15 Ocak 2020 Çarşamba

İhlAs suresi ile celb Sevdigin kisiyi celb etmek istersen?


41 adet karanfil alip uzerlerine ihlas suresini oku okiduktan sonra atese at ve soyle niyet et
Fulan ve fulan yatmasin uyumasin sabri karari kalmasin bana gelmeyince rahat olmasin dersin

Glutatyon, bedenimizin temizlik işleri şefi. Detoks süreçlerinin ustası. Bağışıklık süreçlerinin patronu. Paslanma ve iltihaplanmayı önleyen ‘antioksidan orkestrası’nın da fedaisi yine o. Peki glutatyon nasıl kazanılır?


Söz konusu sağlık olunca yeterli glutatyon rezervine sahip olmak vazgeçilmez bir zorunluluk.
Sağlıklı bir yetişkinin bedeninde sadece 10 gram kadar glutatyon var.
Gıdalarla kazanabileceğimiz glutatyon miktarı ise günde en çok 100-150 mg civarında.
Gıdalardaki glutatyondan ziyade bedenimiz glutatyonun hammaddesi olan sistein, glisin ve glutamatı kullanarak kendi glutatyonunu kendi üretiyor.
Doğal üretilen miktar, eğer aşırı bir toksik yük, ağır metal yüklenmesi ve/veya serbest radikal saldırısı yoksa genelde yeterli.
Ne var ki bedenin toplam glutatyon rezervi yüksekse detoks işlevleri, bağışıklık hizmetleri daha güçlü oluyor.
Bu nedenle de bedene glutatyon üretimini teşvik eden çinko, selenyum, C vitamini, alfa lipoik asit, E vitamini, silimarin, zerdeçal gibi “antioksidan” güçleri daha çok kazandırmak, özellikle sistein zengini besinlerle (lahanagiller, soğan, sarımsak) yüklenmek gerekiyor.
Önemli noktalar
Glutatyon çok önemli bir doğal hazine. Antioksidan orkestramızın patronu, bedenin, özellikle de karaciğerimizin temizlik işleri şefi. Onunla ilgili bazı bilgileri iyi bilmemiz lazım. Mesela mı? Buyurun...
◊ Vücut sağlıklı şartlarda kendi glutatyonunu kendi üretebiliyor.
◊ Toksik birikim ve serbest radikal yükü arttıkça aktif glutatyon gücümüz azalıyor.
◊ Yaş ilerledikçe bedenin kendi glutatyon üretiminde de düşme başlıyor.
◊ Alkol ve sigara glutatyon ihtiyacını artıran buna karşılık onun üretimini azaltan iki zararlı alışkanlık.
◊ Sabah en düşük glutatyon seviyeleri zamanı.
◊ Yemeklerden sonra üretimi artıyor.
◊ Taze sebze ve meyveler glutatyon üretimini teşvik ediyor.
◊ Selenyum, C vitamini ve alfa lipoik asit takviyeleri glutatyon üretimini teşvik ediyor.
Glutatyon üretimini uyaran ilk 10 besin
Bedeninizin daha çok glutatyon üretmesini istiyorsanız sofralarınıza aşağıdaki besinleri daha sık ve bol ekleyin...
◊ Lahana
◊ Sarımsak/soğan
◊ Maydanoz
◊ Ispanak
◊ Pancar
◊ Zerdeçal
◊ Tarçın
◊ Kakule
◊ Kimyon
◊ Karnabahar
Glutatyon zengini ilk 10 besin
Glutatyon içeriği en yüksek 10 besini listelemeye çalıştım. Umarım işinize yarar.
◊ Kuşkonmaz
◊ Avokado
◊ Ispanak
◊ Bamya
◊ Karnabahar
◊ Domates
◊ Havuç
◊ Kavun
◊ Greyfurt
◊ Kabak
Takviyeler
Destek olarak kullanılan glutatyon takviyelerinin damar yolu ya da kas içine uygulamaları işe yarıyor.
Ağız yoluyla alımların yüzde 99’u ise hiçbir işe yaramıyor.
Zira midedeki asit artıran bu “tripeptit” yapıyı paramparça ediyor.
Bu bariyerleri aşabilen ürünlerin hiçbiri de ülkemizde bulunmuyor.
Bu nedenle ağız yoluyla kullanımlar işe yaramıyor.
Damar yolu ise oldukça pahalı bir yöntem.
PROF. DR. OSMAN MÜFTÜOĞLU
Paylaşmış oldugumuz tüm bilgiler yaşam kalitemizi artırabilmek ve kendimizi geliştirebilmek için doktorunuza danışmadan su bile fazladan içmeyiniz her nefesiniz sağlık afiyet dolu huzuru muhabbet olsun gönlü güzel insan..

1-) SİRKE mumkunse elma sirkesi büyü bozmada çok tesirlidir.Bir şişe sirkenin içine yedişer Ayet-elKürsi,Felak,Nas ve Fatiha okuyarak içine üfleyin.Çeyrek çay kaşığı kadarını için(kana karışmalıdır)Bir su bardağı kadarını banya yaptığınız esnada başınızdan aşağı dökün.(Vücutta nadiren sinek ısırığı gibi ufak bir yanma olsa bile tamamen zararsızdır,zaten hemen sonrasında tekrar su döküneceksiniz)DAHA SONRA ,Kİ BU ÇOK

1-) SİRKE mumkunse elma sirkesi
büyü bozmada çok tesirlidir.Bir şişe sirkenin içine yedişer Ayet-elKürsi,Felak,Nas ve Fatiha okuyarak içine üfleyin.Çeyrek çay kaşığı kadarını için(kana karışmalıdır)Bir su bardağı kadarını banya yaptığınız esnada başınızdan aşağı dökün.(Vücutta nadiren sinek ısırığı gibi ufak bir yanma olsa bile tamamen zararsızdır,zaten hemen sonrasında tekrar su döküneceksiniz)DAHA SONRA ,Kİ BU ÇOK ÖNEMLİ:Evinize gelen hemen herkesin rahatlıkla elini değdirebileceği her yeri sirkeyle ıslattığınız bezle silin.Domuzyağı yada okunmuş su gibi cepte kolay taşınan büyüler evinizde bir yere dökülmüş yada sürülmüş olabilir.(televizyon düğmesi,televizyon kumandası,masa ve sehpalar,koltuklar,kapı tutamakları,evin dış kapısının içi dışı ve EŞİĞİ,çay bardakları,son olarak odaların el değdiğince iç köşelerisirkeli suyla silinirse büyüyü bozar.Buna büyünün durumuna göre üç YADA YEDİ gün devam edilebilir.Daha iyi olur.Üç gün ideal.
2-)duş aldınız veya yıkandınız suya kovaysa kovaya nazar değmesin nazardan korunmak için metal parçası suya atılıyor ve muskadan büyüden korunmak için ise kovanın içine bir çay bardağı sirke döküp yıkanılacak..
3-)Efendimiz'e bir Allah dostu feryad ediyor. Ya RasulAllah, ümmetten büyüye karışmayan kimse kalmadı, herkes birbirine büyü yapar hale geldi, cin sürülerinden ümmeti kurtaramıyoruz. Allah Rasulü şunu söylüyor:
" Ümmetime benim hediyemdir: Şifa tesbihini çeken felah bulur, bundan başka çaresi yoktur:
1000 estağfirullah el azim,
1000 Allahumme Salli ala muhammedin ve sellim
200 Felak
200 Nas
200 Subhannalahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziim."
Şifa tesbihini her gün ikindiye kadar çekeceksiniz. Ve asla terketmeyeceksiniz. Belki bundan daha uzun tesbih çekmişsinizdir ama bu büyük bir tesbih olduğu için etkilidir. Cinli hastalra kendileri çekemeyecek halde ise bir yakını çekecektir her gün. Bu tesbihi çekmenizi cinler istemedği iiçin türlü bahaneler çıkarır, uykunuz gelebilir. Ama iyileşmek istiyorsanız. Ayrıca büyülerden korunmak istiyorsanız mıhakkak çikiniz,tavsiye ediniz. Başka çare aramayınız, büyüyü büyüyle yok edemezsiniz. 2 gün belkı rahat edersiniz, 3. gün daha beter hale gelirsiniz. Büyü yaptığınız kişinin vebalini ödeyemezsiniz.
Ayrıca her gün ikindi ile akşam ezanı arasında 3 cin suresi okuyarak cinleri etrafınızdan dağıtabilirsiniz..
Bundan başka çözüm yoktur. Allah cinlerin şerrinden, şeytanın vesvesesinden ve tuzaklarından, nefsimizin ve kötü niyetli insanların şerrinden ümmeti Muhammedi muhafaza buyursun.
4-)Bir bardak suya üç adet küpşeker atıp karıştırın.Ardından üzerine 7 ayet-el kürsi okuyarak her okuyuşta suya üfleyin.Ayetlerin nefesinize karışan kelimeleri suya değdiğinde su büyüyü bozacak enerjiyi almış olur.
5-)2 Yün iplikle(rengi mavi olursa her zaman iyidir,ince kalın farketmez) tıpkı boyunuzu ölçerken yaptığınız gibi ayaklardan başa kadar tam boy ölçünüzü alın ve ipleri aldığınız ölçüye göre kesin.Birinci ipe 41 Felak,2.sine 41 Nas suresi okuyarak,her okuyuşta bir düğüm atın.Ardından her birine 41'er ayet-el Kürsi okuyarak düğümleri çözün ve ipleri su dolu bir bardağa bastırın.Üç gün kaldıktan sonra bardaktan çıkararak yakın.

DÖRT MEZHEBDE KİLİSE AÇILIŞI VE HÜKMÜ

DÖRT MEZHEBDE KİLİSE AÇILIŞI VE HÜKMÜ
Soru: İslam Hukukuna Göre Bir İslam Ülkesinde Kilise ve Havraların İnşası ve Bunu Bina Edenlerin Veya İnşasına Sebep Olanların Hükmü Nedir?
Cevap: Bu hususla ilgili her dört mezhebin fıkhi kaynaklarından anlaşılan şudur ki; İslam ülkesinin hiçbir yerinde İslam hukukuna göre yeniden kilise ve havra ihdas edilmesi hiçbir surette caiz değildir. Buna sebep olanların ve bu gibi yerlerde işçi olarak çalışanların mürted olma tehlikesiyle karşı karşıya olacakları açıkça belirtilmektedir.
Konu ile ilgili mezheplerin görüşünü belirten bazı kaynaklardaki ifadeler şöyledir:
1 – Mısır’da Şeyh ül-İslam Muhammed Halil Efendi tarafından kaleme alınan ve vefatından sonra 1284 yılında tab edilen ve günümüze kadar sağlam bir kaynak olarak bilinen iki ciltlik “El Feteva yül-Halili” adlı eserinde özetle şu ifadelere yer verilmiştir:
Bu Kuruda sağlam dayanak olan ehl-i sünnet imamı İmam-ı Eş’ari, kiliseleri bina eden kimselerin açıkça kâfir ve mürted olacaklarını beyan etmektedir. Bina edenlerden maksat, bu hususta emir veren yardımcı olan ve buna razı olanların tamamıdır. Yani hepside bu kayda girmektedir diye kaydetmektedir. Konu ile ilgili olarak uzun uzadıya açıklama yaptıktan sonra İslam Diyarı’nda kilise yapmanın en büyük günah ve tehlike olduğunu söylemektedir. Bunu yapanların hangi yüzle Resulullah’ın (s.a.v.) huzuruna çıkacaklarını düşünmeleri gerekir, demektedir.
2- Hanefi Fıkhı’nın meşhur kitabı olan İbn-i Abidin’de kısa olarak şu görüşlere yer verilmiştir:
İmam-ı Sibki ve Hayr ül-Ramali’den naklen kilisenin inşasının caiz olmadığı, bunun İslam-ı ve Müslümanları hafife almak ve Müslümanların onur ve şevketlerini kırmak, küfre ve küfür ehline yardımcı olmak anlamına geldiğini belirttikten sonra Şirinbilali’den yaptığı bir alıntı ile de sultanın yani devlet başkanının buna müsaade etmesinin ve Müslüman bir işçinin bu gibi yerlerde çalışmasının helal olmadığını, buna razı olmanın küfre razı olmak manasına geleceğinden küfre razı olmak ise küfür dedikten sonra, İslam Diyarı’nda kiliselerin inşasının yasak olduğuna dair her dört mezheb imamlarının ittifak halinde olduğunu kaydetmektedir.
3- Şafii kaynaklarından Minhac’ın şerh-i olan Cemel şu cümleye yer vermektedir:
İmam-ı Süpki’nin fetvasına binaen hiçbir hâkim için kiliselerin bina edilmesine dair izin vermesi caiz olmadığı gibi, hiçbir Müslümanın da buna yardımcı olması caiz değildir. Dolayısıyla Müslüman olan hiçbir işçinin amele olarak bu işte çalışması caiz değildir. Bu işte çalışması haramdır. Ayrıca yine Şafii kaynaklarından Muğn il-Muhtac’ta şu ibare geçmektedir: Hz. Ömer ve İbn-i Abbas’tan (r.anhüm) rivayet olunduğuna göre; Hz. Ömer kendi döneminde Şam Hıristiyanlarına kilise yapmama şartını koşmuş ve bu şarta hiçbir sahabe muhalefet etmemiş ve karşı çıkmamıştır.
4- Yine Hanefi kaynaklarından Cevhere’nin 2. Cildinin 352. Sayfasında, Şafii kaynaklarından Nihaye er-Remeli’nin 8. Cildinin 93. Sayfasında, İbn-i Hacer, Cihad Babında, Hanbelî Mezhebinde meşhur İbn-i Kuddame, El-Muğni’nin 10. Cildinin 600. Sayfasında ve onlarca İslam kaynağında yapılan araştırma neticesinde şu sonucu varıldı ki; sahabe döneminden günümüze gelinceye dek hiçbir müctehid İslam Diyarı’nda kilise ve havraların yapılabileceğine dair zayıf ta olsa hiçbir fetva vermemişlerdir. Bunları yapanların ve sebep olanların büyük bir vebal altına gireceklerini ve Kıyamet Günü’de Hz. Resulullah’ın (s.a.v.) yüzüne bakamayacaklarını açıkça beyan etmişlerdir.

Îmâm-ı Münâvî, Îmâm-ı Gazâlî’den Nâklen Bildiriyor ki:


Âhiret Bilgisi İki Türlüdür: Biri Keşifle Hâsıl Olur. Buna İlm-i Mükâşefe [İlm-i Bâtın] Denir. Bütün İlimler, Bu İlme Kavuşmak İçin Sebeplerdir. İkincisi İlm-i Muameledir.
İlm-i Bâtından Nâsibi Olmayanın Îmânsız Gitmesinden Korkulur. Bundan Nâsip Almanın En Aşağısı, Bu İlme İnanmaktır. Bid’at Ehline Bâtın İlmi Nâsip Olmaz. Bâtın Bilgisi, Temiz Kalplerde Hâsıl Olan Bir Nûrdur. “Öyle İlimler Vardır ki Çok Gizlidir. Bunları Ancak Mârifet Sahipleri Bilir!” Hadîs-i Şerifi, Bâtın İlimlerini Göstermektedir. Allahû Teâlâ’nın Emir ve Yasaklarını Doğru Yapabilmek İçin Herkese Lâzım Olan İlm-i Hâl Bilgileri Öğrenilip Amel Edilince, İlm-i Bâtın Hâsıl Olabilir. İlm-i Bâtından Habersiz Olan, Tasâvvuf Kitaplarını Okuyunca, Âriflerin Sözlerini Sapıklık Sanıyor. Anlamadıkları Mârifet Bilgilerine İnanmıyor. İbn-i Arabî, Abdûlkâdîr Geylânî, Mevlânâ Celâleddin, Seyyîd Ahmed Bedevî, Îmâm-ı Şa’râni ve Îmâm-ı Busayri Gibi Tasâvvuf Büyüklerine Dil Uzatıyor. Bâtın Bilgilerine İnanmayan Muhammed Aleyhisselâm’ın Dininin Sırlarına İnanmamış Olur. Böyle Kimseye Bid’at Ehli ve Sapık Denir.
[Hadikâ]

Îmâm Nesâî ve İbn-i Mâce ile Diğer Hadîsçilerin Ebû Hureyre Radiyallâhû Anh’dan Rivâyet Ettikleri Hadîste Rasül-i Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Ölümü Kastederek Şöyle Buyurmuştur; (Dünyânın) Zevk ve Lezzetlerini Kesen Şeyi Çok Zikrediniz!


[Tirmizî Ebû Hureyre’den 4/553; İbn-i Mâce Ebû Hureyre’den 2/1422.]
Bir Başka Rivâyette de Merfû’ Olarak Gelmiştir.
Îmâm Mâlik ve İbn-i Mâce Şöyle Rivâyet Etmişlerdir; İbn-i Ömer’den Rivâyet Olunan Hadîs-i Şerifte Şöyle Demiştir; Ben Allah’ın Rasülu ile Birlikte Olduğum Sırada Ensârdan Bir Zât Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem’in Yanına Gelerek Selâm Verdikten Sonra, “Ey Allah’ın Rasülu! Mü’minlerin Hangisi Daha Fâziletlidir?” Diye Sordu. Rasülullah Aleyhisselâm Ona, “Huy Bakımından En Güzel Olanlarıdır.” Buyurdu. O Zât, “Mü’minlerin Hangisi Daha Akıllıdır?” Dedi. Rasül-i Ekrem Efendimiz, “Ölümü En Çok Zikredeni, Ölümden Sonrası İçin En Güzel (Tedbir Alıp) Hazırlanandır. İşte Onlar Akıllı İnsanlardır.” Buyurdu.
[İbn-i Mâce İbn-i Ömer’den 2/1432.]
Tirmizî’nin Rivâyet Ettiği Hadîste Rasül-i Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Şöyle Buyurmuştur; Zevk ve Lezzetleri Kesip Yok Eden Ölümü Çok Hatırlayınız. Çünkü Onu Zikredip Hatırlamak Günâhları Temizler, Dünyâda da Zühd-ü Takvâ Sahibi Yapar.
[İbn-i Ebi’d-Dünya Enes Radiyallâhû Anh’dan Rivâyet Etmiştir; Şerh-üs Sudur: 8.]
Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Şöyle Buyurdu; En İyi Bir Nasihâtçi Olarak Ölüm Yeter.
[Taberânî Ammar Radiyallâhû Anh’dan Aynı Eser 8.]
Hadîste Şöyle Vârid Olmuştur; Sahâbîlerden Birisi Tarafından Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem’e, “Yâ Rasülullah! (Kıyâmet Gününde) Şehidlerle Beraber Hiçbir Kimse Haşr Edilecek mi (Yani Toplanıp Bir Araya Gelecek mi)?” Diye Soruldu. Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz, “Evet, Gündüz ile Gecede Yirmi Kez Ölümü Hatırlayıp Düşünen Kimsedir.” Buyurdu.
[Aynı Eser 8.]
Ömer b. el-Hattâb Radiyallâhû Anh Şu Şiiri Söyledi:
(Ey İnsanoğlu!) Görmekte Olduklarından Hiçbir Şey Ter-ü Taze Olarak Kalmaz. Mal, Evlâd Fânidir, Ancak Allah Bâkidir.
Bir Gün (Bile İnsanı) Hazineleri İhtiyarlamaktan Geri Bırakmadı. Ölmeyip Ebedî Kalmayı Âd Kavmi Denedi Ama Ölümden Kurtulup Ebedî Kalamadılar.
İnsanlarla Cinlere Hükmedip Aralarında Dolaşan, Emriyle Rüzgârlar Estiren Süleyman Peygamber Bile Ebedî Kalamadı. Kuvvet ve Kudretinden Ötürü Her Taraftan Huzuruma Elçiler Gelen Padişâhlar Nerede?
Orada Başında Toplanılacak Bir Havuz Vardır ki, Herkesin Vardığı Gibi Bir Gün Oraya Varıp Toplanılacağında Asla Yalan ve Şüphe Yoktur.
Şunu Biliniz ki Ey Kardeşlerim! Ölümü Hatırlamak (İnsanı) Dünyâdan Koparılıp Ayrılacağını Düşündürür Bir Hâle Getirir. Bu Fâni Dünyâdan Çıkılıp Her Ân Ebedî (Âhiret) Yurduna Yönelmesine Sebep Olur.
İlim Adamları Derler ki; İnsan Bu Dünyâ Yurdunda Darlık ile Genişlik, Nimet ile Azâb Olan İki Hâlden Ayrılamaz. Bunun İçin İnsan Nimetin Gâfletinden, Çetin Güçlüklerden, Kendisinde Bulunan Bâzı Musibetlerin Hafiflemesi İçin Ölümü (ve Sonrasını) Hatırlamaya Muhtaç Olur.
İlim Adamları; Ölümü Hatırlamanın (Faydaları) İçerisinde (Dünyâda Çok Yaşama) Ümidinin Kısaltılması, Ölümün Zamanını (Hazırlıklı ve Tedbirli Olarak) Beklenilmesi Vardır Dediler.
Kezâ İlim Adamları Ölüm İçin Şöyle Dediler; Malûm Bir Nefes, Belirli Bir Hastalık ve Bilinen Bir Zaman Yoktur Dediler. Bundan Dolayı Akıllı Kimseler Ölüm İçin Hazırlandılar da Sefere Çıkma Hazırlığı Üzere Oldular.
Bize Şu Kıssa Ulaşmıştır; Bir Kimse Medîne Surlarının Üzerinde Bütün Gece Boyunca, “Yolculuk Var, Yolculuk Var...” Diye Nidâ Ederdi. Nihâyet O Zât Ölüp de Medîne Vâlisi Onun Sesini Kaybedince, Onun Durumunu Sordu. Oradakiler Kendisine, “O Zât Ölmüştür.” Diye Cevap Verdiler. Bunun Üzerine Vâli Şu Şiiri Söylemeye Başladı:
Yolculuğa Haris Olarak Devamlı Onu Zikrederdi. Nihâyet Kapısına Develeri Çöktürdü.
Ölüm Kendisini Uyanık ve Hazırlıklı Vâziyette ve Sefer Hazırlığını İkmâl Etmiş Hâlde Yakaladı da, Onu Dünyâ Emelleri Meşgûl Etmedi.
Yezid er-Rakkaşi Nefsini Azarlayarak Kendi Kendisine, “Ey Nefs! Vây Hâline! Ölümünden Sonra Namazını Kim Kılacak? Ölümünden Sonra Senin Nâmına Orucu Kim Tutacak...” Derdi. Sonra Yine, “Ey İnsanlar! Ağlasanıza! Nefsinizin Geri Kalan Ömrü Üzerine Bağıra-Bağıra Ağlasanıza! Herkim ki Ölüm Ona Vaatli, Kabir Onun Evi, Toprak Döşeği, Kurt Böcek Arkadaşı, Büyük ve Müthiş Korku Kendisini Yerinden Koparıp Alıyor; Binâenaleyh O Kimse Uykudan Nasıl Zevk Alır?” Der. Sonra Yere Serilip Bayılıncaya Kadar Ağladı.
Ömer b. Abdülaziz Hazretleri Fakîh ve Âlimleri Topluyor, Onlara Ölümü, Kıyâmet Gününün Korkularını (Çetin ve) Kötü Hesaba Çekilmeyi, Sırât Köprüsünden Geçilmeyi Müzakere Eder ve Onlardan Birisi, Sanki (Yatmakta Olan) Bir Cenaze Varmış Gibi Ağlardı.
(Hadîsçilerin ve Tâbiînin Büyüklerinden) Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinin Yanında Ölüm Zikrolununca, Kendisinden Günlerce Kimse İstifâde Edemezdi. Kendisi de Yemez İçmez ve Bir Şey Sorulduğunda (Sadece) Bilmiyorum Diye Cevap Verirdi.
Ali b. Fudayl b. Iyaz Radiyallâhû Anh da Yanında Ölüm Zikredilince (Korkusundan) Titreyerek Mafsalları Kopacak Gibi Olurdu.
Yusuf b. Esbat ise Bir Cenazeyi Teşyi Ettiği Zaman Ölecek Gibi Oluyordu da, Kendisini Evine Sedye ile Getiriyorlardı.
Muhammed el-Leffaf Hazretleri de Şöyle Derdi; Herkim Ölümü Çok Hatırlarsa Ona Üç Şey İkrâm Edilir: Acele Tevbe Etmesi, Nefsin (Aza) Kanaat Etmesi ve İbâdetten Zevk ve Neşe Almasıdır... Herkim de Ölümü Unutursa, O da Üç Şeyle Cezalandırılır: Tevbe (ve İstiğfâr) Etmeyi Geciktirmesi, Dünyâya Haris Olması, İbâdet Hususunda Tembel Olmasıdır.
Ey Kardeşlerim! Allah’ın Emrine Yapışınız da Ölüm ve Ölümün (Can Çekişme) Şiddeti, Ölüm Şerbetinin Acılığı (İçilmesinin) Zorluğu Hususunda Tefekkür Ediniz. Zirâ Kalpleri Yaralayan, Gözleri Ağlatan, Zevk ve Lezzetleri (Süratle) Kesen ve Rızıkları Kesip Tüketen Ölümdür. Kezâ Ölümle Pençeleşeceğiniz Gün Evlerinizden, Konaklarınızdan Ayrılacağınızı, Geniş Odalarınızdan Çıkarak Daracık Kabre Varacağınızı, Arkadaşla Dostun İhânet Etmesini, Kardeşin ve Dostun Terk Edip Gitmesini ve Yumuşak Döşeklerinizin yahût Örtülerinizin Üzerlerinden Taşınarak Sert Toprak ve Kuru Kerpiç Üzerine Konulacağınızı... Sonra Dostlarınızın, Arkadaşlarınızın (Yakın Akrabalarınızın) Yanınızdan Ayrılarak (Tekrar Eski Hâllerine ve) Yemelerine İçmelerine, Gülüşmelerine ve Şehevî Arzularını Tatmine Döneceklerini ve Sanki Onlar Sizleri Hiç Tanımamış Gibi Olacakları Günü Düşününüz...
Bâzı Zâhid Kişiler de Dediler ki; Ey Servet Biriktiren Kişi! Ey Bütün Kudretini Binalar İnşası İçin Sarf Ederek Tüketen Kişi! Senin Malından Ancak (Nâsibin) Sarılacağın Kefenler (Bir de Mallarının Dünyâda Bırakılıp) Gidilmesi, Evlerinin de Muhakkak Yıkılıp Harâp Olması Vardır. Senin Toplayıp Biriktirdiğin Mallardan Herhângi Biri (Kıyâmet Gününün) Korkularından Seni Kurtarabilecek mi? Hayır! (Hayır) Fakât Sen O Malı Sana Teşekkür Bile Etmeyen Kimseye Bıraktın Ama Sen Kendin Hiçbir Mazeret Kabûl Etmeyecek Olan Allah’ın Huzuruna Günâhlar ile Geldin... Bunu Derler ve Bu Hususta Şu Şiiri Söylerlerdi:
Bütün Zamanlarda Toplamakta Olduğun Servetlerinden Nâsibin (Ancak) İçerisinde Çürüyeceğin İki Parça Kefen, Bir de (Kefenine) Serpilecek Kokudur.
Başka Bir Zât da Şu Şiiri Söylemiştir:
Bütün Dünyânın Her Tarafına Sahip Olanların Sonlarına Bak.
Onlar Dünyâdan Kefenle Pamuktan Başka Hiçbir Şey Götürebildiler mi?
Sabit Senetle Rivâyet Edilen Bir Hadîs-i Şerifte Rasül-i Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Şöyle Buyurmuştur; Akıllı Kimse Kendisini Hesaba Çeken ve Gururunu Kırarak Emrine İtaâtkâr Yapan ve Öldükten Sonraki Hayat İçin İyi Ameller Yapan Kimsedir. Ahmak Kimse de Nefsini Her İstediği Şeye Tâbi Kılan ve (Sonra da) Allah’a Karşı Birtakım Olmayacak Şeyler Temenni Edendir.
[İbn-i Mâce Cilt: 2/1423.]
Hasan-ı Basrî Radiyallâhû Anh Şöyle Derdi; Sakın Hâ Sizler Birtakım Boş Kuruntuların Yok Ettiği Kimselerden Olmayınız. Çünkü Onlar Dünyâdan Kendileri İçin Hiçbir Sevâp Almayarak Çıktılar da, Onlardan Herhângi Biri, “Muhakkak Ben Rabbime Karşı Hüsn-ü Zânda Bulunmaktayım.” Diye İddia Eder. Hâlbuki Yalan Söylemiştir. Çünkü Yüce Allah Şu Sözü ile İşâret Etmiştir, “Rabbinize Karşı Beslediğiniz Şu Zânnınız (Yok mu) İşte Sizi Zânnınız Helâk Etti ve Bu Yüzden Hüsrâna Düşenlerden Oldunuz. [Fussulet: 23.]” O, Rabbine Eğer Hüsn-ü Zân Besleseydi, Muhakkak Kendisi Dosdoğru Yol Üzere Olur ve İbâdetini Güzel Yapardı.
Bakıyyet İbn-i Velid de Kardeşlerine Mektup Yazarak Onlara Şöyle Hitâb Ederdi; Sizleri Aldanmaktan Sakındırıyorum. Çünkü Sizler Ebedî Olarak Yaşamayı, Çok Uzun Ömürlü Olmayı Umuyorsunuz da, Günâhları İşleyip Duruyorsunuz. Herkim Bunun Gibisini İşlerse İşte O (Örsün Üzerinde) Soğuk Demire (Çekiçle) Vurup Duran Kimse Gibidir.
Ey Kardeşlerim! İşte Bu Hususu İyi Biliniz de, Yegâne Dinin Sahibi ve Tek Olan Allah’ın Rızâsı İçin Ayaklarınız Şişinceye Kadar (Olsa Bile) Namaz Kılınız. Çünkü O, Muhakkak İhsânı En Yakın Olandır.
Âlemlerin Rabbi Olan Allah’a Hamd Olsun.

elma sirkesi

Fotoğraf açıklaması yok.