3 Temmuz 2020 Cuma

Ömer NESEFÎ, kelâmın ezelî ve kadim olduğunu açıkça belirttikten sonra, okunan ve hadis olan nazma Kur'ân ismi verildiği gibi, kadim ve ezelî olan -bahiskonusu- kelâm-ı nefsiye de Kur'ân isminin verilmekte olduğuna işaret etmeye gayret ederek şöyle diyor: "Allah Teala'nın kelâmı olan Kur'ân, mahlûk değildir". Ömer NESEFÎ kitabında, "el-Kur'ân kelâmullah..." demek suretiyle önce Kur'ân'ı zikrettikten sonra, arkasından, kelâmullah tâbirini getirdi. Çünkü kelâm âlimleri, "Allah Teala'nın kelâmı olan Kur'ân, gayr-i mahlûktur" denilir, ama; kadim ve ezelî olan harf ve seslerden mürekkeptir, fikri akla gelmesin, diye "Kur'ân gayr-i mahlûktur denilmez" demişlerdir. Onun için, Kur'ân mahlûk değildir, demektense, ulu ve yüce Allah'ın kelâmı olan Kur'ân mahlûk değildir, demek daha uygun olmuştur.

Görüntünün olası içeriği: yiyecek, şunu diyen bir yazı 'Güneş, elmayı tatlı yaparken biberi acılaştırır. Kabahat günește değil, karakterdedir.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder