26 Ağustos 2019 Pazartesi

MÎRAÇ KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN


Kapatın gözlerinizi
Ve karanlığı seyredin.
İşte böyle bir gece.
Mekke’de bir gece
Yorgunluk havada
Gariplik suda
Simsiyah bir sessizlik
Uyku bile uykuda.
Kâbe’nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var
Yıl hüzün yılı
Ebu Talib yok
Yıl hüzün yılı
Vefakâr eş
Haticetül kübrâ yok.
Kâbe’nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var
Teselli arayan kalp
Hüzünle çarpan kalp
O’nun kalbi.
Ve ayak sesleri
Yıldızlar ışıldıyor.
Bu ayak sesleri göklerden
Yol veriyor yıldızlar.
Semâdan inenler var.
İzin verseydi Allah
Kâinat inerdi yere
Çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan
Sultân-ı levlâk’tır.
Habîb-i zîşândır o
Nur-u hüda’dır.
Merhamet ufkunun nazlı güneşi
Kainatın biricik çiçeğidir o.
İzin verseydi allah
Âlemler inerdi yere
Oysa emir yalnız cebrail’e
Ve yalnız cebrail iner yere
Kalk ya rasulallah
Semada melekler seni bekler
Taif’te taşlanan yüzüne hasret
Alaya alınan sözüne hasret
Seni bekler melekler.
Yer yüzünde vefa yok mu?
Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.
Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?
Davetini hafife mı aldılar?
Üzülme ve aç gözlerini
Öteler bekliyor seni
Bu gece kainat adını anacak,
Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.
Burak, senin için uçacak.
Aç gözlerini ya habiballah
Bu gecenin adına isra diyecek allah.
Ey yedi kat sema aç kapılarını,
Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere
Deki hazreti Adem’e;
Cennetin kapısına adı yazılan
İsminin hatrına af istediğin
Salih oğul geliyor.
Söyle İsa’ya:
Kuytu köşelerde
Havarilerinle Allah’a sığınırken,
Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın
Ve insanlığa gelişini müjdelediğin
Ahmet geliyor.
Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyle
Musa’ya deki:
Vasıflarına hayran olup da
Ümmetinden olmak istediğin
Salih kardeş geliyor.
Müjde ver İbrahim Peygamber’e:
Dua dua yalvarıp
Gelmesini istediğin oğul geliyor
Aç kapılarını ey yedi kat sema
Bu gelen Muhammed Mustafa
Cebrail yol gösterir
Ve yürür sultanlar sultanı
Bu nasıl bir yürüyüştür.
Bu nasıl bir eda?
İnci inci ter mübarek alınlarında
Baştan ayağa edep var
Attığı her adımda.
Sultanım,
Cennetler gösterilirken o gece
Ümmetini hayal ettin mi cennette?
Cehennemin alevleri selamlarken seni,
Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?
Ümmetim dedin mi?
Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok
Tahiyyat duası haber verdi bize
Sen bizi hiçbir yerde
Hiçbir zaman unutmadın
İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız.
Allah seni unutturmasın bize.
Bir söz sultanının dediği gibi
Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme
Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu
Talaal bedru aleyna diyeceğiz.
Miraç gecesi
Yürüdü rasulullah
Cebrail önde
Bir gece yürüyüşüyle
Yürüdüler… Yükseldiler.
Yükseldikçe yükseldiler.
Cebrail durdu birden,
Ya rasulallah, benimle buraya kadar.
Efendimiz niçin diye sordu
Burası sidre-i münteha’dır
Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.
Allah rasulu, sordular:
Nasıl gidilir sidre-i münteha’da?
Cibril-i emin cevap verdi:
Aşkla!
Aşkla gidilir ya rasulallah
Aşkla gidilir ya habiballah
Aşkla gidilir ya nebiyyallah
Yürü sultanım yol senindir!
Aşk vadisinde mühür senin.
Söz senindir hal senindir.
Muhabbetin adı sensin.
Varlıkların tadı sensin
Yürü ve selamını ilet
Gözü yaşlı ümmetinin
Sensiz bunca yetimin
İlet selamını
Ahir zamanın ahını
Yüceler yücesine ilet
Sultanım

Dursun Ali Erzincanlı
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi

PEYGAMBERİMİZİN DİĞER PEYGAMBERLERİN MÛCİZELERİ MUKABİLİNDE BAZI MÛCİZELERİ

Görüntünün olası içeriği: iç mekan

PEYGAMBERİMİZİN DİĞER PEYGAMBERLERİN MÛCİZELERİ MUKABİLİNDE

BAZI MÛCİZELERİ

Ehl-i tefsir buyurdular ki:

–Allahü Teâlâ bütün peygamberlerine ihsan ettiği fazîlet ve kerâmetin tamamını Hz. Muhammed S.A.V. Efendimize fazlasıyla ihsan buyurmuştur. (Şifâ-i Şerif 1/130)

Zira, bütün peygamberler tarafından getirilen mûcizeler, Peygamberimiz S.A.V.’in nûruna bağlı olarak onun himmetiyle gösterilmiştir. Peygamberimiz S.A.V. bütün âlemleri aydınlatan güneş, diğer peygamberler o güneşten nur alıp eşyayı aydınlatan yıldızlar gibidir. (Kasîde-i Bürde Şerhi, Harputî 98)

* İdris A.S.’ın emriyle bulutlar istediği yere gelip gittiği gibi, Peygamberimiz S.A.V.’de Tâife giderlerken emri üzerine etraftaki bulutlar gelerek gölge oldular. (S. 18)

* Nuh A.S.’ın kavmi, beldelerinde bulunan taşların toprak olasını istemiş, taşlar toprak olmuştu.

Peygamberimiz S.A.V. huzuruna gelip köylerinin darlığından şikâyet eden Akik ahâlisini isteği üzerine, o beldeye gidip işâret buyurdular. Bunun üzerine taşların tamamı toprak oldu, arazileri genişledi bereket hâsıl oldu. (S. 19)

* Salih A.S.’ın kavmi, taştan,yavrusuyla birlikte bir deve çıkmasını istemişlerdi, Salih A.S. duâ etmiş, taş yarılmış, içinden bir dişi deve ile yavrusu çıkmıştı. Ancak, o kavim yine iman etmemiş, deve ile yavrusunu öldürdüklerinden hepsi helâk olmuşlardı.

Peygamberimiz S.A.V. de, seferde iken Zeyd bin Eslem’in devesi kaybolmuştu, duâ buyurdular. Dağda bulunan bir taş yarıldı, içinden Zeyd’in devesine benzer bir deve çıktı Zeyd’e teslim edildi. (S. 29)

* İbrahim A.S.’ın duâsı bereketiyle Allahü Teâlâ ölü kuşları diriltmişti.

Benî Temim kabilesi, Peygamberimiz S.A.V.’e gelip ellerindeki ölü bir kuşu gösterip: “Bu kuşu diriltirsen iman ederiz” dediler. Efendimiz kuşu mübârek ellerine alıp “Bismillâhirrahma-nirrahîm” diyerek uçurdu. Benî Temim kabilesi de iman ettiler. (S. 31)

* İsmail A.S.’ın duâsıyla dikenli ağaçlar meyve vermişti.

Efendimize, Half bin Esed’le üç kişi “Mekke haricinde dikenli bir ağaç gösterip meyve vermesi hâlinde iman edeceğiz” dediler. Peygamberimiz duâ buyurdu. O dikenli ağaçtan türlü meyveler zuhur etti. hepsi Müslüman oldular. (S. 39)

* Lût A.S. kavmini dine dâvet ettiğinde iman etmeyip bilâkis Lût A.S.’ın koyunlarını otlaklarından men ederek çorak bir araziye sürdüler. O çorak toprak, Lût A.S.’ın duâsıyla yeşerdi. Kâfirlerin koyunları ondan yerse ölürdü. Lût A.S.’ın bu mûcizesinden sonra kavminden kırk kişi Müslüman oldu.

Cidde halkı, dağların otsuzluğundan şikâyet ettiler. Efendimiz duâ buyurdu, dağlar otla doldu. (S. 42)

* İshak A.S.’ın kavmi, getirdikleri tilki, keçi ve ceylanı gösterip, “Bunlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” demişlerdi. İshak A.S. işâret etmiş,hayvanlar lisana gelip “Biz şahâdet ederiz ki, Allah birdir ve sen O’nun Peygamberisin” demişler, kavminden bazıları Müslüman olmuştu.

Benî Temim kabilesinin büyükleri, Huzur-u Saâdete gelip “Hayvanlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” dediler. Peygamberimiz Efendimiz onların arzuları üzerine getirilen koyun, geyik ve güvercine hitâben: “Ben kimim, biliyor musunuz?” buyurdu. O hayvanlar Kelime-i Şahâdet getirdiler. Bu mûcizeyi görenlerin bir çoğu iman etti. (S. 44)

* Yakup A.S. Kenan halkını imana dâvet ettiğinde, onlar, yerlerinin darlığından şikâyetle arazilerinde bulunan dağların kaldırılmasını, onların düzlük arazi olmasını mûcize olarak istemişlerdi. Yakup A.S. duâ etmiş, dağlar bir anda eriyip düz ova olmuş ve kavminden çokları iman etmişti.

Tâif halkı, dağlardaki küçük tepe ve taşlıkların düz arazi olmasını istediklerinde Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, o yerler düz arazi oluverdi. (S. 49)

* İhtiyar olan Züleyhâ, Yusuf A.S.’ın duâsıyla genç kız hâline gelmişti.

Benî Hüzeyme kabîlesinin reisi, “Ey Muhammed, Ben ihtiyarım, âilem de yüz yaşında... Eğer bizi gençleştirirsen, kabilemle birlikte iman ederiz” demişti. Rasûlüllah Efendimiz duâ buyurdu. O ihtiyarlar bir anda gençleştiler ve kabîle halkının tamamı Müslüman oldu. (S. 50)

* Yunus A.S. odun olmadığı halde su üstünde ateş yakma mûcizesi göstermişti.

Benî Haris kabilesi de, yaş toprak üzerinde, odunsuz ateş yakılmasını istediler. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, hemen ateş yanıverdi. (S. 54)

* Eyüp A.S.’ın mübârek vücûdu yaralardan iyi olup yıkanırken, üzerine çekirgeler gibi altınlar yağarak zengin olmuştu.

Hz. Ali R.A. borcundan bahisle yardım istedi. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu. O anda Hz. Ali üzerine çekirge şeklinde otuz adet altın yağdı. (S. 55)

* Şuayb A.S. bir arazide dolaşırken oradaki taşlar bakır hâline gelmiş, bundan bir çokları zengin olmuştu.

Peygamber Efendimizin de Hicaz’da kayalara ellerini sürmesiyle hepsi bakır olup çok kişi bundan istifade etmiştir. (S. 58)

* Musa A.S.’ın mübârek asâsı ejderha olup, Firavunun sihirbazları tarafından gösterilen yılanların hepsini yutmuş, sihir yapanlar da iman etmişti.

Kelde isimli kâfir, kılıcı ile hücum edince Peygamberimiz A.S. elindeki Kadip isimli asâsını onun üzerine attı. Asâ ejderha olup o kâfire saldırdı. Efendimiz tekrar eline aldığında eski hâline döndü. Bu mübârek asâda bir çok kerametler olmakla beraber Uhud harbinde Zülfikâr isimli kılıca döndüğü de rivâyet edilmiştir. (S. 60)

* Davud A.S. Câlût isimli kâfirle muharebe ederken civarındaki taşlar lisana gelip, “Ey Davud, bizi al ona at” diye seslenmişler, Davud A.S. da üç taş alarak birini Câlût’a atıp onu öldürmüştü.

Hıra dağında, bir taş lisana gelip, Resûl-i Ekrem Efendimize “Yâ Rasûlallah! Beni yanınıza lanı; ileride size mûcize olacağım” demiş; efendimiz de yanına almıştı. Dört yıl sonra Tebük harbinde bir kâfirin hücumunda o taş lisana gelip “Beni buna at” demiş, Peygamberimiz de atmış, kâfiri öldürmüştür. (S. 72)

* Süleyman A.S. geçmek istediğinde denizin suyu çekilir, yol olurdu.

Efendimiz de Habeşistan’a gönderdiği Câfer R.A. ve yanındakilere duâ buyurdu. Denize vardıklarında orasını yol olarak gördüler ve geçip gittiler. (S. 76)

* Zekeriya A.S. yetmiş Ashabıyla birlikte Tevrat’ı yazarken kâfirler, “Sen Peygamber olaydın yanındakiler gibi elinle yazmazdın” dediler. Kalem kendi kendine on iki sure yazmıştı.

Peygamberimiz S.A.V. bazı memleketlere mektup yazarken kaleme emretmiş, kalem o belde halkının lisanıyla kendi kendine mektubu yazdı, bazı müşrikler de iman ettiler. (S. 79)

* Yahya A.S., Yahudilerin hücumundan gizlenmek için bir kaya çağırdı. Oda saklanmıştı, Yahudiler oraya yaklaşınca ise, taştan oklar atılıp Yahudilerin yanaşmasına müsâade edilmemişti.

Peygamberimiz S.A.V. hicret ederken Sevr mağarasında gizlenince ve; Uhud dağındaki mağlûbiyet esnasında dağlardan, taşlardan “Yâ Rasûlallah,geliniz sizi gizleyelim” diye sesler duyulmuş ve bu sesi herkes işitmiştir. (S. 82)

* İsa A.S. mûcize olarak ölüyü diriltirdi.

Hendek muharebesinden sonra, Câbir R.A. Ashaba ziyafet vermek için bir oğlak kesmişti. Hz. Câbir’in iki oğlundan biri diğerine nasıl kesildiğini göstermek için kardeşini kesmiş, sonra da kokusundan intihar etmişti.

Son derece gizlemelerine rağmen hâdiseyi haber alan Kâinâtın Efendisi S.A.V. o iki çocuğun dirilmesine duâ buyurmuş, ikisi de uykudan uyanır gibi hayata kavuşmuştur. (S. 58)

Taif duası


Fotoğraf açıklaması yok.

Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.), Taif dönüşü cinlerden bir taifenin / grubun Müslüman olmasından sonra Batn-ı Nahle'de bir müddet ikâmet ettikten sonra Mekke'ye yöneldi. Kureyş'in kendisini kolay kolay Mekke'ye sokmayacağını biliyordu. Bunun için o zamanın âdetine göre birinin himâyesi altına girmesi gerekiyordu. Bu sebeple Hira'ya varınca birini göndererek müşriklerden Mut'im bin Adiyy'in himâyesini istedi. Mut'im isteğini kabul etti ve oğullarını silahlandırarak, kendisi de beraberinde olduğu halde, Rasûlullah Efendimizi (s.a.v.) Hira'dan alarak Mekke'ye getirdiler. [İbn Sa'd, Tabakât, 1, 212; Belâzurî, Ensâb, 1, 237] ...Diğer müşrikler, Mut'im'in bu hareketine çok kızdılar, ama ses çıkarmadılar. Âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v.), müşriklerin kin saçan bakışları arasında Kâbe'yi tavaf etti, Harem-i Şerif'te iki rek’ât namaz kıldı ve oradan hâne-i saâdetlerine gitti. Başta Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ve bütün Müslümanlar, müşrik olan Mut'im bin Adiyy'in bu iyiliğini ömürleri boyu unutmadılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onun bu iyiliğini müşriklere karşı kazandığı Bedir zaferi sonrasında bile yâd etmiştir. Mut'im'in oğlu Cübeyr, Bedir esirleri hakkında konuşmak için Medine'ye gelmişti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) onu kabul etmiş, ricâsını dinledikten sonra şöyle demişti: “Eğer, baban Mut'im hayatta olsaydı ve şu adamlar hakkında ricâda bulunsaydı, şüphesiz ben onları Mut'im'e bağışlardım.” [Buharî, Sahih, c. 4, s. 83] ..Evet, İki Cihan Güneşi Efendimizin ve O’nun mübelliği olduğu, bizim de müntesibi olmakla şereflendiğimiz İslâm dininin vefakârlığı, bir müşrike karşı bile buydu. Peki, günümüz Müslümanlarının biribirlerine karşı olan vefa duyguları ne âlemde! Acı ve acıklı tablo, fevkalâde düşündürücü ve bir o kadar da ıztırap verici değil mi?


Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, okyanus, yazı, açık hava ve su

Hadis-i Şerif : Hacamat 70 hastalığa şifadır. (Bunlardan bazıları; Kanser, cüzzam, delilik, alaca hastalığı,kısırlık vb.)

Hasan Bozkurt ------------ Peygamber Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) hayber'de zehirli koyun buduyla zehirlenildiği zaman, Cebrail Aleyhisselâm kendisine hemen kafasının arkasından hacamat yaptırmasını söylemiştir. "Hacamat her hastalığa faydalıdır,uyanık olun hacamat olun.". Kafadan hacamat olmak; delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, başağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. "Kafadan hacamat olmak her hastalığın ilacıdır"Hadis-i Şerif Hacamat 70 hastalığa şifadır. Bunlardan bazıları; Kanser, cüzzam, delilik, alaca hastalığı,kısırlık ve daha bir çok hastalık. Kanser olup ameliyat olması gereken bir kişide, hacamattan sonra kanser kütlesinin yok olduğu görülmüştür. Hacamatta kanser'den kısırlığa kadar birçok hastalığa şifa vardır.

H.Ş : “Beni, Yahudi veya Nasranî bir kimse işitir de peygamberliğime ve getirdiğime tabi olmazsa cehennemdedir.”

Isa Demirci ► Fırka-i Naciyyenin Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaât Olduğuna Dâir Yedi Delil Vardır:

1. Birincisi Cemaât Olmalarıdır. Bu, Ehl-i Sünnete Hastır. Zirâ Haricî ve Rafızîler Cemaâti Kabûl Etmezler. Mutezîle ise İcmaın Hüccetini Kabûl Etmezler.


2. İkincisi Kitabullâhı, Rasülullah Aleyhisselâm’ın Sünnetini, Ümmetin İcmaını, Fukahanın Kıyasını, İstimal Ederek Delil Gösterirler.

3. Üçüncüsü Aralarında Birbirlerini Tekfir Etmezler. Diğer Fırkalar ise Birbirini Tekfirden Geri Kalmazlar. Mutezîle, Neccariye, Rafızî ve Kerramîler Gibi.

4. Dördüncüsü Ümmetin Fetvâları Hep Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaât Üzerine Devam Ediyor.

5. Beşincisi Abdullah İbn-i Ömer’in, Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem’den Rivâyet Ettiğine Göre; Âyetteki “Âhirette Yüzü Beyaz Olacak Kişilerin Ehl-i Sünnet Olduğunu ve Yüzleri Kara Olacak Olanların ise Ehl-i İhvâ Olduklarını” Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Buyurmuşlardır. Ehl-i İhvâ, Kitap ve Sünnete Uymayanlardır.

6. Altıncısı Allahû Teâlâ “Dinlerini Ayırıp Fırka-Fırka Olanlar, Hak Yol Üzerinde Değillerdir.” Buyuruyor. Bütün Muhalif Fırkalar da, Kendi Aralarında Bölünmüşler, Dinden Uzaklaşmışlardır. Ehl-i Sünnet ise Habl-i Metine Yapışanlardır. Bu da Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaâte Açık Bir Fadl-ı İlâhîdir.

7. Yedincisi ise Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaâtin Mezhebinde İfrat ve Tefrit Yoktur. İkisinin Arasında Bir Mezheptir. Ne Cebr Ne de Tefviz Yoktur. Mutezîlenin Yaptığı Gibi Allah’ın (Celle Celâlühû) Sıfatlarını Muattal Kılmazlar. Müşebbihe Gibi de Allah’a (Celle Celâlühû) Cevarih İsnâd Etmezler. Rafızîler Gibi Eshâb-ı Kirâma Düşmanlık Yapmazlar. Haricîler Gibi Hazreti Osman ile Hazreti Ali’yi Sevmede Taksiratları Yoktur. Bilâkis Her Şeyde Vasatı Tercih Eder ve Emirlerin En Hayırlısı Vasat Olanıdır Derler.

[İbn-ül-Hakîm es-Semerkandî ▬ Tarîk-i Müstakîm / Sevâd-ı A’zam Tercümesi (Doğru Yol)]

Sevâd-ı A'zam Edeb Beşir Mübeşşir
Isa Demirci ------------ Abdullah bin Mesud’dan mervi bir hadiste adamın biri Peygamber Efendimiz’e gelmiş ve; “Ya Resulallah! Bir adam ki Tevrat’a ve İncil’e inanıyor; Allah’a ve bu kitaplardaki peygamberlere de inanıyor. Fakat sana tabi olmuyor. Bunlar hakkında ne dersin?” Bunun üzerine Peygamberimiz şu cevabı vermiştir: “Beni, Yahudi veya Nasranî bir kimse işitir de peygamberliğime ve getirdiğime tabi olmazsa cehennemdedir.”......Suyuti, Celalettin, Esbab-ı Vurud’i-l Hadis, (tah: Yahya İsmail), 1998, s.313

-Namazdan Sonra,”LEKAD CÂEKÜM...” (S. Tevbe:128-129) okuyan, belâlardan korunur.

----------Namazdan Sonra,”LEKAD CÂEKÜM...” (S. Tevbe:128-129) okuyan, belâlardan korunur. Ona o gün ölüm gelmez. Bir zât devam etmiş; “Okumayı bırak, bize gel” denilmiş. Her türlü sıkıntı,ani ölüm,deprem her türlü derdiniz ve muardınız için okuyun. Tabiinin büyüklerinden Hasan-ı Basri (ra) Hazretlerinden rivayet ederek diyor ki; ” Ashabının ve tabiinin ileri gelenlerinden bir cemaat ”Lekad caeküm ayetinden başlayıp surenin sonuna kadar okumayı vird haline getirmişlerdi.Bu tertibe devam ederek kendilerini belalara karşı koruma altında bulunduruyorlar.Allah Teala(cc) onlara çok rızık veriyor,nice isteklerine nail oluyorlar,düşmanlarının fenalıklarını üzerlerinden kaldırıyorlar,Allah Teala’ya (cc) daha yakın olma fırsatını buluyorlar,O’nun nice sırlarını bu ayetlerin bereketiyle kavrıyorlardı” buyurmuştur.
Görüntünün olası içeriği: yazı