8 Eylül 2019 Pazar

bebek ve çocuklarda Aşılar İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri gibi mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin (toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir. İnsanları hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma yöntemi geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında da bu yöntemle savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu şekilde aşılanan kişi aşılandığı hastalıklara karşı bağışık, yani dirençli olur. Oluşan direnç genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır. Bağışıklama, aşıyla korunabilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen genişletilmiş bağışıklama programı, aşı ile korunabilir hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan sakatlık ve ölümlerin engellenmesini amaçlamaktadır. Bu program kapsamında, boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, Hepatit-B, Hepatit A, Suçiçeği, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı menenjit gibi hastalıklar ile pnömokok zatürresi gibi hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan bebek ve çocuk ölümlerinin ve sakatlıkların engellenmesi hedeflenmektedir. Aşılar çocukları; DaBT (karma aşı) difteri, boğmaca ve tetanozdan, polio aşısı çocuk felcinden, Hep-B aşısı Hepatit B’ye bağlı B tipi sarılık, siroz ve karaciğer kanserinden, Hib aşısı H. influenza tip b’ye bağlı menenjit, zatürre ve orta kulak iltihaplarından, BCG aşısı veremden, KKK (Kızamık-kabakulak-kızamıkçık ) aşısı kızamığa bağlı zatürree, orta kulak iltihabı ve SSPE (subakut sklerozan panensefalit) hastalığından, doğumsal kızamıkçık sendromu ve kabakulaktan, Konjuge Pnömokok aşısı ise zatürree, beyin iltihabı ve kan zehirlenmesinden, Hep-A aşısı Hepatit-A ya bağlı A tipi sarılıktan, suçiçeği aşısı suçiçeği hastalığından ve yıllar sonra ona bağlı olarak gelişen Zona’dan korur. Aşılar ne zaman yapılmalıdır? Hepatit B: Doğumda, 1. ayın sonunda ve 6. ayın sonunda BCG (Verem): 2. ayın sonunda Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci-H. İnfluenza tip b (beşli karma aşı): 2. ayın sonu, 4. ayın sonu ve 6. ayın sonunda yapılır; 18. ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır. Pnömokok (Zatürre): 2. Ayın sonu, 4. Ayın sonu ve 6. Ayın sonunda yapılır; 12. Ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır. Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak: 12. ayın sonunda yapılır; ilköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu uygulanır. Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci (dörtlü karma aşı): İlköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu olarak yapılır. Ağızdan uygulanan çocuk felci aşısı: 6. ayın sonu ve 18. ayın sonunda yapılır. Erişkin tipi Difteri-Tetanoz aşısı: İlköğretim 8. Sınıfta hatırlatma dozu olarak uygulanır. Hepatit A: 18. ayın sonu ve 24. ayın sonunda uygulanır. Suçiçeği: 12. ayın sonunda yapılır. Bu aşıların tamamı aile sağlığı merkezlerinde bedava olarak uygulanmaktadır.


kürler..Mide ülseri geçiren tarif
Mide ülserleri midenin iç yüzeyinin mide asidi gibi tahriş edici maddelerle tahriş olan sancılı yaraya denir.Mide de asit fazlalığı,stres,zamanında tedavi edilmeyen gastrit,karaciğer yetersizliği veya safra azlığı,çok sigara tüketimi,çay kahve fazlaca tüketmek ve bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini oluşturabilir
Kürümüze gelince tarif şöyle:
Kurutulmuş nar kabukları 10-12 gr kadar 100ml kaynamış suyun içerisine koyun ve 25-30 dakika ağzı kapalı olarak bekletin,
Bu karışımı soğuduktan sonra 4 eşit parçaya bölün ve gün içerisinde sabah ,öğlen,akşam ve yatmadan önce aç karnına tüketin. 7 günlük bu uygulama yeterlidir fakat bu uygulamaya rağmen şikayetiniz geçmediyse 1 hafta ara verin ve tekrar yapın. https://www.facebook.com/groups/265342760799625/

Zatürre Türkiye’de çocukların ölümüne neden olan en önemli solunum yolu hastalıklarının başında zatürre gelmektedir. Çok çeşitli mikroplardan kaynaklanan akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Enfeksiyon, genellikle basit bir soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar ve ilerler. Zatürrenin adı anne babaları korkutsa da, riskli bazı gruplar dışında ayaktan tedaviyle yüz güldürücü sonuçlar alınan bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi zayıf, iyi beslenememiş, kronik hastalıkları olan çocuklar, prematür bebekler, sigara dumanına maruz kalan çocuklar daha riskli gruplardır, zatürreyi ağır geçirebilir, tedavi için hastaneye yatmaları gerekebilir. Akciğer enfeksiyonu ya solunum yolları savunma sisteminin bozulması ya da fazla sayıda mikrobun vücuda girip savunma bariyerlerini aşmasıyla oluşur. Kimi zaman viral bir enfeksiyon solunum sisteminin savunma mekanizmasını bozarak bakteriyel bir enfeksiyon için zemin hazırlayabilir. Viral enfeksiyonlar solunum yollarında hasara yol açar. Bu hasar sonucu bütünlüğü bozulmuş hava yolları üzerinde bakterilerin yerleşip bozulmuş bariyeri aşması ve akciğer dokusuna ilerlemesi kolaylaşır. Bakteriler istila ettiği akciğer dokusunda artan bir hasara ve bu bölgede iltihap oluşmasına yol açar. Akciğer dokusunun yerini alan bu iltihap bölgelerinde akciğerin hayati fonksiyonu olan oksijen alışverişi yapılamayacaktır. Ateş, titreme, kusma, huzursuzluk ve karın ağrısı gibi genel belirtileri takiben, öksürük, göğüste hırıltı, nefes darlığı, göğüste ağrı, nefes alıp verirken göğüs duvarında çekilmeler ve solunum sayısının artması bulguları görülür. Eğer bir çocuğun ateşi varsa ilk iki ay içinde solunum sayısı dakikada 60’ın, 2 ve 12 ay arasında 50’nin, 1 ve 5 yaş arasında 40’ın üzerinde ise çocukta zatürre olma ihtimali çok yüksektir. Çocuğunuzda zatürre hastalığı varsa; altı aylıktan küçük, sadece anne sütü alan bebekler daha sık emzirilmelidir. Anne sütü alan bebeklerin her tür enfeksiyona karşı daha korunaklı olduğunu unutmamalı, bebeklerimizi mümkün olduğunca anne sütüyle beslemeliyiz. Altı aylıktan büyükse yaşına uygun yüksek kalorili besinler verilmelidir. Bol sıvı alması sağlanmalıdır. Çocuk evde yatarken solunum güçlüğü sorunu için başının altına fazladan bir tane daha yastık koymak solunumunu kolaylaştırır. Ateş düşürmek için hekimin önereceği bir ilaç içirilebilir. Ayrıca çocuğun ateşini düşürmek için vücudunu ıslak bir bezle silmek faydalı olacaktır. Sigara dumanı ve tozlu ortamlardan uzak tutulmalıdır. Çocuğun tüm aşılamaları zamanında yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığının mevcut aşı takviminde yer alan pnömokok aşısının, hastalığın önlenmesindeki yeri ve önemi aileler tarafından tam öğrenilmelidir. Çocuklarınızın aşılarının tam yaptırılması, zatürre hastalığının önlenmesinde en önemli koruyucudur. Aşılar 2, 4 ve 6. aylarda; ayrıca 12. ayda tekrar yapılır. Riskli çocuklara grip aşısı da yaptırılmalıdır. Ayrıca çocuğu zatürreye karşı korumanın en temel kuralı enfeksiyonlardan uzak tutmaktır. Bunun için de beslenmesine ve temizliğine dikkat edilmelidir. Çocuğun elleri sık sık ve özellikle yemeklerden önce kesinlikle yıkanmalıdır. Çocuğun yemek yerken kullandığı çatal, bıçak, tabak ayrı olmalıdır. Hasta kişilerden mümkün olduğunca uzak tutmak gerekir. Ev içinde öksüren ve hapşıran kişiler var ise öksürürken ve hapşırırken kollarıyla ağız ve burunlarını kapatmaları istenmelidir. Burun temizlerken mutlaka kağıt mendil kullanılmalı ve hemen ağzı kapalı bir çöp kutusuna atılmalıdır. Çocuğun bağışıklık sistemini güçlü tutmalıdır. Bağışıklık sistemi zayıf olan çocuklarda zatürre daha kolay oluşur. Çocukta artan öksürükle birlikte nefes almada sıkıntı, hırıltılı soluma, sık soluma, nefes alırken göğüs kafesinde çekilmeler, yüksek ateş ve morarma gibi bulgular varsa en kısa zamanda doktora götürülmelidir. Kızıl Beta mikrobuna ait toksinlere karşı vücudun geliştirdiği aşırı duyarlılık reaksiyonu nedeniyle meydana gelen bir hastalıktır. Bu mikroplar bazı kişilerin boğazlarında onları hastalandırmadan bulunabilir, ancak bu kişiler bu mikrobu hava yolu veya damlacık enfeksiyonu ile başkalarına bulaştırabilirler. Genelde bu mikrop tarafından oluşturulan boğaz enfeksiyonu sonrasında görülür, ancak yanık veya yara enfeksiyonu sonrasında da görülebilir. İlaç tedavisine başlandıktan 48 saat sonra bulaşıcılık ortadan kalkar. Aşısı bulunmamaktadır. Boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar, boğaz ağrısı, ateş, baş ağrısı ve lenf bezelerinde şişmeler görülür. Bademcikler şiş ve üzerlerinde beyaz lekeler bulunur. Dil şiş ve kızarıktır (çilek dili). Kusma ve karın ağrısı da görülür. 24-48 saat sonra vücudun üst bölgelerinden başlayıp, alt taraflara doğru yayılan döküntüler belirir. Yüzde, yanaklar ve çenede parlak kırmızı döküntü, ağız çevresinin solukluğuyla bir kontrast oluşturur. Boyun ve gövdede yoğunlaşan kırmızı deri döküntüleri üzerinde nokta şeklinde daha küçük kırmızı lekeler görülür. Kol ve bacaklarda döküntü yoğunlaşır, bunlar birbirinden ayrı kabartılar şeklindedir. Parmak kıvrımları, kasık ve dirsek içinde daha belirgindir. Bu döküntüleri kızamıkçık belirtilerinden ayırmak zordur. 3-4 gün içinde döküntüler solmaya başlar, deri zımpara kağıdı görünümü alır ve boyun ve gövdeden başlayarak soyulma gösterir, bir süre sonra el ve ayak derisi de bu soyulmaya katılır. Soyulma ve çilek dili kızılın ayırıcı tanısında çok önemli bulgulardır. Beraberinde sık olarak orta kulak iltihabı veya sinüzit görülebilir. Tanı için boğaz kültürü yapılabilir. Tedavisinde penisilin kullanılır, penisilin alerjisi varsa eritromisin denilen bir antibiyotik kullanılmalıdır. Nadiren de olsa romatizmal ateş veya böbrek iltihabına yol açabilir. Çocuğunuzda kızıl hastalığı varsa veya yakınında hasta birisi varsa; kızıl hastalığına karşı öncelikle bu hastalık belirtilerini taşıyan kişilerden çocuğu uzak tutmak gerekir. Ayrıca çocuğun hijyenine de çok önem verilmelidir. Elleri sık sık yıkamak gerekir. Hasta çocuk yatak dinlenmesine alınır; ateşi yüksekse, düşürmek için bedenin günde birkaç kez ılık suya batırılmış bezle silinmesi gerekir. Derinin dökülmesi arasında ılık suyla sünger banyosu yaptırılabilir. Terleme yoluyla yitirdikleri beden sıvılarını karşılamak ve su kaybına uğramalarını önlemek için bol sıvı içirilmelidir. Sulandırılmış meyve suları içtiği sürece, iştahsızlığı karşısında herhangi bir kaygıya kapılmaya neden yoktur. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Hasta çocuğun hiçbir eşyası kullanılmamalıdır, mümkünse diğer sağlıklı kişilerle teması engellenmeli hatta okula gönderilmemelidir. 5.Hastalık Kabakulak, kızamık, suçiçeği ve kızamık­çıktan sonra, çocuklarda rastlanan ve virüs yoluyla geçen hastalıklar sıralamasında beşinci sırada yer almasından dolayı bu ismi almıştır. Beşinci hastalığa yönelik bir aşı yoktur. Doğrudan temas yoluyla çocuktan çocuğa geçen bir virüsten kaynaklanır. Hastalık sıklıkla belirtisiz geçirilir ya da kızamıkla karışır. Baş ağrısı, ateş, boğaz ağrısı, kaşıntı, burun akıntısı, karın ağrısı ve eklem ağrıları gibi belirtilerle başlar. Bu belirtiler kaybolduktan yaklaşık 7 gün sonra tipik bir cilt döküntüsü ortaya çıkar. Önce yüzde kırmızı, “tokat yemiş çocuk görünümü” olarak tarif edilen kızarıklık ve ağız çevresinde solukluk ortaya çıkar. Daha sonra döküntü gövdeye ve kollara doğru yayılır. Beraberinde kaşıntı da olabilir. Beşinci hastalık, hafif bir hastalıktır ve bu hastalığa yakalanan çocuklar genelde kendilerini iyi hissederler. Çocuğunuzun boğazı ağrırken ve diğer soğuk algınlığı benzeri belirtileri varken hasta­lığı bulaşıcıdır; ancak döküntüler çıktı­ğında hastalık bulaşıcı değildir. Çocuğunuzda 5. Hastalık varsa; bağışıklık sistemi zayıf olan ve alyuvar­ları (orak hücre anemisi gibi) ile ilgili sorunları olan kişilerle ve hamilelerle temas etmemesi önemlidir. Çünkü bu virüs bu tür sorunlar yaşayan bireylerde daha ciddi hastalıklara ve anne karnındaki bebekte bir takım rahatsızlıklara neden olabilir. Çocuğunuzu istirahat ettirmeli, bol sıvı vermeli ve ateşi varsa ateş düşürücü vermelisiniz. Ayrıca kaşıntısı varsa kaşıntı giderici ilaçlar kullanabilirsiniz. Kişiden kişiye bulaşabildiği için hijyen kurallarına dikkat etmelidir. 6.Hastalık Altıncı hastalık, 6 ayla 3 yaş arasındaki çocukların hemen hepsinde görülen, döküntülü bir hastalıktır. Hastalığa bir virüs neden olur. Gribe benzeyen yüksek ateşle başlar, 3-4 gün süren ateş döneminden sonra ateş aniden düşerken, çocuğun vücudunda kırmızı döküntüler başlar. Özellikle gövde, boyun ve kollarda soluk kırmızı döküntü ortaya çıkar ve 1-2 günde kaybolur. Çocuğunuzda 6. Hastalık varsa; ateşini düşürdükten sonra, genel durumunu izlemeniz yeterlidir. Çünkü altıncı hastalık, tehlikeli bir hastalık değildir. Çocuğa ömür boyu bağışıklık kazandırır. Hasta çocuğa ateşinin düşürülmesi ve sıvı kaybının önlenmesine yönelik bir tedavi uygulanır. Bol sıvı verilmelidir. Sadece, genetik yatkınlığı olan bebeklerde havaleye yol açabileceği için dikkatle izlenmelidir. Çocukların mutlaka yatakta dinlenmesi gerekir. Çocuğun döküntüleri bitmeden okula gönderilmez. Sulu ve yumuşak gıdalarla beslenir. Hepatit (Bulaşıcı Sarılık) Kısaca karaciğer iltihaplanması anlamına gelen ve hepatit virüsü tarafından oluşturulan bir hastalıktır. Halk arasında daha çok sarılık diye bilinir. En çok görülen iki tipi A ve B Hepatit’tir ve bunlardan aşı ile korunmak mümkündür. Belirtiler birbirleriyle benzerlik gösterir, ayırım ancak kan testleriyle yapılabilir. Hepatit A: Çoğunlukla sessiz seyreder; hatta çocuk fark edilmeden ayakta dahi geçirebilir. Çocuk yorgundur, iştahsızdır, karnı ağrır, kusar, bazen ufak bir döküntü yapar, eklemleri ağrır. Birkaç gün sonra rengi az-çok sararır, idrarı azalır ve çok sarıdır, kakası ise renksizdir. Çoğu zaman bu belirtiler çok hafif olur, çocuk yalnızca halsizdir. 2-3 hafta içinde geçer. Tedavisi dinlenmektir. Bu hastalık bir ishal kadar kolay bulaşabilir. Hasta kişilerin dışkısı ile bulaşmış yiyecek ve sular ile çok geniş halk kitlelerine bulaşabilir. En önemli tedbir her yiyeceğin özenle yıkanması, ellerin temiz olmasına dikkat edilmesidir. Belirtilerin ortaya çıkmasından 2-3 hafta önce ve hastalığın birinci haftası boyunca enfekte kişinin dışkısından atılabilir. Kan ve salgılar bulaşıcı olabilir. Küçük bir çocuk hastalığı belirtisiz geçirse dahi, farkında olmadan virüsü çevresindeki, bu hastalıktan daha ağır etkilenecek bireylere bulaştırabilir. Kronik karaciğer hastalığı bulunan çocukların Hepatit A geçirmeleri halinde hastalık çok daha ciddi seyreder. Çocuğunuzun Hepatit A olan birisiyle temas ihtimali varsa veya hastalandıysa; Hastalık dışkı – el yolu ile ağızdan bulaşır. Bundan dolayı hem çocuğun kişisel temizliğine dikkat edilmeli hem de çocuk eğer anaokulu, kreş gibi yerlere gidiyorsa bu yerlerde kesinlikle hijyen standartları sağlanmış olmalıdır. Ayrıca evdeki tuvalet temizliği de önemlidir. Tuvaletten sonra eller mutlaka yıkanmalıdır. Bir salgın durumunda besinler iyice pişirilmeli ve su kaynatılıp soğutularak içilmelidir. Yiyecekleri tüketmeden önce iyice yıkanmaları önemlidir. Diğer aile üyelerinin de bu temizlik kurallarına kesinlikle uymaları beklenir. Sağlık personeli, kreş ve anaokulu çalışanları, temizlik çalışanları, toplu olarak yaşayanlar ve salgın hastalığın olduğu yerde yaşayanlar risk grubundadır. Anaokulu, kreş veya yuva gibi yerlerde hastalık görülürse çocuğu bir süre okula göndermemekte fayda vardır. Hepatit A hastalığından çocuğu korumanın en etkili yolu ise aşı takvimine göre Hepatit A aşısını yaptırmaktır. Dolayısıyla 2 yaşını bitiren çocuklar öncelikli olmak üzere daha önce hastalanmamış herkesin hepatit A aşısı olması önerilir. Aşı takvimine göre 1. Doz 18. ayda, ikinci doz ise 24. ayda yapılır, koruyuculuğu ömür boyudur. Hepatit B: Belirtileri hemen hemen Hepatit A ile aynıdır. Daha az görülür, ancak daha tehlikelidir. Çünkü kronikleşebilir (süreğen bir hal alır) ve taşıyıcılık gelişebilir. Kan ve cinsel yolla bulaşır. Hepatit B’nin Hepatit A ‘dan en önemli farkı %10 oranında taşıyıcılık bırakması ve kan yoluyla veya cinsel temas ile bulaşmasıdır. Taşıyıcıların bir kısmı da ileri yıllarda ne yazık ki siroz veya karaciğer kanseri nedeniyle hayatlarını kaybedebilmektedirler. Ateş, kırgınlık ve karın ağrısı ve gözlerin beyazında ve deride sarılık görülür. Sarılık çoğunlukla koyu idrar ve kil renkli (soluk renkli )dışkıyla beraberdir. Sağlık personeli, diyaliz hastaları, sık sık kan nakli yapılanlar, damar içi ilaç kullananlar ve yeni doğanlar risk grubundadır. Sağlık Bakanlığı tarafından mecburi aşılar kapsamına alınmıştır. Hepatit B aşısı doğumda, 1. ayda ve 6. ayda olmak üzere üç kere uygulanır. Annesi taşıyıcı olan bebeklere hemen doğumda aşı ile birlikte ayrıca koruyucu serum da yapılmalıdır. Çocuğunuzun Hepatit B olan birisiyle temas ihtimali varsa veya hastalandıysa; genel hijyen kurallarına dikkat edilmelidir, hasta veya taşıyıcı kişilerin eşyalarıyla temas etmemelidir ve bu tür eşyalar kişiye özel olmalıdır (havlu, diş fırçası, çatal, kaşık v.b.). Unutmamalı ki hepatit B’ nin bulaşması için bizim gözle göremeyeceğimiz kadar az miktarda hastalıklı kanın çocuğun elindeki ya da dişindeki herhangi bir yere gelmesi yeterlidir. Oyun veya okul çağı çocukları kan yoluyla ya da yakın temasla hastalığı birbirlerine bulaştırabilirler. Ülkemizde çocuklar arasında hepatit B bulaşmasında toplu sünnetler ve kan kardeşliği önemli rol oynamaktadır. Steril edilmemiş aletlerle dikiş atılması ya da diş çekilmesi, aile bireylerinin veya kardeşlerin ortak diş fırçası kullanması, berberlerde çocuğa steril olmayan aletlerle tıraş yapılması da riskli davranışlar arasındadır. Aynı ev içerisinde yaşayan taşıyıcı birisi varsa diğer kişiler de mutlaka aşılanmalıdır. Suçiçeği Bir virüs tarafından oluşturulan, çocukluk çağının en bulaşıcı hastalığıdır. Bulaşma; direkt temas, damlacık veya hava yolu ile olur. Temastan 10-21 gün sonra yaklaşık 1 gün kadar süren halsizlik, ateş ve lenf bezi şişmesi gibi şikayetlerden sonra, döküntüler ortaya çıkmaya başlar. Baş, sırt ve gövdede başlayan döküntüler çok kısa zamanda tüm vücuda yayılır, hatta ağız içi ve göz zarı üzerinde dahi çıkabilir. Önce küçük kırmızı ve kaşıntılı kabarcıklar oluşur, ardından kabarcıkların içi şeffaf bir sıvıyla dolar, en sonunda da kabarcıklar büyür, kabuklanır ve dökülür. Ciltte bir süre koyu lekeler kalabilir. Şiddetli kaşıntı vardır. Kaşıntının engellenmesi veya kabarcıkların mikrop kapması durumunda kalıcı izler bırakabilir. Daha önceden suçiçeği geçirmemiş kişiler, hamileler, kalp, böbrek, şeker hastaları riskli gruptadır. Bazı hastalarda deri enfeksiyonları, beyin iltihaplanması, zatürre, orta kulak iltihabı ve testis iltihaplanması gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Çocuğunuzda suçiçeği belirtileri varsa; hastalık çok bulaşıcı olduğu için çocuk yuva, kreş veya okula gönderilmemeli ve mutlaka istirahat ettirilmelidir. Çocuğun en büyük şikayeti kaşıntıdır, Özellikle akşamları artan kaşıntı, çocuğun yaşına uygun kaşıntı giderici ilaçlarla rahatlatılabilir. Doktorun önereceği bir losyon da kaşıntıyı azaltır. Ateşini düşürmek için ılık su uygulaması ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir (aspirin hariç). Özellikle içi su dolu kabarcıkların patlatılmamasına dikkat edilmelidir, mikrop kapması halinde kalıcı izler bırakabilir; bunun için küçük çocukların ellerine pamuklu eldivenler takılabilir. Hafif giysiler giydirmek ve kıyafetini sık sık değiştirmek, çocuğun rahatlamasını sağlar. İştah azalmasına bağlı olarak sıvı kaybı olabilir. Bunu önlemek için çocuk olabildiğince sıvı ağırlıklı, hafif gıdalarla beslenmeli; acılı, baharatlı yiyeceklerle, karbonatlı içeceklerden kaçınılmalıdır. Çocuğunuzun 3-4 günden sonra ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, döküntülerinde iltihaplanma varsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, kızarma varsa; dalgınlık, dengesizlik, sürekli uyku hali, ciddi baş ağrısı, ense sertliği veya öksürük gibi belirtiler varsa en kısa zamanda doktora başvurmalısınız.Suçiçeği geçirildikten sonra ömür boyu bağışıklık bırakır. Aşıyla korunabilen bir hastalıktır. 12.ayını doldurmuş her bebeğin suçiçeği aşısı olması ömür boyu bağışıklık kazanmasını sağlar. Kızamık Aynı isimli virüs tarafından oluşturulan çocukluk çağının önemli hastalıklarından biridir. Yaygın aşılama programları sayesinde görülme sıklığı oldukça azalmıştır. Solunum yoluyla bulaşan hastalık daha çok kış ve ilkbahar aylarında görülür. Damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır. Çocuğa bulaştıktan 10-12 gün sonra hastalık belirtileri başlar. Bu dönemde hastalık son derece bulaşıcıdır. Ateş, gözlerde kızarıklık, burun akıntısı, öksürük gibi soğuk algınlığına benzer belirtiler görülür. Döküntüler, ateş düşmeden başlar; diğer döküntülü hastalıklardan farkı da budur. Alın ve enseden başlayıp, yüze, boyuna, kollara ve gövdeye yayılan kırmızı döküntüler görülür. Döküntülerin ortaya çıkmasıyla bulaştırıcılık kaybolur. Daha sonra ciltte pullanma başlar, kahverengi renk değişimi görülür ve döküntü solar. Bazı çocuklarda ağız içinde, azı dişleri hizasında kırmızı zemin üzerinde aynı tuz serpiştirilmiş gibi tanecikler görülür; bu sadece kızamığa özgü bir bulgudur. Kızamık geçiren annelerin bebeklerinde ilk 3-4 ay kızamık görülmez. Hastalığı geçiren, ömür boyu bağışıklık kazanır. Beslenme yetersizliği bulunan ve bağışıklık sistemi zayıf çocuklarda kızamık sonrasında orta kula iltihabı, bronşit ve zatürre gibi hastalıklar görülebilir. Nadiren beyin iltihaplanması gibi durumlara da yol açabilir. Aşı ile korunabilir bir hastalıktır. Aşı takvimine göre sağlıklı çocuklara 12. Ayda ve ilköğretim 1. sınıfta kızamık-kabakulak-kızamıkçık şeklinde üçlü aşı olarak uygulanır. Aşısı düzenli yapılan çocuklar hastalıktan yüzde 100’e yakın oranda korunurlar. Çocuğunuzda kızamık hastalığı varsa; halk arasında kızamıklı çocuğa ilaç vermenin sakıncalı olduğu şeklinde yanlış bir inanç vardır, aksine çocuğun ateşinin ilaçla düşürülmesi gerekir. Çocuğun şikayetlerini hafifletmeye yönelik bir tedavi uygulanır. Çocuk mutlaka istirahat ettirilmeli ve döküntüleri geçene kadar yuva, kreş veya okula gönderilmemelidir. Ateşi düzenli olarak takip edilmeli ve gerekirse ılık suyla pansuman yapılmalıdır. Bol sıvı verilmeli ve olabildiğince sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenmelidir. Rahatsızlık verecek oranda öksürük varsa boğaz yumuşatıcı ilaçlar verilmelidir. Çocuğunuzun 3-4 günden sonra ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, dalgınlık, kolay uyuyamama, halusinasyon görme, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense sertliği, denge bozukluğu veya hırıltılı soluma varsa derhal doktora götürmelidir. Kızamıkçık Aynı isimli virüs tarafından oluşturulan ve kızamığa göre daha hafif seyreden bir hastalıktır. Damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yoluyla bulaşır. Anneden geçen savunma cisimcikleri bebeği ilk altı ay boyunca korurlar. Bazı çocuklarda basit bir solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülebileceği gibi bazılarında döküntü dahi oluşmaz. Bulaşıcılık, döküntüden 1 hafta önce başlayıp, 2 hafta sonra sona erer. Hastalığı geçirenler ömür boyu bağışıklık kazanır. Hafif ateş, nezle, öksürük ile başlar. Döküntüler soluk ve pembemsi renktedir, 3 gün sonra kaybolur, seyrek ama yaygındır, yüzden başlayıp tüm vücuda yayılır. Kızamıkçığın en tipik belirtisi, ensede ve kulak arkasındaki bezelerin şişmesidir. Hastalığı geçirenler ömür boyu bağışıklık kazanır. Kızamıkçık, aşıyla korunabilen bir hastalıktır. Her sağlıklı çocuğa 12 aylık olunca, kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşıları ile birlikte kombine olarak yapılır. Çocuk ilköğretim 1. sınıfa geldiğinde bu aşılar tekrarlanır. Kızamıkçık bebek ve çocuklardan çok, hamileler için tehlikelidir. Kadınların hamile iken kızamıkçık geçirmesi durumunda, sakat veya ölü doğum yapma riskleri vardır. Bu nedenle tüm kadınlar hamile kalmadan önce doktora başvurmalı, kan testiyle bağışıklık olup olmadığının tespiti yapılmalı, gerekirse aşılanmalıdır. Çocuğunuzda kızamıkçık hastalığı varsa; mutlaka yatak istirahati yaptırılmalı ve döküntüler kaybolana kadar kreş, yuva veya okula gönderilmemelidir. Ateşi düzenli olarak kontrol edilmeli, yükselirse ateş düşürücüler verilmeli, ılık suyla pansuman yapılmalıdır. Bol sıvı verilmeli, sulu ve yumuşak gıdalarla beslenmelidir. Çok fazla öksürük varsa doktorun tavsiyesi ile öksürük kesici ilaçlar verilebilir. Çocuğunuzun 4 gün sonra döküntülerinde azalma olmazsa, ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, dalgınlık, kolay uyuyamama, halusinasyon görme, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense sertliği, denge bozukluğu veya hırıltılı soluma varsa derhal doktora götürmelidir. Boğmaca Üst üste gelen ve tıkayıcı öksürük nöbetleri le karakterize bir solunum yolu hastalığıdır. Genelde sonbahar aylarında ortaya çıkar. Çok bulaşıcı bir hastalıktır. Damlacık enfeksiyonu ya da direkt temas yoluyla insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır. Bulaşıcılık, hastalık ortaya çıktıktan yaklaşık 30-40 gün kadar daha devam eder. Boğmaca bir kere ortaya çıktıktan sonra ona karşı doğal bağışıklık gelişir. Bir daha ömür boyu ortaya çıkmaz. Burun akıntısı, gözde yaşarma, halsizlik ve fazla yükselmeyen ateş gibi hafif üst solunum yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler ile başlar ve bir süre öyle devam eder. Ardından kuru, balgamsız öksürük başlar ve çok geçmeden boğmaca için tipik olan şiddetli öksürük nöbetleri gelişir. Patlama tarzı öksürüğü tipik bir nefes alma takip eder. Öksürüğün şiddeti ile çocuk morarabilir ve kusabilir. Gün içinde bu öksürük nöbetleri 30 kereden fazla tekrarlanabilir. Nöbetler çoğu kez kendiliğinden ve geceleri ortaya çıkar. Solunum durması, burun kanaması, göz akında ve ciltte noktasal kanamalar görülebilir. Sık tekrarlayan nöbetler nedeniyle çocukta beslenme yetersizliği gelişebilir. Aşılama ile korunabilen bir hastalıktır. Aşı karma aşı şeklinde 2, 4,6 ve 18. aylarda uygulanır; ilköğretim 1. Sınıfta tekrarlanır. Hastalığın tedavisinde antibiyotik kullanılır, ayrıca hastayla yakın temas içinde bulunan ya da aynı ortamı paylaşanların mutlaka koruyucu antibiyotik kullanması gereklidir. Çocuğunuzda boğmaca hastalığı varsa; ilk bir hafta çocuğun kaldığı yer, bulunduğu ortam diğer bireylerden ayrılmalıdır. Antibiyotiklerin düzenli kullanılması önemlidir. Öksürük ilaçları boğmaca öksürüğünün tedavisinde pek işe yaramamaktadır. İyileşme süreci boyunca öksürüğü başlatacak oda spreyleri, şömine, odun-kömür sobaları ve sigaradan dumanından uzak durulması önemlidir. Boğmacalı çocuklar öksürükle birlikte kusabilir ve ağızdan yeterince yemek, sıvı alamayabilirler. Bu nedenle az miktarlarda sık beslenme ile çocuğun susuz kalmaması önemlidir. Gözlerde çökme, ağız ve dil kuruluğu, az idrar çıkarma, huzursuzluk ve çocuklarda susuzluğun en sık rastlanan bulgularıdır. En yakın zamanda doktora başvurmalıdır.

Kalp damar açıcı bitkiler
KALP DAMAR VE BEYİN DAMAR TIKANIKLIĞI: Karabaş otu, Melissa, Zencefil, Havlıcan, Alıç çiçeği, Alıç meyvesi, Zahter, Çoban çökerten dikeni. (İsveç şurubu sabah akşam aç karnına).
Damar tıkanıklığından şikayeti olanlara tavsiye edi­len Hüsn-ü Kabul macunundan günde üç çorba kaşığı yenir.
DAMAR TIKANIKLIĞI İÇİN
250g.Hayıt tohumu, 6lt suda yarım saat kaynatılır ve günde 3 öğün, aç karna, bir çay bardağı içilir. ( Tansiyon düşürücü etkisi vardır. )
KALP KRİZİ İÇİN
Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.
IHLAMUR (Tilia argentea- europoea)
Ihlamurun çiçeği ilkbaharda toplanarak gölgede kurutulur.
*Damar kireçlenmesinde, damar tıkanıklıklarında faydalıdır.
İncir meyvesi damar tıkanıklıklarını giderir, karaciğeri kuvvetlendirir, dalak şişkinliğine, , nefes darlığına iyi gelir.
Damar kireçlenmesi ve damarları açmada ısırgan otu kökleri kullanılır. Baldırlardaki damar tıkanıklıklarında, ısırgan kökü ayak banyosu, kramplarda ısırganotu banyosu yapılır. Kroner damarların daralmasında banyonun yanısıra, kaynatılmış bitkinin ılık suyu ile kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır.
Damar Tıkanıklığını Açan Şifalı Bitkiler
Damar Tıkanıklığını Açan Şifalı Bitkiler nelerdir faydaları nelerdir tedaviye nasıl yardımcı olurlar
Alıç meyvesi, Alıç meyvesinin çiçeği ve yaprakları:
Alıç kalp üzerine olumlu etkileri olan ve zehirli bileşikler ihtiva etmeyen en önemli bitkisel droglardan en önemlisidir Kalp kuvvetlendirici olarak kullanılan bitkiler genellikle zehirli glikozitler ihtiva ettiğinden ancak standardize edilerek kullanılabilirler Alıçta bu durum zehirli glikozitler taşımadığından söz konusu değildir Bu sebeple de evde bulundurulabilecek en iyi droglardan bir tanesidirKoroner damarları genişleten bioflavononidler açısından zengin olan bitki bu maddeler sayesinde damarları genişleterek kan dolaşımını arttırır Bioflavonoitler çok güçlü antioksidanlar olup, kalbe oksijen ve kan akışını arttırırlar Dolayısıyla da angina denilen kalp ağrıları azalır
Kullanımı
Kurumuş alıç yaprağı veya çiçeğinden 2 çay kaşığı alınıp 1 lt kaynar suda 20 dakika demlenir ve balla tatlandırılarak günde üç kere birer bardak içilir” diye konuştuÇay (infüzyon=haşlama): bir kahve kaşığı çiçekli alıç yaprağı üzerine bir fincan kaynar su dökülür, 10 dak demlenip süzülür Günde 3-4x birer fincan içilir
Muhafazası
Yeterli etki 5-6 hafta sonra görülebilir Kurutulmuş olan droglar tedavi özelliklerini genellikle bir yıl muhafaza edebilmektedirler Bu nedenle toplama tarihi üzerinden bir yılı geçmiş olan droglar tedavi amacıyla kullanılmamalıdır Bir yıllık zaman içinde de drogun etkisini kaybetmemesi için drog serin, kuru ve karanlık bir yerde, teneke kutu veya cam kavanoz içinde saklanmalıdır Plastik torbalar drogların muhafazası için uygun değildir
Alıç yaprağı ve çiçeği (Crataegi folium cum flore)
Avrupa Bilimsel Fitoterapi Kooperasyonu (The European Scientific Cooperative on Phytotherapy=ESCOP) bu drogla ilgili monografisinde klinik çalışmalara dayanarak bu endikasyona yer vermiştir
Limon
Soğan ve soğan suyu
Soğan suyu Tıkalı Kalp damarlarını açar, kollesterolü düşürür, hatta uzun süreli kullanımda vücuttaki fazla yağları erittiğini birçok gözlem sonuçları ile kişisel olarak takip ettimKalbi besleyen damarlardan 3-5 damarın yüzde 60-85 arasında tıkalı olan hastalar (anjiyo ile sabit) hastalarda 30 günle 3 ay içinde yüzde 90 iyileşme olmakta, inanılmaz ama bu bi gerçek Bu yazımı okuyanların yakınlarında bu tip rahatsızlığı olanlar rahatlıkla deneyebiyirler
UYGULAMA:
Küçük bir soğanı (Soğanın köylüden alınan, -organik- suni gübre kullanılmamış olması tercih nedeni, bulunamaz ise bulduğumuzla devam edelim)2 ceviz büyüklüğünde olabilir, soyup doğradıktan sonra su bardağına koyuyoruzÜzerine kaynak suyu koyalım, su bardağın yarısını geçebilirBunu yatmadan önce hazırlıyoruz Üzerine bir kapak yada kağıtla kapatabilirizSabah aç karna içilir, (üzerine varsa çeyrek Limon sıkabiliriz) Önemli olan incelik şudur; 30-45 dakika birşey yenmez ve içilmez Eğer buna uyulmaz ise bu kürü yapmaya gerek yoktur 30 gün sonra tetkiklerinizi yaptırın, tahlil sonuçları karşılaştırın, doktoruzla görüşü
Sarımsak
Kroner damarları genişleten bir üründürfazla değil az almak ama sürekli almak yararını göstermesi için gerkelidir
Havuç
Alzheimer ve unutkanlık gibi hastalıklara baş savaşçı olan havucun Kalp ve damar tıkanıklıklarında da önemli yararı olduğunu söylemekteHavuç damar sertliği-yüksek kolestrol ve triglyserid’e karşı tam 13tane etkin madde içermektedir(beta kerotenin) Ayrıca havucun içindeki heraclenin maddesi kanın pıhtılaşmasına karşı etkin rol oynarKullanımı Büyük ve kolay kolay eğilmeyen havuçları kalp ve damar sağlığı için saat ve açlık tokluk gözetmeksizin her zaman sıkarak içebilrisiniz Unutkanlık amacıyla içilecekse akşam yemeğinden 2 saat sonra sıkarak içilmelidir ( havucun rendelenmesi aynı etkiyi göstermemekte sıkılarak içilmesi gerekli) Önceden sıkıp saklamak etken maddelerin ölümüne yol açmakta her defasında sıkıp içilmesi gerekiyor
Ceviz ve Ceviz suyu
Cevizi 24 saat suda beklettikten sonra bu suyu içmekte damarlar ve kollestrol için yararlıdır Cevizde omega 3-6 yağ asidi bulunmaktadır Ayrıca cevizi yemekte ve ceviz yağı kullanmakta faydalıdır, ancak yukardaki terkibi uygulamak doğru sonuçlar verir Fazla kaçırmayın tansiyon düşürücü etkisi bulunmaktadır
Bal
Damar açıcıdır ama saf olarak bulmak gereklidir Hergün bir su bardağı ılık balşerbetine 1 şeker kaşığı sirke (bakteri öldürür), 1 şeker kaşığı çörek otu ilave edilip içilirse vucudun bağışıklık sistemini güçlendirir Bu karışım ölümden başka her derde devadır
Elma sirkesi ve Elma kabuğu
Elma sirkesi, doğal bir yaşam iksiridir! Bileşim: kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, a vitamini, beta-carotin, b1, b2, ve b6 vitaminleri, c vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri
Nar ve Nar suyu
Ekşi nar suyu olmalı ancak fazla kullanımı tansiyonu düşürecektir dikatli olun
Karabaş otu
Kalp-Damar açıcı Kullanımı- Karabaş otu,oğul otu,limon(kabuğuyla beraber)doğranıp kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk içilmeye devam edilir
Ginkgo yaprağı ekstresi
Bu ham yaprak yada bitki şeklinde kulanılması prepat haline getirilmesinin zorluğundan dolayı pek mümkün değildir, zaten bitki türkiyede yetişen bir bitkide değildir, ancak bu bitkinin hap şeklinde eczanlerde yada özel vitamin satan şirketlerde bulabilirsiniz Bu bitkinin hap şeklinde satılanlarında ise endiksiyon ve kontrendiksiyonlarına dikat etmenizi tavsiye ederim
Karabuğdayotu
Demir Dikeni
Damar açıcı ve kalp – damar hastalıklarında iyileştirici özelliktedir Diüretik ve kuvvet vericidir
Ökse Otu
Damar genişletici, tansiyon düşürücü ve spazm çözücüdür Damar tıkanıklığı ve bütün damarlar üzerinde etkisi olmasıyla son derece önemlidir Damarlardaki kireçlenmeyi azaltır ve damar sertliğine karşı çok yararlıdır Sinirsel çarpıntılarda hafifletici özelliğe sahiptir
Melissa
Beyin – Kalp ve Sindirim sistemi üzerinde koruyucu ve kuvvetlendirici etkisi vardır Spazm çözücüdür, damar açıcıdır, çarpıntıları ve kalp sıkışmalarını giderir Sakinleştiricidir Kalp ve kan dolaşım sistemi üzerine tonik etkisi olup, tansiyonu düşürücü etkisi vardır
Enginar
Karaciğerde bulunan CHOLESTRİN-7A-HYDROXYLASE enzimi kolestrolü safra asidine dönüştürmekte ve dışkıyla atılmasına sebep olmaktadırKullanımı enginarın tüm yapraklarını (ölçüsü->iki su bardağı dolusu kadarını) kaynamakta olan suya atınız ve ağzını kapatarak 5dakika bekleyiniz , soğuduktan sonra süzüp aç veya tok karnına içiniz Bu terkip kolestrol normal seviyeye inene dek haftada iki üç kere sonrasında ise korunma amaçlı 1 kere yapılmalıdır
Domates
Kolestrole karşı yararlıdır sık sık yenmesi tavsiye edilir
Peynir Kekiği
Yapısında bulunan Kavrakol ve Timol maddelerinden dolayı birçok özelliğe sahiptir Antiseptik ve Antibiyotik etkisi olup ayrıca kan dolaşımını uyarıcı etkisi vardır Spazm çözücüdür Kan yağları (Kolesterol – Lipid ve trigliserid) de çözücü etkiye sahiptir
Hasalban
Spazm çözücü ve Antiseptiktir Kan dolaşımını ve sinir sistemini uyarıcı etkisi vardır Kalp kuvvetlendiricidir Çarpıntılara iyi gelir İdrar sökücü olup tansiyonda etkilidir Hazım sistemi uyarıcısıdır Damar açıcıdır
Alıç Yaprağı
Kalbi ve dolaşım sistemini güçlendirici, damar genişletici ve tansiyon düşürücüdür Spazm çözücü olup, kandaki yüksek yağ düzeyini normale indirir (Trigliserid) sinirsel kalp çarpıntılarını giderir ve kalp işlevini güvenle düzene sokar, yatıştırıcıdır Kroner damarları genişleterek, kan dolaşımını artırır ve Angina denilen kalp ağrılarını azaltır
Civanperçemi
Diüretik, kan dindirici, sindirim ve kan dolaşımını düzenleyici, sindirim ve idrar yolları spazmlarını giderici, safra artırıcı, menapoz rahatsızlıklarını giderici, lenf bezleri rahatsızlıkları, çocukların işeme zorlukları, romatizma ve sinir bozuklukları, adet düzensizliği ve hemoroitte, genel yorgunluk ve gripte son derece önemlidir
Söğüt kabuğu
Aspirinin bitkisel kökeni olan salisilin içerir damarlarda plak oluşumunu engelleyerek, kalp krizi riskini azaltır Mor söğütte aksöğüde oranla salisilin daha çok bulunur Bir çay kaşığı aksöğüt kabuğu, yaklaşık 100 mg salisilin içerir, bu da kalbi korumaya yeterlidir Bunu 250 ml kaynar suya karıştırıp, 15 dakika demlendiğinde vücut için yeterli 100 mg salisilin alınmış olur
Siyah Çekirdekli Üzüm
Harika kan damarı onarıcısıdır Günde bir veya iki bardak siyah çekirdekli üzüm suyu, çekirdeğiyle beraber içildiğinde kalp krizi riskini yaklaşık %40 azaltır Ayrıca kötü huylu kolesterol (LDL) oranını da düşürür Siyah çekirdekli üzümde bulunan fenoller, aynı zamanda yaban mersini, böğürtlen, sarımsak ve soğan gibi diğer birçok meyve ve sebzenin içeriğinde bolca bulunur
Semizotu
Omega 3 yağ asitleri açısından en zengin bitkisel kaynaktır Hadis-i Şerif’te anılan bir bitkidir Yetiştirilmesi çok kolaydır Semizotu hem kalp krizini hem de kanseri önleyen antioksidanlarla doludur Çiğ halde yenebileceği gibi, ıspanak gibi pişirilebilir Semizotu, idrar söktürür Kanı üre gibi maddelerden temizler Beyin yorgunluğu, sinir krizleri, böbrekteki taş-kum gibi problemlerde yardımcıdır Diabetli hastalarda susuzluğu azaltır Kilo vermeye yardımcıdır
Yerfıstığı
Daha çok çerez olarak tüketilmektedir Mikrobiyolojik bozulmalara karşı dayanıklıdır Özellikle üzerindeki kırmızı kabuğu önemlidir Çünkü oligomerik prosiyanidinleri yoğun olarak içerir Bunlar kalp krizini önlemekle kalmaz, aynı zamanda kanser ve inmeye karşı da koruyucudurlar Yerfıstığı yağı yüksek oranda oleic asit içermesi nedeniyle zeytinyağına en yakın bitkisel yağdır
Karahindiba
Kalp çarpıntısını yavaşlatır Antiaritmik özelliği vardır Digoksin gibi kalbi güçlendirici etkisi vardır Yüzde 5 oranında potasyum içermesiyle, en iyi potasyum kaynaklarından biridir A vitamini, C vitamini, nikotinik asit, kalsiyum ve türlü mineraller yönüyle zengindir Karaciğer, safra kesesi hastalıklarında, egzema, mayasıl, gut, romatizma, sivilceler, kaşıntı ve şeker hastalığında tedaviye yardımcıdır Birçok detoks programında yer alır
Biberiye
En zengin bitkisel antioksidan kaynaklarından birisidir Etin ve kasların çürümesini önler Bu yüzden kalp kasında da etkilidir Birçok besin maddesinin korunmasında yararlanılmaktadır Akdeniz bölgesindeki 139 çeşit biberiyenin en yoğun aromalı olanı ANC Biberiyeli’nin içeriğinde yeralmaktadır Kan dolaşımını hareketlendirir Kılcal damarları açar
Çörekotu
Hadislerde de bahsedilen hücre yenileme özelliğine sahip bal örneğinde olduğu gibi ölümden başka her derde deva olan bir üründür Vücudu güçlü kılmka için bal ile birlikte çörek otunu da karışıtırarak yemek çok şifalıdır
Fındık
İçinde bulunan OLEİK ASİT sebebiyle kolestrol yükselmesini önler
Siyah üzüm
Kolestrol düşürücüdür Fazlası şeker hastaları için zararlıdır https://www.facebook.com/groups/265342760799625/?ref=group_header

pazar hikayeniz...Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine kararverir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek neolduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra , çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silke leyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır! Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir. Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın. Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayınız: 1. Kalbinizi nefretten arındır ın - Affedin. 2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez. 3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin. 4. Daha çok verin. 5. Daha az bekleyin.

kürler.. tırnak mantarı..BEYAZ SİRKE, VİCKS VE ÇAY AĞACI YAĞI
Öncelikle mantar olan bölgelerinize buhar yapabilirsiniz. Sıcak suyun içerisine bir miktar vicks ilave ederek ayaklarınızı buhara turun. Ardından beyaz sirke ve çay ağacı yağını karıştırarak günde iki defa olmak üzere ayaklarınıza sürün.
Bunu düzenle veya sil
BEYAZ SİRKE VE AĞIZ TEMİZLEME SUYU
Sirke ile ağız gargarasını karıştırarak enfeksiyonların üzerine bir pamuk ile sürün ve 30-40 dakika bekleterek ayaklarınızı durulayın. Etkili bir sonuç almak için bu uygulamayı haftada 2-3 kez uygulamalısınız.

Bebek & Çocuklarda Sık Görülen Sağlık Problemleri ve Hastalıklar bölüm-2 sünnet Erkeklerde penisin baş kısmını örten derinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Daha çok dinsel ve geleneksel nedenlerle yapılmakla birlikte bazı hastalıkların tedavisi amacıyla da yapılmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır. Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir. Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir. Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır. Sünnet olan erkeklerde idrar yolu enfeksiyonları çok daha az görülür. Sünnet, HPV denilen ve erkeklerde penis, kadınlarda ise rahim ağzı kanserine yol açan bir virüse karşı da koruyucu rol oynamaktadır. Normal şartlarda sünnet derisi geriye doğru kolayca sıyrılıp pipi ucunun tam olarak görülebilmesi gerekir. Eğer ki sıyrılmıyorsa buna ‘’fimozis’’ denir. Sünnet derisinin altındaki salgılar, ölü hücreler ve mikroplar birikerek beyaz bir akıntı meydana getirir. Zaman zaman bu deri sıyrılarak bu salgıların temizlenmesi gerekir. Fimoziste bu mümkün olmadığı için peniste şişme, iltihaplanma ve idrar yolu enfeksiyonlarına yol açar. Fimozisin en etkili tedavisi ise sünnettir. Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 4 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. 1-6 yaşlar arasında zorunlu olmadıkça sünnet yapılması tavsiye edilmemektedir. Sünnet öncesi çocuk psikolojik olarak bu duruma hazırlanmalıdır. Ayrıca çocukta kanama bozukluğu gibi bir hastalık varsa önceden bunlar doktora söylenmelidir. Günümüzde sünneti bir çok kişi yapmakla birlikte tercih ve tavsiye edilen çocuk ürolojisi uzmanları veya çocuk cerrahlarının bu işlemi gerçekleştirmesidir. Neticede küçük de olsa sünnet cerrahi bir işlemdir ve her cerrahi işlem gibi az da olsa birtakım riskleri beraberinde getirir. Çocuğunuzu sünnet ettirdiyseniz; genelde hafif veya orta, nadiren şiddetli ağrılar görülebilir. 4-6 saat arayla ağrı kesici şurup veriniz. Üçüncü günden sonra ağrı neredeyse hiçbir çocukta görülmez. Genellikle çocuklar ilk günden sonra ağrı hissetmez ve oyun oynamaya başlar. Ancak, bisiklete binme ve spor yapma gibi faaliyetlerde pipiye darbe gelebileceği için 15 gün bunlara izin verilmez. Çocuklar, sünnetten bir hafta sonra okula gidebilir. Evde oynama, sokakta dolaşmak, ders çalışmak gibi faaliyetlere sünnet sonrası birinci günden sonra izin verilebilir. Kısaca, pipiye darbe almamak koşuluyla çocuk ne isterse yapabilir. Aksi söylenmemiş ise 3. gün banyo yapılabilir. Her gün banyo yapmak pipinin hızla toparlamasına yardım eder. Nadiren de olsa kanama veya enfeksiyon gelişebilir. Sünnet sonrası ateş olmaz. 37.2 dereceden fazla ateş pipinin iltihap kaptığını gösterebilir. Sünnet sonrası rutin antibiyotik kullanmak gerekmez. Bu belirtilere rastlarsanız en kısa zamanda doktorunuza başvurun. İdrar Yolu Enfeksiyonları Bakterilerin aşağıdan yukarıya doğru ilerleyerek idrar torbası bazen de böbreklere ulaşması ile oluşur. Daha büyük çocuklarda görülen belirtiler yetişkinlerde görülen belir­tilere benzer. Bunlar; sık ve ağrılı idrar yapma, idrar renginde değişiklik ve koku, karın ağrısı, kusma ve ateştir. Çok küçük bebeklerde idrar yolu enfeksiyonları sebepsiz bir ateş, kusma, huysuzluk, uyuşukluk ya da büyüme zayıf­lığı dışında başka bir belirti göstermeyebilir. Bazı çocuklarda doğuştan gelen idrar yollarındaki anormallikler idrarın normal akışını engelleyebilir. İdrarın mesaneden böbreğe geri kaçmasına neden olan veziko-üreteral reflü denilen bir hastalık sık ve inatçı idrar yolu enfeksiyonlarına neden olur. Hatta bu durumun ameliyatla tedavi edilmesi gerekebilir. Kız çocuklarında erkeklere oranla çok daha fazla görülür (idrar kanalı kısa olduğu için). Böbrek iltihabı ise genelde idrarda kana neden olur, kan miktarı bazen idrarı pembeye ya da kırmızıya dönüştürebilecek kadar yoğun olabilir. Boğaz enfeksiyonundan ya da derideki bazı mikroplardan, böbreğe saldıran antikorlardan (vücudun ürettiği, mikroplara karşı yapılan savunma cisimcikleri) kaynaklanan bir hastalık, orak hücre anemisi ya da deri veremi gibi hastalıkların bir parçası olabilir. Enfeksiyon böbreklerde glomerül denilen süzme cisimciklerini etkilerse, idrarla yüksek miktarda albümin denilen protein atılması ile sonuçlanan ‘’nefrotik sendrom’’ adlı hastalığa yol açabilir. Bu da çocuğun vücudunda yoğun şişmelere (ödem) neden olur. Nefrotik sendrom görülen çocuklar, genelde normalden çok daha az idrar çıkarırlar. Ayrıca şişerler ve göz çevreleri, karın, eller ve ayaklarda şişlikler görülür. Kilo alma (fazla sıvıdan), karın ağrısı, iştah kaybı ve ishal de sık görülür. Yüksek kan basıncı da yaşanabilir. İdrardaki kan, idrarın kola ya da çay gibi görünmesine neden olur ve idrarda kan pıhtıları görüle­bilir. Ayrıca asabiyet, yorgunluk, karında ve yanlarda ağrı ve ateş vardır. Çocuğunuzda idrar yolu enfeksiyonu varsa; bol sıvı verin, ateşini düşürün, vücudunda şişkinlik olup olmadığını ve idrarının rengini takip edin. Küvette ve durgun su içinde köpüklü banyodan kaçınılmalıdır. Sentetik ve dar olmayan külot ve giysiler tercih edilmelidir. Kız çocuklarda tuvalet temizliği önden arkaya doğru yapılmalı, tuvalet hijyenine dikkat edilmelidir. En kısa zamanda hastaneye başvurun. Doktorunuz idrar ve kan tetkikleri yaptırabilir, hatta nefrotik sendromdan şüpheleniyorsa böbrek biyopsisine dahi lüzum duyabilir. Tedavi nedene göre değişiklik gösterebilir. Antibiyotikler kullanılabilir. Daha az tuzlu ve yüksek proteinli diyet verilebilir (özellikle nefrotik sendromda). Vulvo-vajinit Çocukluk çağında en sık rastlanan jinekolojik problemdir. Kız çocuklarında dış cinsel organ ve vajinanın iltihabi hastalığıdır. Hijyen eksikliği ya da dışkılamadan sonra temiz­liğin arkadan öne doğru yapılarak mikroorganizmaların ön tarafa taşınması yoluyla gerçekleşir. Cinsel bölgede tahriş ve kaşıntı, kızarıklık ve şişme, vajinal akıntı, kötü vajinal koku, idrar yaparken rahatsızlık ya da yanma görülür. Banyo köpüğü, şampuan gibi kimyasal içerikli maddelerin kullanılması veya kıl kurdu enfeksiyonları da bu hastalığa neden olabilir. Ayrıca yabancı cisim olabileceği de akla getirilmelidir. Çocuğunuzda vulvo-vajenit belirtileri görülürse; doktorunuza danışın. Doktorunuz her gün bu bölgeyi güzelce yıkayıp kuruladıktan sonra bir krem sürmenizi tavsiye edebilir. Çocuğunuza köpük banyosu yaptırmamalı, vulva ve vajina içi ve çevresi için sert sabun kullanmamalısınız. Pamuklu iç çamaşırları kullanmalı ve dışkılamadan sonra temizliği önden arkaya doğru yapılmalıdır. Bol sıvı alması sağlanmalıdır. Bademcik İltihabı (Tonsillit) Boğazın arka tarafında görülen küçük salgı bezlerine bademcik denir. Bir çeşit lenf düğümcükleridir yani ağıza giren zararlı mikropları filtre ederler. Ancak çok fazla mikrop girerse bunu engelleyemez, iltihaplanır ve şişerler. Çocuklarda çok yaygın görülür. Virüsler veya bakterilere bağlı olarak oluşabilir. En çok görülen bakteri ise beta mikrobudur. Enfeksiyon oluştuğu zaman bademciklerde şişlik ve kırmızılık, yutkunma sırasında boğazda acıma ve ağrı hissi, özellikle küçük çocuklarda yüksek seyreden ateş ve titreme, bademcikler üzerinde beyaz lekelenmeler, boyundaki lenf bezlerinde şişme ve hassasiyet, baş ağrısı, kırgınlık, ağız kokusu, kalın ses gibi belirtiler görülebilir. Tedavi edilmeyen bir boğaz enfeksiyonu, aralarında ateşli romatizma, kulak ve sinüs enfeksiyonları ve böbrek iltihabının da bulunduğu ciddi hastalıklara neden olabilir. Boğaz enfeksi­yonu olan çocuklar bazen kızıl olabilir, ilk olarak üst gövdede görülüp kısa süre sonra bütün vücuda yayılan parlak ve yoğun döküntüler görülür. Virüslere bağlı olarak oluştuysa grip benzeri bulgular görülebilir. Kişiden kişiye el teması, tükürük, burun ve boğaz sıvılarıyla bulaşabilir. Çocuğunuzda bademcik iltihabı bulguları görürseniz; bol bol dinlendirin, yumuşak yiyecekler yedirin, boğazını rahatlatacak sıvı gıdalar almasını sağlayın, ağrıyı azaltmak için ılık, tuzlu suyla gargara yaptırın. Yattığı odanın havasını nemli hale getirin. Pek çok boğaz iltihabının sebebi olan virüsler antibiyotik tedavisine cevap vermezler. Genellikle kendiliğinden iyileşirler, ancak belirtilerin şiddetini azaltmak için parasetamol içeren ilaçlar kullanılabilir (calpol, tylol v.b). Ancak beta mikrobuna bağlı olarak oluştuysa antibiyotik kullanmak gereklidir (doktorunuz bunun için çocuğunuza boğaz kültürü yaptırabilir). Beta mikrobu ateşli romatizma veya böbrek iltihabı yapabileceği için doktorun önereceği antibiyotik tedavisine gerekli süre devam edilmelidir. Eğer ki şiddetli ve uzamış boğaz ağrısı, soluk almada ve yutmada güçlük, ağzı açmada güçlük, kulak ağrısı, eklem ağrısı, ciltte lekelenmeler, tükürükte kan varsa mutlaka doktorunuza başvurun. Lenf Bezi Büyümesi (Beze) Lenf Bezleri (halk arasında beze) vücudun savunma sisteminin en önemli organlarıdır. Vücudumuza yabancı ve zararlı maddelerin girmesini önleyen birer süzgeç görevi gören lenf bezleri, çoğunlukla enfeksiyonlar sırasında büyür ve antikor üretim oranını artırırlar, böylece vücut kendi savunma hattını oluşturmuş olur. Vücudun her yerinde bulunmakla birlikte özellikle çene altı, kulak arkası, boyunun her iki tarafı, koltuk altları ve kasıklarda daha belirgindirler. Lenf bezlerinde şişme genelde enfeksiyon nedenli olup, bezelerin mikropları tutması sonucunda veya doğrudan kendilerinin iltihaplanması nedeniyle meydana gelebilir. Nadir de olsa bir başka lenf bezi şişmesi nedeni kanser gelişimidir. Lenf bezlerindeki büyüme genelde zararsızdır. Çocuklarda lenf bezi büyümesinin nedenleri arasında; üst solunum yolu enfeksiyonları, diş ve diş eti enfeksiyonları, grip ve soğuk algınlığı, bademcik iltihabı, ciltteki kesik, çizik ve yanıklar, ağız içi yaraları, kızamıkçık, suçiçeği gibi hastalıklar, böcek ısırığı, ilaç reaksiyonları ve alt solunum yolları enfeksiyonları sayılabilir. Genelde birden büyürler ve kendiliğinden veya doktor tedavisi ile eski haline dönerler. Çocuğunuzda lenf bezi büyümesi varsa; beraberinde ateş, terleme, kilo kaybı, karın şişliği, diş eti ve deride kanamalar varsa; özellikle köprücük kemiğinin üstündeki, boynun yan taraflarındaki, dirsek veya diz arkasındaki bezelerde şişme varsa bu önemlidir. Asla panik yapmayınız ve derhal doktorunuza bilgi veriniz. Özellikle bezenin kıvamına (sert olması daha kritik), büyüklüğüne (2 cm’den büyük olması önemlidir), ağrı olup olmadığına ve üzerindeki deride kızarıklık olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Ağrılı beze daha çok enfeksiyon varlığını düşündürmelidir. Ateşli Romatizma Çocuklarda kalp hastalıklarının en sık görülen nedenidir. Çok çeşitli organ sistemlerini tutan, A grubu Beta hemolitik streptokok (beta mikrobu) denilen mikroplara karşı gelişen enfeksiyon sonrasında ortaya çıkan bir takım belirtileri kapsayan bir hastalıktır. Genellikle tedavi edilmeyen ve belirti vermeyen beta mikrobuna bağlı boğaz iltihaplarını takip eden 3 hafta sonra ortaya çıkan ateş, eklem ağrısı ve eklem şişliği ile başlar. Kızıl hastalığını takiben de görülebilir. Kalp, eklemler, beyin ve deri dokusu etkilenir. Beta mikrobuna karşı vücudun geliştirdiği antikorların (savunma cisimcikleri) kalp dokusu ve kalp kapakçıklarında da birikmesi nedeni ile kalbin çeşitli tabakalarında iltihaplanma ve kalp kapakçıklarında bozulmalar meydana gelir. Bunun sonucunda da çocuğun kalbinde üfürüm denilen normal dışı sesler duyulur. En çok büyük eklemler (diz, ayak bileği, el bileği, dirsek) etkilenir. Boğaz enfeksiyonundan 6 hafta sonra orta derecede ateş ve eklem iltihap­lanması belirtileri (ağrı, şişkinlik, sıcaklık ve kırmızılık) görülebilir. Aspirin tedavisine iyi cevap verir. Deride dalga dalga kızarıklıklar görülebilir. Ciddi vakalarda özellikle yatarken nefes almakta güçlük; karında, göğüste ve sırtta yuvarlak, kırmızı döküntüler çıkabilir ve dirsekler, dizler ve parmak eklemleri çevre­sindeki derinin altında sert yumrular oluşabilir. Daha çok 5-15 yaşları arasında görülür. Bir kez geçiren çocuğun tekrar aynı hastalığa yakalanma olasılığı yüksektir. Çocuğunuza ateşli romatizma tanısı konulduysa; ateşini ve özellikle boğaz enfeksiyonlarını çok dikkatli takip etmeniz gerekir. Her tekrarlama özellikle kalpte kapakçıklarda kalıcı bozukluklara neden olabilir, hatta kapakçıkların ameliyatla değişmesi dahi gerekebilir. Mutlak yatak istirahati çok önemlidir. Hasta ve yorgun olan kalbin istirahatle işi azaltılarak daha çabuk ve hasarsız iyileşmesine olanak sağlanır. Hastalığın başlangıcında çocuk, yemek ve tuvalet ihtiyaçlarını bile yatağında karşılamalı veya tuvalete taşınmalıdır. Hastalık iyileştikçe, doktorunuzun önerilerine göre yavaş yavaş normal günlük hareketlere dönebilir. Yatak istirahati sırasında, nefes darlığı varsa çocuğun başının ve sırtının altına yastıklar konmalıdır. Tedavide; beta mikrobunun boğazda çoğalmasını engelleyerek romatizmal ateşin tekrarlanmasını önleyen uzun etkili depo penisilinler kullanılır. Bu penisilin iğneleri 3 haftada bir düzenli olarak yaptırılmalıdır. Boğaz iltihabı bulguları görülürse hemen doktora götürülmeli ve iltihap tedavi ettirilmelidir. Orta Kulak İltihabı (Otit) Çocuklarda sık görülen sağlık problemlerinden biridir. Bunun sebebi; çocukların birbirleriyle ve diğer erişkinlerle daha fazla temas halinde bulunması ve kulağı boğazın arka kısmına bağlayan östaki borusu adlı kanalın kısa olmasıdır. Soğuk algınlığı ve viral enfeksiyonlardan sonra çok sık görülür. Sinüzit, soğuk algınlığı, boğaz enfeksiyonu veya bazı alerjik hastalıklar sırasında östaki borusunun iç kısmında şişme meydana gelir ve kapanır, bunu sonucunda kulağın iç kısmında bir takım bakteriler hapsolur ve burada rahatlıkla çoğalırlar. Bunun sonucunda da orta kulak iltihabı oluşur. Orta kulak iltihabının çocuklarda daha sık görülmesinin bir başka nedeni de adenoid denilen halk arasında geniz eti olarak bilinen ve boğazın arka tarafında bulunan bezelerin iri olmasıdır. Çocukta alerjik hastalıkların varlığı, özellikle sonbahar ve kış ayları, yetersiz bademcik iltihabı tedavisi, kalabalık ortam, nem derecesi, erken doğum, çocuğun erken yuvaya verilmesi, anne sütü ile beslenmenin erken bırakılması, boğazda geniz eti varlığı ve normalden daha düşük kilo birer risk faktörü olarak karşımıza çıkabilir. Aniden başlayan kulak ağrısı, ateş ve işitme azalması orta kulak iltihabını düşündürmelidir. Bebeklerde beslenme zorluğu gelişebilir. Orta kulak içinde sıvı birikmeye başlar ve bu sıvı arttıkça ağrı da artar. Orta kulak içinde basınç artması ile kulak zarı delinebilir ve kulaktan kanlı sarı-yeşil bir akıntı gelebilir. Bu akıntı başladığı zaman basınç azalacağından ağrı da azalır. Nadiren enfeksiyon yandaki dokulara hatta beyine ulaşarak menenjite dahi neden olabilir. Çocuğunuzda orta kulak iltihabı varsa; doktora götürene kadar ağrısını azaltmak için parasetamol (tylol,calpol) veya ibuprofen (dolven,profenid) grubu ağrı kesiciler verebilirsiniz. Östaki borularının boşalması için çocuğunuzu dik bir pozisyonda tutun. Ağrıyan kulağa sıcak kompres yapın. Çocuğunuza rahatlatıcı, ılık içecekler verin; yutkunmak östaki borularının açılmasına yardımcı olur. Çocuk 5 yaşından büyükse çiğnemesi için sakız verebilirsiniz. Bebeklerin anne sütü ile beslenmesi kulak iltihabını azaltır. Biberonla beslenen bebeklerde orta kulak iltihabı daha sık görülür. Çocuk yuvaları ve kreşlerde genel hijyene dikkat edilmesi sıklığı azaltır. Grip aşıları ve diğer hastalıklara karşı koruyucu önlemler hastalık riskini azaltır. Belirtilerin varlığında mutlaka doktora gitmelisiniz, doktorunuz uygun antibiyotik tedavisi verecektir. Bazen orta kulak basıncını azaltabilmek için küçük bir cerrahi girişimle kulak zarına delik açılabilir veya geçici olarak tüp konulabilir. Bu işlem duymada herhangi bir soruna yol açmaz, Ancak tedavi edilmeyen veya sık tekrarlayan orta kulak iltihabı kalıcı işitme sorunlarına neden olabilir. Sinüzit Sinüsler yüz kemikleri içerisinde bulunan içi hava dolu boşluklardır. Bu boşluklarda iltihap oluştuğu zaman buna sinüzit denir. Sinüslerin iç kısmında bulunan tabaka şeffaf bir sıvı salgılar, bu sıvı da burun kanallarının içine akarak solunum yollarının nemli olmasını sağlar. Sinüzit özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle veya gribi takiben ortaya çıkar. Burun ve sinüslerin iç kısmında şişlik oluşarak salgı akışını engeller, bu da içeride sıvı birikimine ve bakteri çoğalmasına neden olur ve enfeksiyon gelişir. Ayrıca büyük geniz etleri, burunun içinde bulunan polip denilen bir takım et çıkıntıları, burun kemiğinde şekil bozuklukları ve bazı alerjik hastalıklar da sinüzit gelişime neden olabilir. Bu tür sinüzitler tekrarlayan ve iyileşmeyen tarzdadır. Hastalık, yüksek ateş ve iltihaplı burun akıntısı nedeni ile şiddetli ve uzamış bir soğuk algınlığı zannedilebilir. Burun tıkanıklığı, sarı, yeşil ve kanlı burun akıntısı, yanak ağrısı, kafada basınç hissi, gözlerin etrafında ağrı, kötü ağız kokusu ve öne doğru eğildiğinde artan baş ağrısı görülebilir. Özellikle yatınca ve geceleri artan öksürük, horlama ve uyku bozuklukları olabilir. Daha küçük çocuklar kendilerini ifade edemediklerinden dolayı huzursuzluk görülür. Çocuğunuzda sinüzit varsa; burun akıntısı ve tıkanıklığı nedeni ile yeterince beslenemeyeceğinden dolayı, doktorunuzun önerisi ile serum fizyolojik denilen ve içinde tuz bulunan burun damlaları kullanarak solunum yollarını rahatlatabilirsiniz. Alerjik bünyeliyse alerji önlemlerine ve tedavisine özen gösteriniz. Kış aylarında ve özellikle kaloriferli evlerde iyice kuruyan havayı bir nemlendirme cihazı ile nemlendirmeniz gerekir. Ev içerisinde sigara içmemelisiniz. Burun temizliğine özen göstermelisiniz. Eğer ki doktorunuz antibiyotik tedavisi verdiyse düzenli kullanmalısınız. Çocuğunuz iltihaplı bölgede ağrıdan şikayet ediyorsa, ağrıyan bölgenin üzerine ılık bir havlu koyabilirsiniz. Doktorunuz ayrıca burun kanallarını açıcı ve rahatlatıcı burun damlaları, alerji ilaçları ve grip ilaçları da önerebilir. Sık ve tekrarlayan sinüziti bulunan çocuklar nezle, grip gibi hastalıklardan korunmalıdır. Bunun için grip aşısı faydalı olabilir. Bu çocukların havuza girmeleri sakıncalıdır. Bronşit Akciğerlerdeki küçük hava kanalları olan bronşların iç kısmını kaplayan örtünün iltihabi hastalığıdır. Sıradan bir hastalık olarak kabul edilir ve soğuk algınlığının ardından gelişir. Çok yaygındır. Hastalık etkeni genellikle üst solunum yollarında önceden bulunan ve sık rastlanan virüslerdir. Virüs genellikle kişiden kişiye geçer ve sıklıkla hırıltılı nefes almaya neden olur. Genelde 2 yaşından küçük bebekleri etkiler; çünkü bu bebeklerin daha gelişimini tamamlamamış ve küçük olan hava kanalları daha kolay iltihaplanır ve tıkanır. En sık nedenler enfeksiyonlar ve fizikokimyasal nedenlerdir. Grip, boğmaca ve kızamık sırasında çok sık rastlanır. Fizikokimyasal etkenler içinde genellikle gaz halinde havada asılı olarak bulunan ve bronşlara zarar veren birçok madde yer alır. Fabrika ve ev bacaları ile taşıtların egzoz dumanları ve solunum yollarında iltihaba yol açtığı kesinlikle bilinen sigara dumanı bunların başında gelir. Özellikle mevsimsel geçiş dönemlerinde havada dolaşan bir sürü alerjen madde de bronşit gelişimine veya tekrarlamasına neden olabilir. Bronşit; öksürük, birkaç gün burun akması ve hapşırma ile soğuk algınlığı gibi başlar. Bazen de çocuğun iştahı azalır ve çok yüksek olmasa da ateşi çıkar. İlerledikçe öksürük ağırlaşır, sürekli ve hırıltılı bir hal alır. Çocuk; çok hızlı nefes alır, nefessiz kalabilir ve huysuzlanır. Bu da beslenmesinde sorunlara neden olabilir. Belirtiler genelde 3-5 gün içinde kaybolur. Ancak; ciddi nefes alma sorunları varsa ve çocuğunuzun ağız çevresi morarmaya başlarsa, bu, acil bir durum demektir. Çocuğunuzda bronşit varsa; susuz kalmamasına dikkat edin. Rahat nefes alabilmesi için başını 30-40 derece yüksekte tutun. Alerjik bir rahatsızlığa bağlı ise etkene maruz kalmamasını sağlayın, alerji tedavisini aksatmayın. Bulunduğu alanın havasının nemli olmasını sağlayın. Kışın evler sık sık havalandırılmalıdır. Mevsimsel değişiklik zamanlarında giyinmesine dikkat etmeniz gerekir. Grip ve soğuk algınlığı durumlarında dikkatli olun. Grip aşısı bu hastalar için önerilmektedir. Tozlu ve dumanlı ortamlardan uzak tutun. Doktorunuz çocuğunuzun solunum yollarını açmak için buhar tarzında ve özel bir makineyle uygulanan ilaçlar verebilir. Ciddi vakalarda oksijen tedavisi dahi gerekebileceğini unutmayın. Soğuk Algınlığı Genelde virüsler tarafından oluşturulan, üst solunum yolları dediğimiz boğaz, burun ve üst hava yollarında oluşan enfeksiyondur. Çocuklar 2 yaşına gelene kadar genelde yılda 8-12 defa soğuk algınlığı geçirirler. Özellikle yuva ve okula giden çocuklarda daha sık görülür. Çocuklar arasında kolay bulaşma ve yayılma eğilimindedir. Genellikle hapşırık ya da öksürük ile damlacık enfeksiyonu şeklinde veya direk temas ile kişiden kişiye bulaşabilir. Soğuk algınlığının en yaygın belirtileri öksürme, hapşırma, uykusuzluk, hırçınlık ve burun tıkanmasıdır. Ancak bazı çocuklarda yüksek ateş ile enerji ve iştah kaybı da görülebilir. Birkaç saat içerisinde çocuğun burnu akmaya başlar ve bu da beslenmesine engel olup nefes alma sorunlarına yol açabilir. Kulaklar da tıkanabilir ve bazı çocuklar kusabilir ve ishal olabilir. Soğuk algınlığının bu etkileri genellikle 1 haftada sona erer ama daha uzun sürdüğü de görülebilir. Burun akıntısı ilk başta birkaç gün boyunca açık renklidir. 3-4 gün sonra yeşil ya da beyaza dönüşür ve sonra da soğuk algınlığı geçmeye başladıkça tekrar açık renkli olur. Basit bir rahatsızlık gibi görülse de, bazen daha ciddi sonuçlara; örneğin kulak enfeksiyonu, sinüzit veya zatürreye yol açabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta hastalıkla beraber ateşin ne zaman başladığıdır. Hastalığın başlamasıyla beraber gelen ateş normaldir ancak hastalık başladıktan birkaç gün sonra gelen ateş vücutta bir enfeksiyon olduğunun belirtisidir. Çocuğunuzda soğuk algınlığı varsa; mutlaka istirahat ettirin ve bol sıvı almasını sağlayın. Belirli bir tedavisi yoktur. Soğuk algınlığının bulaşmasının önlenmesinde de en önemli etken temizliktir. Hasta çocuğun ve onun bakımını yapan kişinin ellerinin her zaman temiz tutulması gerekir. Özellikle çocuğunuzun burnunu temizledikten sonra hem kendi elinizi hem de onun elini mutlaka sabunla yıkamaya dikkat edin. Ayrıca yemek hazırlamadan önce ellerinizi her zaman sabunla yıkayın. Burnu tıkalı bir çocuk rahat nefes alamadığı için yemek yerken kendini çok rahatsız hissedecek ve iştahı neredeyse otomatik olarak kesilecektir. Bu nedenle odanın nem oranının yüksek tutulması çocuğun rahatlaması için çok yararlı olacaktır. Bunun için kaloriferli evlerde peteklerin üzerine içi su dolu kaplar koyabilirsiniz. Bebeklerde beslenme öncesinde serum fizyolojik damlası kullanmak faydalı olur. Ateş varlığında parasetamol (calpol,tylol) veya ibuprofen (dolven,profenid) içeren ateş düşürücüler verebilirsiniz. Gereğinde alerji ve öksürük şurupları kullanılabilir. Ancak 3-5 gün geçmesine rağmen belirtiler azalmadıysa, kulak ağrısı varsa, ateşi çok yüksek ise, alışılmadık bir uyku hali varsa, boğazı ağrıyorsa, huzursuzsa, ciltte döküntüler varsa, hızlı nefes alıp veriyor veya almakta güçlük çekiyorsa; çocuğunuzu mutlaka bir doktora götürmeniz gereklidir. Krup Hastalığı Üst hava yollarında ödem (şişme) sonucu gelişen, akciğere ana hava girişini engelleyen ve üç yaş altında oldukça tehlikeli olabilen bir hastalıktır. Genellikle 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda görülür. Hava yolları, nefes borusunu ve gırtlağı enfekte eden virüslerden kaynaklanır. Soluk borusu iç duvarında gelişen ödem havanın içeriye girişini engeller; bu nedenle tipik olarak nefes alırken zorlanma olur. Başlangıçta bölgedeki ses telleri de etkilendiğinden boğuk durdurulamayan öksürük nöbetleri (köpek havlar gibi) olur. Ödem nedeniyle solunum yolu daraldıkça akciğerlere hava girişi daha da azalır ve nefes almakta zorluğa eşlik eden hırıltılı solunum, hava açlığı, huzursuzluk ve ardından morarma gelişebilir. Krup belirtileri çok ani başlangıçlıdır. Genellikle çocuk yatağa giderken herhangi bir sıkıntısı yoktur. Gece yarısı ani başlayan solunum sıkıntısı, havlar tarzda kaba bir öksürük ile uykudan uyanır. Öncesinde burun akıntısı olabilir. Hafif ateş görülebilir. Soluk alma sırasında tipik bir ses duyulur, sesi boğuk, kabalaşmıştır. Gündüz iyi olan çocukta, solunum sıkıntısı birkaç gece boyunca görülebilir, giderek azalır. Virüs insandan insana temasla geçer ve genellikle sonbaharda görülür. Krup bireysel eğilimi olan çocuklarda hemen her enfeksiyonda tekrarlayabilir, nedeni alerji olabilir. Başka bir çocukta burun akıntısı ve ateşle seyreden enfeksiyon bu grupta kolaylıkla krup nedeni olabilir. Çocuk ne kadar küçükse üst solunum yolları daha dar olduğu için; kolaylıkla tıkanabilir ve tablo daha ağır seyreder. Bu nedenle yaş büyüdükçe tehlike azalır. Krup bulaşıcı değildir, ancak onu tetikleyen virüsler bulaşıcıdır. Çocuğunuzda krup belirtileri varsa; çocuklar ve anne babalar krup nöbetini doğal olarak çok tehdit edici bir durum olarak algılarlar. Krup nöbetleri farklı şiddetlerde gelişebilir. Bu nedenle, özellikle ilk kez baş gösterdiğinde 112’yi aramalısınız. Acil yardım doktoru ilk muayenesini yaptıktan sonra çocuğun kliniğe götürülmesine ya da tedavisinin evde sürdürülmesine karar verecektir. Sakin ve soğukkanlı olunmalıdır. Çocuğunuzu kucağınıza alın ve onu sakinleştirin. Sakin bir ortamda huzurlu olmalarının sağlanması ve mümkünse istirahat ve ateşin düşürülmesi oksijen gereksinimini azaltır. Çocuğun bulunduğu ortamın nemi ve ısısı çok önemlidir. Yirmi derecenin üstünde oda ısısı ve yüzde 50 altındaki nem solunum yollarındaki şişmeyi (ödem) arttırır ve kuruluk nedeniyle solunum sıkıntısının daha da artmasına neden olur. Bu koşullar sağlanırsa; çoğu hallerde çocuğunuzun durumu hızla iyileşecektir. Çocuğunuzun vücudu dik durumdayken soluk alıp vermesi yatar konuma kıyasla daha kolaydır. Dolayısıyla muhtemel bir nakil durumunda çocuğunuz oturmalıdır. Krup tedavisinde ilk adım solunum yollarına soğuk buhar uygulamasıdır. Hava açlığı ve huzursuzluk belirginse soğuk buhar ile beraber ödemi azaltıcı ilaç verilebilir. Ancak doğru olan, yakınmalar belirginleşmeden çocuğun bulunduğu ortamda rahat solumasını sağlayacak koşulların oluşturulmasıdır. Krup öksürüğü başladığında evde iseniz ilk yapılması gereken çocuğunuzu üşümeyecek kadar giydirerek açık havaya çıkarmaktır; açık alanda 5-10 dakika içerisinde rahatlamazsa ilaç uygulaması için hastaneye gidilmelidir. Hastalık süresince 16-18 derece oda ısısı ve yüzde 50-60 nem onu rahatlatır ve iyileşme sürecini hızlandırır. Ayrıca tozlu ve dumanlı ortamlardan uzak tutulmalıdır.

bebek ve çocuklarda Aşılar
İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri gibi mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin (toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir.
İnsanları hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma yöntemi geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında da bu yöntemle savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu şekilde aşılanan kişi aşılandığı hastalıklara karşı bağışık, yani dirençli olur. Oluşan direnç genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır. Bağışıklama, aşıyla korunabilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen genişletilmiş bağışıklama programı, aşı ile korunabilir hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan sakatlık ve ölümlerin engellenmesini amaçlamaktadır. Bu program kapsamında, boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, Hepatit-B, Hepatit A, Suçiçeği, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı menenjit gibi hastalıklar ile pnömokok zatürresi gibi hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan bebek ve çocuk ölümlerinin ve sakatlıkların engellenmesi hedeflenmektedir.
Aşılar çocukları; DaBT (karma aşı) difteri, boğmaca ve tetanozdan, polio aşısı çocuk felcinden, Hep-B aşısı Hepatit B’ye bağlı B tipi sarılık, siroz ve karaciğer kanserinden, Hib aşısı H. influenza tip b’ye bağlı menenjit, zatürre ve orta kulak iltihaplarından, BCG aşısı veremden, KKK (Kızamık-kabakulak-kızamıkçık ) aşısı kızamığa bağlı zatürree, orta kulak iltihabı ve SSPE (subakut sklerozan panensefalit) hastalığından, doğumsal kızamıkçık sendromu ve kabakulaktan, Konjuge Pnömokok aşısı ise zatürree, beyin iltihabı ve kan zehirlenmesinden, Hep-A aşısı Hepatit-A ya bağlı A tipi sarılıktan, suçiçeği aşısı suçiçeği hastalığından ve yıllar sonra ona bağlı olarak gelişen Zona’dan korur.
Aşılar ne zaman yapılmalıdır?
Hepatit B: Doğumda, 1. ayın sonunda ve 6. ayın sonunda
BCG (Verem): 2. ayın sonunda
Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci-H. İnfluenza tip b (beşli karma aşı): 2. ayın sonu, 4. ayın sonu ve 6. ayın sonunda yapılır; 18. ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır.
Pnömokok (Zatürre): 2. Ayın sonu, 4. Ayın sonu ve 6. Ayın sonunda yapılır; 12. Ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak: 12. ayın sonunda yapılır; ilköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu uygulanır.
Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci (dörtlü karma aşı): İlköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu olarak yapılır.
Ağızdan uygulanan çocuk felci aşısı: 6. ayın sonu ve 18. ayın sonunda yapılır.
Erişkin tipi Difteri-Tetanoz aşısı: İlköğretim 8. Sınıfta hatırlatma dozu olarak uygulanır.
Hepatit A: 18. ayın sonu ve 24. ayın sonunda uygulanır.
Suçiçeği: 12. ayın sonunda yapılır.
Bu aşıların tamamı aile sağlığı merkezlerinde bedava olarak uygulanmaktadır.

Günlük yaşamınızı kolaylaştıracak belki de daha önce hiç duymadığınız pratik bilgileri derledik...

Günlük yaşamınızı kolaylaştıracak belki de daha önce hiç duymadığınız pratik bilgileri derledik...
Süt
1 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Süte birazcık karbonat atarsanız hem bozulmaz hem de çabuk hazmedilir.
Tavuk
2 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Piliç pişirirken üzerine un serperseniz daha kıtır kıtır ve lezzetli olur.
devamı aşağıda
Halı ve döşemeler
3 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Halı ve döşemelerdeki kötü kokuları yok etmek için karbonat kullanabilirsiniz. Halınıza bir miktar karbonat serpin sonra süpürün. Ya da döşemelerinizi karbonatlı suyla silmeyi deneyin.
Sallama çay
4 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Kullanılmış çay poşetini soğuduktan sonra güneş yanığı ve böcek ısırıklarını iyileştirmek için kullanabilirsiniz. Ya da gözlerinizin üzerinde biraz bekleterek yorgunluk izlerinizi silebilirsiniz.
Nevresim
5 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Nevresim takımlarını saklamak için katladıktan sonra yastık kılıflarından birinin içine yerleştirerek dolaba koyun, daha pratik ve kullanışlı olacaktır.
devamı aşağıda
devamı
Buzdolabı
6 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Buzdolabındaki kokuları gidermek için 1 kase sütü buzdolabına koyup, birkaç gün bekletin ve sonra kullanmadan atın. Ya da buzdolabınızın bir rafına bir kase içerisinde kahve koyunuz.
Limon
7 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Limon kabuklarını güneşli bir yere koyup kurutursanız özellikle isli ve yağlı mutfak eşyalarınızı ovarken şaşırtıcı sonuçlar alabilirsiniz.
Temizlik
8 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Kaynamış su ve limon rengi bozulmuş beyaz çoraplarınızı tekrar beyaz hale getirir
Hamur işleri
9 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Hamur işlerinin taze kalması için hamur işlerini sakladığınız kabın içerisine bir tutam ekmek koyunuz. Ekmek hamur işlerinin daha geç bayatlamasını sağlayacaktır.
Muz
10 / 10 Hayatı kolaylaştıracak 10 pratik bilgi Muz kabuğu deyip geçmeyin. Gümüşlerinizi parlatmak iÇin muz kabuğu kullanabilirsiniz. https://www.facebook.com/groups/265342760799625/?ref=group_header

İşte düzenli olarak tükettiğin 12 ölümcül yiyecek

İşte düzenli olarak tükettiğin 12 ölümcül yiyecek

Her gün yediğin şeyler, ömrünün ne kadar uzun olacağını belirleyebilir. Uzun ömürlü olup sağlıklı kalabilmek için bazı yiyecek ve içeceklerden uzak durman gerekir. Bu sayfadan belki de her gün yediğin en tehlikeli 16 yiyecek ve içeceği öğrenebilirsin.

1. MARGARİN

Margarin yerine tereyağı, zeytinyağı veya hindistan cevizi yağı kullan. Hidrojene sebze yağlarıyla trans yağlar açısından zengin olan margarin, kardiyovasküler hastalıklarla kanser riskini arttırabilir.
2-Gazlı içecekler
Gazlı içecekler kilo aldıran boş kalorilerle doludur, bu yüzden de kanser, kemik erimesi, diyabet ve kalp hastalıkları riskini arttırır. Sırf şekersiz gazlı içecek içtiğin için bu konuda endişelenmen gerekmediğini mi sanıyorsun? O halde yanılıyorsun. Şekersiz gazlı içeceklerde kalori olmasa da, yine de sağlığa zararlıdırlar. 3. Hazır etler
Öğle yemeğinde hazır kesilmiş sucuk ve kaşarlı sandviçler yemeyi seviyorsan, en iyisi başka bir şeyler yemeye başla. Yapılan birkaç araştırmaya göre hazır et tüketimi ile kanser (özellikle de kolorektal kanser) arasında bir bağ var. 4. Şekerli mısır gevrekleri
Çoğu insan kahvaltıda şekerli mısır gevreği yemeyi çok sever. Bu da hiç şaşırtıcı bir şey değil, sonuçta bu mısır gevrekleri rafine şeker dolu. Şekerli mısır gevreklerinin bu kadar popüler olmasıysa büyük bir sorun çünkü bu tür mısır gevreklerini en çok küçük çocuklar yiyor. 5.Cips
Tadı kadar trans yağ, tuz ve kalori açısından da yoğun olan cipsler, özellikle yüksek kolesterol olmak üzere pek çok hastalık için risk içeriyor. 6. Hazır hamur işleri
Tatlıya düşkün müsün? Sağlıklı ve ev yapımı hamur işlerini seç, hazır tatlılardan uzak dur. Hazır hamur işleri trans yağ ve rafine şeker doludur. 7. “Diyet” yiyecekler
Alacağın yiyeceğin aslını değil de “diyet” versiyonunu seçtiğin için akıllıca bir karar vermiş oluyor musun? Ne yazık ki aslında öyle değil. Bu diyet yiyecekler de genellikle fazlasıyla şeker, yapay tatlandırıcı ve yüksek früktozlu mısır şurubu içeriyor. 8. Patates kızartması
Çok leziz olsa da, patates kızartması çok sağlıksızdır. Patatesi kızartınca kalori, tuz ve yağ dolu olur. Patates kızartmasını çok seviyorsan, yine de komple bırakmak zorunda değilsin. Fırında pişirip birazcık yağ ve tuz eklesen de olur. 9. Dondurma
Hava çok sıcak olunca canın buz gibi bir atıştırmalık mı çekti? Dondurma yerine donmuş yoğurt yemeyi seç. Yağ ve şeker değeri yüksek olan dondurmalar, kolesterol ve diyabet açısından büyük risk demek. 10. Peynir
Peynir de yüksek oranda yağ içerdiği için bu listeye eklenmeyi hak etti. Peynir tüketirken bunu göz önünde bulundurun, fazlasıyla işlem görmüş peynir türlerinden ve düşük kaliteli peynirlerden uzak durun. 11. Kırmızı et
Sağlıklı kalmak ve uzun yaşamak istiyorsan, olabildiğince az kırmızı et tüketmelisin. Domuz, sığır, kuzu gibi hayvanların etlerinin tüketiminin pek çok kanserle bağlantılı olduğu keşfedildi.
12. Fast food ve kızarmış yiyecekler
Aşırı fast food veya kızarmış yiyecek tüketimi hem obeziteye, hem de kardiyovasküler hastalıklara yol açıyor. Bu tür yiyecekleri her gün, hatta her ay bile yememek lazım.

Bu dünya ya olan maddi bağlılığımızdan, manevi za’fiyetimizdendir. Ama hakk’a bağlı olanlar, gerçeğe bağlı olanlar öyle değildir.

Hasan Bozkurt --------- İmam Muhammed hazretleri, hocası İmam-ı Azam( hz.) dan ders okuyor. Bir gün delikanlı oğlu vefat ediyor. Komşularını çağırıyor ve diyor ki; “Ey komşularım Allah verdiği emaneti aldı, sizden isteğim komşuluk hakkı ço-cuğumun defni ile meşgul olun. yani onu defnedin. Ben İmam’ın dersinden geri kalmayayım.’’ diyor. İşte dine bağlı olanların, ilme, irfana bağlı olanların hali budur. Allah muhafaza herhangi birimizin başına böyle bir hal gelse haftalarca kendimize gelemeyiz. Neden? Bu dünya ya olan maddi bağlılığımızdan, manevi za’fiyetimizdendir. Ama hakk’a bağlı olanlar, gerçeğe bağlı olanlar öyle değildir. Onlar manaya değer vermişlerdir....ks.