9 Temmuz 2019 Salı

Bu ülkede Müslümanlara ve İslâm'a yapılan saldırılara ve zulümlere bir örnek; Yıl 1932. Sadettin Kaynak Süleymaniye Camii'nde smokinle hutbe veriyor. Şaşırmak ve kızmak için acele etmeyin. 1928 yılında hükümetin isteği ile bir komisyon toplanır ve şu kararlar alınır:

Bu ülkede Müslümanlara ve İslâm'a yapılan saldırılara ve zulümlere bir örnek;
Yıl 1932. Sadettin Kaynak Süleymaniye Camii'nde smokinle hutbe veriyor.
Şaşırmak ve kızmak için acele etmeyin. 1928 yılında hükümetin isteği ile bir komisyon toplanır ve şu kararlar alınır:
1- Camilere sıralar konulacak ve ayakkabı ile girilecek.
2- Camilere enstrümanlar konulacak ve ibadetler müzik eşliğinde yapılacak.
3- Osman Nuri Çerman meclise 40 maddelik bir teklif sunar ve teklifin bir bölümünde Kuran'ın bir kısmının atılarak Atatürk'ün söylev ve demeçlerinin konulmasını ve bunlarla ibadet edilmesini teklif eder.
Hatta şunu da ilave eder: Cuma namazları pazar günleri saat 09.00'a alınsın.
Kaynak: Osman Nuri Çerman, Mutlu Bir Vatan İçin Düşünceler.
Cumhuriyet devrinde sarıksız, cübbesiz, fraklı ilk Türkçe hutbe, 
5 Şubat 1932’de Sadettin Kaynak tarafından Süleymaniye Camii’nde okundu.
Hutbede okunan Kur’an ayetleri, Fransızca Kur’an çevirisinden hareketle hazırlanan “Türkçe Kur’an-ı Kerim”den seçilmişti.
1932 Ramazan ayı, Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı toplumsal mühendislik projelerinden birinin tatbik sahasına konulduğu yıl oldu. 
“Dinde reform”, “Türkçe ibadet”, “İslam’ı Türkleştirme” ve “Milli Müslümanlık” adlarıyla anılan bu inkılap hamlesi, 
Reisi cumhur Mustafa Kemal'in teşvik ve desteği ile başladı.
22 Ocak 1932 günü Yere batan Camii’nde “Hafız Yaşar Okur”un ilk Türkçe Kur’an’ı okumasını, 30 Ocak 1932’de “Hafız Rıfat” tarafından Fatih Camii’nde seslendirilen ilk Türkçe Ezan takip etti. 
3 Şubat 1932 Kadir Gecesi, Ayasofya Camii’nde Türkçe Tekbir icrasından sonra, ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi teşebbüslerinin son adımı atılarak, 5 Şubat 1932 tarihinde Süleymaniye Camii’nde “tamamı” Türkçe olan ilk hutbe irad olundu.
Sadeddin Kaynak’ın: Türkçe hutbeye sıra gelmişti. 
Atatürk: 
“Haydi bakalım. 
Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Camii’nde mukabele oku! 
Amma okuyacağını önce tertip et, bir göreyim” dedi. 
Yazdım, verdim. 
Beğendi. 
Fakat: “Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. 
Bu başka iş, hafızlığa benzemez” dedim. 
“Zarar yok, tecrübe edelim” buyurdu.
Bunun üzerine tekrar sordum: 
“Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?” 
Hayır, sarığı bırak… 
Benim gibi başı açık ve fraklı!” 
Ne diyeyim inkılâp yapılıyor, peki dedim.
Türkçe hutbenin metni sadece Kur’an’dan seçilmiş ayetlerden oluşmaktaydı. 
Ayetlerin çevirisi ise “Cemil Said” tarafından “Kasimiriski”nin 
“Le Koran” adlı Fransızca Kur’an çevirisinden hareketle hazırladığı 
“Türkçe Kur’an-ı Kerim” (İstanbul, 1924; 2. Bas. 1926) den seçilmişti.
Hafız Saadettin Kaynak hutbeyi okuduğu esnada ve hutbeden sonra orada bulunan diğer hafızlar da Türkçe tekbirler getirmişlerdi. 
Hutbenin ardından Cuma namazı kılınmış ve kürsüye çıkan Hafız Saadettin Kaynak, makamsız olarak Türkçe bir sure okumuştu. Bunu Türkçe tekbirler ve dualar takip etmişti.
(Kaynak)
Türkçe Kur’an Ve Cumhuriyet İdeolojisi, 2. Baskı. İstanbul 1998.
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, 15. Baskı, 1992.
(İktibas)
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2206126722783493&id=100001585612381
Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, yazı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder