20 Temmuz 2020 Pazartesi

O bakımdan öncelikle ifade etmemiz gereken husus; ölen bir mü’min adına veya sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir. Bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlamak üzere, çeşitli hayır ve hizmet müesseselerine, fakir ve muhtaçlara bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir, hatta hac ve umre de yapabilir. Ölenin kendisi için kurban kesilmesine dair vasiyeti yoksa, kesen kimse, bu kurban etini fakirlere yedirebileceği gibi, kendisi ve zenginler de yiyebilir. Vasiyet varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir.

Veysel Gürler

S o n u ç

Söz konusu kurbanı bir tasadduk, hayır-hasenat, fakirlere ya da öğrencilere yardım maksadıyla kesilmiş bir kurban olarak düşünebiliriz ki, öyledir de…. Yani vacip kurban olmaması şartıyla birçok kişi bir araya gelerek bu şekilde nafile nev’inden bir kurban kesebilirler. Ve bu kesilen, neticede bir kurbandır. Bedelinin ödenmesinde pek çok kişinin katkısının olmasının şer’î bakımdan bir sakıncası olmaz.

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) adına –para toplanarak– kesilen kurban da nafile nev’inden bir kurbandır. Fahr-i âlem Efendimiz (s.a.v.) ümmeti adına kurban kesmiştir. Buna binaen bizler de vefa adına onun mübarek-mutahhar-mücellâ ruhu için elbette ki kurban kesebiliriz. Tabii maddi durumu iyi olanlar, kendi başlarına küçük veya büyükbaş bir kurban kesebilirler. Ama buna imkân bulamayanların da bir araya gelerek Peygamber Efendimiz (s.a.v.) adına kurban kesmelerinin bir mahzuru olmaz. Bunun sevabından da her birinin hissedar olacağı muhakkaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder