5 Ocak 2022 Çarşamba

Karabaş otu 👉bilhassa çiçeği kafayı temizler.. Teknolojinin gelişmediği eski tarihlerde aklı ve zekasına hayran bırakan, ocaktan yetişen ninelerimiz karabaş otundan kullanmışlardır .. Annemin kadim bilgilerden birisi


Vücudu soğuyan hastaya Karabaş otu kazanda kaynatıp leğen içine kişiyi oturtup, kaynamış olan Karabaş otu ile bütün vücudunu yıkanması sağlanırdı ..
Bu süreç esnasında vucudu kaynamış Karabaş otu suyu vede kendi otunu lif kullanır gibi vücudu ovularak yıkanırdı .. suyun sıcaklık oranı kişiyi yakmayacak derecede olmalıdır..
Bu işlem vücudu soğuyan hastanın bütün vucut azalarının ısınmasını sağlardı ..
Soğuyan vücudu ısınır, hastanın çabuk toparlanması sağlanırdı..
Özellikle Çiçeği kaynatılarak buruna çekilirse burun ve kafadaki pis tuzlu balgamları akıtarak ferahlanması sağlanırdı .. Ki
Eski tarihlerde bu işlem çok fazla yapılırdı .. Burun içine Karabaş otu püskürtülerek geniz yoluyla hastalıklar doğal yolla boşalırdı..
Karabaş otu mayıs ve haziranda çıkar üçüncü derece sıcaktır ,vücudu ısıtır..
Bağlamı çıkarır.. Kalbe ferahlık verir.. Arpa ile kaynatılıp içilir ise böbreği dalağı temizler..
Midede ne kadar hastalık varsa temizler ..
Baş ağrısından , titremeden ,cinnetten damar hastalığına vede göz ağrılarına faydalıdır..
Geleneksel Tıpta beyin süpürgesi olarak bilinen karabaş otu; nörolojik hastalıklar, astım, kalp ve kan dolaşımı için eski tıp alimlerinin reçetelerine girmiştir.
Günlük 2 adet Karabaş otu çiçeği kaynatıp içiniz
Araştırmacı: Aylin Özgür

Kakule, son günlerin en çok konuşulan ve aranan ürünü haline gelmeye başladı. Çağımızın hastalığı kanser için faydalı olan bu şifalı bitki, kanser hücreleriyle savaşarak sağlıklı hücrelerin sayısının artmasını sağlayarak bir nevi kanseri önlüyor. * Sindirim yardımcı etkisiyle midede ağrı, bulantı, hazımsızlık ve gaz oluşumunu engeller. * Akciğerlere giden kan dolaşımını artırır. Bu nedenle astım veya bronşiti olanlarda için faydalıdır. * İştahı artırır.


* Dizanteriyi tedavi edici özelliği bulunur.
* İdrar söktürücü özelliği oldukça fazla olup, böbrekleri temizler.
* Mideyi çalıştırır ve gaz sorununu azaltır.
* Mide gazı sebebiyle oluşan kalp rahatsızlıklarını önler.
* Mide bozukluğu sonucu ortaya çıkan migren rahatsızlığına iyi gelir.
* Akciğerler için antiseptiktir.
* Bronşite çok faydalı olup, boğazları yumuşatıcı özelliği vardır.
* Kakule dövülerek toz haline getirildikten sonra burna çekilirse nezleye iyi gelir.
* Ağız kokusunu geçirmekte yararlıdır.
* Diş ve diş eti enfeksiyonları ile mücadelede ekilidir. Aynı zamanda kötü nefes önlemeye yardımcı olur. Ağız kokularını geçirir.
1 bardak kaynar suya, taze çekilmiş kakule tohumlarından 1 tatlı kaşığı dolusu koyulur. 10-15 dakika demlendikten sonra elde edilen çay günde üç kez bir bardak içilir. Eğer gaz sorunu ve iştah açmak için kullanacaksanız yemeklerden yarım saat önce tüketilmelidir.
KAKULE NASIL KULLANILIR ?
Mide bulantısı için; kaynattığınız nanenin içine bir tutam kakule atın ve daha sonra limon ve bal ekleyerek tüketin. Mide bulantınız geçecektir. Yine mideye faydası olacak şekilde kakule kahvesi yapıp tüketebilirsiniz.
İştahsızlık için; kaynatılmış kakule içine esmer şeker veya bal ilave ederek tükenirseniz iştahsızlık sorununuz çözülebilir.

Sabah namazından sonra uyuyan kişilerde, zamanla kararsızlık ve iletişim problemi ortaya çıkmaya başlıyor. Tiroid bezi enerjisiz hale geliyor. Öğle namazının vaktinde kılınmaması ya da kaçması;kişide duygusal probleme delalet ediyor.Mide ve sindirimde düzen bozulmaya başlıyor.


İkindi namazının gecikmesi veya terki,insandaki maddi-manevi üretkenliği azaltır.Bedende de köklerde sorun meydana getirir.
Akşam namaz vaktindede;habis ruh,şeytan,cin hareket frekans başlangıç anlarıdr.İnsanda dağınıklık meydana getirir. Frekans çarpışma zamanıdır.
(Efendimiz s.a.s: "Akşam ezanından sonra sokaktaki çocuklarınızı artık evlerinize alınız çünkü bu vakit, habis ruhlar ortalığa çıkmaya başlar." buyurmuştur.)
Yatsı namazının vaktinde kılınmaması ve terki;insanda zamanla endişeli hal oluşumuna zemin hazırlar.Beyin ve sinir sistemi için denge vaktidir.
Teheccüd vaktinde devamlılık oldukça,zihinsel atıklardan arınma ve psikolojik tedaviye şifadır. Hipofiz ve hipotalamus için faydalıdır.
Yazar: Rauf Atilla Pola. Ruh psikolojisi

Mezarlıklardaki cesetler normalde hızla bir çürüme sürecine girerler. Kemikler dışında her şey toprak altında çürüyerek yok olur. Mezarlıklarda bu anlamda yeni gelenlere yer açılır. :


Ancak son yıllarda görülen insanları hayrete düşürmektedir.
Açılan mezarlarda cesetlerin mumyalanmış olarak aynı kalması şaşırtıcı bir durumdur.
.
Tek açıklaması vardır bunun.
.
İnsanlara o kadar çok kimyasal verilmektedir ki bunun neticesinde mumyalanma durumu gerçekleşmektedir.
.
Sentetik olarak bir çok yiyecek ve içeceklerle alınan bir çok çeşitte kimyasal önce metabolizmada canlılığı yok etmektedir.
Canlı mikroorganizmaların yok olduğu her yere sentetik kimyasallar dolmaktadır.
:
Bizi yaşarken öldüren ,öldüğümüzde de terketmeyen bu kimyasalları zevkle yemekte ve içmekteyiz.
:
Bize tatlı,acı,ekşi,baharatlı ,renklendirici ,doğal kokulu gıda hissi veren her şey kimyasaldır.
.
Bu kimyasallar bizi doğal olmaktan çıkararak sentetik bir forma sokmaktadır.
:
Endüstriyel gıda üretim teknikleri ,yaptıkları buluşlarla ve ortaya çıkardıkları yeniliklerle sürekli ileri adımlar attıklarında bizler o kadar doğal formlarımızdan çıkmakta ,sentetik formlara dönüşmekteyiz.
:
ŞİMDİ HER ŞEYİ SORGULAMA ZAMANIDIR.
SENTETİK GIDALARDAN
SENTETİK VİTAMİNLERDEN
SENTETİK MİNERALLERDEN
SENTETİK PROTEİNLERDEN
KURTULMA ZAMANIDIR.

Güneş ve yaşlılık lekelerini gideren deva terkibi şöyledir:

Bir miktar soya fasulyesini kırmızı renge dönene kadar 20 – 25 dakika kaynatıp sonra bu su pamuk ile o lekeli olan bölgelere sürülürse en kısa zamanda yok olup şifa bulur.

Şeker hastalığına bağlı olarak meydana gelen yaralara deva terkibi şöyledir:
Şeker hastalığına bağlı olarak meydana gelen ayak yaraları için 6 – 7 gr. ağırlığındaki beyaz dut bitkisinin yaprağını kaynatıp ılık olarak yaraların üstüne damlatılırsa yaralar yok olur.

29 Aralık 2021 Çarşamba

İmam-ı Bûsirî bir gün evine giderken yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona: -Yâ Bûsirî, Bu gece rüyanda Resûlüllah'ı gördün mü? Diye sorar. İmam-ı Bûsirî:


-Hâyır görmedim! Diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra O yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam-ı Bûsirî'nin gönlüne, o anda Hazret-i Peygamberin aşk ve muhabbeti düşer. O gece, rüyasında Hazret-i Peygamberi görür ve içinin neşe ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Peygamber Efendimizi öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok övgüler yazar. Kasîde-i Bürde'nin 149. Beytinde bunu şöylece dile getirir:
Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri,
Başı darda her insana, O Resulü buldum hâmi.
Daha sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman bu Kasîde-i Bürde'yi yazıp bununla Cenâb-ı Hakk'tan şifâ dilemeye yönelir. Kasîdeyi tamamladığı gece rüyasında Hazret-i Peygamber'i görür. Hz. Peygamber Bûsîrî'den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister; O
"Yâ Resûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?" deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla' beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Tamamı 161 beyitten ibaret bulunan Kasîdenin 51. Beytinin birinci mısraını
Hakkında ilmin son hükmü; "O da bir insandır ancak,
olarak okuduktan sonra ikinci mısrasını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Resûl-ü Ekrem Hazretleri: Oku yâ İmam! Diye buyurur. İmâm-ı Bûsirî: -İkinci mısrayı hatırlayamadım yâ Resûlüllah! der. Bunun üzerine mucize içinde mucize üzere Peygamber Efendimiz:
"Yaratmıştır O'nu Allah, en hayırlı kul olarak"
şeklinde ikinci mısrasını ikmal buyurarak beyti tamamlar. Kasîdenin tamamının okunmasından sonra Resûlüllah mübârek avuçları ile İmâm-ı Bûsirî'nin felçli uzuvlarını ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmâm-ı Bûsirî uyandığı zaman hastalığının zâil olduğunu görüp Allah'a şükreder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürûr içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu'r- Recâ Hazretlerine rastlar. Ebu'r- Recâ ona:
- Yâ Bûsirî!. Fahr-i Âlem'i övdüğün kasîdeyi getir! der.
İmâm-ı Bûsirî; Resûlüllah Efendimizi övdüğüm kasîdelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz? Diye sorunca, Şeyh Ebu'r- Recâ:
Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları,
Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları.
Diye başlayan kasîdeyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber efendimizin huzurunda okurken işittim ve O'nun çok memnun olduğunu gördüm der. Bu kasideyi daha hiç kimsenin duymadığını zanneden İmâm-ı Bûsirî hayretler içinde kalır.
161 kıt'a dan meydana gelen Kasîde-i Bürde on bölüm üzere dizelenmiştir:
1 -- 12 Hz. Peygamber'e duyulan aşk ve özlem.
13 -- 28 Nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gereği.
29 -- 58 Hz. Peygamber'e övgü.
59 -- 71 Hz. Peygamber'in doğumu.
72 -- 87 Hz. Peygamber'in mucizeleri.
88 -- 104 Kur'ân-ı Kerîm'in yücelik ve erdemleri.
105 -- 117 Hz. Peygamber'in Mi'racı.
118 --139 Hz. Peygamber'in Cihadları.
140 --151 Hz. Peygamber'den şefâat dileme.
152 --161 Allah'a yakarış ve dua
Coşkun bir peygamber aşığı olan Bûsîrî'yi şöhretin zirvesine taşıyan bu kasideye kendisi "el-Kevâkibü'd-dürriyye fî medhi hayri'l-beriyye" adını verdiği halde, "Kaside-i Bürde" ismiyle tanınması gördüğü rüyâdan kaynaklanmaktadır. Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrıca haftalık evrad olarak okunmakta, son münacât kısmı ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-ı Hakk'tan şifa niyaz edilmektedir.
KASÎDE-İ BÜRDE
Sonsuz salât ve selâmlar, eyleriz Mevlâm dâimâ
En hayırlı yarattığın, O mübarek Habîbine


ŞEFÂ'AT YÂ RESÛLALLAH Bâb-ı lutfun uşşâkına küşâde Vuslatın se'âdet yâ Resûlallah Merhamet kıl lutfet dil-i nâşâde Rahmetin selâmet yâ Resûlallah Bir nigehin câna minnet bilirim Kovsan bile hiç utanmam gelirim Ben uğruna cânımı da veririm Aşkıma alâmet yâ Resûlallah Ol ravza-i pâke sürsem yüzümü Hâk-i ıtırnâke sersem özümü Sırr-ı "levlâk"e erdirsem sözümü Sıdkıma delâlet yâ Resûlallah "Rahmeten-lil-âlemîn"sin lâ-cerem Hem "şefîu'l müznibîn"sin kıl kerem Erişmezse himmetin ben neylerem Fakîre inâyet yâ Resûlallah AŞKÎ âzâd kabul etmez kulundur Kulu Hakk'a ileten yol yolundur Mahrûm etme civârında bulundur Umarım şefâat yâ Resûlallah