir. Kendisi hayydır (diridir), ölümsüzdür. Her türlü hayır-iyilik onun elindedir. O her şeye kadirdir.”
(5) Tirmizî, Sünen, Dea‘vât, h. no: 3424.
(6) Kur’ân-ı Kerim, Nûr sûresi, 24/37.
22 Nisan 2019 Pazartesi
FiTNE VE FESAT ZAMANINDA KAZANILAN ECiR
Ebu umeyye es-seybani diyor ki : Ebu salebe el-huseni`ye sordum. Ya Eba Sa`lebe, ” Siz kendi nefsinize bakiniz” (Maide,105) mealindeki ayet-i kerime hakkinda ne dersiniz ?
Tam yerinde sordun ,Ben de o ayeti Rasulullah`a (s.a.v.) sordugumda søyle buyurmustu : ” Birbirinize iyilikleri ve hayir isleri tavsiye edin. Køtuluklerden ve zararli seylerden birbirinizi sakindirin, Cimriligin cogaldigi, nefsin arzularina uyuldugu, dunyanin tercih edildigi, herkesin kendi kendini begendigi zamana ulastiginda,kendine bak. Insanlari birak. ileride sabredilecek gunler yasayacaksiniz. O zamanlarda sabretmek, elde ates ,tutmak gibidir. O gunlerde salih ameller isleyene,ayni amelleri isleyen elli kisinin sevabi verilir. ”
Ebu Davud sunu ilave etti : Ashab-i Kiram, ” Ya Resulallah ! Bizden mi, yahut o zamanda yasayan insanlardan mi elli kisinin sevabini alacaklar ? ” dediklerinde Peygamber efendimiz (s.a.v.) : ” Hayir,sizden elli kisinin ecir ve sevabini kazanacaklar,” buyurdular.
ARARAT YALANI - Hz Nuh`un Gemisi Nerde?
Tufan olayının, Kur’ân-ı Kerîm’de ve Tevratta yer alması, geminin üzerine oturduğu dağın isminin bile verilmesi, nihayet arkeolojik bulgular bir çok araştırmacıyı bu geminin bulunmasına sevketmiştir. Babilonya kayıtlarına göre gemi Nisir dağına, Tevrat’a göre Ararat dağları üzerine, Kur’ân-ı Kerîm’in buyurduğu şekliyle Cûdî dağına oturmuştur.
Kurtuluş anlamına gelen Nisir, Asur topraklarının doğusunda bulunan bir bölgedir ki; Musul şehrinin kuzeyinde yer almaktadır. Yeni bulgularla, Babilonyalıların hangi dağa Nisir adı verdikleri tespit edilebilir. Hahamlarca tahrif edilmiş Tevrat’ta ise Ararat dağları kaydı vardır. Metinler üzerinde çok oynanmış olmasına rağmen bu isimlendirme doğrudur. Zira Ararat, Urartu kelimesinin İbranice transliterasyonudur ve MÖ. 1.000 yıllarında Van bölgesinde hakim olan Asya menşeli Urartuların yaşadığı topraklar için kullanılmaktadır.
Asurlular bu bölgeye Uruadri adını vermişlerdir ki; Ararat ve Urartu kelimelerinin değişik söylenişidir. Manası ise yüksek dağlar ülkesi veya yüksek ülkedir. Arkeolojik verilere ve tahrif edilmiş Tevrat’a göre gemi; Ağrı dağına değil “yüksek ülke”ye, yani Ararat-Uruadri-Urartu bölgesinde bir dağın üzerine oturmuştur. Yine aynı Tevrat’ta geminin, suların (Fırat-Dicle) doğduğu bölgeye yürüdükleri bildirilmektedir. Kısacası eldeki bütün belgeler bizi Ağrı dağından çok daha aşağılara götürmektedir.
Ağrı dağında görülen gemi silueti ve bulunduğu yeri gösteren kroki. 1950’li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerine mensup bir pilot binbaşının çektiği bu fotoğraf zihinleri bir hayli meşgul etmişti.
Bunun basit bir yeryüzü şekli olduğu anlaşıldı.
Zaten bir asrı aşkın bir zamandır Ağrı dağında yapılan onca araştırmaya rağmen hiç bir ize rastlanılamamıştır. Böylesine karış karış taranmış bir ikinci dağ yeryüzünde yoktur. Tabiatiyle yabancıların Ağrı’yı seçmelerinin sebebi politiktir. Nitekim araştırmacıların yüzde 70’inin Ermeni asıllı olması da bunca çabanın sebebini açıkça göstermektedir. Maksat Ermenileri Nuh aleyhisselama bağlamak suretiyle Anadolunun en eski Ermeni toprakları olduğunu güya ispat etmektir.
HANGİ CÛDÎ?
Havadan çekilen objenin yerden görünüşü Geminin Ağrı dağıyla bir alakası olmadığı kesindir. Kur’ân-ı Kerîm Cûdî dağı ismini vermiştir. Katade’den gelen bir habere göre ilk müslümanlar yani eshab-ı kiram gemi enkazını gördüklerine göre Arap yarımadasına en yakın yükseltilerde kalıntılarını aramak gerekmektedir. Cûdî adında iki dağ vardır. Birincisi Cizre yakınlarındaki Cûdî dağıdır. İslam tarihçilerine göre Cizre, Tufandan sonra kurulan ikinci şehirdir. Mu’cemul Buldan; Cûdî dağında Nuh aleyhisselamın mescidinin, Herevi ise evinin bulunduğunu yazmaktadır. Halen Cizre’de, Nuh aleyhisselama nisbet edilen bir türbe vardır. Anadolunun en eski kavimlerinden olan Gutilere ait olan ve halen Londra’da bulunan tabletlerde de Nuh aleyhisselamın mezarının “Rayat” bölgesinde olduğu yazılıdır. Rayat, Dicle nehrinden itibaren, Cizre ovasının Silopi’ye kavuştuğu bölgenin adıdır ki, bu noktada Cûdî dağı bulunmaktadır. Daha eski bir kaynak olan ve MÖ. 250 yıllarında Babilli bir rahip olan Berossus’un yazdığı tufan kayıtlarına göre gemi, Cordiyan dağlarında durmaktadır ve yöre halkı, geminin dışını kaplayan katranı kazıyıp muska şeklinde kullanmaktadır. Berossus’un bahsettiği bölge Van gölünün güneyinde bulunmaktadır. 2 bin metrelik Cûdî, Mezopotamya ile Ararat arasındaki sınır dağdır. Bu dağ, Ağrı gibi kapsamlı bir şekilde araştırılmamıştır. Ancak bu dağda yürütülen araştırmalardan biri sırasında, geminin izlerine rastlandığı öne sürülmüşse de bu keşif ilmi açıdan kesin sonuca bağlanamamıştır. 1949 yılında batılı bir ekip tarafından yapılan araştırmanın sonuçları France Le Soir gazetesinin 31 Ağustos 1949 tarihli sayısında; “Nuh’un gemisini gördük fakat Ağrı’da değil” şeklinde sansasyonel bir başlıkla verilmiştir. Bu yazıya göre geminin boyu 150 metre, genişliği 24 metre, yüksekliği ise 15 metredir.
23 yıl önce de, Cûdî dağında bazı antik tahta parçaları bulunduğu iddia edilmiş, 6 Şubat 1972 tarihli Türk gazeteleri bu keşfi; “Nuh’un gemisinin Cûdî dağında olduğu tespit edildi” başlığıyla vermişlerdir. Keşfi yapan, Alman Devletler Araştırma Enstitüsü ilim adamlarından Friedrich Bender’dir. Bender, Cûdî dağında bulduğu katrana benzer bir madde ile birbirine yapışmış kalın tahta parçalarını Almanya’ya götürerek analiz ettirmiştir. Sonuçta katranımsı maddenin 50 bin, tahta parçalarının ise; 6630 yıllık olduğu açıklanmıştır. İlim adamları bu tarihlemedeki hata payının 300 yılı geçmeyeceğini söylemişlerdir. Bender’in, çalışmaya başlamadan önce Kur’ân-ı Kerîm’i ve Tufanı anlatan Gılgamış destanını incelediği ve geminin Dicle ile Zap suyu arasında karaya oturduğu kanaatine vardığı da bildirilmiştir.
Cûdî adını taşıyan ikinci yer ise, Doğu Beyazıt bölgesindeki Cûdî tepesidir. Halen bu tepede gemiye benzeyen bir kütle mevcuttur. Buradan alınan örneklerde, silisleşmiş ağaç kırıntıları ve saf demiroksitten ibaret parçacıklar bulunmuştur. Kütlenin yapısı, etrafındaki topraktan son derece farklıdır ve civarda yapılan jeolojik araştırmalar bu bölgede bir su baskınının meydana geldiğini doğrulamaktadır. Ancak buraya Cudi adının verilmesi son yıllarda olmuştur. Bu bakımdan burayı, Kur’an-ı Kerim’de bildirilen Cudi olarak göremeyiz.
Özetle; araştırmalar sürüp gidiyor ama dişe dokunur bir mesafe alındığını söylemek hala mümkün değil. Avrupa gazetelerinde geminin Cûdî’de bulunduğu şeklindeki haberler aniden ve şüpheli bir şekilde kesilivermişti. Bundan sonra yapılacak iş, tufanla ilgili bütün belge ve dökümanların Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler ve bunları yorumlayan İslam alimlerinin değerli kayıtları ışığında tekrar incelemektir. Bu verilerin ehil kişilerce etraflıca gözden geçirilmesi daha sağlıklı araştırmalara zemin hazırlayacaktır. Böylece dünya tarihinin en büyük keşiflerinden biri için önemli bir adım atılmış olacaktır.
Kurtuluş anlamına gelen Nisir, Asur topraklarının doğusunda bulunan bir bölgedir ki; Musul şehrinin kuzeyinde yer almaktadır. Yeni bulgularla, Babilonyalıların hangi dağa Nisir adı verdikleri tespit edilebilir. Hahamlarca tahrif edilmiş Tevrat’ta ise Ararat dağları kaydı vardır. Metinler üzerinde çok oynanmış olmasına rağmen bu isimlendirme doğrudur. Zira Ararat, Urartu kelimesinin İbranice transliterasyonudur ve MÖ. 1.000 yıllarında Van bölgesinde hakim olan Asya menşeli Urartuların yaşadığı topraklar için kullanılmaktadır.
Asurlular bu bölgeye Uruadri adını vermişlerdir ki; Ararat ve Urartu kelimelerinin değişik söylenişidir. Manası ise yüksek dağlar ülkesi veya yüksek ülkedir. Arkeolojik verilere ve tahrif edilmiş Tevrat’a göre gemi; Ağrı dağına değil “yüksek ülke”ye, yani Ararat-Uruadri-Urartu bölgesinde bir dağın üzerine oturmuştur. Yine aynı Tevrat’ta geminin, suların (Fırat-Dicle) doğduğu bölgeye yürüdükleri bildirilmektedir. Kısacası eldeki bütün belgeler bizi Ağrı dağından çok daha aşağılara götürmektedir.
Ağrı dağında görülen gemi silueti ve bulunduğu yeri gösteren kroki. 1950’li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerine mensup bir pilot binbaşının çektiği bu fotoğraf zihinleri bir hayli meşgul etmişti.
Bunun basit bir yeryüzü şekli olduğu anlaşıldı.
Zaten bir asrı aşkın bir zamandır Ağrı dağında yapılan onca araştırmaya rağmen hiç bir ize rastlanılamamıştır. Böylesine karış karış taranmış bir ikinci dağ yeryüzünde yoktur. Tabiatiyle yabancıların Ağrı’yı seçmelerinin sebebi politiktir. Nitekim araştırmacıların yüzde 70’inin Ermeni asıllı olması da bunca çabanın sebebini açıkça göstermektedir. Maksat Ermenileri Nuh aleyhisselama bağlamak suretiyle Anadolunun en eski Ermeni toprakları olduğunu güya ispat etmektir.
HANGİ CÛDÎ?
Havadan çekilen objenin yerden görünüşü Geminin Ağrı dağıyla bir alakası olmadığı kesindir. Kur’ân-ı Kerîm Cûdî dağı ismini vermiştir. Katade’den gelen bir habere göre ilk müslümanlar yani eshab-ı kiram gemi enkazını gördüklerine göre Arap yarımadasına en yakın yükseltilerde kalıntılarını aramak gerekmektedir. Cûdî adında iki dağ vardır. Birincisi Cizre yakınlarındaki Cûdî dağıdır. İslam tarihçilerine göre Cizre, Tufandan sonra kurulan ikinci şehirdir. Mu’cemul Buldan; Cûdî dağında Nuh aleyhisselamın mescidinin, Herevi ise evinin bulunduğunu yazmaktadır. Halen Cizre’de, Nuh aleyhisselama nisbet edilen bir türbe vardır. Anadolunun en eski kavimlerinden olan Gutilere ait olan ve halen Londra’da bulunan tabletlerde de Nuh aleyhisselamın mezarının “Rayat” bölgesinde olduğu yazılıdır. Rayat, Dicle nehrinden itibaren, Cizre ovasının Silopi’ye kavuştuğu bölgenin adıdır ki, bu noktada Cûdî dağı bulunmaktadır. Daha eski bir kaynak olan ve MÖ. 250 yıllarında Babilli bir rahip olan Berossus’un yazdığı tufan kayıtlarına göre gemi, Cordiyan dağlarında durmaktadır ve yöre halkı, geminin dışını kaplayan katranı kazıyıp muska şeklinde kullanmaktadır. Berossus’un bahsettiği bölge Van gölünün güneyinde bulunmaktadır. 2 bin metrelik Cûdî, Mezopotamya ile Ararat arasındaki sınır dağdır. Bu dağ, Ağrı gibi kapsamlı bir şekilde araştırılmamıştır. Ancak bu dağda yürütülen araştırmalardan biri sırasında, geminin izlerine rastlandığı öne sürülmüşse de bu keşif ilmi açıdan kesin sonuca bağlanamamıştır. 1949 yılında batılı bir ekip tarafından yapılan araştırmanın sonuçları France Le Soir gazetesinin 31 Ağustos 1949 tarihli sayısında; “Nuh’un gemisini gördük fakat Ağrı’da değil” şeklinde sansasyonel bir başlıkla verilmiştir. Bu yazıya göre geminin boyu 150 metre, genişliği 24 metre, yüksekliği ise 15 metredir.
23 yıl önce de, Cûdî dağında bazı antik tahta parçaları bulunduğu iddia edilmiş, 6 Şubat 1972 tarihli Türk gazeteleri bu keşfi; “Nuh’un gemisinin Cûdî dağında olduğu tespit edildi” başlığıyla vermişlerdir. Keşfi yapan, Alman Devletler Araştırma Enstitüsü ilim adamlarından Friedrich Bender’dir. Bender, Cûdî dağında bulduğu katrana benzer bir madde ile birbirine yapışmış kalın tahta parçalarını Almanya’ya götürerek analiz ettirmiştir. Sonuçta katranımsı maddenin 50 bin, tahta parçalarının ise; 6630 yıllık olduğu açıklanmıştır. İlim adamları bu tarihlemedeki hata payının 300 yılı geçmeyeceğini söylemişlerdir. Bender’in, çalışmaya başlamadan önce Kur’ân-ı Kerîm’i ve Tufanı anlatan Gılgamış destanını incelediği ve geminin Dicle ile Zap suyu arasında karaya oturduğu kanaatine vardığı da bildirilmiştir.
Cûdî adını taşıyan ikinci yer ise, Doğu Beyazıt bölgesindeki Cûdî tepesidir. Halen bu tepede gemiye benzeyen bir kütle mevcuttur. Buradan alınan örneklerde, silisleşmiş ağaç kırıntıları ve saf demiroksitten ibaret parçacıklar bulunmuştur. Kütlenin yapısı, etrafındaki topraktan son derece farklıdır ve civarda yapılan jeolojik araştırmalar bu bölgede bir su baskınının meydana geldiğini doğrulamaktadır. Ancak buraya Cudi adının verilmesi son yıllarda olmuştur. Bu bakımdan burayı, Kur’an-ı Kerim’de bildirilen Cudi olarak göremeyiz.
Özetle; araştırmalar sürüp gidiyor ama dişe dokunur bir mesafe alındığını söylemek hala mümkün değil. Avrupa gazetelerinde geminin Cûdî’de bulunduğu şeklindeki haberler aniden ve şüpheli bir şekilde kesilivermişti. Bundan sonra yapılacak iş, tufanla ilgili bütün belge ve dökümanların Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler ve bunları yorumlayan İslam alimlerinin değerli kayıtları ışığında tekrar incelemektir. Bu verilerin ehil kişilerce etraflıca gözden geçirilmesi daha sağlıklı araştırmalara zemin hazırlayacaktır. Böylece dünya tarihinin en büyük keşiflerinden biri için önemli bir adım atılmış olacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)