Mevsim dua mevsimi
isyan etme dua et
Allahım
borç altında inlemekten düşmanın galip gelmesinden
ve
münafıkların dedikodusundan Sana sığınırım
“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
28 Mayıs 2019 Salı
Altı haslet vardır ki, câhiller onlarla bilinir:
Altı haslet vardır ki, câhiller onlarla bilinir:
Kızmayı îcâb ettiren ciddî, meşrû bir şey yokken öfkelenmek. Yani, karşılaştığı her kötülükten dolayı insanlara, hayvanlara ve her şeye kızmaktır ki bu, cehâlet alâmetidir.
Faydasız ve boş konuşmak. Akıllı insana, faydasız sözler söylememek, dünyasına veya âhiretine faydalı olacak sözleri söylemek yakışır.
Malını boş yere harcamak. Yani, malını bir ecir ve sevap elde edemeyeceği yere harcamak.
Herkesin yanında sırrını ifşâ etmek.
Her insana güvenmek.
Dostunu, düşmandan ayıramamak. Yani, kişinin dostunu bilip, ona itâat etmesi, düşmanını da bilip, ondan kaçınması gerekir. En büyük düşman şeytandır. Onun emirlerine asla itâat etmemek lâzımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilin)
Kızmayı îcâb ettiren ciddî, meşrû bir şey yokken öfkelenmek. Yani, karşılaştığı her kötülükten dolayı insanlara, hayvanlara ve her şeye kızmaktır ki bu, cehâlet alâmetidir.
Faydasız ve boş konuşmak. Akıllı insana, faydasız sözler söylememek, dünyasına veya âhiretine faydalı olacak sözleri söylemek yakışır.
Malını boş yere harcamak. Yani, malını bir ecir ve sevap elde edemeyeceği yere harcamak.
Herkesin yanında sırrını ifşâ etmek.
Her insana güvenmek.
Dostunu, düşmandan ayıramamak. Yani, kişinin dostunu bilip, ona itâat etmesi, düşmanını da bilip, ondan kaçınması gerekir. En büyük düşman şeytandır. Onun emirlerine asla itâat etmemek lâzımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilin)
7 HALDE SU İÇİLMEZ :
1 - Banyodan sonra su içilmez, içilirse organlar yaşlanır.
2 - Acı yedikten sonra su içilmez, içilirse reflü, gastrid ve bağırsak rahatsızlığı yapar.
3 - Uyku arasında içilmez, çünkü beyni etkiler.
4 - Meyveden sonra içilmez, içilirse asit ortaya çıkar.
5 - Koşup yorulduktan sonra içilmez, karaciğer ve dalak büyür.
6 - Tatlı yedikden sonra: şeker yükselmesine sebep olur.
7 - Kustuktan sonra içilirse vebaya sebep olur...
2 - Acı yedikten sonra su içilmez, içilirse reflü, gastrid ve bağırsak rahatsızlığı yapar.
3 - Uyku arasında içilmez, çünkü beyni etkiler.
4 - Meyveden sonra içilmez, içilirse asit ortaya çıkar.
5 - Koşup yorulduktan sonra içilmez, karaciğer ve dalak büyür.
6 - Tatlı yedikden sonra: şeker yükselmesine sebep olur.
7 - Kustuktan sonra içilirse vebaya sebep olur...
SU İÇİLEN HALLER :
1 - Et yedikten sonra su içilir.
2 - Yağlı yedikten sonra su içilir
3 - Korkunca su içilir.
4 - Yemekten önce su içilir.
2 - Yağlı yedikten sonra su içilir
3 - Korkunca su içilir.
4 - Yemekten önce su içilir.
ATASÖZÜ :
Ye yağlıyı iç suyu donarsa donsun,
Ye tatlıyı içme suyu yanarsa yansın.
Ye tatlıyı içme suyu yanarsa yansın.
* * *
1 BARDAK SUDA 7 SÜNNET VAR :
1) Besmele İle İçmek,
2) Oturarak İçmek,
3) Sağ Elle İçmek,
4) Üç Yudumla İçmek,
5) Bardağa Üflememek,
6) Aile Arasında da Olsa İkram Etmek,
7) Bitirince ELHAMDÜLİLLAH Demek...
2) Oturarak İçmek,
3) Sağ Elle İçmek,
4) Üç Yudumla İçmek,
5) Bardağa Üflememek,
6) Aile Arasında da Olsa İkram Etmek,
7) Bitirince ELHAMDÜLİLLAH Demek...
* * *
SU İÇME ADABI :
1– Su bardak ve benzeri bir kaba konularak "besmele" çekilerek içilir.
2– Su ayakta ve yatarak vaziyette içilmez.
3–Su içmeye başlamadan önce suyun bulunduğu kabı kontrol edilmeli.
4–Su içerken, su kabından su akmamasına, damlamamasına dikkat edilmeli.
5–Su içerken nefes almamaya, geğirmemeye dikkat edilmeli.
6–Suyu üç yudumda içmeli. Birinci yudum az, ikinci yudum orta, üçüncü yudum da kanaat edinceye kadar olmalı.
7–Su içtikten sonra "elhamdülillah" denilmeli. Daha makbul olanı ilk yudumdan sonra "elhamdülillah" ikinci yudumdan sonra "elhamdülillahı Rabbil âlemin" üçüncü yudumdan sonrada "elhamdülillahı Rabbil alemin, errahmanır rahim" denilir.
2– Su ayakta ve yatarak vaziyette içilmez.
3–Su içmeye başlamadan önce suyun bulunduğu kabı kontrol edilmeli.
4–Su içerken, su kabından su akmamasına, damlamamasına dikkat edilmeli.
5–Su içerken nefes almamaya, geğirmemeye dikkat edilmeli.
6–Suyu üç yudumda içmeli. Birinci yudum az, ikinci yudum orta, üçüncü yudum da kanaat edinceye kadar olmalı.
7–Su içtikten sonra "elhamdülillah" denilmeli. Daha makbul olanı ilk yudumdan sonra "elhamdülillah" ikinci yudumdan sonra "elhamdülillahı Rabbil âlemin" üçüncü yudumdan sonrada "elhamdülillahı Rabbil alemin, errahmanır rahim" denilir.
* * *
SÜNNETE GÖRE SU İÇME USULÜ :
Suyumuzu ağız tadıyla içerken
“Sünnet olan su içme tarzı nasıldır? Bazıları ayakta içilen suyu hemen çıkarın, ondan hayır gelmez diyorlar. Doğru mudur?”
“Sünnet olan su içme tarzı nasıldır? Bazıları ayakta içilen suyu hemen çıkarın, ondan hayır gelmez diyorlar. Doğru mudur?”
Yediğimiz ve içtiğimiz şeylerde dikkat edeceğimiz en mühim nokta, helâl olmasıdır. Boğazdan—maazallah—haram bir lokma geçtiği anlaşılırsa bu tükürülmeli, çıkarılmalı veya kusulmalıdır. Haram lokmadan hayır gelmez. Bu tamam.
Fakat ayakta su içmek bu derece değil. Aksi takdirde ölçüsüzlük ve dengesizlik olur.
Fakat ayakta su içmek bu derece değil. Aksi takdirde ölçüsüzlük ve dengesizlik olur.
Yediğimiz ve içtiğimiz şeyler helâl olmak kaydıyla sünnette olan hususları uyguladığımızda sünnet sevabı kazanırız. Fakat sünneti farz gibi algılayamayız ve anlatamayız. Sünnet teşvik edilmelidir; fakat zorlama yapılmamalı, uygulaması kişinin tercihine bırakılmalıdır.
Su içmenin tek farzı vardır: Suyun helâlinden olması. Nitekim Cenâb-ı Hak “Size verilen nimetlerden hesaba çekileceksiniz”2 buyurmuştur.
Su içmenin sünnetlerine gelince:
1- Suyu hızlı değil, yavaş içmek.
Hazret-i Ali (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm): “Su içtiğinizde emerek için, ağzınıza dökercesine içmeyin”3 buyurmuştur.
2- Suyu bir defada değil, iki veya üç defada içmek ve içerken içine nefes vermemek.
Ebû Katâde (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Sizden biriniz su içtiğinde su kabına üflemesin.”4
Ebû Saîd (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.”5
Ebû Saîd (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.”5
3- Suyu mümkünse oturarak içmek, mümkün değilse ayakta içmek.
Ebû Said el-Hudrî, Resûlullah’ın (asm) suyu ayakta dikilerek içmeyi yasakladığını bildirmiştir.6
Fakat Hazret-i Ali’den (ra) gelen bir rivayet de şöyledir: Hazret-i Ali (ra) Kûfe mescidinin kapısında ayakta su içti ve şöyle dedi: “Bazı kimseler birisinin ayakta su içtiğini fena görürler. Hâlbuki ben Peygamber Efendimiz’in (asm) benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm.”7
Fakat Hazret-i Ali’den (ra) gelen bir rivayet de şöyledir: Hazret-i Ali (ra) Kûfe mescidinin kapısında ayakta su içti ve şöyle dedi: “Bazı kimseler birisinin ayakta su içtiğini fena görürler. Hâlbuki ben Peygamber Efendimiz’in (asm) benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm.”7
4- Suyu sağ eliyle içmek.
İbn-i Ömer (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Biriniz yemek yediği zaman sağ eli ile yesin. İçtiği zaman da sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer, sol eli ile içer.”8
5- Suyu içerken “Bismillahirrahmanirrahîm” demek. İçtikten sonra Allah’a hamd etmek, yani “Elhamdülillah” demek.
Ebû Hüreyre (ra) uzunca bir hadisin sonunda bildirmiştir: “Resûlullah (asm) süt kâsesini aldı, Besmele çekti, içti ve Allah’a hamd etti.”9
Ömer ibn-i Seleme (ra) bildirmiştir: Ben Resûlullah’ın (asm) terbiyesinde bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resûlullah (asm) bana: “Çocuğum! Allah’ın adını an. Sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye” buyurdu.10
Ömer ibn-i Seleme (ra) bildirmiştir: Ben Resûlullah’ın (asm) terbiyesinde bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resûlullah (asm) bana: “Çocuğum! Allah’ın adını an. Sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye” buyurdu.10
6- Suyu aile içinde de olsa, ikram etmek:
İrbad bin Sâriye (ra) bildirmiştir: Allah Resûlü (asm) şöyle buyurdu: “Erkek hanımına su dahi içirse ondan sevap kazanır.”11
Dipnotlar:
1- 2- Tekâsür Sûresi: 8; 3- Câmiü’s-Sağîr, 1/392; 4- A.g.e., 1/294; 5- a.g.e., 1/38; 6- Müslim, Eşribe, 114; 7- Buhârî, Eşribe, 7/200; 8- Müslim, Eşribe, 105; 9- Tirmizî, Kıyâmet, 2595; 10- Tirmizî, Eşribe, 108; 11- A.g.e., 1/380
Îsâ Aleyhisselâm, Sanki Bir Aslan Kovalıyormuş Gibi Dağa Doğru Kaçıyordu. Birisi Ardından Koşup Dedi ki:
▬ “Ey Peygamber, Hayrola! Peşinde Kimse Yok, Neden Böyle Kuş Gibi Kaçıyorsun?”
Îsâ Aleyhisselâm Öyle Hızlı Koşmaktaydı ki, Acelesinden Cevap Bile Veremedi. Adam da Onun Ardı Sıra Koşmaya Başladı. Arkasından Bağırdı:
▬ “Allah Rızâsı İçin Biraz Dur da Söyle, Neden Kaçıyorsun? Arkanda Kovalayan Yokken, Neden Böyle Yapıyorsun?”
▬ “Bir Ahmaktan Kaçıyorum!” Dedi Îsâ Aleyhisselâm, “Benim Yolumu Kesme de, Kendimi Kurtarayım...”
▬ “Körün Gözlerini, Sağırın Kulağını Açan Sen Değil misin?”
▬ “Evet, Benim.”
▬ “Ölüleri Diriltmiyor musun?”
▬ “Evet...”
▬ “Öyleyse Kimden Korkuyorsun?”
▬ “Allah’ın Adına Yemin Olsun ki, İsm-i A’zam’ı Köre Okudum Gözleri Açıldı, Sağıra Okudum Duydu, Ölüye Okudum Dirildi Fakât Ahmağın Gönlüne Yüzlerce Kere Okudum Fayda Vermedi!”
▬ “Bunun Hikmeti Ne? Neden Ahmağa Tesir Etmiyor?”
▬ “Ahmaklık Allah’ın Kahrıdır. Hastalık, Körlük, Sağırlık Kahır Değildir, Bir İptiladır. İptila Acınacak Bir Şeydir. Ona Allah da, Kul da Acır Fakât Ahmaklık Ahmağa da, Onunla Konuşana da Zarar Verir. Ahmağa Çâre Bulmanın İmkânı Yok...”
Toprak Suyu Nasıl Yavaş-Yavaş Çekerse, Ahmak da İnsanın Dinini Böyle Çalar...
[Hazreti Mevlana’dan Hikâyeler]
Rivâyet Edilir ki, Kıyâmet Günü Ümmet-i Muhammed’in Âlimlerinden Bir Zât Getirilip, Allahû Teâlâ Hazretlerinin Huzurunda Durdurulur. Allahû Teâlâ Hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm’a Buyurur ki, “Ey Cebrâil! Onun Elinden Tutup, Muhammed’e Götür...”
Rivâyet Edilir ki, Kıyâmet Günü Ümmet-i Muhammed’in Âlimlerinden Bir Zât Getirilip, Allahû Teâlâ Hazretlerinin Huzurunda Durdurulur. Allahû Teâlâ Hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm’a Buyurur ki, “Ey Cebrâil! Onun Elinden Tutup, Muhammed’e Götür...”
Cebrâil Aleyhisselâm, Onun Elinden Tutup Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimizin Yanına Götürür. Rasül-u Ekrem, O Sırada Havz-ı Kevser’in Yanında Olup, İnsanlara Bardaklarla Su Dağıtmaktadır. Yanına Getirilen Âlime ise Avucu ile Su Verir. Bunu Gören İnsanlar, “Ey Allah’ın Rasülu! İnsanlara Bardaklarla Su Veriyorsun. Buna ise Avucun ile Su Verdin?” Derler. Rasülullah Aleyhisselâm da, “Evet, Bu Zâta Avucumla Su İçiriyorum. Çünkü İnsanlar Dünyâda Ticaretle Meşgûl iken, Bu İlimle Meşgûl idi...” Buyurur.
Sonra, Sırât Köprüsünden Geçmesi Emrolunur. Sırât Köprüsünün Altında, Ona Birisi, “Ey Filân! Beni Kurtar...” Diye Seslenir. Âlim Ona, “Sen Kimsin?” Diye Sorar. O da, “Ben, Senin Dostlarındanım.” Der. Bunun Üzerine Âlim Olan Zât da Allahû Teâlâ Hazretlerine Niyâz Ederek, “Yâ Rabb! Arkadaşımı Bağışla...” Der. Bunun Üzerine Allahû Teâlâ Hazretleri de, O Kimseyi Âlim Zâtın Yanına Çıkarır.
[Nevâdir-i Kalyubî]
Zamanında Fevkalâde Güzel Fakât Çok Azgın Bir Kadın Vardı.
Mansur-u Ammar Der ki; Benîisrail Zamanında Fevkalâde Güzel Fakât Çok Azgın Bir Kadın Vardı. Güzelliği ile Halkı Aldatır, Ortaya Fitne Salardı. Evinin Kapısını Dâima Açık Bırakırdı. Kapının Tam Karşısında Bir Sedir Üzerinde Açık Saçık Otururdu. Geleni Geçeni de Fitneye Sokardı. Bu Kadını Kim Görse Âşık Olurdu. Onun Tuzağına Düşer ve Bir Daha Görebilmek İçin Her Defasında Bir Altın Verirlerdi.
O Şehirde Gâyet Bir Âbid Yaşıyordu. Bir Gün Nasıl Olduysa, Yolu Bu Kadının Evi Önüne Düştü. Geçip Giderken de Gözü Ânsızın O Güzel Kadına İlişti. Bir Müddet Gözünü Ondan Ayıramadı ve Birçokları Gibi, O da Bu Afiştenin Fitnesi Tuzağına Düştü. Hemen Evine Gitti ve Nefsi ile Mücahedeye Başladı Fakât Baktı ki Mücahede ile Nefsini Yenemiyor, Bu Defa Allahû Teâlâ’ya Yalvarıp Yakarmağa Başladı Fakât Ne Çare ki, Gönlünü Kadından Bir Türlü Ayıramıyordu. Nesi Var Nesi Yoksa Hepsini Sattı ve Eline Geçen Altınları Alarak, Doğruca O Kadının Kapısına Gitti ve Şöyle Dedi:
▬ “Ey Dilber! Şu Altınların Hepsini Al ve Beni Bir Gece Vaslın ile Bağrında Kamuran Eyle...”
Fettan Kadın Altınları Aldı ve Biçare Âşığa Bir Zaman Tâyin Etti ve O Saatte Gelmesini Söyledi. Sözleşilen Saate Kadar Aşk Ateşi ile Yanıp Tutuşan Biçare, Nihâyet Sevdiği Kadının Evine Gitti ve İçeriye Alındı. Kadın Kendisini Sedirin Üzerine Oturttu. Eli Ayağı Titreyen Bedbaht Âşık, Kadına El Atar Atmaz İçerisine Allah Korkusu Düştü ve Gönlüne, “Sen Âbid ve Zâhid Bir Kişi Olasın, Meşâyih Önünde Tevbe Etmiş Bulunasın, Bunca Yıldır İbâdet ve Taâtten Ayrılmayasın da, Sonunda Gelip Bir Kötü Kadının Kapısına Düşesin. Allah’tan Korkmaz ve Peygamberden Utanmaz mısın? Allahû Teâlâ Senin Şu Çirkin ve Kötü Hâlini Görmüyor mu?” İlhâmı Geldi. Korkusundan Bütün Vücûdu Ürperdi ve Titremeğe Başladı. Rengi Değişti, Sararıp Soldu. Kadın, Onun Bu Hâlini Görerek Sordu:
▬ “Ey Sofi! Sana Ne Oldu ki Böyle Titriyorsun?”
Biçare Sofi, Güçlükle Cevap Verdi:
▬ “Ey Hâtun! İçime Allah Korkusu Düştü. İzin Ver, Varıp Gideyim, Sana Verdiğim Altınlar da Sana Helâl Olsun...”
Dedi ve Yürüdü. Kadın Arkasından Seslendi:
▬ “Dur Hele, Adın Ne, Evin Nerede?”
Adamcağız, Arkasına Bile Bakmadan, Adını ve Evinin Yerini Söyleyerek, Hızlı-Hızlı Oradan Uzaklaştı.
Âbid Ağlayarak Evine Geldi ve Kendi Hâliyle Uğraşmaya Başladı. Bu Zâtın Tevbesi ve Korkusu, O Günâhkâr Kadına da Tesir Etti ve İçerisine Korku Düştü, O da Ağlayarak, “Vâh Bana ki, O Sofinin Bu İlk Günâhı idi. Oysa Benim Ömrüm Hep Günâhlarla Geçti. Onun Korktuğu Rabbi, Benim de Rabbim Değil midir? Benim Sonum Nerelere Varır...” Diye İnleyerek Evinin Kapısını Kapattı. Bütün Açık Saçık Elbiselerini Sattı Sırtına Eski Elbiseler Giyerek İbâdet ve Taâte Başladı.
Aradan Hayli Zaman Geçti, Kadın Kendisine, “Gidip Şu Benim Tevbe Etmeme Sebep Olan Zâtı Göreyim.” Dedi ve Kalktı, Gitti. Yol Boyunca da Kendisini Helâlliğe Kabûl Edip Etmeyeceğini Düşünüyor ve İçinden Bunu Temenni Ediyordu. O Zâtın Kapısına Geldi, Bir Hizmetçi Kendisine Kapıyı Açtı ve Efendisinin Evde Olduğunu Haber Verdi. Kadın:
▬ “Bir Hayırlı Niyet ile Geldim. Lütfetsin, Kapıya Kadar Teşrif Buyursun...”
Dedi. O Zât Kapıya Gelip de Kendisini Yoldan Çıkaran Kadını Karşısında Görünce, Bir Haykırdı ve Oracığa Düşüp Can Verdi.
Kadın, Bu Hâli Görünce Büsbütün Perişân Oldu. Kendisini Kınadı, “O Bir Kere Tevbesini Bozduğu İçin Korkusundan Can Verdi. Sen ise Bunca Defadır Tevbeni Bozdun. Hiç Aldırış Etmiyorsun!” Diye Söylenerek Evine Gitti.
Neticede, O Zâtın Gâyet Sâlih Bir Kardeşi Vardı. Kadın Onunla Evlendi ve On Çocukları Oldu. Kadın, Bütün Malını ve Mülkünü Allah İçin Kocasına Bağışladı. Çocuklarının Hepsi de Âlim ve Sâlih Birer İnsan Oldular.
Kardeş... Tevbe Üzerinde Gâyet Sıkı Durmak Lâzımdır. Can Vermeli Fakât Tevbeyi Bozmamalıdır. Öylesine Tevbe Etmelidir ki, O Tevbe Bereketiyle, Birçokları da Tevbeye Gelsinler.
Hazreti Ömer-ül-Faruk Radiyallâhû Anh Buyururlar ki; Tevbeyi Öyle Etmelidir ki, Kendisi Yargılandıktan Başka, Tevbe Bereketiyle Başkaları da Yargılanmalı ve Bağışlanmalıdır.
Hazreti Ali Kerremallâhû Vechehu ve Radiyallâhû Anh Efendimiz de Buyurmuşlardır ki; Tevbe midir O ki, Yalnız Sahibini Kurtarır? Tevbe Ona Derler ki, Onun Tevbesi Bereketiyle Birçokları da Kurtulabilsinler!
O Şehirde Gâyet Bir Âbid Yaşıyordu. Bir Gün Nasıl Olduysa, Yolu Bu Kadının Evi Önüne Düştü. Geçip Giderken de Gözü Ânsızın O Güzel Kadına İlişti. Bir Müddet Gözünü Ondan Ayıramadı ve Birçokları Gibi, O da Bu Afiştenin Fitnesi Tuzağına Düştü. Hemen Evine Gitti ve Nefsi ile Mücahedeye Başladı Fakât Baktı ki Mücahede ile Nefsini Yenemiyor, Bu Defa Allahû Teâlâ’ya Yalvarıp Yakarmağa Başladı Fakât Ne Çare ki, Gönlünü Kadından Bir Türlü Ayıramıyordu. Nesi Var Nesi Yoksa Hepsini Sattı ve Eline Geçen Altınları Alarak, Doğruca O Kadının Kapısına Gitti ve Şöyle Dedi:
▬ “Ey Dilber! Şu Altınların Hepsini Al ve Beni Bir Gece Vaslın ile Bağrında Kamuran Eyle...”
Fettan Kadın Altınları Aldı ve Biçare Âşığa Bir Zaman Tâyin Etti ve O Saatte Gelmesini Söyledi. Sözleşilen Saate Kadar Aşk Ateşi ile Yanıp Tutuşan Biçare, Nihâyet Sevdiği Kadının Evine Gitti ve İçeriye Alındı. Kadın Kendisini Sedirin Üzerine Oturttu. Eli Ayağı Titreyen Bedbaht Âşık, Kadına El Atar Atmaz İçerisine Allah Korkusu Düştü ve Gönlüne, “Sen Âbid ve Zâhid Bir Kişi Olasın, Meşâyih Önünde Tevbe Etmiş Bulunasın, Bunca Yıldır İbâdet ve Taâtten Ayrılmayasın da, Sonunda Gelip Bir Kötü Kadının Kapısına Düşesin. Allah’tan Korkmaz ve Peygamberden Utanmaz mısın? Allahû Teâlâ Senin Şu Çirkin ve Kötü Hâlini Görmüyor mu?” İlhâmı Geldi. Korkusundan Bütün Vücûdu Ürperdi ve Titremeğe Başladı. Rengi Değişti, Sararıp Soldu. Kadın, Onun Bu Hâlini Görerek Sordu:
▬ “Ey Sofi! Sana Ne Oldu ki Böyle Titriyorsun?”
Biçare Sofi, Güçlükle Cevap Verdi:
▬ “Ey Hâtun! İçime Allah Korkusu Düştü. İzin Ver, Varıp Gideyim, Sana Verdiğim Altınlar da Sana Helâl Olsun...”
Dedi ve Yürüdü. Kadın Arkasından Seslendi:
▬ “Dur Hele, Adın Ne, Evin Nerede?”
Adamcağız, Arkasına Bile Bakmadan, Adını ve Evinin Yerini Söyleyerek, Hızlı-Hızlı Oradan Uzaklaştı.
Âbid Ağlayarak Evine Geldi ve Kendi Hâliyle Uğraşmaya Başladı. Bu Zâtın Tevbesi ve Korkusu, O Günâhkâr Kadına da Tesir Etti ve İçerisine Korku Düştü, O da Ağlayarak, “Vâh Bana ki, O Sofinin Bu İlk Günâhı idi. Oysa Benim Ömrüm Hep Günâhlarla Geçti. Onun Korktuğu Rabbi, Benim de Rabbim Değil midir? Benim Sonum Nerelere Varır...” Diye İnleyerek Evinin Kapısını Kapattı. Bütün Açık Saçık Elbiselerini Sattı Sırtına Eski Elbiseler Giyerek İbâdet ve Taâte Başladı.
Aradan Hayli Zaman Geçti, Kadın Kendisine, “Gidip Şu Benim Tevbe Etmeme Sebep Olan Zâtı Göreyim.” Dedi ve Kalktı, Gitti. Yol Boyunca da Kendisini Helâlliğe Kabûl Edip Etmeyeceğini Düşünüyor ve İçinden Bunu Temenni Ediyordu. O Zâtın Kapısına Geldi, Bir Hizmetçi Kendisine Kapıyı Açtı ve Efendisinin Evde Olduğunu Haber Verdi. Kadın:
▬ “Bir Hayırlı Niyet ile Geldim. Lütfetsin, Kapıya Kadar Teşrif Buyursun...”
Dedi. O Zât Kapıya Gelip de Kendisini Yoldan Çıkaran Kadını Karşısında Görünce, Bir Haykırdı ve Oracığa Düşüp Can Verdi.
Kadın, Bu Hâli Görünce Büsbütün Perişân Oldu. Kendisini Kınadı, “O Bir Kere Tevbesini Bozduğu İçin Korkusundan Can Verdi. Sen ise Bunca Defadır Tevbeni Bozdun. Hiç Aldırış Etmiyorsun!” Diye Söylenerek Evine Gitti.
Neticede, O Zâtın Gâyet Sâlih Bir Kardeşi Vardı. Kadın Onunla Evlendi ve On Çocukları Oldu. Kadın, Bütün Malını ve Mülkünü Allah İçin Kocasına Bağışladı. Çocuklarının Hepsi de Âlim ve Sâlih Birer İnsan Oldular.
Kardeş... Tevbe Üzerinde Gâyet Sıkı Durmak Lâzımdır. Can Vermeli Fakât Tevbeyi Bozmamalıdır. Öylesine Tevbe Etmelidir ki, O Tevbe Bereketiyle, Birçokları da Tevbeye Gelsinler.
Hazreti Ömer-ül-Faruk Radiyallâhû Anh Buyururlar ki; Tevbeyi Öyle Etmelidir ki, Kendisi Yargılandıktan Başka, Tevbe Bereketiyle Başkaları da Yargılanmalı ve Bağışlanmalıdır.
Hazreti Ali Kerremallâhû Vechehu ve Radiyallâhû Anh Efendimiz de Buyurmuşlardır ki; Tevbe midir O ki, Yalnız Sahibini Kurtarır? Tevbe Ona Derler ki, Onun Tevbesi Bereketiyle Birçokları da Kurtulabilsinler!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)