24 Mart 2020 Salı

Sumağın faydaları nelerdir? Enfeksiyonu önler Sumak, vücutta enfeksiyona bağlı hastalıkları önleyici etkiye sahiptir. İltihaplanma, ateş, bronşit gibi birçok hastalığa iyi geldiği ve iyileştirme özelliği olduğu bilinmektedir. Soğuk algınlığı tedavisinde de kullanılan sumak, vücudun enfeksiyona bağlı hastalıklara karşı güç kazanmasını sağlar. Karaciğer korur Kalp ve karaciğer rahatsızlıklarının en büyük nedeni yüksek koleseroldür. Sumak kolesterolün olması gerektiği seviyede kalmasını sağlar ve kan basıncını düzenler. Karaciğerin korunmasında önemli rol oynar. Cilde sağlığında sumak önemlidir Cilt sorunlarının tedavisinde de kullanılan sumak cilt rahatsızlıklarının veya oluşmuş yaraların iyileşmesine yardımcı olur. Sumak yapraklarının deri döküntülü hastalıklara da iyi geldiği bilinmektedir. Kadın hastalıklarının tedavisine yardımcı olur Kadın hastalıklarının tedavisinde de sumak bitkisinin kullandığı bilinmektedir. Özellikle vajinal akıntı sorunlarında sumağın destek bir tedavi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Anne sütünün de artmasına yardımcı olan sumak kadın hastalıkları açısından faydalı bir bitkidir. Adet düzensizliğini düzenler Kadınların adet döneminde yaşadıkları ağrıların azalmasında sumağın etkisi olduğu bilinmektedir. Düzensiz adet yaşayan kadınların sumak bitkisinden faydalandıkları bilinmektedir.pembenarMENÜ SAĞLIK YEMEK ASTROLOJİ GÜZELLİK Sumak nedir, sumağın faydaları nelerdir? Sumak Akdeniz mutfağında kullanılan en sağlıklı baharatlar arasında yer alır. Yemeklere ekşi bir aroma kazandırmanın yanı sıra sağlık açısından faydaları olan sumak nedir, sumağın faydaları nelerdir, sumak nasıl kullanılır, sumak suyu nasıl hazırlanır gibi soruların cevaplarını sizler için araştırdık. Sumak nedir, sumağın faydaları nelerdir 04.04.2018 - 16:58Milliyet Haber Sumak nedir, sumağın faydaları nelerdir, gibi soruların cevapları internet ortamında en çok sorulan sorular arasında yer almaya başladı. Farsçada kırmızı meyve ve limonlu baharat olarak bilinen sumağın sağlık açısından da birçok faydası bulunmaktadır. Sumak nedir? Sumak, İran, Afganistan, Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Akdeniz'de yetişir. Sumak Türk mutfağında da en çok kullanılan baharatlar arasındadır. Yemeklere ve salatalara ekşi bir tat vermesi sebebiyle çok fazla sevilerek tüketilir. Sumak sağlık açısından da çeşitli ve güçlü kimyasal maddeler içermektedir. Sumağın faydaları Enfeksiyonel hastalıkları önler Sumak, vücutta iltihaplanma, ateş, artrit, deri iltihabı, solunum bozuklukları, bronşit ve diğerleri gibi birçok hastalığa şifa olarak kullanılılr.. Laboratuvar sonuçları sumak ve ekstresinin iyi antiinflamatuar özelliklere sahip olduğunu doğrulamaktadır. Soğuk algınlığı, , artrit ve diğer enflamatuar rahatsızlıkların tedavisinde faydalı olduğu ortaya çıkmıştır. Sumak'ın cilt koruyucu özellikleri Anti-inflamatuar ve antimikrobiyal özellikleriyle sumak, cilt sorunlarının tedavisinde ve yaraların iyileşmesinde yardımcıdır. Çiğnenmiş sumak yaprakları deri döküntüleri, iltihaplı diş etlerine iyi gelmektedir. Sumak, kalbi ve karaciğeri korur Yüksek kolesterol, kalp ve karaciğer rahatsızlıklarının yaygın nedenidir. Fareler üzerinde yapılan bir deneyde sumak meyveleri ekstresinin kan kolesterol seviyelerini düşürdüğü ortaya çıkmıştır. Bu durumda sumak, kalp ve karaciğer korumak için yararlıdır. Antikanser özellikleri vardır Sumak üzerinde yapılan bazı araştırmalarda, sumak bitkisinin anti kanserojen olduğu anlaşılmıştır. Yapılan bir çalışmada sumak özütünün diğer sağlıklı hücreler üzerinde olumsuz bir etki yaratmadığı ancak kanserli hücreleri yok ettiği gözlemlenmiştir. Bu sayede sumak, kimyasal tedavi de kullanılan bir ilaç olarak kabul edilmeye başlandı. Kadınlar üzerinde oldukça faydalı Sumak kadın hastalıklarını tedavi etmek amaçlı da kullanılabilen bir bitkidir. Aşırı vajinal akıntı durumunda sumak harici tedavi olarak kullanılır. Aynı zamanda sumak anne sütünün arttılması amacı ile de kullanılmaktadır. Adet düzensizliği ve ağrıların tedavisinde Düzenli sumak kullanımının adet düzensizliğine ve adet döneminde oluşan ağrılara iyi geldiği söylenmektedir. İnsan vücudunda detoks etkisi yaratır Zararlı toksinler ve atıklar zamanla insan vücudunda birikebilir. Bu zararlı toksinler zamanla çeşitli sağlık sorunları meydana getirebilir. Sumak, bu atıkların ve toksinlerin vücuttan kolayca çıkarılmasını kolaylaştırmak için tüketilebilir. Solunum ve sindirim sorunlarını giderir Sumak, göğüs ve solunum yolları hastalıklarını tedavi etme amacıyla kullanılır. Sumağın çeşitli solunum yolu hastalıklarına iyi gelmesi, bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İdrar söktürücüdür Sumağın idrar söktürücü özellikleri vardır. Bu nedenle, idrar üretimine yardımcı olarak vücuttan toksit maddelerin atılmasını sağlamaktadır. Ağrılı idrara çıkma ve iltihap ile sonuçlanan mesane iltihabını tedavi etmek için kullanılmaktadır. Genellikle, bağırsak şikâyetleri için sumaktan faydalanılmaktadır. Ortadoğu’da, ekşi sumak suyu ise mide rahatsızlığını rahatlatmak için sık kullanılan bir seçenektir. Yatağı ıslatma sorununu tedavi etmek için geleneksel bir ilaç olma özelliği taşımaktadır. Tedavi edicidir Sumak, kanı arındırmak ve boğaz ağrısını tedavi etmek için faydalı olabilmektedir. Sumağın sahip olduğu büzücü ve soğutucu özellikler bitkiyi sindirim ve mesane sorunları için tedavi edici bir hale dönüştürmektedir. (5) Peki, sağlık açısından bu denli faydaları olan sumak’ın nasıl kullanıldığı hakkında bir bilginiz var mı? Sumak nasıl kullanılır, sorusunun cevabını merak ediyorsanız işte yanıtı. Sumak suyu nasıl hazırlanır? Sumağı pişirmiş olduğunuz tavuğa, patates salatasına, yoğurdun içerisine veya et yemeklerinize ekleyerek tüketebilirsiniz. Sumağı aynı zamanda içecek olarak da tüketebileceğinizi biliyor muydunuz? Sumaktan lezzetli mi lezzetli bir öksürük şurubu hazırlayabilirsiniz. Sumak suyu nasıl hazırlanır diyorsanız işte detaylar… Malzemeler • 1 bardak su • 1yemek kaşığı bal • 2 yemek kaşığı sumak Önce sumak ve suyu kaynatın ılıdıktan sonra bal ekleyin bir bardak için

Görüntünün olası içeriği: yazı

böbrek taşı için böğürtlen kökünü kaynatıp için temizler ameliyattan kurtarır. A.T

Mİ’RAC GECESİ VERİLEN HEDİYELER Mi'rac gecesinde Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) hediye olarak üç sey verilmişti… Bunlar; 1. Beş vakit namaz,

Mİ’RAC GECESİ VERİLEN HEDİYELER
Mi'rac gecesinde Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) hediye olarak üç sey verilmişti… Bunlar;
1. Beş vakit namaz,
2. Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…),
3. Şirk Koşmamak şartı ile ''LÂ İLÂHE İLLALLAH '' diyen her Müslümanın Cennet'e girebileceği müjdesiydi...
Hediye, muhabbeti ifade ettiğine göre, Mahbûb’un Habîbi’ne olan sevgisinin bir mahsulü/neticesi oluyordu bu hediyeler de tabii ki... Mekkeliler şirk ve küfürlerinde inat ve ısrar ettiler, o manevi bataklıkta çakılıp kaldılar… Resûlüllah’ın (s.a.v.) kıymetini bilemedikleri gibi, topyekün âlemleri yoktan var ve varlığından da haberdar eden Cenab-ı Rabbi’l-âlemin katından getirdiği hediyelerin de değerini takdir edemediler. Ancak bu hediyeler elbette ki ortada kalmayacaktı. Bunları anlayacak, gerçek değerini takdir edecek, mucebince amel edecek akıl ve gönül sahipleri vardı. Onlar, şeytanın ve nefs-i emarenin köleliğinden kurtulmuş, iman nuriyle aydınlanmış, feyz-i ilahi ile gaflet perdelerini yırtmış, anlatılanları hemen kavramış ve beş vakit namaza derhal başlamışlardı…
İnsan olmanın kıymetini, Hakk’a kulluğun zevkini doyasıya tatmışlardı.
Evet bazıları ilk başta belki biraz zorlanmışlardı ama, hidayete kabiliyeti olanlar, erinde-gecinde doğru yolu bulmuşlardı...
***
Hasılı; Mi’rac’ın sonunda Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ve ümmetine verilen bu hediyeler, kıyamete kadar kalıcı hediyelerdi. Semereleri/meyveleri ise daha sonra bahusus ebedi ve sermedi hayatta görülecekti... Cennet ve Cemâl-i İlahi ile şereflenmek olarak karşımıza çıkacaktı.
Mi’rac hediyelerinden en önemlisi, hepimizin bildiği gibi “dinin direği” olan beş vakit namazdır. Müslümanlar o güne kadar yalnızca yatsı ve sabah namazı kılıyorlardı. Mi’rac’ta ise günde 50 vakit namaz kılmanın ecrine/sevabına denk beş vakit namaz farz kılınmıştı. İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri buyururlar ki: “Bütün farz ibadetler Allah Teâlâ’ya yakınlık temin etse de bunların en üstünü yani en fazla yakınlık sağlayanı şüphe yok ki namazdır. Umuyorum ki duymuşsunuzdur; 'es-Salâtü mi’râcü’l-mü’min: Namaz müminin miracıdır', 'Ve akrabu m’el-abdü yekûnü mine’r-Rabbi fi’s-salâti: Kulun Rabbine en yakın olduğu an namazda olduğu zamandır. (4) Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), 'Allah Teâlâ ile beraber olduğum öyle bir zamanım vardır ki; ona ne melek-i mukarreb ulaşabilir, ne de bir peygamber' hadis-i şeriflerinde ifade buyurdukları vakit, bu Fakîr’e göre namazın içindeki zamandır. Namaz günahları-kötülükleri örter, insanı çirkin şeyleri yapmaktan alıkoyar, korur. Namaz, Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.), kendisiyle rahatlamak istediği şeydir. Nitekim O, 'Ey Bilâl, beni rahatlat!' (5) buyurarak, namaz kılmak istediklerini ifade etmişlerdir. Namaz, dinin direği kabul edilen ibadetin ta kendisidir. Namaz, İslâm’la küfür arasındaki yegâne farktır.” (6)
Nakşî yolu Müceddidîn kolunun 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan Efendi (k.s.) hazretleri de bir sohbetlerinde, namazın mânevi mi’rac olduğunu beyanla şunları dile getirmişlerdir (mealen):
Namaz mânevi mi’rac’dır. Müslümanlar her gün beş defa Cenab-ı Hakk’ın “ekımi’s-salâte: namazı ikame edin/dosdoğru kılın” hitab-ı izzetine muhatap oluyorlar. Bu suretle sûri (maddi) rızık ve mânevi rızık ile rızıklanmak üzere günde beş defa Hazret-i Mevlâ’nın mânevi sofrasına çağrılıyorlar. Bu şeref insanların ve cinlerin dışında hiçbir yaratığa nasip değildir. Çünkü karşılığı mükâfat ve terfi-i derece (derecelerin yükseltilmesi) olan ibadetler, yalnız insanlara ve cinlere mahsustur. Bu hususta melekler de memurdurlar; lakin onlar, bu emirle imtihan olmak, karşılığında mükâfat almak için memur ve muhatap değillerdir. Kendilerinde cüz’-i türâbî (toprak nevi/parçası) ve (diğer) anâsır (ateş-hava-su) bulunmadığından melâike-i kirâm bile ehl-i salâtın (namaz kılanların) nail olduğu/kavuştuğu böyle bir ziyafetle şerefyâb olmamışlar, bu şereften mahrum kalmışlardır.
O bakımdan müminler, her namaza mi’rac nazarıyla bakmalı; bu inanç ve halis niyetle nice manevi derece ve mertebelere nail olacaklarının şuur ve idrakinde olmalıdırlar. Hal böyle olunca bütün namazlara dururken gönlümüzü ve diğer bütün letaifimizi kinden-öfkeden, hasetten-fesattan ve diğer tüm kötü ve çirkin duygulardan… kısacası Allah’ın dışındaki her düşünceden arındırıp O’nun huzuruna tertemiz bir kalple çıkmalıyız.
Bununla birlikte Cenab-ı Hak, “Ellezîne hüm an salâtihim sâhûn: Onlar ki –yerden ve gökten kıymetli olan- namazı unutuyorlar, terk ediyorlar.” (7) ayet-i celilesinde “fî salâtihim” değil de “an salâtihim” buyurarak fazl u keremini gösteriyor. Arap lisanında “an”, bu’d yani uzaklık ve mücâveze (sınırı aşma, bağışlama, göz yumma) mânâları içindir. “Fî” ise zarfiyyet için kullanılır. Eğer “an salâtihim” yerine “fî salâtihim” buyrulmuş olsaydı, çok müşkilât vardı… Felaket idi! Namazın içerisinde vaki olan hatalar da dahil olurdu. Lûtfen-keremen “fî” gelmedi ve böylece namazda meydana gelen ufak-tefek hataların affına işaret buyruldu. İşte bunun için melâike-i kiram ve ekâbir-i evliyaullah (büyük veliler, şükren) secdeye varmışlardır. (8)
***
Mi’rac gecesindeki hediyelerden bir diğeri de, ne kadar günahkâr olursa olsun, Allah’a ortak koşmayan kimselerin, cehennemde cezalarını çektikten sonra mutlaka cennete girecekleri müjdesidir. Hem de Havz-ı Kevser’de yıkanıp tertemiz olarak… Hatta cehennemden en son çıkıp kurtulan müminin bile, cennette, bu dünyanın on katı bir yere sahip olacağı hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.
***
İçinde müminlere pek çok müjde ve zaruri/temel itikadi bilgilerin bulunduğu Bakara sûresinin son iki ayeti (Âmene’r-Rasûlü…) de üçüncü hediye olarak Mi’rac gecesinde Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.) vasıtasız verilmiştir. (9)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki, “Allah Teâlâ, Bakara sûresini iki ayetle sona erdirdi; bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Onları öğreniniz, kadınlarınıza-oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem duâdır, hem Kur’an’dır.” (10)
Hz. Ömer ve Hz. Ali’den (r.anhüma) şöyle rivayet edilmiştir: “Aklı başında bir adam görmezdim ki, Bakara sûresinin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun” (11) demişlerdir.
Kısacası âlemlere rahmet, fahr-i kâinat Efendimiz’in (s.a.v.) şahsında inananların önüne, kabiliyet ve istidatları nisbetinde manen yükselebilme, nice ulvi makam ve mertebelere ulaşabilme/kavuşabilme kapıları –tabir caizse- ardına kadar açılmıştır.

HATMİ ENBİYA YAPILIŞI : 100 defa: Salevât-ı şerîfe,


Veysel Gürler
HATMİ ENBİYA YAPILIŞI : 100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa:
رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ *
“Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ lenekûnenne mine'l-hâsirîn”
100 defa: Salevât-ı şerîfe, ardından tekrar;
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa:
رَبِّ اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ *
“Rabbi ennî messeniye'd-durru ve ente erhamü'r-râhimîn”
100 defa: Salevât-ı şerîfe, ardından tekrar;
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa:
لاَ اِلهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَالِمِينَ*
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'z-zâlimîn”
100 defa: Salevât-ı şerîfe, ardından tekrar;
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
500 defa:
لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ*
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azıym”
100 defa: Salevât-ı şerîfe,
okunur.
Sonra duâ yapılır. (*)

Mİ‘RAC HÂDİSESİ İTİKÂDÎ AÇIDAN ÜÇ KISMA AYRILIR Birinci kısım: Mescid-i Haram’dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya kadar olan gece yolculuğu... Bu kısım, âyet-i kerimenin sarâhatiyle sâbittir. Bunu inkâra cür’et etmek, yahut hafife almak –Allah korusun– insanı küfre düşürür. “Burak” isimli vasıtayla yapılmıştır. İkinci kısım: Mescid-i Aksâ'dan yedi kat göklere doğru uçuş


Veysel Gürler
Mİ‘RAC HÂDİSESİ İTİKÂDÎ AÇIDAN ÜÇ KISMA AYRILIR
Birinci kısım: Mescid-i Haram’dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya kadar olan gece yolculuğu... Bu kısım, âyet-i kerimenin sarâhatiyle sâbittir. Bunu inkâra cür’et etmek, yahut hafife almak –Allah korusun– insanı küfre düşürür. “Burak” isimli vasıtayla yapılmıştır.
İkinci kısım: Mescid-i Aksâ'dan yedi kat göklere doğru uçuş ve geçiş kısmıdır. Malum, her katta geçmiş bazı peygamberler (aleyhimüsselam) ile görüşüp konuşmalar… Dileyen okuyucularımız, yazarı Mi’rac münkiri olmayan sağlam kaynaklarda bulup okuyabilirler. Bu da meşhur hadisle sâbittir. Bunu inkâra cür'et eden de dalâletle (sapkınlıkla) itham olunur. Yolculuğun bu kısmı ise “Mi’rac” denilen –tabir caizse- manevi bir asansörle vaki olmuştur.
Üçüncü kısım: Göklerin ötesine, Kürsî, Arş-ı muazzam, Âlem-i emr, Sidretü’l-müntehâ, “Sümme denâ fe tedellâ. Fe kâne Kaabe kavseyni ev ednâ” (1) makamlarına olan yolculuk… Kısacası bir noktadan sonra Cibrîl aleyhisselamın bile refakat edemediği, “Yâ Resûlellah, burdan ileri bir adım dahi atarsam yanarım” dediği… mâhiyetini hayâl bile edemediğimiz âlemlere geçiştir ki, bu da âhâd hadisle sâbittir. Bunun münkirine de, günahkârlık isnat olunur; ancak küfür isnat olunmaz, fâsık bir kimse sayılır. Bu safhanın belli bir kısmındaki vasıtanın adı ise "refref"tir. Mevlid'inde Süleyman Çelebi merhum ne güzel ifade etmiş:
Söyleşürken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm...
Bu üçüncü kısımla ilgili kısaca bir şeyler söylemek gerekirse, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bu safhada Rabb’ini görmüştür. Zaman ve mekân dairesinden çıkıp imkân darlığından sıyrılınca ezel ve ebedi bir ân (aynı an), başlangıcı ve sonu aynı nokta olarak gördü. (Abdest aldığı ibriğin sularının dalgalanması bile henüz sakinleşmemişti bu yolculuktan dönüşlerinde.) Binlerce yıl sonra cennete girecek olanları cennette gördü. Hatta (ashabın zenginlerinden) Abdurrahman b. Avf (r.a.) sahabenin fakirlerinden beş yüz sene sonra cennete girecektir. (2) Resûlüllah (s.a.v.) beş yüz sene geçtikten sonra Abdurrahman b. Avf’ın cennete girdiğini gördü ve ona niçin geciktiğini sordu. (3)
***
Mir‘ac mûcizesi gibi diğer pek çok hâdisenin, senenin bazı devrelerine serpiştirilmiş olmasının da herhalde hikmetleri vardır. Mü'minler böyle gün ve geceler sebebiyle, hayatlarını yeniden kontrol edip çekidüzen versinler, kendilerine gelsinler; mânevî bünyelerini kuvvetlendirme yolunda şevk ve şuur sâhibi olsunlar...
Mi‘rac Gecesi, bizleri böyle bir tefekküre sevk ediyor, nefis murakabe ve muhasebesi temin ediyorsa hedefini bulmuş, maksada uygun bir şekilde ihya edilmiş demektir

Sokağa çıkma yasağının gelmesi


Mehmet Hilmi Burkan
Sokağa çıkma yasağının gelmesi şu an için mümkün değil. Bir ülkenin sokağa çıkma yasağı ilan edebilmesi için, Ülkenin Hazinesinin; Evde kalacak insanların, elektrik parasını, su parasını, kirasını, gıdasını ve maaşını ödeyecek parasının olması lazım. İhtiyat akçesini bile harcamış bizim iktidarımız, nasıl sokağa çıkma yasağı ilan etsin? Hastalığı, her an kapabilirsiniz. Her şeye hazırlıklı olun. Memleket, trollerin yazdığı gibi gülpembe değil. ÖNLEMİNİZİ ALIN. BAŞKA TÜRLÜ KORUNAMAZSINIZ.

23 Mart 2020 Pazartesi

Gökten taş yağsa benim evlatlarıma isabet etmez. yeterki evlat olabilelim.

Hasan Bozkurt .... Hadis-i Şerif : “Her kim (EHL-İ SÜNNET ) cemaatten bir karış ayrılırsa, boynundan İslam akdini çıkarmış olur.” Başka bir Hadis-i Şerifte ise şöyle buyurmuştur: “Allah’ın (kudret) eli cemaat üzerindedir. Cemaatten ayrılan kişi, şeytanla olur, o kişi Allah ve Resulü’ne de karşı gelmiş olur.”....el-Malatî, et-Tenbîh, s. 65.