2 Haziran 2019 Pazar

'Dişi aslan avladığı ceylanı yemeye başlarken karnında yavrusu olduğunu fark eder. Yavruyu ölmüş ceylanın karnından çekip çıkarır lakin iş işten geçmiş, yavru çoktan ölmüştür. Aslan, annesi ölmüş yavruyu yere koyar ve ağır adımlarla bir kenara çekilip yere uzanır. Bu fotoğrafları çeken fotoğrafçı uzun süre aslanın hareketsiz kalmasından şüphelenir ve cesaretini toplayarak aslanın yanına yaklaştığında onun öldüğünü görür. Aslanını ölüm nedenini öğrenmek için götürdüğü veteriner karnını yarar ve kalbinin patlayarak parçalandığını tespit eder. Bu fotoğrafı gördükten ve altındaki bu bu yazıyı okuduktan sonra anladım ki; "Aslan yürekli" olmak, gücüne dayanarak senden zayıfların hayatına kast etmek değil; masum bir annenin ya da bir yavrunun ölümüne sebebiyet vermiş olmanın üzüntüsüne yüreğinin dayanamaması demekmiş. Bu yüzdendir ki "hayvan" dediğimiz o varlıklar, insanlardan binlerce kat daha iyiler.

Görüntünün olası içeriği: açık hava ve doğaGörüntünün olası içeriği: açık hava

Peygamberimiz s.a.v. 'in, çarşı ve pazarda dolaşırken, ehli gafletin zulmaniyetinin sirayet etmesine karşı tavsiye ettiği dua ve faziletine karşı hadis alimleri hayran kalmışlardır. Çarşı ve pazarlarda gezinirken Allah Teâlâ'yı zikreden kişilerin, bunu yapmayanlara karşı bir üstünlükleri vardır. İnsanların çoğunun gaflette bulunduğu ve alışveriş ile meşgul olduğu çarşı ve pazarlarda Rabb'ini zikretmeye önem vermelidir. Peygamberimiz s.a.v. bunun önemine işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Kim çarşıya girince. “Lâ ilâhe illailahüvahdehu lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdüyuhyî ve yümitü ve hüve hayyün lâ yemûtübi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şeyin kadir' duasını okursa Allah ona bir milyon sevap yazar, onun bir milyon günahını affeder ve mertebesini bir milyon derece yüceltir."[1] Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kişi, savaştan kaçanlar arasında sebat edip savaşan kimse gibidir."[2] Bunun için Muhammed b. Vâsi (r.a) ve Ibn Ömer (r.a), sırf yüce Allah'ı zikrederek bu fazileti elde etmek için pazar yerlerine girerlerdi. Hasan-ı Basrî (k.s), çarşı pazarlarda Allah'ı zikredenler hakkında şöyle der: "Onlar kıyamet günü, yüzlerinde dolunayın parlaklığı gibi bir aydınlık ile ve güneş gibi bir güzellik içinde gelirler. Çarşı ve pazarlarda istiğfarda bulunan kimselerin, orada bulunanların sayısınca günahları affedilir."[3] [1]Tirmizî, Daavât, 36 (nr. 3428); IbnMâce, Ticârât, 40 (nr. 2235). [2]Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr. nr. 9797; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1/371 (nr. 1344). [3]EbûTâlib el-Mekkî, Kûtü'l-Kulûb, 2/265; Gazâlî, IhyâüUlumi'd-Din, 2/803.

SAMÎMÎ TEVBE NASIL OLUR?
Bir kişi İbrahim Edhem Hazretlerine: ‘Ben kendime çok zulmettim. Bana nasihatte bulun.’ dedi. İbrahim Edhem Hazretleri;
“Sana altı şey öğreteceğim. Eğer bunları kabul edersen, bundan sonra sana zarar verecek bir şey işlemezsin.” dedi:
“Allâhü Teâlâ’ya isyan edeceğin zaman onun mülkünden çık.” Adam, 'bu nasıl mümkün olur. Doğudan batıya, güneyden kuzeye, yerin altından arşın üstüne kadar hep Allâhü Teâlâ’nın mülküdür. Ben onun mülkünden çıkıp nereye gidebilirim,' deyince “Hem onun mülkünde duracaksın hem de ona âsî mi olacaksın!” buyurdu.
“Günah işleyeceğin zaman Allâhü Teâlâ’dan rızık isteme.” Adam, ‘Bu nasıl olabilir? Zira bütün âlemdeki canlılar onun rızkını yerler. Onun ihsanından faydalanırlar,’ deyince “Hem onun rızkından yiyeceksin hem de günah mı işleyeceksin!” buyurdu.
“Ona isyan edeceğin zaman Allâhü Teâlâ’nın seni göremeyeceği bir yer bul.” Adam, ‘Nasıl olur? Yeryüzünde ve gökyüzünde ona gizli hiçbir şey yoktur. O, en gizli sesleri ve kalplerde gizli şeyleri bilir. Hatta karanlık gecede kara taşın üstündeki kara karıncayı görür.' deyince “Hem onun mülkünde yaşayacaksın, onun nimetlerinden yiyeceksin hem de onun huzurunda günah mı işleyeceksin!” buyurdu.
“Azrâil (a.s.), ruhunu almağa geldiği zaman tevbe etmek için, izin iste.” Adam, ‘Bunu nasıl kabul eder?’ deyince “Tevbe etmek için Azrail’i (a.s.) bir an bile bekletmeğe gücün yetmiyorsa, gelmeden ve zorda kalmadan önce bu zamanı fırsat ve ganimet bil ve tevbe et.”
“Mezarda Münker ve Nekir ismindeki iki melek, sual için geldiklerinde, onları geri çevir.” Adam, ‘Bunu yapmağa gücüm yetmez.’ deyince “Öyleyse cevap verebilmek için hazırlıklı ol.” buyurdu.
“Kıyâmet günü bir nidacı, ‘Bir fırka cennette, bir fırka Cehennemdedir’ (Şûrâ Sûresi, âyet 7) diye seslenince -farz edelim ki sen de cehenneme gidenler arasında olursan- ‘Ben gitmem.’ de.” Adam, ‘Buna gücüm nasıl yeter.’ dedikten sonra hemen tevbe etti ve ölünceye kadar tevbesinden vazgeçmedi.
Allâhü Teâlâ, bizlere de nasuh (gâyet ciddi) tevbe nasib eylesin.

Din Sömürüsü

Din Sömürüsü
Adamlar ortaya atılıyor, sahneye çıkıyor ve İslam, din, iman, Kur'an, mâneviyat propafandası yapıyor. Ne güzel... Lakin bunların bir kısmına bakıyorsunuz, din edebiyatı yapmaya başlarken fakir kimselerdi, bir müddet sonra zenginleşiyorlar. Bu zenginlikleri normal ve helal ticaret, sanayi, ihracat ithalat, tarım, hayvancılık, çeşitli hizmetler yoluyla mı oluyor? Böyle faaliyetleri yok. Peki nasıl zenginleşiveriyorlar? İşte mesele buradadır. Bu dinci, İslamcı, muhafazakâr görünen kimseler helal ve normal yollarla zengin olmamışlarsa ortada din istismarı vardır.
Türkiye'de zenginleşmek, hem de çok zenginleşmek için normal ve helal yolların dışında haram, kirli, karanlık, necis yollar vardır. Bazılarını sayayım:
İhalelere fesat karıştırmak.
İnşaat yapılmasına izin olmayan arazilere inşaat izni vermek.
Bir arsa var. Bunun dörtte birine inşaat yapılmasına izin verilmiş. Bu dörtte biri dörtte üçe çıkartmak ve bundan yüklü bir komisyon almak.
Sekiz kata izin var, allem edip kalem edip bunu on dört kata çıkartmak ve bundan komisyon almak.
Bazı bölgelerin, arazilerin çok değerleneceğini "içeriden" öğrenip buralarda ucuza arazi kapatıp sonra on misline satmak.
Kural şudur:
Dindar bir kimse, hem din edebiyatı yapıyor, hem de buna paralel olarak haram yollarla zenginleşiyorsa o bir din sömürücüsüdür.
Müslümanın serveti helal olmalıdır.
İslama, Kur'ana, Şeriata, Ümmete hizmet eden Müslüman şahsiyetlerin mal ve servet beyanları açık ve şeffaf olmalıdır.
Kötü ve bozuk düzenlerde kötü ve bozuk yollarla ve metotlarla zengin olunabilir fetvası şeytanîdir.
Niçin? Çünkü bu şeytanî fetva İslam'ın istikamet temel prensip ve şartına aykırıdır.
Müslüman Darülislam'da da, Darülharb'te de doğru ve dürüst olmakla mükelleftir.
Ülkemizdeki kâfirler ve münafıklar yıllar boyunca en normal, en tabiî, en haklı dinî faaliyetleri, istekleri, emelleri din istismarı/sömürüsü olarak vasıflandırdılar ve hizmet ehli temiz ve ihlaslı Müslümanlara büyük eziyetler ve zulümler ettiler.
Bir Mason devletin masonca idare edilmesi isteyince suç olmuyor da bir Müslüman İslam prensiplerine göre idare edilmesini isteyince niçin suç olacakmış?
Sabataycılar, Cumhuriyeti bir Sabataycı Cumhuriyeti haline dönüştürmek için çalışınca suç olmayacak, bir Müslüman İslam cumhuriyeti isteyince suç olacak.
Türkiye'de din sömürüsü vardır ama Sabataycıların, Kemalistlerin, Vesayet Sistemi taraftarlarının, egemen azınlıkların sömürü dediği şey başkadır ve gerçekte sömürü değildir.
1923'te bir İslam Cumhuriyeti kurulmuştu. Anayasanın ikinci maddesinde "Devletin dini İslamdır" yazılıydı. İstanbul Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn vardı ve her hafta resmî merasimle Cuma namazına gidiyordu. Kabinede Şer'iye Vekaleti (Şeriat İşleri Bakanlığı) vardı. Mahkemelerde Şeriata uygun kanunlarla hüküm veriliyordu. Başta ilk Cumhurbaşkanının refikası olmak üzere bütün İslam kadın ve kızları tesettürlüydü. Hafta tatili Cuma günü idi. Toplu taşıma vasıtalarında kadınların yerleri ayrıydı. Ceza Kanunu'nda zina ağır suç olarak yazılıydı. Ramazan'da alenen (açıkta) oruç yiyen Müslümanlar polis tarafından tutuklanıyordu. 1923'te başına şapka geçiren bir Türk yine tutuklanıyordu. Çünkü şapka küfür alametiydi...
Yakın tarihimizde (1970'ler, 80'ler) düzen ve sistem bozuktur, çok kötüdür, bunu değiştirip yerine hak, âdil, insaflı, güvenli, temiz bir düzen getireceğiz edebiyatı yapan birtakım radikal Müslümanların, hızlı İslamcıların daha sonra yüz seksen derece çark ederek bozuk düzenin kirli, kara, necis, haram, pis, cehennemî nimetlerine saldırmaları ve zenginleşmeleri ne ibretli bir trajedidir.
Mehmet Şevket Eygi.
Görüntünün olası içeriği: yazı

(201.Kıssa) "Mezarlık Bekçisi Firavun" "Firavun'un ehlinden, yani Firavun'a tâbi olan ve onun inançlarının ehlinden kurtardık." Firavun, Amâlika hükümdarlarına verilen bir lakaptır. Fars (Iran) meliklerine Kisrâ, Rum meliklerine Kayser, Türk hükümdarlarına Hakan, Habeş meliklerine Necâşî, Yemen hükümdarlarına Tübbe denildiği gibi. Amâlikalar, ceberut (çok azılı ve zalim) insanlardır. Onlar Mısır melikleridir. Onlar, Amlîk bin Lavid bin irem bin Sam bin Nuh (a.s)'ın soyundan gelmektedir. Şam civarında oturanlar da onlardandır. Şam'da oturanlara Cebâbirler (azılı ve zalimler) diye isimlendirildiler. Mısır meliklerine de Firavun adı verildi. Firavun, oldukça azılı olduğu için bu ismi aldı. Bu kelimeden dolayı Araplar: "Kişi Firavunlaştı" derler. Kişi azıttı ve şımardığı zaman böyle söylenir. Burada Firavun’dan murad, bütün Firavunlar değildir. Mısır'da olan firavun’dur. Musa (a.s)'ın Firavun'u, Velid bin Mus'ab ibni Reyyân'dır. Firavun Kıbtîlerdendir. Firavun, dört yüz seneden fazla yaşadı. (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:486-487)

Görüntünün olası içeriği: çiçek, bitki ve yazıGörüntünün olası içeriği: kuş ve yazı
İLAÇ YERİNE BULGUR…
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bayram.
A ) - HAMİLELİK İÇİN MUCİZE ETKİ
a ) - Hamileyseniz ilk 3 ay içerisinde bulgur yediğiniz zaman folik asidi direkt olarak bulgurdan alabilirsiniz´. O açıdan bulgur önemli´.
Bulguru gözde yapan bir çok yönü var. Onlardan bazılarını Prof. Bayram şöyle sıralıyor;
b ) - Bulgur, böcek ve larvaların oluşumuna dayanıklıdır. Raf ömrü oldukça uzun, sıcağa ve rutubete dayanıklıdır.
c ) - Bulgur doymamış yağa sahiptir, beslenmede önemlidir ve ekonomiktir.
d ) - Hazırlanması kolaydır. Vejeteryan beslenmeye çok uygun bir üründür.
e ) - Kalp için oldukça yararlı, sindirimi kolaydır.
f ) - Süt ile karıştırıldığında mükemmel, muhteşem bir gıda oluyor.
B ) - FAKİRİN DOKTORU
a ) - Gelelim ucuz olduğundan mı bilinmez ülkemizde Anadolu mutfağı dışında çok da fazla itibar görmeyen bulgurun faydalarına.
b ) - Bulgur özellikle bağırsak kanseri riskini büyük oranda azaltır. Besin değeri yanında vitaminler açısından da son derece zengin bir gıdadır.
c ) - Bulgur çözünebilen ve çözünemeyen lifler (fiber) bakımından oldukça zengindir. Fiber düzenli olarak tüketildiğinde bağırsak kanseri riskini engelleyen önemli bir besin elemanıdır.
C ) - KOLESTROLÜ DÜŞÜRÜR
a ) - Karbonhidrat değeri düşük, protein değeri yüksektir.
b ) - Bunun dışında B1, B6 vitaminleri ve Niasin’den zengindir.
c ) - Bulgurda bulunan lifler, içerisinde bulunan selüloz, pektin gibi yapılarla vücutta dengeleyici etki gösterir.
d ) - Suda çözünebilen lifler, kan şekerini kontrol ederek kolesterolü düşürücü etki gösterir.
D ) - KİLO VERMEK İSTEYENLER İÇİN BİREBİR
a ) - Lifli besinler diğer besinlere oranla aynı zamanda daha fazla tokluk hissi vererek kilo vermeyi kolaylaştırır.
b ) - Ayrıca günlük su ihtiyacını da artırdığından bol su içilmesini sağlar.
c ) Bulgurda bulunan B1 vitaminleri, folat ve magnezyum sinir ve sindirim sistemi sağlığında önemli rolleri olan maddelerdir.
E ) - BULGUR KABIZLIĞI DA ÖNLÜYOR
Bulgur aynı zamanda içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar, kabızlığı önler, sinir sistemininin düzenli çalışmasını sağlar, zihni dinlendirir ve enerji verir.
F ) - EKMEK GİBİ
2 yemek kaşığı pişmiş bulgur kalori değeri bakımından 1 dilim ekmeğe denk düşmektedir. Zayıflama diyetlerinde kolestrol sorunu olanları ekmek yerine bu sebeple bulgur önerilir.
G ) - PİRİNÇ YERİNE BULGUR TÜKETİN
a ) - Doktorlar bulgurun, vitamin ve protein yönünden pirince oranla daha zengin olduğu da bildiriliyor.
b ) - Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü´nce yapılan bir araştırmaya göre, bulgur, pirince göre 4 kat kalsiyum, 4 kat demir, 2 kat fazla protein içeriyor.
c ) - Vitamin ve protein yönünden zengin olan bulgur üstelik çok daha ucuz
H ) - DEMİR ORANI ISPANAKTAN BİLE FAZLA
a ) - Bulgurda, bazı sebzelerden daha çok demir bulunmaktadır. Bu sebeple de doktorlar vücudunda demir eksikliği bulunanlara ıspanak yemelerini tavsiye ediyor.
b ) - Porsiyon yününden karşılaştırıldığında, ıspanakta 3,2 miligram, bulgurda ise 3,5 miligram demir olduğu görülür.

Ayasofya açılmadan, Türkiye’nin felâha ermesi mümkün değildir.

.
Ayasofya açılmadan, Türkiye’nin felâha ermesi mümkün değildir. Eğer açılırsa kurtulur; çünkü orada Peygamberimiz(S.A.V.)’in iziyle beraber 70.000 ruhani vardır!” Bir Allah cc. Dostu her fırsatta, Söyleyin Menderese Ayasofyayı cami olarak açsın. Bu şeref ona nasip olsun diye seslenmiştir. Ayasofyayı Menderes açmadı ve halen de açılamadı. Müslümanlar bu ulu mabedin cami olarak açılacağı anı sabırsızlıkla beklemekte...Bir gün mutlaka Ayasofya tekbirlerle ibadete açılacak o şerefli kişi kim acaba..

Türkiye Tabipler Odasının Hazırladığı Afişteki Sembollere Dikkat!

Türkiye Tabipler Odasının Hazırladığı Afişteki Sembollere Dikkat!

“Keyifli yaşama”yı cinsel serbestiyetle özdeşleştiren yönlendirme.. “Cinselliğin farklı yüzleri” ifadesi üzerinden LGBT propagandası sempatikleştirmesi, özendirilmesi..
“ailesiz” , “ahlaksız”, “erdemsiz”, “namussuz” bir toplum inşası…
Ayrıca, bu projenin devlet destekli olduğunu da hatırlamak gerek…
İslâm ile küfrün asıl savaşı budur…

Şimdi soru şu;
Peki bu küfür ve sapkınlık projeleri devlet eliyle, hükümet eliyle yapılıyor ise(ki öyle), Türkiye’de “İslâm ile Küfür” arasındaki savaş, kimler arasında yaşanıyor? -dintahripçileri sayfasından alıntı
Görüntünün olası içeriği: yazı

Gafletle yapılan yemeği yemekle de huzursuzluk ve bereketsizlik olur, ibadete sirayet eder. Kişinin yediği yemek 40 gün kalbi etkiler. O yüzden yediklerinin helal olmasına dikkat edilmezse, yemek pişirirken, hazırlarken ve yerken gafletli olunursa, o yemekle beslenen bedenden de gafletli işler çıkmasına sebep olur. Helâl gıdâ, bünyeye feyz ve rûhâniyet verirken haram ve şüpheli gıdâlar ise kasvet verir. Yemek pişirirken öfkelenmek, kötü sözler sarf etmek, dinlemek ya da inkârcıların pişirdiği yemeği yemek kalbi olumsuz etkiler. Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) buyuruyor ki, “Gafletle ısıtılan sudan abdest alan ve gafletle pişirilen yemekten yiyen kimsenin gönlünde zulmet ve gaflet meydana gelir.” Buyuruyor. Eğer sunulan yemeği yememek fitneye, kalp kırılmalarına sebep olacaksa ya da yemek gerekiyorsa, yiyeceklere bir Fatiha ve üç İhlas okunarak yenmesinin, yemeğin manevi zararını kaldıracağı ümit edilir. Ayrıca yemeği hazırlama, pişirme hatta yeme esnasında abdestli bulunmak da kişiyi gafletten korur. Yemek yerken de sünnet üzere hareket etmeli, acıkmadan yememeli ve doymadan da kalkmalıdır. Zira mide dolu olunca, kalbi gaflet basar. Alıntı, Hasan bozkurt

Helâl gıdâ, bünyeye feyz ve rûhâniyet verirken haram ve şüpheli gıdâlar ise kasvet verir.
Kuran talebesine sadaka verirken karamurat gibi olacaksın Bu anam için bu babam için Buda ümmeti Muhammet için
ilimsiz eda edilen ibadet temeli bozuk bina gibidir ilim ibadetin sırrını şartlarını ve ihlaslı eda etmemizi temin eder.