(Kimyâ-i se’âdet) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” yüz kırk üçüncü sahîfesinde buyuruyor ki, (Erkeğin vazîfelerinden on ikincisi, zevcesini boşamamaktır. Allahü teâlâ, bütün mubâhlar [yanî izin verdiği şeyler] içinde yalnız, talâk vermeyi [yanî boşamayı] sevmez. Zarûret olmadıkça, birini incitmek câiz değildir).
Dînini bilen ve seven erkekler, her hareketinde islâmiyete uyarak, hem kendilerine, hem de âile ve akrabâlarına ve bütün mahlûklara hayrlı ve fâideli olur. Bunun için, kızını seven ve onun dünyâda ve âhırette mesût olmasını isteyen, onu açık sokağa çıkarmamalı, dîni ve ahlâkı bozan televizyonları, radyoları dinlemesine ve böyle olan sinemalara ve topluluklara gitmesine mâni’ olmalıdır. Müslümân olan kimse, kızını müslümân ve sâlih kimselere vermelidir. Mal ve apartman ve mevkı’ sâhibi değil, din ve ahlâk sâhibi dâmât aramalıdır. Kızını kâfire veren kimsenin kendisi de, kızı da kâfir olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir kimse, kızını fâsığa [kötü kimseye] verirse, Allahü teâlânın emânetine hıyânet etmiş olur. Emânete hıyânet edenlerin gideceği yer, Cehennemdir). Bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki, (Kızını fâsığa veren kimse, mel’ûndur). (Şir’a) şerhindeki hadîs-i şerîfte, (Şefâ’atime kavuşmak isteyen, kızını fâsığa vermesin!) buyuruldu. (Eşi’at-ül-lemeât)da, namâzı geciktirmemeli bâbındaki hadîs-i şerîfte, (Yâ Alî! Üç şeyi geciktirme! Namâzı evvel vaktinde kıl! Hâzırlanmış cenâzenin namâzını hemen kıl! Dul veyâ kızı küfvü isteyince, hemen evlendir!) Yanî namâzını kılan ve günâh işlemeyen ve nafakasını helâlden kazanan birini bulunca, hemen ona ver, buyurdu.
Sun’î İlkâh: (El-halâl vel-harâm)da diyor ki, (Erkeğin menîsini, bir tüp veyâ başka şey içinde, nikâhlı zevcesi olmayan yabancı bir kadının rahmine koyup, çocuk hâsıl olmasına, (Sun’î ilkâh) denir. Harâmdır. Çocuk, veled-i zinâ, piç olur)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder