Kur’an-ı Hakîm âyetlerinden başka, çeşitli hadis-i şeriflerde ve ilmî eserlerde de şirk mevzuuna geniş yer verilmiştir. Allah’ın (c.c.) birliğine ortak kabul etmek şirk olduğu gibi, kudret ve tasarrufunda O’na ortak kabul etmek de şirktir.
Şirk’in zıddı tevhiddir. O da, Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmekle beraber, O’nun tasarruflarında tek kudret sahibi olduğunu, hüküm ve irâdesinin her şeyin üstünde bulunduğunu kabul etmektir. İslâm dininde tevhid esastır. Hemen hemen bütün ibâdetlerin ana gayesi çeşitli mevzularda Müslümanların arasında birliği sağlamaktır. Dünyanın her yerindeki Müslümanların aynı Ezan’ı okumaları, ibadetlerinde aynı Kıble’ye dönmeleri, tevhidin birer göstergesidir. Şirk bunun tam zıddıdır. Tevhid’in ana gayesi ve esas hedefi olan Allah’ın birliği hususundaki inancı zedelemek, O’na ortak kabul etmek, büyük şirktir.
Allah Teâla Kur’an-ı Kerim’de, “Muhakkak ki şirk büyük bir zulümdür.” [Lokman suresi, 13] diye buyurarak, şirki bir zulüm olarak tanıtmıştır. Binaenaleyh şirke düşen insan, bu hareketiyle kendi nefsine zulmetmiş olur. Ve yine şirk göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların, maddenin ve hayatın zorunlu olarak teslim olduğu küllî bir kanuna, yani Allah’ın tek ilah ve Rab olduğu hakikatine karşı gelinmekle, Allah’ın hakkını O’na teslim etmemek bakımından da bir zulümdür. Şirk’e düşen insanın kendi şahsına zulmettiğini destekler mahiyetteki diğer bir âyet-i kerimenin meâli de şöyledir:
“Allah’a ortak koşmadan, halis olarak Allah’ı birleyenler olun. Kim Allah’a ortak koşarsa, o sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.” [Hac suresi, 31]
Şirk’e düşen insan o kadar perişan olur ki, Allah (c.c.) ile bağları kopar; istikametini şaşırır; iyi ile kötüyü ayırd edemez hale gelir ve kendi öz çocuğunu öldürecek kadar şaşkın bir duruma düşer. Onların bu acı hali, Kur’an-ı Mecîd’de şöyle haber verilmiştir:
“Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi süslü (güzel bir şeymiş gibi) gösterdi ki (böylece) hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurduklarıyla baş başa bırak!” [En’am suresi, 137]
Allah Teâla’nın şirki vasfedişini ve şirkin Kur’an-ı Kerim’deki tarifini ortaya koyan diğer bazı âyetlerin meâli ise şöyledir:
“Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O’ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır.” [Nisa suresi, 116]
“Onlar (müşrikler, şirk koşanlar insanları) ateşe çağırır. Allah ise izniyle Cennet’e (girmeye) ve mağfirete çağırır.” [Bakara suresi, 221]
“Kitap ehlinden ve (Allah’a) şirk koşanlardan kâfir olanlar, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî kalacaklardır. Onlar, halkın en şerlileridir.” [Beyyine suresi, 6]
Tevhide aykırı olan, Allah’ın ve Rasûlü’nün (s.a.v.) emirlerine ters düşen şirke, kimden gelirse gelsin, itâat etmemek gerekir. İslâm dini anne-babaya son derece itâat etmeyi, onlara saygıda bulunmayı emrettiği halde, şirk olan hususlarda, onların sözünü dinlememeyi ve onlara tâbi olmamayı istemektedir. Mevzu ile ilgili bir âyetin meâli şöyledir:
“Biz insana anne-babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, (gerçekliği) hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi, bana ortak koşman için zorlarlarsa, (bu hususta) onlara itâat etme. Dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.” [Ankebût suresi, 8]