“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
15 Ağustos 2020 Cumartesi
Muâz radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi: Allah Teâlâ; “Benim rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır” buyurmuştur. Tirmizî, Zühd 53 Kaynak: Riyazü's Salihin - İmam Nevevi

Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır. TÂHÂ - 132
MİRAS Cenâb-ı Hak, Nisâ Sûresi’nin 11. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor (meâlen): “Allah size (miras hükümlerini şöylece) tavsiye (ve emr) eder; evlâtlarınız hakkında (ki hüküm) erkeğe iki kadının payı miktarıdır.” Miras âyet-i kerimesinin sebeb-i nüzûlünde Atâ (r.a.) şöyle rivâyet etmiştir: Sa’d bin Rebi’ (radıyallahü anh) şehit olmuş, iki kızı, bir zevcesi, bir de biraderi kalmıştı. Biraderi malın tamamına el koydu, kadın da Peygamber Efendimize (s.a.v.) gelerek “Yâ Resûlallah! İşte Sa’d’ın kızları. Sa’d şehit edildi, bunların amcası da mallarını aldı” diye hâlini arz edince Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) “Haydi şimdilik git. Ümit ederim ki Hazret-i Allah bu husustaki hükmünü yakında bildirecektir.” buyurmuşlardı. Bir müddet sonra kadın tekrar geldi ve ağladı. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kızların amcasını çağırdı ve “Sa’d’ın iki kızına terikenin (kalan malın) üçte ikisini, kızların annesine de sekizde birini ver, gerisi de senin” buyurdu. İşte bu âyet-i kerîmenin hükmünce İslâm’da ilk taksim olunan miras bu oldu.” Müslümanların aldıkları mirastan hayır görmeleri ve âhirette de mes’ul olmamaları için dinimizin bu husustaki emirlerini aynı namaz, oruç, zekât, hac ve sair ibâdetler gibi Allâh’ın emri olarak görüp onlar kadar mühim olduğunu ve hatta kul hakkı olması hasebiyle daha hassas olduğunu idrakten uzak tutmamaları ve hayatlarında tatbik etmeleri icap etmektedir. İslâm fıkhının mühim bir kısmını teşkil eden ölünün terikesine (bıraktığı şeylere) taalluk eden haklardan ve terikenin muayyen hisselere taksiminden bahseden ilme, Ferâiz ilmi denir. Vârislerin hisselerini bildirir. Ferâiz’in hükümleri 15 olup 7’si Allâh’ın kitabı Kur’ân-ı Kerîm, 5’i Resûlullâh’ın sünneti ve 3’ü müctehidlerin icmâı ile sabittir.
BÜYÜK GÜNAH İŞLEMEKTEN SAKININ! Ebû Hüreyre’den (r.a.) şöyle rivâyet olundu: Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün minbere oturdular, sonra üç defa “Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin olsun ki.” diyerek yemin edip sükût ettiler. Orada bulunanların tamamı, Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) bu yemini sebebiyle başlarını öne eğip ağladılar. Sonra: “Beş vakit namazını edâ eden, Ramazân-ı Şerîf orucunu tutan ve (helâk edici) yedi büyük günahtan sakınan kimse için kıyâmet günü cennetin sekiz kapısı birden açılır. Hatta o kapıların gıcırtıları işitilir.” buyurdular ve şu âyet-i kerîmeyi okudular (meâlen): “Eğer yasak edildiğiniz büyük (günâh)lardan kaçınırsanız, sizin (öbür) kabahatlerinizi örteriz ve sizi şerefli bir mevkiye (getirip) dâhil ederiz.” (Nisâ Sûresi, âyet 31) (Beyhakî, Şuabü’l-Îman) Bu hadîs-i şerîfte bildirilen yedi büyük günah diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle beyân buyurulmuştur: “Helâk edici yedi (büyük) günahtan sakının! (Bunlar) Allâhü Teâlâ’ya şirk koşmak, sihir yapmak, Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı cana haksız yere kıymak, fâiz yemek, yetim malı yemek, harp günü sırtını dönüp kaçmak ve çirkin fiillerden uzak olan iffetli mümin bir kadına zinâ ile iftirâda bulunmak.” (el-Câmiu’s-Sağîr)
Hanefî mezhebine göre “istiridye” yenmez.
Bu mevzuda son devrin değerli Hanefî fıkıh âlimi Mehmed Zihnî Efendi merhum Nimet-i İslâm isimli muhallet eserinde şöyle demiştir:
“Balık cinsinden olmayan deniz mahlûkları temiz olmadıkları için yenmezler. Midye, istiridye, istakoz, kalamar, karides... gibi.”
Büyük İslam İlmihali'nde de Ömer Nasûhi Bilmen merhum şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Devamlı olarak suda yaşayan balıklar yenir. Fakat diğer su hayvanları habis (pis) sayılır, yenmezler. Mesela, yengeçler, midyeler, istiridyeler, ıstakozlar (karides de bu sınıfa dahildir) helâl değildirler..."
Hâsılı; Hanefî mezhebine göre, balık sûretinde olmayan deniz hayvanlarının etlerini yemek haramdır. Buna göre, daima suda yaşayan, suda barınan hayvanlardan her çeşit balığın eti yenebilir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bu kabildendir. Fakat diğer su hayvanlarını yemek caiz değildir. Midye, istiridye, karides, istakoz ve yengeç gibi hayvanların yenilmesi helâl olarak kabul edilmemekte, haram sayılmaktadır. [Bkz. Cezîrî, el-Mezâhibü'l-Erbaa, 2, 5]
Bu esaslara göre, midye, istiridye, karides, kalamar gibi deniz hayvanları Şâfiî, Mâlikî ve Hanbeli mezheplerine göre yenebilirken, Hanefî mezhebine göre yenilmemektedir. Hanefî mezhebinin haram saymasının sebebi, bu çeşit hayvanları gerek görünüş, gerekse yenen kısımları itibariyle hoş olmaması, çirkin ve pis sayılmasıdır.
Bir başka ifadeyle; Mâlikî mezhebi hiçbir deniz hayvanını istisna kılmazken, Hanbelî mezhebi yılan balığını habis saydığı için, Şâfiî mezhebi de kurbağa, yengeç ve timsah gibi hem denizde, hem de karada yaşayabilen hayvanların etinin yenilmesini haram olarak vasıflandırmaktadır.
S o n u ç
Her Müslüman, istisnaî ve mecburi haller dışında mutlaka mensubu bulunduğu kendi mezhebinin hükümlerine uymalı, hatta onun da müftâ bih olan kavilleriyle amel etmeye gayret göstermelidir.