“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
2 Ağustos 2020 Pazar
MİDENİZDE ÜLSER REFLÜ GASTRİTİNİZ VARSA KURTULUN yemeklerden 1 saat önce kantaron yağı için 1 yemek kaşığı üzerine sıcak su için 1 saat sonra yemekten hemen öncede saf tahin için 10 gün yapın düzeliyorsunuz yemekten sonra hiç bişey yiyip içmeyin yatmayın 2 saat kadar mide sorunuda yaşamazsınız bir daha geçmiş olsun Şifa Allah tan. Saygılar M.ulaş
AKRABA VE SILA-İ RAHİM Baba ve anne taraflarından yakınlarımıza akraba denir. Sıla-i rahim: Akrabalık haklarını muhâfaza maksadıyla Rabbimizin emrini, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini işlemek niyetiyle akrabalarımızı ziyâret edip selâmlaşmaya, imkânımız var ise onlara hediye vermeye, iyiliklerini isteyip zararlarını gidermeye, uzakta olanlarını mektup (telefon vesâir yollarla), selâmlarımızla sevindirmeye denir. Sıla-i rahim bütün Müslümanlar üzerine farz kılınmıştır. İhmal edenler büyük cezâlar, azaplar görecektir. Çünkü bu emrin yapılmaması akrabalar arasındaki muhabbeti, birbirini gözetmeyi kaldırır. Günden güne birbirine yabancılaşır, akrabalık bağları yok olur. Bu sebepledir ki, akrabalar arasında birbirlerini ziyâret etmek, selâmlaşmak, ihmal edilmesi câiz olmayan haklardan sayılmıştır. Pek çok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile fazîleti beyân edildiğinden, sıla-i rahim dînimizde gâyet mühimdir. Hadîs-i şerîflerde sıla-i rahmin ömrü uzatacağı, rızkı bereketlendireceği, cehennemden uzaklaştıracağı, hesâbı kolaylaştırıp, cennete girmeye vesîle olacağı haber verilmiştir.
TEVESSÜL Tevessül, vesîle: Allâhü Teâlâ’nın, kulunun kendisine yaklaşması için sebep ve ihtiyaçların görülmesine vâsıta kıldığı her şeydir. Bir Allah dostunun ismini söylemek veya onu vesîle kılarak duâ etmek îmana zarar vermez. Zarar veren, meydana gelmesi niyâz olunan işte ve fiilde, ismi zikredilen zâtın tesir kuvvetinin bulunduğuna inanmaktır. Bir fiilin müessir ve hâlıkının Allâhü Teâlâ olduğunu bilmek ve inanmakla beraber mahlûka isnadı câizdir. Tesir ve yaratma kuvveti mahlûka isnat olunmayıp yalnız fiilin isnadı hâlinde mananın mecaz olduğu zaten aklın delâletiyle bilinir. Mesela; bir Müslüman şu ilacı içtim, iyileştim, falan veliye tevessülüm işe yaradı, bu yemek beni doyurdu, bu su susuzluğumu giderdi ve benzeri sözleri söylese, onun Müslüman olması, yaratma ve tesir kuvvetinin Allâh’a ait olduğuna inandığı hususunda kâfî delildir. Yani kendisini doyuranın, iyileştirenin ve susuzluğunu giderenin Allah olduğunu bilir. Aliyyü’l-Kârî merhum, tevessülün câiz olduğunu isbat için Menâsik isimli kitabında şöyle demiştir: “...Rablerine vesîle ararlar” meâlindeki İsrâ Sûresi’nin 57. âyet-i kerîmesinde vesîleden maksat, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’dir, denildi. Bu takdirde, peygamberlere ve salihlere tevessülün câiz olduğu sabittir. Allah’tan başkasına tevessül; şirk ve küfür olsaydı namaz kılan herkesin kâfir olması gerekirdi. Çünkü her Müslüman, namaz esnasında birinci ve ikinci oturuşta, ‘es-Selâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetüllâhi ve berakâtühû’ (Ey Nebi, Allâh’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.) diye duâ ederek Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile tevessül etmiş olur. Tevessülden ve kabir ziyaretinden maksat, faydalanmadır. Çünkü ruhlar aynadır ve birbirine akseder. Bir kimse, kabir ehlinden birine yönelip ona tevessül etse, kabir sahibinin ruhundan, ziyaret edenin ruhuna feyiz akseder. İslâm’ın ilk yıllarında kabir ziyareti yasaklanmıştır. Çünkü kabir ehlinin hemen hepsi câhiliye halkındandı. Zamanla ehl-i îmandan vefat edenler oldu ve Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) kabir ziyaretine müsaade buyurdular. Bu mesele ile bilindi ki ‘Kabir ziyareti caiz değildir’ denilmesi asılsız bir iddiadan ibarettir.
(Eve girerken İhlas suresini okuyan, yoksulluk görmez.) [T. Kurtubî]
Kerametle tayy-i mekân ederek bir anda başka yerlere-ülkelere giden evliya da, Müslüman cinniler seferi olarak namazlarını kılar.
Hadis-i şerif : “İbn Mes’ûd radıyallahu anh anlatıyor: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gece yahut gündüz (kerahet vakti dışında) on iki rek’at namaz kılarsın, her iki rek’at arasında teşehhüd okursun. (Yani bu namazı iki rek’atte bir selâm vererek kılarsın.) Namazın sonunda (12’nci rek’atin) teşehhüd(ün)e oturduğun zaman, Allah Azze ve Celle’ye senâda bulunur, sonra Nebî sallallahu aleyhi vesellem’e salât edersin. (Yani Tahiyyât, Salli ve Bârik okursun. Burada zikredilmiyor ama, haliyle selâmdan önce okunan diğer duaları da okursun.) Sonra (selam vermeden önce) secdeye varır ve secdedeyken (her birinin başında Besmele çekerek) yedi kere Fatiha, yedi kere de Ayetü’l-Kürsî oku. Sonra on defa; ‘Lâ ilâhe ilallahu vahdehuu lâ şerîkeleh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in qadîr’ de! (Meali: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, O tektir, hiçbir ortağı yoktur, mülk O’na aittir, hamd O’na mahsustur. O her şeye hakkıyla gücü yetendir.) Bundan sonra şu duayı oku: " اللهم انى اسألك بمعاقد العز من عرشك و منتهى الرحمة من كتابك و اسمك الأعظم و جدك الأعلى وكلماتك التامات " Ardından da hâcetini (ihtiyacını, kalbindeki muradını-arzunu)iste. (Okunuşu: ‘Allâhümme innî es’elüke bimeâqıdi’l-ızzi min arşike ve müntehe’r-rahmeti min kitâbike ve’s-mike’l-a’zami ve ceddike’l-a’lâ ve kelimâtike’t-tâmmâti’. (Meali: Allah’ım! Ben, Arş’ındaki akitleşmeler (ve o akitlerin bulunduğu yerler) hakkı için; Kitab’ındaki sonsuz rahmetin, İsm-i A’zam’ın, yüce şânın-azamatin ve tastamam olan kelimelerin (mükemmel emir ve nehiylerin-fermânın-ahkâmın hakkı için, onların) hürmetine Senden hâcetimi istiyorum / ihtiyaçlarımı yerine getirmeni diliyorum.) Bunu cahillere ve kötü (niyetli) insanlara öğretme, sonra kötüye kullanırlar. Duaları kabul olunur ve onlar için de iyi olmaz. [Hafız el-Münzirî et-Terğîb ve’t-Terhîb, Fî Salâti’l-Hâceti ve Duâiha (Hacet namazı ve duasının fazileti bahsi) Hadis no: 4; Hadisi, imam Hâkim, el-Müstedrek’inde rivayet etmiştir.] Ahmed bin Harb (rh.), ‘Bunu tecrübe ettim / denedim, doğru buldum, yani dileğim kabul olundu’ demiş... İbrahim bin Ali ed-Dübeylî (rh.) de yine, ‘Bu hâcet namazını ben de denedim, hak buldum, gerçek olduğunu gördüm’ demiştir. İmam Hâkim (rh.) der ki: ‘Biz Ebu Zekeriyya, ‘Bunu tecrübe ettim, doğru buldum. Duam kabul olundu’ dedi.
KELİME-İ TEVHİD’İN SIRRI Cenâb-ı Hak, Firavun’u boğup Musâ aleyhisselâmı kurtardığında, Hazret-i Musa Cenâb-ı Hakka şöyle niyâz etti: “Yâ Rabbi, bana bir amel öğret ki ihsân ettiğin şu nimete şükretmiş olayım.” Hak Teâlâ buyurdu: “Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Musa: “Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler” dedi. Allâhü Teâlâ: “Yâ Musâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hazret-i Mûsa: “Lâ ilâhe illâ ente. Yâ Rabbi, bana mahsûs bir amel niyâz ediyorum” dedi. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: “Yâ Musa, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekilher; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, Lâ ilâhe illallâh da diğer kefesine konsa Lâ ilâhe illallâh elbette ağır gelirdi.” KAYNAK; tirmizi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)