22 Temmuz 2019 Pazartesi

" KÖTÜ ÂLİMLER. ?"

" KÖTÜ ÂLİMLER. ?"
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şöyle buyuruyorlar:
“Büyüklerden biri şeytanı, insanlara vesvese vermeyi ve onları saptırmayı bırakmış, boş otururken gördü. Ona, böyle rahat oturmasının sebebini sordu.
Mel’ûn: “Bu zamandaki kötü âlimler bana işimde çok büyük yardım ediyorlar ve benim adıma (insanları) saptırarak beni rahatlatıyorlar.” dedi
Hakikat, şu zamanda dinde ve dinin yayılmasında ve takviyesinde zuhur eden her zafiyet ve gevşeklik ancak kötü âlimlerin uğursuzluğundan ve niyetlerinin bozuk olmasındandır. Evet, eğer âlimler dünyadan yüz çevirselerdi, makam ve mevki sevgisinden, mal ve mertebe hırsından kendilerini kurtarmış olsalardı, onlar âhiret âlimlerinden ve peygamberlerin -aleyhimü’s-salevâtü ve’t-teslîmât- vârislerinden olurlardı. Çünkü o âlimler mahlûkatın en faziletlisidir. Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile Allah yolunda şehitlerin kanı tartılır. Âlimler, mürekkebleri şehitlerin kanından ağır gelen kimselerdir. Yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Âlimin uykusu ibadettir” hadis-i şerifleri onlar hakkında tahakkuk etmiştir.
Âhireti güzel, dünyayı çirkin ve kötü gören onlardır. Böyle olunca âhirete ‘ebedîdir’ nazarı ile baktılar. Dünyanın da geçici ve fânî olduğunu gördüler. Bundan dolayı fâni olan dünyadan kaçıp bâki olan âhirete yöneldiler. Âhiretin azametini müşâhede etmek, Allâhü Teâlâ’nın kudretini müşâhede edip anlamanın bir neticesidir. Dünyayı alçaltıp hakir tutmak, âhiretin azametini müşâhede etmenin icabıdır. Zira dünya ve âhiret iki kuma gibidir. Biri razı olursa diğeri gazaplanır; razı olmaz. Şayet dünya aziz ise âhiret hakir, dünya hakir ise âhiret azizdir. Bu ikisini bir araya getirmek iki zıt şeyi bir araya getirmek gibidir ki bu da mümkün değildir.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 33)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder