https://vimeo.com/tomorhoca
Her zaman yeşil kalan bu yosunumsu bitki, ormanlarda, yerde bir-iki metre kadar uzanarak, zarif ve ince kökleri ile kendisini belli eder. Bu kollardan, yedi ile on santim uzunluğunda ele yumuşak gelen çatallı dallar çıkarır. Dört yaşma gelen bitki, sarımsı renkte mısırı andıran çiçekler verir. Çiçeğin tozuna Kurtayağı tozu denir ve bazı eczanelerde deri tozu olarak satılır.
Radyum içeren bu bitki, çok çeşitlilik gösteren ip benzeri kollarıyla ve çiçek salkımından dökülen sarı tozuyla kolayca ayırt edilir. Dünyanın dört bir ' yanında, yüksek irtifalı ormanların kuzey yamaçlarında bulunur. Eğer ormanlar kesilirse, bitki sararır ve kurur çünki doğrudan güneşte yaşayamaz.
Gut ve romatizma hastalarına (hatta mafsallarda form değişmeleri oluşmaya başlamışsa bile), kronik hemoroit ve kabızlık çekenlere Kurtayağı çayı hararetle tavsiye edilir. Ancak ishalden mustarip kişiler bu çayı, büyük bir dikkatle içmelidirler çünki bağırsak krampları meydana gelebilir. Kurtayağı hiçbir zaman kaynatılmaz, ancak kaynamış su ile demlendirilir. Böbrek kumu, böbrek koliti, husye ağrıları veya sertleşmesi ile cinsel organ hastalıklarında da kullanılır. Karaciğer iltihaplanması ve karaciğer dokularındaki şişlikler için, hatta habis olanlar için bile Kurtayağı bire birdir. Onun yardımıyla hasta kısa sürede toparlanır.
Bir yakınımın kocası, yıllardan beri nefes darlığı çekiyordu ve astım olduğu düşünülerek tedavisi yapılıyordu. Bir gece gene yakalandığı nöbet esnasında gelen doktor, "Çalışmayı bırakmazsanız bir hafta sonra ölebilirsiniz." demiş ve onu hastaneye kaldırmış. Karısından öğrendiğime göre, son safhadaki bir karaciğer sirozu teşhisi konmuş ve birkaç gün sonra ümitsiz olarak evine gönderilmiş. Gece bastıran nefes darlığı, karaciğer sirozunun tipik bir göstergesidir. Tavsiyem üzerine kadıncağız Kurtayağı bularak kocasının hayatını kurtardı. Daha ilk fincan çayı içtiği zaman, yıllardan beri sıkıntısını çektiği gece nöbeti gelmemiş. Kulağa mucize gibi geliyor değil mi?
Civarınızda karaciğer sirozuna yakalanmış, hatta ağır durumda bir kimse varsa, ona hemen Kurtayağı çayı içiriniz; radyum içeren bu bitki, şifalı bitki tıbbında çok önemli bir yer tutar.
Bir dağ gezisinde beraber olduğumuz botanikçi Dr. Bruno Wein-meister, Kurtpençesi'nin bilhassa siroz ve karaciğer kanseri üzerindeki etkisini anlatırken şu olayı da aktardı: Genç bir öğrenci iken, arkadaşlarıyla bir dağ kulübesine doğru yol alırlarken, çok güzel bir Kurtayağı görünce dayanamayıp koparmış ve şapkasının etrafına birkaç kere dolamış. Sonradan arkadaşlarının birinin ayağına fena bir kramp girmiş, çocuğun ayağı dizine belli bir açıyla kaskatı kesilmiş. Herkes yardımcı olmaya çalışmış. Hatta kulübenin sahibi "Franzbranntwein" (sulandırılmış şarap ve bitki özlerinden yapılan bir ilâç) ile masaj yapmış ama nafile. Birinin önerisi üzerine genç öğrenci Kurtayağı'nı şapkasından çıkararak arkadaşının bileğine aşağıdan yukarıya doğru sarmış. Birkaç dakika içerisinde ayak normal hâline dönmüş. Bunun bir tesadüf olabileceğini düşünmüş. Belki de kramp, Kurtayağı olmasa da geçecekti, diye düşünmüş. Geri dönerlerken, bacak kramplarından mustarip olan evsahibesi için bir avuç Kurtayağı toplamış. Kadın kramplardan kısa zamanda kurtulmuş. Birkaç yıl sonra bunu bir uzmana anlatmış ve ondan Kurtayağı'nın radyum içerdiğini öğrenmiş. O zamandan beri birçok kişi ayaklarındaki ve bacaklarındaki kramplardan bir Kurtayağı bitki yastığı ile kurtulmuş.
Bir başka arkadaşım, idrar tutukluğundan dolayı hastaneye kaldırılmıştı. Kolunun üst tarafı iyice şişmişti. Hastaneden çıkınca her şey yeniden başladı. Neyse ki, 86 yaşındaki kayınvalidem ayak kramplarından acı çektiğinden evde Kurtayağı çayı vardı. O anda aklıma, sidik torbası krampı yüzünden acı çekiyor olabileceği ihtimali geldi. Bunu denedik. Bir ufak torbacığın içine kuru Kurtayağı koyup, mesane civarına koyduk. Beş dakika sonra arkadaşım normal olarak idrara çıktı. Hatta bu küçük torbacığı mesanesinin üzerinde birkaç gün daha taşıdı.
Ben yıllarca yüksek tansiyondan şikâyetçi idim. Bu, genellikle iyi çalışmayan böbreklerden ileri gelir. Ben de, Kurtayağı dolu minik bir torbayı böbrek civarına yerleştirdim ve gece öyle yattım. Sabah kalktığımda, yirmi olan tansiyonum on altıya düşmüştü. O zamandan beri arada bir, minik bir torba taze Kurtpençesi'ni böbrek bölgeme koymayı âdet edindim.
Baldır kramplarında Kurtayağı bir beze konularak baldırın etrafına sarılır. Ayak banyoları, hatta mesane kramplarında yarım banyo da yapılabilir.
Savaş veya kazalarda alınan yaralar da bazen kramplara neden olur. Bir gazinin sırtında, kocaman bir yara yeri vardı. Bu yara mütemadiyen acılı kramplara sebep oluyor ve ardından bütün bedeni ter içinde kalıyordu. Ağrılar kafasına kadar çıkıyordu. Kurtayağı pansumanları ve banyoları ile bu adamcağız 30 yıldır çektiği bu dertten kurtuldu.
Bazı eczanelerde satılan Kurtayağı tozu, yatalak hastalarda sık görülen yatak yaralarını kısa sürede iyileştirir. Tozu açık yaranın üstüne serpiştiriniz. Genelde daha ilk kullanımdan sonra rahatlama görülür.
KULLANIM
Çay: 1/4 litre kaynar suyun içinde bir silme tatlı kaşığı Kurtayağı kısaca demlendirilir. Günde sadece bir fincan, sabah aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce yudum yudum içilir. Siroz veya habis karaciğer hastalığında günde iki fincan içilebilir.
Kurtayağı Yastığı: Kurutulmuş Kurtayağı, (kramp giren bölgenin büyüklüğüne göre 100 gr veya 200 ile 300 gr da olabilir) bir ufak yastık içine doldurulur. Bütün gece ağrıyan yerin üzerinde durur. Yastık etkisini bir yıl kadar korur.
Kırlangıç Otu, çiçeklerinin rengi nedeniyle Basur Otu (Ranunculus ficaria) ile karıştırılır ama tek ortak noktaları budur.
Kırlangıç Otunun boyu 30-80 santim arasında olabilir, sanki dal dal yapılmış gibi duran bu bitki, Mayıs ayından başlayıp sonbaharın son zamanlarına kadar yetişir. Yaprakları meşe ağacının yapraklarına benzer, sap ve kökünden turuncu renkli koyuca bir usare çıkar. En çok ormanların güneye bakan kenarlarını, duvar diplerini, çit molozluklarını sever. Yaz istediği kadar kurak olsun, Kırlangıç Otu sapını kırdığınızda, turuncu renkli usaresi yine de akar. Kışın ise kar altında dahi, şayet yerini bellemiş iseniz, gene onu sapasağlam hizmete hazır bulursunuz.
Bu bitki hem kanı temizler, hem kan yapar. Kırlangıç Otu'nu Isırgan Otu ve Mürver ağacı goncaları ile karıştıracak olursanız, kan kanseri hastalığında başarı ile kullanabilirsiniz. Ancak etkili olabilmesi için bu çay karışımını günde iki litre içmek şarttır.
Ciddî karaciğer hastalıkları için, homeopati yoluyla uygulandığında Kırlangıç Otu en faydalı bitkidir. Kan yapıcı ve kanı temizleyici özelliği dolayısıyla metabolizmaya çok iyi gelir. Safra, böbrek ve karaciğer hastalıklarında başarı ile kullanılır. Sarılığa hemen tesir edecek bir ilâç istiyorsanız, kökü dahil tüm bitkiden 30 gr sap, çiçek ve yaprağı yarım litre beyaz şarap içinde iki saat kadar dinlendirin. Ayrıca idrar çıkarırken yanma ve batma, yanıklı ve ağrılı hemoroit ve kulak uğultusunda da bu şarabı kullanabilirsiniz. Bu hâllerde, günde iki veya üç fincan Kırlangıç çayını (kaynatmadan, kaynar suyla haşlayarak) yudum yudum içebilirsiniz. Haricen habis deri hastalıklarında, nasır, siğil ve egzamalarda kullanılır. Bu sıvı katarakt ve kornea lekelerini de tedricen iyileştirir. Hatta göz kılcal damar kanamalarına da iyi gelir. Bir Kırlangıç Otu yaprağını yıkayıp, bunu iki parmağınızın arasında ezerek suyunu elde edersiniz. Elinize gelen ıslak sıvıyı gözünüzü kapayarak göz kapağı kenarlarına elinizle sürün. Gözün içine ovuşturulmasa da, göz kapağı onu göz ile kaynaştırır. Bu yöntem, görme bozukluklarını, aşırı göz yorgunluklarını ve kataraktı düzeltir. Birçok kez, gece yarılarına kadar gelen mektupları okumak zorunda olup, gözlerimin acıdığını hissettiğimde aynısını yaptım ve hemen rahatladım. Sadece bahçeye çıkıp bir Kırlangıç Otu yaprağı alıp, elde ettiğim sıvıyı göz kapaklarıma sürdüm ve yorgun gözümü dinlendirdim. Sanki gözlerimden perde kalkmış gibi olur.
Avrupa'da bazı eczanelerde Kırlangıç Otu'ndan yapılan bir hülasa satılıyor. Günde 10-15 damla, biraz su içerisine damlatılarak içilirse, bu da hastalıklara şifa verir.
Birkaç yıl önce, bir çiftçinin karısının gözünün kenarında küçük parmağının ucu büyüklüğünde kırmızı bir şişkinlik peydah olmuştu ama hiç ağrı sızı yapmıyordu. 7-8 yıl sonra gözlük camı değiştirmeye gittiğinde, doktoru şüphelenmiş ve parça almış, kanser teşhis edilmişti. Bu tahmin edeceğiniz gibi, genç kadını şoke etti. Aile, tanıdıkları mın yakını olduğundan ona Kırlangıç Otu'nu tavsiye etme şansım oldu. Şubat ayıydı ve ılık bir kış geçiriyorduk, Kırlangıç Otu taptaze ve yemyeşildi. Onu kökü ile çıkarıp bir saksıya alarak eve getirmesini söyledim çünki günde 5-6 kere yaprağının turuncu renkli suyu ile bu şişkinliği nemlendirmeliydi. Şişkinlik alt göz kapağında idi, ona bu suyun gözüne zarar vermeyeceğini anlattım. Aslında ışınlar bu çeşit deri kanserlerine tesir edemedikleri gibi sağlam deriye ve hatta bazen kemiklere bile zarar veriyorlar ama doktorunun istediği gibi ayda bir kere de ışın tedavisine gitmesini tavsiye ettim. Yılbaşından hemen önce, şişkinliğin tamamen ortadan kaybolduğunu öğrendim. Kadın bana geldiğinde, daha kapıda bana sarılıverdi. Göz uzmanı ona ne yaptığını sormuş. Kadın anlatınca da "Ben ayda bir ışın tedavisi yaptım, eğer şişkinliği bu yok etti ise, bu bir mucize" demiş. Ona ümit vermemiş olsaydım muayenehanede gördüğü kemiğine kadar oyulmuş yaralara ve her ay ışın tedavisine gidip gelen hastaların acıklı hâline dayanamayacağını söyledi. Şimdi hepinizden rica ediyorum: Bu yaprağın suyu ile bu neticeyi elde etmek şansını başka tanıdıklarınıza da verin, böylece bir insan daha bu acılı hastalığın pençesinden kurtulmuş olsun. Gittikçe kirlenen bir çevrede yaşıyoruz ve birden ortaya çıkan deri kanserleri ve gittikçe büyüyen siğillerle ilgili vakalar gittikçe artıyor.
Kadınların yüzlerindeki kıllar, kol ve bacaklarındaki kıllarda artma olursa, bu bir böbrek rahatsızlığına işarettir. Hastalıktan etkilenen yerlere sıkıştırıcıdan geçirilerek elde edilen Kırlangıç Otu suyu sürülür (taze su, altı ay kadar buzdolabında muhafaza edilebilir); birkaç saat işlemesi beklenir ve sonra, yumuşak bir sabunla yıkanır ve azıcık kurumuş olan deriye Portakal Nergisi, Papatya kremi veya Kılıç Otu yağı sürülür, (bkz. "Kullanım") Ayrıca günde 3-4 çay fincanından oluşan bir Isırgan Otu çayı kürü yapılmalıdır, yanı sıra böbreklere daha iyi kan gelmesini sağlamak için Kırkkilit yarım banyosu yapılmalıdır. (bkz. "Kırkkilit" maddesi)
Mainz (Almanya) bölgesinden bir tanıdık, günlük yürüyüşlerinde Kırlangıç Otu suyunu anlatıldığı gibi kendisine tatbik ederken, yıllardır kendine yoldaşlık eden köpeğinin gözüne de bir gün şaka olsun diye sürmüş. Anlaşılan Kırlangıç Otu suyu köpeğin gözlerine iyi gelmiş olmalı, çünki sahibi ne zaman bu otun suyunu çıkarsa köpeği hemen önüne oturup sıranın kendisine gelmesini bekliyormuş.
Kasım ayında bir konferans için Yukarı Avusturya'da idim ve gözlük kullanan bir rahip ile tanıştım. Şubat'ta oraya tekrar gittiğimde rahip gözlüksüzdü. Anlattığına göre, benim tavsiyemi tutmuş ve Kırlangıç Otu usaresini gözüne tatbik etmiş. Üstelik şimdi eski gözlüklü hâlinden daha iyi gördüğünü ilâve etti. O sıralarda Kırlangıç Otu yapraklarını karın altından çıkarmış olmalı. Bunu anlatmamın nedeni, Kırlangıç Otu'nun da, diğer bazı faydalı bitkiler gibi, kışın tüm bitkilerin ölü sayıldıkları bir zamanda dahi taptaze, hizmete hazır olduğunu sizlere bir kez daha hatırlatmaktı.
KULLANIM
Çay: Bir silme tatlı kaşığı ot, 1 /4 litre kaynar su ile haşlanır.
Taze Su: Yaprak, sap ve çiçekleri yıkanıp, nemli iken mikser ile suyu sıkılıp alınır.
Hülasa: Eczane veya aktarlardan alabilirsiniz.
Şarap: 30 gr Kırlangıç Otu'nun (kökü dahil) üstüne 1 litre beyaz şarap dökülür, iki saat bekletilir ve sonra süzülür. Yudum yudum kullanılır.
Diğer adları: Fıtık Otu, Kuzu pıtrağı, Kasık otu, Eğer Otu.Güneş alan kuru topraklarda, yol kenarlarında, orman ve tarlaların etrafında, çalılıklarda ve tepelerde, harabelerde bulunur. Ufak sarı çiçekleri ince bir sap üstünde yan yana dizilerek, sanki bir salkım hâlinde görünür, Sığırkuyruğu'nu andırır. Tüm bitki yumuşak tüylerle kaplıdır; yere yakın yaprakları 10 santime kadar büyür. 80 santime kadar uzayan Kızıl Yaprak, Aslanpençesi ailesine mensuptur. Hazi-ran'dan Ağustos ayına kadar olan çiçeklenme zamanında toplanır. Bu bitkinin tarihçesi, Eski Mısırlılara dek uzanır.
Kızıl Yaprak boğaz ve ağız enfeksiyonlarında şifa verici etkilere sahiptir. Faranjit, aft, ağız içi mukozası ve boğaz iltihapları, anjinde ilk düşünülecek bitkidir. Şarkı söyleyen veya iş icabı çok konuşan insanlar bununla gargara yapmalıdırlar.
Yaprakları kansızlık, romatizma, lumbago, hazım bozuklukları, karaciğer sertleşmesi ve dalak hastalıklarına çok iyi gelir, yaraları kapatır. Günde iki fincan içilmelidir.
Herkese yılda bir veya iki kere bu bitki ile banyo yapmasını tavsiye ederiz. Sıraca yaraları olan çocuklar günde bir kez banyo yapılmalıdır.
Kızıl Yaprak, büzücü ve şifa verici nitelikleri nedeniyle, en değerli tıbbî bitkilerimizden biridir. Dr. Shierbaum'a göre: "Günde üç kez birer fincan Kızıl Yaprak çayı içilirse kalp büyümesine, mide, bağırsak ve akciğer rahatsızlıklarına şifa verir. Uzunca zaman devam edildiğinde böbrek ve mesane hastalıklarına iyi gelir."
Kızıl Yaprak kremi, varisli damarlara ve baldır berelerine (bkz. "Kullanım") Portakal Nergisi kremi gibi iyi gelir.
Karaciğer hastalıkları için, 100 gr Kızıl Yaprak, 100 gr Yoğurt Otu, 100 gr İnce Otu (Asperula odorata) ile hazırlanan bir çay karışımından sabah aç karnına bir fincan, gün boyu ise iki fincan içmelidir.
KULLANIM
Çay: 1 /4 litre kaynar suya, bir tatlı kaşığı Kızıl Yaprak konur ve kısa süre demlenir.
Banyo: Her bir banyo için 200 gr Bitki (bkz. "Banyolar" hk. genel bilgiler).
Karaciğer rahatsızlıkları için çay: Eşit miktarlarda Kızıl Yaprak, Yoğurt Otu, İnce Otu karıştırılır. Bir fincan su için bir dolu tatlı kaşığı kullanılır, kısa süre demlenir.
Krem: İki avuç dolusu ince ince kesilmiş bitki, sapı ve çiçekleri ile beraber 250 gr yağda pişer.
Güneş gören kayalık arazilerde, kuru çimenliklerde ve karınca yuvalarının yakınlarında yetişir. Çok sıcağa ihtiyacı olduğundan, özellikle kayalardan yansıyan sıcağın ona ulaşabileceği yerlerde bolca bulunur.
Öğle sıcağında mor renkli çiçeklerinin yaydığı güzel kokuya arı ve böcekler üşüşürler. Çocukluğumdan beri bu dünya güzeli çiçekler ve kokuları beni kendine çekmiştir.
Kekik, on birinci yüzyılda Akdeniz ülkelerinden Avrupa'ya geldi; genelde bahçelerimizde yetişen Bahçe Kekiği (Thymus vulgaris) diye bilinir ve yabanî Kekiğe göre daha uzundur, 50 santim kadar boy atar. Her iki bitkinin tıbbî özellikleri aynıdır.
Kekik, eski çağlarda da iyi bilinirdi ve eski kayıtlarda şöyle geçer: "Kekik, her şeyden önce keskindir. İdrar ve aybaşı akıntılarını artırır, normal doğumlarda çocuğun ana rahminden ayrılmasını çabuklaştırır ve düşükleri önler. Kekikten hazırlanan içki, bedenin iç organlarını temizler."
Rahibe Hildegard von Bingen, Kekiği cüzzam, felç ve sinirsel şikâyetler için tavsiye eder. Sabahları kahve yerine bir bardak Kekik çayı içilirse, kısa sürede faydası görülür: Zihnin açıklığı, midenin düzelmesi, öksürmemek ve bütün olarak kendini keyifli hissetmek.
Güneşte toplanmış ve kurutulmuş Kekik, Papatya ve Civanper-çemi'nden yapılan minik şifalı bitki yastığı, yüz nevraljisine iyi gelir; hastalıktan etkilenen yere konulan yastığın yanı sıra gün boyunca 2 fincan Kekik çayı içilir. Kramp hâlleri de var ise kuru olarak Kurtayağı Otu da gene mini yastık olarak yüze konulur.
79 yaşındaki bir çiftçi, 27 yıldan beri şiddetli yüz nevraljisi çekiyordu, ameliyat da olmuştu ama bir fayda görmemişti. Son zamanlarda ağzı ta kulağına kadar gerilmişti ve bu durum çok ağrı vermeye başlamıştı. Acı İsveç Otları kompresi önceleri iyi gelmiş, sonra tesirini kaybetmişti. Ancak yukarıda sözünü ettiğim güneşte toplanmış otlarla yaptığı yastık yüzünü iyileştirmiş, tüm ağrılarını kesmişti. Nevralji geçtikten sonra bile Kekik çayı içmeye devam etmişti.
Oğlum dört yaşındayken geçirdiği tifo hastalığının kötü etkisinden dolayı bir türlü iyileşemiyordu. İki yıl çeşit çeşit şey denedik ama fayda sağlayamadık. Derken, bir gün, 20 dakika süren tek bir Kekik banyosundan sonra sanki başka bir çocuk ortaya çıktı. O günden sonra eski sağlığına kavuştu.
Kekik; Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında çiçek açmaya başladığında toplanır. Öğle güneşinde toplanan Kekik en tesirlisidir. Kekik Yağı (bkz. "Kullanım") felç, inme, romatizma, kas erimesi, multiple skleroz, romatizma ve burkulma durumlarında kullanılır.
Mide ve âdet kramplarında, hatta kasık kramplarında, Kekik hem içten hem dıştan tavsiye edilir. Haricen öğle güneşinde toplanmış ve kurutulmuş Kekik bir bitki yastığı biçiminde tatbik edilir. Uykuya yatmadan önce yastık bir tavada ısıtılıp ağrıyan mide veya karın kısmına konulur. Ezikler ve şişler için de bu kuru ot yastıkları çok faydalıdır.
Eski bir şifalı bitki kitabında nefes yolları hastalıkları için verilen bir reçetede, Kekik, Sinir Otu ile birlikte kullanılır. Kekik, Sinir Otu ile aynı ölçüde karıştırılırsa (karma çay) balgamlı bronşit ve bronşiyal astımlarda, hele hele boğmacada harika bir ilâç vazifesi görür. Günde 4-5 kere taze taze hazırlanmalıdır. Eğer zatüree tehlikesi varsa, her saat başı içilmelidir. Neyse ki, annelerin çoğu Kekik'i unutmuş değildir. Ancak dikkat etmedikleri husus, çocukların içeceklerini buzdolabından soğuk çıkarıp vermeleridir ki, bu kötü alışkanlık çocuklarda kronik bronşiti meydana getirir ve bazı hâllerde yıllar sonra nefes daralmalarına sebep olan ağır anfizemler meydana getirir.
Kekik hülasası, iyi gelişmemiş, sağlığı bozuk, zayıf çocukların uzuvlarını güçlendirmeye yarar; multiple skleroz olanlar da bu hülasayla ovulmadan çok faydalanabilirler.
Birçok aile, vaktinde Kekik banyosu ve çayı ile çocuklarını tedavi etmiş olsalardı, o sıkıntı ve üzüntüleri çekmemiş olurlardı. Sinirli ve huysuz çocuklara Kekik banyosu rahat bir uyku uyutur. Hatta büyükler bile aşırı sinirli ve yorgun iseler Kekik banyosundan çok faydalanabilirler.
Kekik'in alkolikler için de çok faydalı olduğu unutulmamalıdır. Bir litre kaynar suyun içine bir avuç dolusu Kekik atın. Üstünü örterek iki dakika demlenmeye bırakın, sonra bu çayı bir termosa koyun. Hastaya her 15 dakikada bir yemek kaşığı içirin. Ardından mide bulantısı, kusma, şiddetli idrar ve gaita çıkışı, terleme ile beraber susama, bunların ardından ise iştah açıklığı gelir. Hastalık (içki alışkanlığı) tekrarladığında, ki bu önceleri kaçınılmazdır, kür aynen tekrarlanır. Ve zamanla içki içme alışkanlığı yok olur.
Sara krizlerinde de Kekik tavsiye edilir. Günde 2 fincan çay bütün yıl boyunca kür olarak yapılmalıdır. İki veya üç hafta içip on gün ara verilmelidir.
Lezzetli ve hazmı kolay olan Kekik şurubu ise soğuk algınlıkları için birebirdir, yemeklerden önce içilir.
KULLANIM
Çay: Bir dolu tatlı kaşığı Kekiği 1/4 litre su ile kaynatın ve bir dakika demleyin.
Banyo: Tam banyoya 200 gr Kekik, (bkz. "Banyolar" hk. genel bilgiler)
Hülasa: Öğle güneşinde toplanmış çiçekler bir litrelik bir şişeye ağzına kadar, sıkıştırmadan doldurulur. Üzerine % 38-% 40 alkollü tahıl kanyağı veya
Diğer adları: Atkuyruğu, Tilkikuyruğu, Kırkboğum, Çam Otu, Zemberek Otu.İlkbaharda en önce, kahverengi sapları parça parça eklenmiş gibi görünen, tepesindeki koni biçimli meyvesi ile son bulan esas bedeni ortaya çıkar. Yeşil bileşik yapraklar, çam ağaçlarına çok benzeyen ve boyu 40 santime kadar ulaşan çalılar hâlini alırlar. Kırkkilit tren yolları civarında, tarla ve fundalıklarda yetişir. Sulak, hatta balçıklı, killi topraklarda yetişen türü en şifalısıdır. Yetiştiği yerin toprağına göre % 3-16 silisik asit içerir. Tabi ki, kimyasal olarak işlenmiş topraklarda yetişen Kırkkilit'ten kaçınılmalıdır. Ormanlarda ve orman kenarlarındayetişen Orman Kırkkiliti (Equisetum sylvaticum) de faydalıdır.
Bu bitki, eski çağlarda halk arasında çok iyi tanınıyordu, özellikle böbrek ve mesane hastalıkları ve kanı dindirmedeki kuvveti övülürdü. Ama ne yazık ki, zamanla unutuldu. Kırkkilit'e eski itibarına kavuşmasında yardımcı olan kişi ise bizim ünlü şifalı bitkiler uzmanımız rahip Kneipp'tir. Onun sözleriyle söylersek, Kırkkilit kanamalarda, kan tükürme, mesane ve böbrek hastalıklarında, taş ve kum dökmede "yegâne ve paha biçilmez değerdedir". Hatta "çürüyen yaralar, habis şişkinlikler ve kemiğe işlemiş bacak yaraları için de çok faydalıdır. Deyim yerindeyse, yıkar, ayırır ve zararlı olanı ortadan kaldırır. Genellikle nemli sıcak ot nemli bezlere konulur, iyileşmesi istenen yere sarılır." isviçreli rahip Kuenzle ise, belli bir yaşa gelmiş insanların devamlı olarak, günde bir fincan Kırkkilit çayı içmelerini tavsiye eder; böylece tüm romatizmal ağrılar, varis, gut ve sinir ağrıları geçer, her insan sağlıklı bir ihtiyarlık yaşar. Kuenzle kitabında 86 yaşında bir adamın, Kırkkilit banyoları sayesinde kahredici taş ağrılarından kurtulduğunu yazıyor. Ayrıca şunu da ekler: " Bu bitki, çay olarak içmek suretiyle ağır kanamaları ve kan kusmayı hemen durdurur."
Ağrılı mesane üşütmeleri, kramplı ağrılar için kaynatılmış Kırk-kilit'ten daha iyi bir ilâç yoktur. Bir bornoza sarınarak mesaneyi on dakika kadar bitkinin özlü suyunun buharına tutmak ve bunu birkaç kere tekrarlamak gerekir, rahatlama sağlayacaktır. Birdenbire idrar tutukluklarına yakalanan yaşlılar, bu sıcak buhar banyolarını yaparlarsa, doktorun idrarı hortum ile çekmesine lüzum kalmadan bu dertten ve acıdan kurtulurlar. Böbrek kumu, mesane ve böbrek taşları için sıcak Kırkkilit banyoları yapılır ve beraberinde yudum yudum sıcak Kırkkilit çayı içilir; idrar bir süre tutularak tazyikle boşaltılır, bu şekilde taşların çoğu düşmektedir. Bu tedavi şeklini uygulayanlardan aldığım mektuplarda genellikle böbrek taşlarının düştüğü, hiçbir şikâyetlerinin kalmadığı anlatılıyor.
Kırkkilit, su atıcı ilâçların fayda vermediği hâllerde, meselâ kalpte su toplaması gibi veya ağır iltihaplı hastalıklarda su toplaması gibi hâllerde yardımcı olur. Her şeyden önce çok çok iyi bir böbrek ve mesane sistemleri şifacısıdır.
Böbrek havuzu iltihaplarında tek bir Kırkkilit banyosu harikalar yaratır. Bu gibi hâller için sapları parmak kalınlığına kadar gelişmiş olan yüksek boylu, bilhassa balçıklı yerlerde, bataklıklı çayırlarda yetişen türünü, Büyük veya Nehir Kırkkiliti (Equisetum maximum) toplayınız. Ağır bir böbrek iltihabı ile hastanede yatan bir yakınım aylardır hiçbir fayda görmeyince yardımımı istedi. Ona Kırkkilit ile yarım banyolar yapmasını tavsiye ettim. Birkaç hafta sonra bir mektup geldi: "Hayatımı kurtardın. Sana evden yazıyorum. Banyolar beni iyileştirdi. Şu an hiçbir şikâyetim yok ve eski kuvvetime kavuştum." diyordu. Aman dikkat, Büyük veya Nehir Kırkkilit'i sadece banyolarda kullanılır, çay yapıp içmek için diğer türleri toplanır.
Bazı zor doğumlardan sonra annelerde görme bozukluğu olabilir. Bu hâllerde yarım banyolar böbreğe kan dolaşımı için yardımcı olur ve gözler üstündeki basıncı azaltır, böylece gözlerdeki bozukluk yavaş yavaş geçer.
Alman Dr. Bohn bu bitkiye yüksek değer veriyor: "Kırkkilit çok iyi bir kanama dindirme ilâcı olduğu gibi, harika bir böbrek ilâcıdır. Kırkkilit çayı içer içmez, koyu renkli ve bol miktarda idrar hemen sö-külüverir. Ödem için hızlı, etkili bir şifadır." Hiçbir su sökücünün tesir etmediği hâllerde ise, 4-5 gün boyunca diğer tüm şifalı bitki çayları bir tarafa bırakılır. 4 ile 5 fincan (çok çok fena durumlarda ise 6 fincan çay) içilir. Tecrübelerime göre, Kırkkilit pek çok seferlerde tüm suyu dışarı atmıştır.
Kaşıntılı deri hastalıklarında, hatta cerahatlilerde bile, uyuz veya kelleşme hâllerinde Kırkkilit usaresi ile kompresler yapmak çok faydalıdır. Bu banyolar aynı zamanda açık ayak yaralarına, cerahatli tırnak yaralarına, kapanmayan kronikleşmiş yaralara, kötüleşmiş kanserimsi şişlikliklere, fistül, egzama ve mayasıl çeşitlerine ve herpese yardımcı olur. Haşlanmış otları daha ılıkken beze sarılarak yaranın üstüne konur. Sancılı hemoroitlerde Kırkkilit lapası faydalı olur.
Devamlı burun kanamalarında soğutulmuş Kırkkilit usaresi kompres olarak buruna konur. Mide kanamaları, hemoroit, akciğer kanaması ve rahim kanamalarında kan durdurucu olarak kullanılır. Bu gibi hâllerde çaya konan Kırkkilit miktarı artırılır. Normal olarak her bir 1 /4 litre suya bir dolu tatlı kaşığı konur ama kanamalı hâllerde 1 /4 litre suya iki veya üç dolu tatlı kaşığı olarak hesap edilir. Kırk-kilit, Çıban Otu ile birleştirilirse damar sertliğini ve unutkanlığı önler çünki kanı temizleyicidir. Kansere karşı kullanılabilecek en kuvvetli şifa otudur.
Terleyen ayaklar için de Kırkkilit hülasasını tavsiye ederim. Yıkanıp kurulanmış ayaklar bu hülasa ile ovulur ve ilâve olarak da sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir fincan Kırkkilit çayı içilir. Terleyen ayaklar için ayak banyoları da iyi gelir (bkz. "Kullanım"). Kepek için, saçlar her gün Kırkkilit suyuyla yıkanır ve daha sonra iyi cins zeytinyağı ile saç derisine masaj yapılır, kepekler kısa sürede ortadan kalkar.
Kırkkilit ve Kılıç Otu ile yapılacak çay, yatağını ıslatanlar için faydalıdır; karıştırılmış ot çayını günde iki fincan için ve akşam kuru gıdalar yiyin. Kırkkilit çayı gargara olarak bademcik iltihabı, ağız ve diş iltihapları, diş eti kanaması ve iltihabı, damak ve boğazlardaki fistül ve polipler için de iyidir. Kadınların "beyaz" akıntıları için yarım banyolar yapmaları çok faydalıdır.
Unutmayınız, Kırkkilit verem, kronik bronşit, her çeşit akciğer hastalığı ve zafiyetleri için en iyi ilâçlardan biridir. Devamlı içilen çaydaki silisik asit akciğerleri güçlendirir ve genel zafiyeti iyi eder.
AvusturyalI biyolog Richard Willfort'un son çalışmalarına göre, Kırkkilit çayı uzun süre kullanılırsa kötü karakterli tümörlerin büyümesini engelliyor ve daha uzun süreli kullanımda ise tamamen ortadan kaldırıyor. Kasık ve anüs poliplerinde de faydalıdır. Her iki durum için yarım banyolar ve Kırkkilit buharına tutulmuş kompresler de yapılır. Bu kompresler, mide ağrılarına, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıklarına ve hatta kalbe basınç yapan su ve kan toplanmalarında bile tesir eder.
19 Aralık 1977'de 49 yaşında, ayak tabanında sert bir şişlik beliren ve çok ağrısı olan bir çiftçiden bir telefon aldım, ayağının üstüne basamıyormuş. Hastanede birkaç gün kaldıktan sonra evine göndermişler. Ona, en habis urları bile ortadan kaldıran Kırkkilit kompreslerini tavsiye ettim. Aynı şahıs 22 Aralık günü bana telefon ederek şişkinliğin yok olduğunu ve hiçbir ağrısı kalmadığını bildirdi. İşte Tanrı'nın Eczanesi'nden bir mucize daha!
Tecrübelerim gösteriyor ki, eğer sıkışmış bir sinir yüzünden meydana gelmemiş ise disk lezyonları Kırkkilit'le yapılan yarım banyolarla tamamen ortadan kalkabilmektedir. Eğer röntgen filmlerinde yıpranmış omurganın nedeni olarak yaşlılık görünüyorsa, acıyı çekmek şart değildir. Rahatsız bir böbrek belkemiği civarındaki sinirlere etki ederek ağrıyı meydana getirir ve hastayı perişan eder. Dolayısıyla ağrılara neden olan böbreklerin baskısıdır, disk lezyonu değil. Kırk-kilit yarım banyoları, derine işlemesi nedeniyle baskıyı hafifletecektir.
38 yaşında bir kadın üç yıldan beri disk lezyonu ağrıları çekiyordu ve zamanla hâli kötüleşti, sabahları yatağından kocasının yatağın başına sabitlediği bir çubuğa tutunarak ancak kalkıyordu. O sıralarda verdiğim bir konferans sırasında kadınla tanıştık. Şimdi şaşırıp kalacaksınız, ama gerçek şu ki kadın, tavsiyem üzerine yaptığı tek bir Kırkkilit yarım banyosu ile vücudundaki tutulmalardan ve ağrılarından kurtuldu. Bu durum traktör kullanmaktan kaynaklanan disk lezyonlarında da geçerlidir. Traktörün sert sallantıları, omurgayı değil böbreği rahatsız eder ve hemen yukarı doğru bir baskı oluşur, bunu da Kırkkilit yarım banyoları iyi eder.
Bir isviçreli hanımın yıllardan beri boynu tutuktu. Her yıl yaptırdığı kür ve tedaviler geçici iyileşme yapıyor, sonra gene eski hâline dönüyordu. Tesadüfen tanıştık. Ona banyoların faydalarını anlattım. Biraz şüpheci yaklaşarak, Kırkkilit banyosu yapmaya söz verdi. Kısa zaman sonra mutlu bir haber geldi. Sıcak banyo içindeyken on dakika sonra sertleşmesi geçmişti. Bir daha hiç sertleşmesi ve boyun ağrıları olmamıştı.
Sinir uzmanı doktor Wagner-Jauregg kitabında, "Böbrekleri sağlam olsaydı, sinir hastalarının üçte ikisi hastahanelerde yatmazlardı." diyor. Bugüne dek böbrek hastalıkları yüzünden depresyona girmiş, sanrılar gören ve öfke krizlerine kapılan birçok kişi, Kırkkilit yarım banyoları olmasaydı, akıl hastahanelerinin yolunu tutarlardı. Bu gibi hâllerde yardımcı olarak Isırgan Otu, Civanperçemi ve Kırkkilit çayı sabah ve akşam birer çay fincanı içilmelidir.
Ağır böbrek rahatsızlıklarında banyo için, önceden söz ettiğim gibi Büyük veya Nehir Kırkkilit otu taze olarak toplanmalıdır. Banyo için 5 litrelik su kovası, ot ile doldurulmalıdır, Banyo esnasında böbrek bölgesi suyun altında olmalı ve banyo 20 dakika sürmelidir! Kurulanmayın, ancak bir bornoz giyerek bir saat yatağa girerek yatın, terleyin. Sonra kuru çamaşır giyebilirsiniz. Aynı suyu gene bir iki kere daha ısıtarak kullanabilirsiniz.
KULLANIM (Kırkkilit)
Çay: Bir tatlı kaşığı dolusu ot, 1/4 litre kaynar suya konur ve bir dakika demlenir.
Yakı: İki avuç dolusu Kırkkilit bir süzgece konur ve kaynayan suyun üstüne asılır. Otlar ısınıp yumuşayınca bir keten beze konur ve hasta yere tatbik edilir. Kesinlikle sıcak tutulmalıdır!
Yarım Banyo: 100 gr Kırkkilit soğuk suda bir gece bekletilir. Ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtılır ve banyo suyuna karıştırılır. Banyo, 20 dakika sürmelidir. Kurulanmayın, bornoz giyerek bir saat yatakta yatarak terleyin. Banyo suyunu, böbrek bölgesini örtecek kadar doldurun.
Hülasa: 10 gr taze Kırkkilit otu 50 gr kaliteli viskide ıslatılır. 14 gün güneşte veya sıcak bir odada bırakılır. Şişe her gün çalkalanır.
Lapa: Taze Kırkkilit otu iyice yıkanır ve tahta üstünde lapa hâline
gelinceye kadar, mümkünse bir oklava yardımıyla ezilir.
Bu su bitkisi göllerde, bataklıklarda, nehir ve dere kenarlarında yetişir. Yere yatar vaziyette uzanan kökünden kılıca benzer, bir metreye kadar uzayan yaprakları çıkar. Ortasında direk gibi duran, tek parçanın orta yerinde mısıra benzeyen yeşilimsi-sarımsı kahverengi meyvesi durur: Beş parmak kalınlığındaki kökü 1 metre kadar uzun olabilir. Kökü taze iken acı bir tadı vardır. Kurutulunca acılık hafifler. İlkbaharın başında veya sonbaharın sonunda toplanır.
Tüm sindirim sistemi bozukluklarında, mide ve bağırsak gazlarında, gut ve gudde hastalıklarında çok fayda sağlar. Hele bağırsak ve mide için birebirdir; onları harekete geçirir ve aşırı mukozayı dağıtmalarını sağlar. Yavaş metabolizma, bağırsak tembelliği, anemi ve ödem durumları için de önerilir.
Yetersiz beslenme dışındaki nedenlerle sebepsiz kilo veren insanlar Eğir kökü çayını içmeli ve arada bir Eğir köküyle tam banyo da yapmalıdırlar. Eğir iştahsızlığı geçirir, böbrek rahatsızlıklarını önler ve tüm bedenin temizlenmesine yararlı olur. Son dönemlerde gittikçe daha sık görülen, tahılları hazmedemeyen çocuklar için de çok faydalıdır. Kurutulmuş kök yavaş yavaş çiğnendiği takdirde sigara alışkanlığını önler. Taze sıkılmış Eğir kökü suyunu sık sık göz kapaklarınızın üstüne sürerseniz zayıf gözleri kuvvetlendirir; birkaç dakika göz kapakları üstünde kalan su, daha sonra yıkanmalıdır.
Ilık Eğir banyoları ile soğuktan oluşan mayasıl ve soğuk ısırması vakalarına tekrar tekrar yardım edebildim. Kökü soğuk suya bırakın ve ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtın. Beş dakika demlensin. Ilınınca, yirmi dakika süreli bir banyo yapın. Bu suları, üç-dört kere ısıtıp, tekrar kullanabilirsiniz. Soğuk el ve ayaklar için ise tersine, su mümkün olduğu kadar sıcak iken banyo yapılmalıdır.
Otuz altı yaşında bir genç adam, karaciğerinden alman bir tümörden sonra kendini bir türlü toparlayamamıştı. Üç ile beş hafta arayla gelen yüksek ateş onu sarsıyordu; bağırsaklarında tüberküloz mikrobu bulunmuştu. Çok üzgün olan kayınvalidesi bana onun umutsuz hastalığını anlattı. Burada da Eğir yardımcı oldu. Ancak, bu gibi ağır hâllerde, bu çayı birkaç hafta, hatta aylarca içmek gereklidir.
Bir seyahat esnasında, dolu sırt çantalarıyla yürüyüş yapan evli bir çift ile tanıştım. Bir orman kulübesinde birkaç gün geçirmek istiyorlardı. Mola verdiğimizde onlara katıldım ve şu hikâyeyi öğrendim:
1.85 boyundaki iri yarı erkek, bir yıl önce sebepsiz yere zayıflıyordu. Sadece 45 kilo kalmıştı ve hemşirenin yardımıyla, doktorunun muayenehanesine girerken, bir başka doktoru arayan adamın şunları söylediğini duymuştu: "Sana en ümitsiz hastamı yolluyorum; akciğer kanseri." Adam, hastalığına konan teşhisi böylesine talihsiz biçimde öğrenmişti. Daha sonra birisi sigara alışkanlığını kırması için Eğir kökü çiğnemesini ve sabah akşam Civanperçemi çayı içmesini tavsiye etti. Bu tavsiyeleri tutan adam kilo almaya başlamış ve kendini iyi hissedince de doktora görünmemiş. Ancak altı ay sonra doktora gitmiş, doktor ise karşısında, çoktan ölmüş olması beklediği hastasını görünce çok heyecanlanmış ve ancak "Ne yaptınız da kurtuldunuz?" diyebilmiş. Genç adam, "Eğir kökü çiğnedim, Civanperçemi çayı içtim." demiş. Bunun üzerine doktor, "Eğir kökü mü ? Nereden buldun?" diye izahat istemiş. Adam da, "Aktarlarda, beş on kuruşa satılıyor." demiş.
Eskiden olduğu gibi 86 kiloya ulaşan adam, altı ay sonra karısıyla bir dağ tatiline çıkmıştı; o sırada tanışmıştık.
Sıradaki hadiseyi ne zaman hatırlasam, konuşmalarımda sözünü etsem ya da yazsam içimi yeniden bir sevinç kaplar. Bir aralar annem hastalanmıştı ve doktor bağırsak kanseri teşhisi koymuştu. O zamanlar şifalı otlara henüz bu kadar bağlı değildim, yine de doğal reçeteleri kullanıyor ve hiç ilâç almıyordum. Doktorun söyledikleri günlük yaşantımı etkileyecek kadar beni sarsmıştı. Üzüntüden, sabah 6'da kalkan ve gece ll'de yatağa giren ben, alışkanlığımı bozup akşam saat sekizde yatağın içine girip kötü kötü düşüncelere daldığım bir sırada kocam, elindeki radyosu ile odama geldi. Radyoyu başucuma koydu ve "Böylece yalnız kalmazsın." dedi. Kısa süre sonra radyodaki ses şöyle dedi: "Aile doktorunuz konuşuyor. Eğir kökü ile her çeşit mide ve bağırsak hastalığı tedavi edilir. Hatta bunlar müzmin, eski ve ölümcül olsalar bile, şifa bulurlar. Bir fincan suya bir silme kaşığı kökü (ince ince yontulmuş) geceden bir fincan soğuk suya bırakın. Ertesi sabah suyu biraz ısıtın ve her öğünden önce ve sonra birer yudum için. Bu günde toplam altı yudum eder, daha fazlası yasaktır. Çay fincanı, her yudumlamadan önce sıcak su dolu bir kap içinde ısıtılmalıdır. Bu, sadece mide ve bağırsak hastalıklarına değil, aynı zamanda karaciğer, safra kesesi, dalak ve pankreasa da en iyi bir şekilde etki yapar." diyordu. Ertesi sabah koşarak anneme gittim ve duyduklarımı anlattım. Annemin hiç ümidi yoktu; "Bana hiç kimse ve hiçbir şey fayda etmez." dedi. Hemen gidip Eğir kökünü buldum ve anlatıldığı gibi uygulamaya başladım. Kulağınıza mucize gibi gelecek ama on dört gün sonra annemin şikâyetlerinin çoğu gitmiş, haftada 400 gr almaya başlamıştı. Öncesinde çok kilo kaybetmişti. Böylece ben şifalı bitkilerle yavaş yavaş ilgilenmeye başladım ve birçok ümitsiz vakaya yardım edebilme şansım oldu.
Mide asidinin eksik veya fazla olduğu hâllerde, Eğir baş yardımcıdır.
Avusturya'nın batısındaki Vorarlberg'ten bir hanım iki yıldan beri mide ağrılarından şikâyet ediyordu; ağrılarına dayanabilmek için her gün devamlı ilâç kullanması gerekiyordu. Tavsiyeme uyarak, her gün 6 yudum Eğir kökü çayı aldı ve 3 gün sonra acı kaybolmuştu ve bir daha da tekrarlamadı.
Aşağı Avusturya'dan bir başka kadın ise yıllardır on iki parmak bağırsağı ülserinden mustaripti. Acıyla başa çıkabilmek için, ağrı kesici ilâçlar kullanıyordu. Yediklerini de vücudu kabul etmiyordu. Ona altı yudum Eğir kökü çayı içmesini tavsiye ettim. Beş hafta sonra şikâyetlerinin çoğu bitmiş, iştahı yerine gelmiş, aradan kısa bir zaman geçtikten sonra da tamamen iyileşmiş ve ailesiyle birlikte sofraya oturmaya başlamıştı.
Yaşlı bir hoca yıllardır ishalden mustaripti ve durumu kabullenmişti. Tavsiyeme uyarak günde 6 yudum Eğir kökü çayından içti ve kısa sürede normale döndü.
Katı bir diyete rağmen ishale tutulan küçük bir oğlan günde 6 yudum Eğir kökü çayı aldıktan sonra iyileşti, iştahı yerine geldi ve birkaç kilo aldı. Annesinin neşesini görmeliydiniz.
On yıldır kanlı ishali olan bir adam, o neşeli hâlini kaybetmiş ve sefil olmuştu. Yıllardır birçok şey denemiş ama faydası olmamıştı. Çok genç yaşta emekli olmuştu. Paskalya'dan önce, biraz şüphe duyarak da olsa, günde altı yudum Eğir kökü çayına ilâve olarak günde iki fincan Portakal Nergisi çayı içmeye başladı. Haziran başında tekrar işe başladığını bildiren mektubu aldığımda, nasıl şaşırdım anlatamam.
KULLANIM
Çay: Eğir kökü çayı sadece soğuk demlemeyle hazırlanır. Bir silme tatlı kaşığı ince yontulmuş Eğir kökü geceden 1/4 litre suyun içine konur. Ertesi sabah hafifçe ısıtılır, süzülür. Her bir yudumdan önce, fincan her defasında sıcak su dolu bir kabın içinde ısıtılmalıdır.
Taze Suyu: Taze kökleri iyice temizlenip yıkanır ve ıslakken sıkacakla suyu alınır.
Tam Banyo: 5 litre soğuk suya 200 gr Eğir kökü bırakılır, ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtılır, beş dakika demlendirilir ve banyo suyuna ilâve edilir.
Bu şifalı bitki, doğanın bize hediye ettiği en kıymetli otlardan biridir. Nemli çayırlarda, su kenarlarında ve rutubetli çukurlarda, tarla kenarlarında, bahçe çitleri civarında, hatta mezbeleliklerde bile yetişir. Yaprakları pürüzlüdür ve çok sivridir. Bütün yaz açar. Birkaç yıllık kökün dışı koyu kahve ile siyah arası, ama içi sarı ile beyaz arasıdır. Kesildiğinde içi yağlı ve yapışkandır. Kökleri baharda veya sonbaharda kazılarak çıkarılır, derindedir. Taze bitki ise çiçeklenmeden önce veya çiçeklenme mevsimi sırasında toplanır.
Kolayca hazırlanabilecek Eşekkulağı hülasası içinde harika bir kuvvet gizlidir. Müzmin romatizmalar ve eklem şişlerinden çaresiz kalmış olanlar bu hülasa ile hemen iyileşirler. Sol kolunu kullanamaz hâle gelmiş ve doktoru tarafından felç teşhisi konmuş bir kadın (eklem yeri neredeyse işlemez hâldeydi) tavsiyeme uyarak her gün kolunu ve hareketsiz hâle gelmiş olan eklemi Eşekkulağı hülasası ile ovdu. Gün be gün iyileştiğini hissetti. Artık kolunu normal biçimde kullanabiliyor ve ev işlerini yapabiliyor. Karakafes yaprakları da haşlanır ve lapa yapılırsa, aşırı zorlanmanın, eklem çıkmasının, burkulma veya şokun neden olduğu felçli uzuvların üstüne sıcak olarak konmak ve gece boyunca kalması şartıyla rahatlama sağlar.
Kocamın teyzesine bir motosiklet çarpmıştı. Hastaneye kaldırılarak çatlayan kalçasına çivi takılmış ve iyileşince taburcu olmuştu. Çivi bir yıl sonra çıkarılacaktı ama güzelce yürüdüğünden ve ağrı da olmadığından, bir yıl sonraki çıkarılma tarihini ciddîye almamıştı. Ancak, aradan zaman geçtiğinde dayanılmaz ağrılar başladı. Doktor çiviyi çıkardı, ancak kemik iltihaplanmıştı. İğne yapılıyor, ama ne ağrı diniyor ve ne de cerahat geçiyordu. Bu hâlde bana geldi. Ona hemen Karakafes yakısı hazırladım ve daha ertesi gün rahatladı dersem, abartmış olmam. Sabah ağrısız oturup, yatabiliyordu. Aktarlarda Karakafes kökü sadece ufak doğranmış olarak satıldığından, kadıncağız kökü alıp fırında biraz kurutmuş ve evdeki kahve çekme makinesiyle (baharat değirmeni de aynı işi görür) un hâline getirmiş ve en ufak bir ağrı veya sızısı kalmayana kadar lapa pansumanına (bkz. "Kullanım") devam etmişti.
El veya ayaktaki kemik deformasyoııları da bu lapa kompresleri ile düzeltilebilir. Eşekkulağı'ndan yapılan yemekler, rahatsız bölgeye uygulanan lapalar parapleji (belden aşağısının felç olması) vakalarında rahatlama sağlar. Varis yaralarında, romatizmal kas şişlerinde, kramplarda, damar şişkinliklerinde, gut düğümlerinde, boyun ağrılarında, ağrıyan ameliyat yerleri ve bacak derisi iltihaplarında gene bu sıcak lapa çok faydalıdır.
Bu köklerden çay da hazırlanabilir ve mide rahatsızlıkları ve kanamaları, eğe kemiği iltihaplarında ve bronşiyal iltihaplanmalarda kullanılır. İki ilâ 4 çay fincanı gün boyunca yudum yudum içilmelidir.
Mide ülserleri için 100 gr Eşekkulağı, 50 gr Portakal Nergisi, 50 gr Çobandeğneği (Polygnom aviculare) otlarını karıştırıp hazırlanan çay önerilir, (bkz. "Kullanım")
Eşekkulağı hülasasına tekrar dikkatinizi çekmek isterim. İçteki ve dıştaki her çeşit yaralara, ezik ve kırıkların, bere ve kan toplanmalarının üstüne yapılacak pansumanlar fevkalâde iyileşme sağlar.
Eşekkulağı yaprakları sadece lapa olarak değil, romatizmal ağrılar, gut ve kemik ağrıları, kan dolaşımı bozuklukları, omur kaymaları gibi rahatsızlıklarda banyolarda kullanılır.
Varisler, bacaklardaki dolaşım bozuklukları ve kemik kırıklarında ise yarım banyolar yapmakta da kullanılır.
Eski bir Alman yemek kitabında, Eşekkulağı yapraklarını hamura bandırıp yağda kızartarak pişirip yememiz öneriliyor. Bu reçete, tüm ailenin yararına olur.
KULLANIM (Eşekkulağı)
Köklerden Çay Hazırlama: İnce doğranmış köklerden iki tatlı kaşığı, 1 /4 litre soğuk suyun içine geceden bırakılır. Sabah ısıtılıp süzülür ve yudum yudum içilir.
Çay (Mide ülserleri için): Bir dolu tatlı kaşığı ot karışımını (metne bkz.) 1/4 litre kaynar suda üç dakika demlendirin. Üç ilâ dört fincanı gün boyunca yudum yudum içilir.
Lapa: Önce iyice kurutulmuş kökler un hâline getirilir. Sonra bir
fincan kaynar su içerisinde birkaç damla yağ ile karıştırılarak lapa hâline getirilir, bir temiz beze konur. Sıcakken hasta kısma yerleştirilerek bağlanır.
Taze Yaprak Pansumanı: Taze yapraklar yıkanır. Tahta üzerinde oklava ile ezilir ve hasta yerlere doğrudan konularak bir bezle bağlanır.
Pişmiş Yaprak Pansumanı: Yapraklar haşlanır ve sıcakken konulup bağlanır.
Tam Banyo: 500 gr taze veya kuru yaprak, geceden 5 litre soğuk suya konur. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır. Bu su, banyo suyuna katılır,
Yarım Banyo: Tam banyo gibi hazırlanır ancak 200 gr taze veya kuru yaprak kullanılır.
Eşekkulağı Hülasası: Kökler yıkanır. Fırça ile temizlenir. Ufak ufak kesilerek bir şişenin boğazına kadar sıkıştırmadan doldurulur. Üstüne kanyak veya votka dökülür. On dört gün, güneşte veya sıcak bir odada tutulur.
Eşekkulağı Kremi: 4 ilâ 6 taze Eşekkulağı kökü, mümkün olduğu kadar ince yontularak ufalanmalı ve 250 gr iç yağı içerisinde kızartılmalıdır. Gece soğumaya bırakılıp ertesi gün ısıtılmalıdır. Bir tülbentten geçirip, krem hâlinde kavanozlara koyup buzdolabına kaldırılır. Bu krem sanki lapa imiş gibi de kullanılır. İnsanlar ve hayvanlardaki yaralanmalar için birebirdir.
Eşekkulağı Şarabı: 2 ilâ 5 yıkanmış ve ince doğranmış taze kök, bir litre iyi cins beyaz şaraba katılır. 5 ilâ 6 hafta bekletilir. Akciğer hastalıkları için bir iksirdir!