4 Eylül 2019 Çarşamba

Yuşâ bin Nûn(a.s.)'a Cenab-ı Hak buyurmuş ki: “Ben senin ümmetinden 60 bin kötünün yanında 40 bin de iyi kimseyi helak edeceğim.”

 Yuşâ bin Nûn’a (a.s.) Cenab-ı Hak celle ve alâ vahyederek buyurmuş ki: “Ben senin ümmetinden 60 bin kötünün yanında 40 bin de iyi kimseyi helak edeceğim.” Hz. Yuşâ soruyor: “Kötüleri helak edeceğini anladım ya Rabbi! Ama iyileri neden helak edeceksin?”. Cenab-ı Hak cevaben buyurdu ki: “Çünki onlar da benim gadab ettiğim o zâlimlere gadab etmiyorlar. Bilakis gidip onlarla oturuyor, onlarla oluyor ve onlarla yiyip içiyorlar.” (İ.H. Bursevi, RUHUL BEYAN)

3 Eylül 2019 Salı

"Lâ edrî nısfu'l-ilm." (Bilmiyorum demek [diyebilmek] ilmin yarısıdır.)

AHİRETTE EN BÜYÜK PİŞMANLIK; KÂFİRLERİN PİŞMANLIĞI DEĞİL, KENDİNİ MÜSLÜMAN ZANNEDİP CEHENNEME GİDENLERİN PİŞMANLIĞI OLACAK
(EBU'L-LEYS ES-SEMERKANDİ RAHİMEHULLAH)

ANA BABAYA İYİLİK Ana babanın, evlâdı üzerinde hakkı çok büyüktür. Ana babaya iyilik yapmak Allâhü Teâlâ katında en makbûl amellerdendir. Hadîs-i şerîfte: “Ana ve babanıza iyilik yapınız ki evlâdınız da size iyilik etsin.” buyurulmuştur. Ana hakkı, baba hakkından büyüktür. Kur’ân-ı Kerîm’de anneye iyilik yapmak sarîhan (açıkça) emrolunmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.) de “Cennet, anaların ayakları altındadır” buyurmuşlardır. Ana-babanın haklarından biri, onlara karşı alçak gönüllü olmak, hayatta oldukları müddetçe onlara hizmet etmek ve onların rızâlarını kazanmaktır. Mümin, küçük bir şey de olsa, onların hoşlanmadıkları hiçbir şeyi yapmaz. Konuşurken, onların sesinden yüksek sesle konuşmaz, onlara bağırmaz. Dînen mahzuru olmayan hususlarda, onlara itaat eder. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın rızâsı, ana-babanın rızâsında, gazabı da onların kızmasındadır. Ana ve babadan yüz çevirerek “Onlar benim anam babam değil” denilmez. Çünkü böyle demek lânetlenmeyi îcâb eder. Kendi malından ve parasından anası babası için harcar, zîra kişi ana-babasına harcadığı şeylerden hesaba çekilmez. Ana-baba, çocuklarına kötü muâmele ve cefâ ederek onları kendilerine karşı itâatsizliğe sevk etmemelidirler. Çocukların, kendilerine itâat ve iyilik etmesi için onlara yardımcı olmalıdırlar. Evlat, ana-babasına sevgi, şefkat ve merhamet ile bakar. Bu şekilde her bakışı için, ona kabul edilmiş bir hac sevâbı verilir. Evlat, ana-babasının hizmetini bizzat kendisi görmelidir. Onların hizmetlerini başkasına bırakmaz. Ana ve babasını isimleri ile çağırmaz. Kur’ân-ı Kerîm’de zikredildiği gibi “anneciğim, babacığım” diye hitap eder. Kimsenin ana-babasına kötü söz söylememelidir. Çünkü o kimsenin de kendi ana-babasına kötü söz söylemesine sebep olabilir. Yemek, içmek gibi hususlarda ana-babasından önce davranmaz. Onlara keskin, dik ve öfkeli bakışlarla bakmaz. (Şerhu Şir’atü’l-İslâm)

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, ayakta duran insanlar ve düğün
Görüntünün olası içeriği: yazı
Fotoğraf açıklaması yok.

HZ. NÛH ALEYHİSSELÂM Hz. Âdem’den sonra insanlar çoğalmış, birçok yerleri îmar etmiş, fakat hakîki dîni, Allâhü Teâlâ’ya ibâdeti bırakmış, putlara tapınmaya başlamışlardı. Kendilerine kırk veya elli yaşında bulunan Nûh Aleyhisselâm peygamber gönderildi. Kavmini dokuz yüz elli sene, Allâh’a inanıp ibâdet etmeye çağırdı, fakat onlar öğütlerini dinlemediler. Nihayet Hz. Nûh, Allâhü Teâlâ’nın emriyle bir gemi yaptı. Gemi bitince gökten yağmurlar yağmaya, yerlerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı. Sular bütün yeryüzünü kapladı, dağların tepelerini bile aştı. Buna ‘tufan hâdisesi’ denir ki, beş veya yedi ay devam etmiştir. Nûh Aleyhisselâm, Sâm, Hâm, Yâfes adındaki üç oğlu ile diğer müminleri ve hayvanlardan birer çifti gemiye almış, dışarıda kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir. Hz. Nûh’un, Yâm adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavimle beraber mahvolup gitmiştir. Bilâhare yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, Hz. Nûh’un gemisi de Cûdî denilen dağın üzerinde Muharrem ayının onuna rastlayan Âşûra gününde durmuştur. Kırkı erkek, kırkı da kadın olmak üzere seksen kişiden ibaret bulunan gemi halkı karaya çıkmış, Allâhü Teâlâ’nın dinine sarıldıkları için selâmete ermişlerdir. Hz. Nûh’a İkinci Âdem denir. Çünkü insanlar tufandan sonra onun neslinden çoğalıp yeryüzüne dağılmıştır. Hazret-i Nûh’un oğlu Sâm Arapların, Farsların ve Rumların; Hâm Habeş ve Kıbt Kavmi’nin; Yâfes de Türklerin ilk bbasıdır. Hazret-i Nûh, tufandan sonra altmış sene yaşamıştır. Hz. Nûh (a.s.) karaya çıktığı Âşûrâ günü Allâh’a şükretmek için oruç tuttu, gemideki halka da oruç tutmalarını emretti. Sonra yanında kalan hubûbâttan yedi çeşit azığı (Nohut, arpa, mercimek, buğday, bezelye, pirinç, fasulye) topladı, onları birbirine karıştırarak pişirdi ve yediler. İşte, bugün de hubûbâtı karıştırıp pişirmek yani aşûre pişirmek Nûh Aleyhisselâm’dan kalma bir âdet olup müstehaptır.

Görüntünün olası içeriği: açık hava

İmam-ı Şarâni hazretleri, (Kuşluk namazına devam edenlere cin musallat olamaz) buyurdu.

Afrikadaki İmam-ı Rabbani evlatlari.afrikanın Fatihleri olacak bunlar inşallah..
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar, kalabalık ve açık hava

ÇOK ÇOK ÖNEMLİ UYARI Her hangi bir geçmeyen hastalığınız varsa ekmek unlu gıdalar tatlıları hayvansal gıdaların tümünü çıkarın hayatınızdan çıkarın sonra karaciğer temizliğine başlayın sayfamdaki uygulamayı okuyun uygulayın sağlığınızın gün gün nasıl mükemmel olduğunu göreceksiniz kendinize şaşıracaksınız geri dönüşünüzüde unutmayın saygılar M.ulaş


Hazreti Enes Radıyallâhü Anh Rasülüllah Aleyhisselâm’dan rivayet etti: -“Semaya yükseltildiğim zaman arz arkamdan ağladı. Ondan sarı gül bitti. Döndüğüm zaman terim yeryüzüne damladığında kırmızı gül bitti. Uyanık olun, kim benim kokumu koklamak isterse kırmızı gül koklasın.”.......Gül koklarken salavat-ı şerife getirmek sünnettir.

Görüntünün olası içeriği: yazı

Görüntünün olası içeriği: yazı

Hasan Bozkurt -------