2 Haziran 2019 Pazar

Peygamberimiz s.a.v. 'in, çarşı ve pazarda dolaşırken, ehli gafletin zulmaniyetinin sirayet etmesine karşı tavsiye ettiği dua ve faziletine karşı hadis alimleri hayran kalmışlardır. Çarşı ve pazarlarda gezinirken Allah Teâlâ'yı zikreden kişilerin, bunu yapmayanlara karşı bir üstünlükleri vardır. İnsanların çoğunun gaflette bulunduğu ve alışveriş ile meşgul olduğu çarşı ve pazarlarda Rabb'ini zikretmeye önem vermelidir. Peygamberimiz s.a.v. bunun önemine işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Kim çarşıya girince. “Lâ ilâhe illailahüvahdehu lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdüyuhyî ve yümitü ve hüve hayyün lâ yemûtübi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şeyin kadir' duasını okursa Allah ona bir milyon sevap yazar, onun bir milyon günahını affeder ve mertebesini bir milyon derece yüceltir."[1] Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Gafillerin arasında Allah'ı zikreden kişi, savaştan kaçanlar arasında sebat edip savaşan kimse gibidir."[2] Bunun için Muhammed b. Vâsi (r.a) ve Ibn Ömer (r.a), sırf yüce Allah'ı zikrederek bu fazileti elde etmek için pazar yerlerine girerlerdi. Hasan-ı Basrî (k.s), çarşı pazarlarda Allah'ı zikredenler hakkında şöyle der: "Onlar kıyamet günü, yüzlerinde dolunayın parlaklığı gibi bir aydınlık ile ve güneş gibi bir güzellik içinde gelirler. Çarşı ve pazarlarda istiğfarda bulunan kimselerin, orada bulunanların sayısınca günahları affedilir."[3] [1]Tirmizî, Daavât, 36 (nr. 3428); IbnMâce, Ticârât, 40 (nr. 2235). [2]Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr. nr. 9797; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1/371 (nr. 1344). [3]EbûTâlib el-Mekkî, Kûtü'l-Kulûb, 2/265; Gazâlî, IhyâüUlumi'd-Din, 2/803.

SAMÎMÎ TEVBE NASIL OLUR?
Bir kişi İbrahim Edhem Hazretlerine: ‘Ben kendime çok zulmettim. Bana nasihatte bulun.’ dedi. İbrahim Edhem Hazretleri;
“Sana altı şey öğreteceğim. Eğer bunları kabul edersen, bundan sonra sana zarar verecek bir şey işlemezsin.” dedi:
“Allâhü Teâlâ’ya isyan edeceğin zaman onun mülkünden çık.” Adam, 'bu nasıl mümkün olur. Doğudan batıya, güneyden kuzeye, yerin altından arşın üstüne kadar hep Allâhü Teâlâ’nın mülküdür. Ben onun mülkünden çıkıp nereye gidebilirim,' deyince “Hem onun mülkünde duracaksın hem de ona âsî mi olacaksın!” buyurdu.
“Günah işleyeceğin zaman Allâhü Teâlâ’dan rızık isteme.” Adam, ‘Bu nasıl olabilir? Zira bütün âlemdeki canlılar onun rızkını yerler. Onun ihsanından faydalanırlar,’ deyince “Hem onun rızkından yiyeceksin hem de günah mı işleyeceksin!” buyurdu.
“Ona isyan edeceğin zaman Allâhü Teâlâ’nın seni göremeyeceği bir yer bul.” Adam, ‘Nasıl olur? Yeryüzünde ve gökyüzünde ona gizli hiçbir şey yoktur. O, en gizli sesleri ve kalplerde gizli şeyleri bilir. Hatta karanlık gecede kara taşın üstündeki kara karıncayı görür.' deyince “Hem onun mülkünde yaşayacaksın, onun nimetlerinden yiyeceksin hem de onun huzurunda günah mı işleyeceksin!” buyurdu.
“Azrâil (a.s.), ruhunu almağa geldiği zaman tevbe etmek için, izin iste.” Adam, ‘Bunu nasıl kabul eder?’ deyince “Tevbe etmek için Azrail’i (a.s.) bir an bile bekletmeğe gücün yetmiyorsa, gelmeden ve zorda kalmadan önce bu zamanı fırsat ve ganimet bil ve tevbe et.”
“Mezarda Münker ve Nekir ismindeki iki melek, sual için geldiklerinde, onları geri çevir.” Adam, ‘Bunu yapmağa gücüm yetmez.’ deyince “Öyleyse cevap verebilmek için hazırlıklı ol.” buyurdu.
“Kıyâmet günü bir nidacı, ‘Bir fırka cennette, bir fırka Cehennemdedir’ (Şûrâ Sûresi, âyet 7) diye seslenince -farz edelim ki sen de cehenneme gidenler arasında olursan- ‘Ben gitmem.’ de.” Adam, ‘Buna gücüm nasıl yeter.’ dedikten sonra hemen tevbe etti ve ölünceye kadar tevbesinden vazgeçmedi.
Allâhü Teâlâ, bizlere de nasuh (gâyet ciddi) tevbe nasib eylesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder