8 Eylül 2019 Pazar

Zatürre Türkiye’de çocukların ölümüne neden olan en önemli solunum yolu hastalıklarının başında zatürre gelmektedir. Çok çeşitli mikroplardan kaynaklanan akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Enfeksiyon, genellikle basit bir soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar ve ilerler. Zatürrenin adı anne babaları korkutsa da, riskli bazı gruplar dışında ayaktan tedaviyle yüz güldürücü sonuçlar alınan bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi zayıf, iyi beslenememiş, kronik hastalıkları olan çocuklar, prematür bebekler, sigara dumanına maruz kalan çocuklar daha riskli gruplardır, zatürreyi ağır geçirebilir, tedavi için hastaneye yatmaları gerekebilir. Akciğer enfeksiyonu ya solunum yolları savunma sisteminin bozulması ya da fazla sayıda mikrobun vücuda girip savunma bariyerlerini aşmasıyla oluşur. Kimi zaman viral bir enfeksiyon solunum sisteminin savunma mekanizmasını bozarak bakteriyel bir enfeksiyon için zemin hazırlayabilir. Viral enfeksiyonlar solunum yollarında hasara yol açar. Bu hasar sonucu bütünlüğü bozulmuş hava yolları üzerinde bakterilerin yerleşip bozulmuş bariyeri aşması ve akciğer dokusuna ilerlemesi kolaylaşır. Bakteriler istila ettiği akciğer dokusunda artan bir hasara ve bu bölgede iltihap oluşmasına yol açar. Akciğer dokusunun yerini alan bu iltihap bölgelerinde akciğerin hayati fonksiyonu olan oksijen alışverişi yapılamayacaktır. Ateş, titreme, kusma, huzursuzluk ve karın ağrısı gibi genel belirtileri takiben, öksürük, göğüste hırıltı, nefes darlığı, göğüste ağrı, nefes alıp verirken göğüs duvarında çekilmeler ve solunum sayısının artması bulguları görülür. Eğer bir çocuğun ateşi varsa ilk iki ay içinde solunum sayısı dakikada 60’ın, 2 ve 12 ay arasında 50’nin, 1 ve 5 yaş arasında 40’ın üzerinde ise çocukta zatürre olma ihtimali çok yüksektir. Çocuğunuzda zatürre hastalığı varsa; altı aylıktan küçük, sadece anne sütü alan bebekler daha sık emzirilmelidir. Anne sütü alan bebeklerin her tür enfeksiyona karşı daha korunaklı olduğunu unutmamalı, bebeklerimizi mümkün olduğunca anne sütüyle beslemeliyiz. Altı aylıktan büyükse yaşına uygun yüksek kalorili besinler verilmelidir. Bol sıvı alması sağlanmalıdır. Çocuk evde yatarken solunum güçlüğü sorunu için başının altına fazladan bir tane daha yastık koymak solunumunu kolaylaştırır. Ateş düşürmek için hekimin önereceği bir ilaç içirilebilir. Ayrıca çocuğun ateşini düşürmek için vücudunu ıslak bir bezle silmek faydalı olacaktır. Sigara dumanı ve tozlu ortamlardan uzak tutulmalıdır. Çocuğun tüm aşılamaları zamanında yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığının mevcut aşı takviminde yer alan pnömokok aşısının, hastalığın önlenmesindeki yeri ve önemi aileler tarafından tam öğrenilmelidir. Çocuklarınızın aşılarının tam yaptırılması, zatürre hastalığının önlenmesinde en önemli koruyucudur. Aşılar 2, 4 ve 6. aylarda; ayrıca 12. ayda tekrar yapılır. Riskli çocuklara grip aşısı da yaptırılmalıdır. Ayrıca çocuğu zatürreye karşı korumanın en temel kuralı enfeksiyonlardan uzak tutmaktır. Bunun için de beslenmesine ve temizliğine dikkat edilmelidir. Çocuğun elleri sık sık ve özellikle yemeklerden önce kesinlikle yıkanmalıdır. Çocuğun yemek yerken kullandığı çatal, bıçak, tabak ayrı olmalıdır. Hasta kişilerden mümkün olduğunca uzak tutmak gerekir. Ev içinde öksüren ve hapşıran kişiler var ise öksürürken ve hapşırırken kollarıyla ağız ve burunlarını kapatmaları istenmelidir. Burun temizlerken mutlaka kağıt mendil kullanılmalı ve hemen ağzı kapalı bir çöp kutusuna atılmalıdır. Çocuğun bağışıklık sistemini güçlü tutmalıdır. Bağışıklık sistemi zayıf olan çocuklarda zatürre daha kolay oluşur. Çocukta artan öksürükle birlikte nefes almada sıkıntı, hırıltılı soluma, sık soluma, nefes alırken göğüs kafesinde çekilmeler, yüksek ateş ve morarma gibi bulgular varsa en kısa zamanda doktora götürülmelidir. Kızıl Beta mikrobuna ait toksinlere karşı vücudun geliştirdiği aşırı duyarlılık reaksiyonu nedeniyle meydana gelen bir hastalıktır. Bu mikroplar bazı kişilerin boğazlarında onları hastalandırmadan bulunabilir, ancak bu kişiler bu mikrobu hava yolu veya damlacık enfeksiyonu ile başkalarına bulaştırabilirler. Genelde bu mikrop tarafından oluşturulan boğaz enfeksiyonu sonrasında görülür, ancak yanık veya yara enfeksiyonu sonrasında da görülebilir. İlaç tedavisine başlandıktan 48 saat sonra bulaşıcılık ortadan kalkar. Aşısı bulunmamaktadır. Boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar, boğaz ağrısı, ateş, baş ağrısı ve lenf bezelerinde şişmeler görülür. Bademcikler şiş ve üzerlerinde beyaz lekeler bulunur. Dil şiş ve kızarıktır (çilek dili). Kusma ve karın ağrısı da görülür. 24-48 saat sonra vücudun üst bölgelerinden başlayıp, alt taraflara doğru yayılan döküntüler belirir. Yüzde, yanaklar ve çenede parlak kırmızı döküntü, ağız çevresinin solukluğuyla bir kontrast oluşturur. Boyun ve gövdede yoğunlaşan kırmızı deri döküntüleri üzerinde nokta şeklinde daha küçük kırmızı lekeler görülür. Kol ve bacaklarda döküntü yoğunlaşır, bunlar birbirinden ayrı kabartılar şeklindedir. Parmak kıvrımları, kasık ve dirsek içinde daha belirgindir. Bu döküntüleri kızamıkçık belirtilerinden ayırmak zordur. 3-4 gün içinde döküntüler solmaya başlar, deri zımpara kağıdı görünümü alır ve boyun ve gövdeden başlayarak soyulma gösterir, bir süre sonra el ve ayak derisi de bu soyulmaya katılır. Soyulma ve çilek dili kızılın ayırıcı tanısında çok önemli bulgulardır. Beraberinde sık olarak orta kulak iltihabı veya sinüzit görülebilir. Tanı için boğaz kültürü yapılabilir. Tedavisinde penisilin kullanılır, penisilin alerjisi varsa eritromisin denilen bir antibiyotik kullanılmalıdır. Nadiren de olsa romatizmal ateş veya böbrek iltihabına yol açabilir. Çocuğunuzda kızıl hastalığı varsa veya yakınında hasta birisi varsa; kızıl hastalığına karşı öncelikle bu hastalık belirtilerini taşıyan kişilerden çocuğu uzak tutmak gerekir. Ayrıca çocuğun hijyenine de çok önem verilmelidir. Elleri sık sık yıkamak gerekir. Hasta çocuk yatak dinlenmesine alınır; ateşi yüksekse, düşürmek için bedenin günde birkaç kez ılık suya batırılmış bezle silinmesi gerekir. Derinin dökülmesi arasında ılık suyla sünger banyosu yaptırılabilir. Terleme yoluyla yitirdikleri beden sıvılarını karşılamak ve su kaybına uğramalarını önlemek için bol sıvı içirilmelidir. Sulandırılmış meyve suları içtiği sürece, iştahsızlığı karşısında herhangi bir kaygıya kapılmaya neden yoktur. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Hasta çocuğun hiçbir eşyası kullanılmamalıdır, mümkünse diğer sağlıklı kişilerle teması engellenmeli hatta okula gönderilmemelidir. 5.Hastalık Kabakulak, kızamık, suçiçeği ve kızamık­çıktan sonra, çocuklarda rastlanan ve virüs yoluyla geçen hastalıklar sıralamasında beşinci sırada yer almasından dolayı bu ismi almıştır. Beşinci hastalığa yönelik bir aşı yoktur. Doğrudan temas yoluyla çocuktan çocuğa geçen bir virüsten kaynaklanır. Hastalık sıklıkla belirtisiz geçirilir ya da kızamıkla karışır. Baş ağrısı, ateş, boğaz ağrısı, kaşıntı, burun akıntısı, karın ağrısı ve eklem ağrıları gibi belirtilerle başlar. Bu belirtiler kaybolduktan yaklaşık 7 gün sonra tipik bir cilt döküntüsü ortaya çıkar. Önce yüzde kırmızı, “tokat yemiş çocuk görünümü” olarak tarif edilen kızarıklık ve ağız çevresinde solukluk ortaya çıkar. Daha sonra döküntü gövdeye ve kollara doğru yayılır. Beraberinde kaşıntı da olabilir. Beşinci hastalık, hafif bir hastalıktır ve bu hastalığa yakalanan çocuklar genelde kendilerini iyi hissederler. Çocuğunuzun boğazı ağrırken ve diğer soğuk algınlığı benzeri belirtileri varken hasta­lığı bulaşıcıdır; ancak döküntüler çıktı­ğında hastalık bulaşıcı değildir. Çocuğunuzda 5. Hastalık varsa; bağışıklık sistemi zayıf olan ve alyuvar­ları (orak hücre anemisi gibi) ile ilgili sorunları olan kişilerle ve hamilelerle temas etmemesi önemlidir. Çünkü bu virüs bu tür sorunlar yaşayan bireylerde daha ciddi hastalıklara ve anne karnındaki bebekte bir takım rahatsızlıklara neden olabilir. Çocuğunuzu istirahat ettirmeli, bol sıvı vermeli ve ateşi varsa ateş düşürücü vermelisiniz. Ayrıca kaşıntısı varsa kaşıntı giderici ilaçlar kullanabilirsiniz. Kişiden kişiye bulaşabildiği için hijyen kurallarına dikkat etmelidir. 6.Hastalık Altıncı hastalık, 6 ayla 3 yaş arasındaki çocukların hemen hepsinde görülen, döküntülü bir hastalıktır. Hastalığa bir virüs neden olur. Gribe benzeyen yüksek ateşle başlar, 3-4 gün süren ateş döneminden sonra ateş aniden düşerken, çocuğun vücudunda kırmızı döküntüler başlar. Özellikle gövde, boyun ve kollarda soluk kırmızı döküntü ortaya çıkar ve 1-2 günde kaybolur. Çocuğunuzda 6. Hastalık varsa; ateşini düşürdükten sonra, genel durumunu izlemeniz yeterlidir. Çünkü altıncı hastalık, tehlikeli bir hastalık değildir. Çocuğa ömür boyu bağışıklık kazandırır. Hasta çocuğa ateşinin düşürülmesi ve sıvı kaybının önlenmesine yönelik bir tedavi uygulanır. Bol sıvı verilmelidir. Sadece, genetik yatkınlığı olan bebeklerde havaleye yol açabileceği için dikkatle izlenmelidir. Çocukların mutlaka yatakta dinlenmesi gerekir. Çocuğun döküntüleri bitmeden okula gönderilmez. Sulu ve yumuşak gıdalarla beslenir. Hepatit (Bulaşıcı Sarılık) Kısaca karaciğer iltihaplanması anlamına gelen ve hepatit virüsü tarafından oluşturulan bir hastalıktır. Halk arasında daha çok sarılık diye bilinir. En çok görülen iki tipi A ve B Hepatit’tir ve bunlardan aşı ile korunmak mümkündür. Belirtiler birbirleriyle benzerlik gösterir, ayırım ancak kan testleriyle yapılabilir. Hepatit A: Çoğunlukla sessiz seyreder; hatta çocuk fark edilmeden ayakta dahi geçirebilir. Çocuk yorgundur, iştahsızdır, karnı ağrır, kusar, bazen ufak bir döküntü yapar, eklemleri ağrır. Birkaç gün sonra rengi az-çok sararır, idrarı azalır ve çok sarıdır, kakası ise renksizdir. Çoğu zaman bu belirtiler çok hafif olur, çocuk yalnızca halsizdir. 2-3 hafta içinde geçer. Tedavisi dinlenmektir. Bu hastalık bir ishal kadar kolay bulaşabilir. Hasta kişilerin dışkısı ile bulaşmış yiyecek ve sular ile çok geniş halk kitlelerine bulaşabilir. En önemli tedbir her yiyeceğin özenle yıkanması, ellerin temiz olmasına dikkat edilmesidir. Belirtilerin ortaya çıkmasından 2-3 hafta önce ve hastalığın birinci haftası boyunca enfekte kişinin dışkısından atılabilir. Kan ve salgılar bulaşıcı olabilir. Küçük bir çocuk hastalığı belirtisiz geçirse dahi, farkında olmadan virüsü çevresindeki, bu hastalıktan daha ağır etkilenecek bireylere bulaştırabilir. Kronik karaciğer hastalığı bulunan çocukların Hepatit A geçirmeleri halinde hastalık çok daha ciddi seyreder. Çocuğunuzun Hepatit A olan birisiyle temas ihtimali varsa veya hastalandıysa; Hastalık dışkı – el yolu ile ağızdan bulaşır. Bundan dolayı hem çocuğun kişisel temizliğine dikkat edilmeli hem de çocuk eğer anaokulu, kreş gibi yerlere gidiyorsa bu yerlerde kesinlikle hijyen standartları sağlanmış olmalıdır. Ayrıca evdeki tuvalet temizliği de önemlidir. Tuvaletten sonra eller mutlaka yıkanmalıdır. Bir salgın durumunda besinler iyice pişirilmeli ve su kaynatılıp soğutularak içilmelidir. Yiyecekleri tüketmeden önce iyice yıkanmaları önemlidir. Diğer aile üyelerinin de bu temizlik kurallarına kesinlikle uymaları beklenir. Sağlık personeli, kreş ve anaokulu çalışanları, temizlik çalışanları, toplu olarak yaşayanlar ve salgın hastalığın olduğu yerde yaşayanlar risk grubundadır. Anaokulu, kreş veya yuva gibi yerlerde hastalık görülürse çocuğu bir süre okula göndermemekte fayda vardır. Hepatit A hastalığından çocuğu korumanın en etkili yolu ise aşı takvimine göre Hepatit A aşısını yaptırmaktır. Dolayısıyla 2 yaşını bitiren çocuklar öncelikli olmak üzere daha önce hastalanmamış herkesin hepatit A aşısı olması önerilir. Aşı takvimine göre 1. Doz 18. ayda, ikinci doz ise 24. ayda yapılır, koruyuculuğu ömür boyudur. Hepatit B: Belirtileri hemen hemen Hepatit A ile aynıdır. Daha az görülür, ancak daha tehlikelidir. Çünkü kronikleşebilir (süreğen bir hal alır) ve taşıyıcılık gelişebilir. Kan ve cinsel yolla bulaşır. Hepatit B’nin Hepatit A ‘dan en önemli farkı %10 oranında taşıyıcılık bırakması ve kan yoluyla veya cinsel temas ile bulaşmasıdır. Taşıyıcıların bir kısmı da ileri yıllarda ne yazık ki siroz veya karaciğer kanseri nedeniyle hayatlarını kaybedebilmektedirler. Ateş, kırgınlık ve karın ağrısı ve gözlerin beyazında ve deride sarılık görülür. Sarılık çoğunlukla koyu idrar ve kil renkli (soluk renkli )dışkıyla beraberdir. Sağlık personeli, diyaliz hastaları, sık sık kan nakli yapılanlar, damar içi ilaç kullananlar ve yeni doğanlar risk grubundadır. Sağlık Bakanlığı tarafından mecburi aşılar kapsamına alınmıştır. Hepatit B aşısı doğumda, 1. ayda ve 6. ayda olmak üzere üç kere uygulanır. Annesi taşıyıcı olan bebeklere hemen doğumda aşı ile birlikte ayrıca koruyucu serum da yapılmalıdır. Çocuğunuzun Hepatit B olan birisiyle temas ihtimali varsa veya hastalandıysa; genel hijyen kurallarına dikkat edilmelidir, hasta veya taşıyıcı kişilerin eşyalarıyla temas etmemelidir ve bu tür eşyalar kişiye özel olmalıdır (havlu, diş fırçası, çatal, kaşık v.b.). Unutmamalı ki hepatit B’ nin bulaşması için bizim gözle göremeyeceğimiz kadar az miktarda hastalıklı kanın çocuğun elindeki ya da dişindeki herhangi bir yere gelmesi yeterlidir. Oyun veya okul çağı çocukları kan yoluyla ya da yakın temasla hastalığı birbirlerine bulaştırabilirler. Ülkemizde çocuklar arasında hepatit B bulaşmasında toplu sünnetler ve kan kardeşliği önemli rol oynamaktadır. Steril edilmemiş aletlerle dikiş atılması ya da diş çekilmesi, aile bireylerinin veya kardeşlerin ortak diş fırçası kullanması, berberlerde çocuğa steril olmayan aletlerle tıraş yapılması da riskli davranışlar arasındadır. Aynı ev içerisinde yaşayan taşıyıcı birisi varsa diğer kişiler de mutlaka aşılanmalıdır. Suçiçeği Bir virüs tarafından oluşturulan, çocukluk çağının en bulaşıcı hastalığıdır. Bulaşma; direkt temas, damlacık veya hava yolu ile olur. Temastan 10-21 gün sonra yaklaşık 1 gün kadar süren halsizlik, ateş ve lenf bezi şişmesi gibi şikayetlerden sonra, döküntüler ortaya çıkmaya başlar. Baş, sırt ve gövdede başlayan döküntüler çok kısa zamanda tüm vücuda yayılır, hatta ağız içi ve göz zarı üzerinde dahi çıkabilir. Önce küçük kırmızı ve kaşıntılı kabarcıklar oluşur, ardından kabarcıkların içi şeffaf bir sıvıyla dolar, en sonunda da kabarcıklar büyür, kabuklanır ve dökülür. Ciltte bir süre koyu lekeler kalabilir. Şiddetli kaşıntı vardır. Kaşıntının engellenmesi veya kabarcıkların mikrop kapması durumunda kalıcı izler bırakabilir. Daha önceden suçiçeği geçirmemiş kişiler, hamileler, kalp, böbrek, şeker hastaları riskli gruptadır. Bazı hastalarda deri enfeksiyonları, beyin iltihaplanması, zatürre, orta kulak iltihabı ve testis iltihaplanması gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Çocuğunuzda suçiçeği belirtileri varsa; hastalık çok bulaşıcı olduğu için çocuk yuva, kreş veya okula gönderilmemeli ve mutlaka istirahat ettirilmelidir. Çocuğun en büyük şikayeti kaşıntıdır, Özellikle akşamları artan kaşıntı, çocuğun yaşına uygun kaşıntı giderici ilaçlarla rahatlatılabilir. Doktorun önereceği bir losyon da kaşıntıyı azaltır. Ateşini düşürmek için ılık su uygulaması ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir (aspirin hariç). Özellikle içi su dolu kabarcıkların patlatılmamasına dikkat edilmelidir, mikrop kapması halinde kalıcı izler bırakabilir; bunun için küçük çocukların ellerine pamuklu eldivenler takılabilir. Hafif giysiler giydirmek ve kıyafetini sık sık değiştirmek, çocuğun rahatlamasını sağlar. İştah azalmasına bağlı olarak sıvı kaybı olabilir. Bunu önlemek için çocuk olabildiğince sıvı ağırlıklı, hafif gıdalarla beslenmeli; acılı, baharatlı yiyeceklerle, karbonatlı içeceklerden kaçınılmalıdır. Çocuğunuzun 3-4 günden sonra ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, döküntülerinde iltihaplanma varsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, kızarma varsa; dalgınlık, dengesizlik, sürekli uyku hali, ciddi baş ağrısı, ense sertliği veya öksürük gibi belirtiler varsa en kısa zamanda doktora başvurmalısınız.Suçiçeği geçirildikten sonra ömür boyu bağışıklık bırakır. Aşıyla korunabilen bir hastalıktır. 12.ayını doldurmuş her bebeğin suçiçeği aşısı olması ömür boyu bağışıklık kazanmasını sağlar. Kızamık Aynı isimli virüs tarafından oluşturulan çocukluk çağının önemli hastalıklarından biridir. Yaygın aşılama programları sayesinde görülme sıklığı oldukça azalmıştır. Solunum yoluyla bulaşan hastalık daha çok kış ve ilkbahar aylarında görülür. Damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır. Çocuğa bulaştıktan 10-12 gün sonra hastalık belirtileri başlar. Bu dönemde hastalık son derece bulaşıcıdır. Ateş, gözlerde kızarıklık, burun akıntısı, öksürük gibi soğuk algınlığına benzer belirtiler görülür. Döküntüler, ateş düşmeden başlar; diğer döküntülü hastalıklardan farkı da budur. Alın ve enseden başlayıp, yüze, boyuna, kollara ve gövdeye yayılan kırmızı döküntüler görülür. Döküntülerin ortaya çıkmasıyla bulaştırıcılık kaybolur. Daha sonra ciltte pullanma başlar, kahverengi renk değişimi görülür ve döküntü solar. Bazı çocuklarda ağız içinde, azı dişleri hizasında kırmızı zemin üzerinde aynı tuz serpiştirilmiş gibi tanecikler görülür; bu sadece kızamığa özgü bir bulgudur. Kızamık geçiren annelerin bebeklerinde ilk 3-4 ay kızamık görülmez. Hastalığı geçiren, ömür boyu bağışıklık kazanır. Beslenme yetersizliği bulunan ve bağışıklık sistemi zayıf çocuklarda kızamık sonrasında orta kula iltihabı, bronşit ve zatürre gibi hastalıklar görülebilir. Nadiren beyin iltihaplanması gibi durumlara da yol açabilir. Aşı ile korunabilir bir hastalıktır. Aşı takvimine göre sağlıklı çocuklara 12. Ayda ve ilköğretim 1. sınıfta kızamık-kabakulak-kızamıkçık şeklinde üçlü aşı olarak uygulanır. Aşısı düzenli yapılan çocuklar hastalıktan yüzde 100’e yakın oranda korunurlar. Çocuğunuzda kızamık hastalığı varsa; halk arasında kızamıklı çocuğa ilaç vermenin sakıncalı olduğu şeklinde yanlış bir inanç vardır, aksine çocuğun ateşinin ilaçla düşürülmesi gerekir. Çocuğun şikayetlerini hafifletmeye yönelik bir tedavi uygulanır. Çocuk mutlaka istirahat ettirilmeli ve döküntüleri geçene kadar yuva, kreş veya okula gönderilmemelidir. Ateşi düzenli olarak takip edilmeli ve gerekirse ılık suyla pansuman yapılmalıdır. Bol sıvı verilmeli ve olabildiğince sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenmelidir. Rahatsızlık verecek oranda öksürük varsa boğaz yumuşatıcı ilaçlar verilmelidir. Çocuğunuzun 3-4 günden sonra ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, dalgınlık, kolay uyuyamama, halusinasyon görme, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense sertliği, denge bozukluğu veya hırıltılı soluma varsa derhal doktora götürmelidir. Kızamıkçık Aynı isimli virüs tarafından oluşturulan ve kızamığa göre daha hafif seyreden bir hastalıktır. Damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yoluyla bulaşır. Anneden geçen savunma cisimcikleri bebeği ilk altı ay boyunca korurlar. Bazı çocuklarda basit bir solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülebileceği gibi bazılarında döküntü dahi oluşmaz. Bulaşıcılık, döküntüden 1 hafta önce başlayıp, 2 hafta sonra sona erer. Hastalığı geçirenler ömür boyu bağışıklık kazanır. Hafif ateş, nezle, öksürük ile başlar. Döküntüler soluk ve pembemsi renktedir, 3 gün sonra kaybolur, seyrek ama yaygındır, yüzden başlayıp tüm vücuda yayılır. Kızamıkçığın en tipik belirtisi, ensede ve kulak arkasındaki bezelerin şişmesidir. Hastalığı geçirenler ömür boyu bağışıklık kazanır. Kızamıkçık, aşıyla korunabilen bir hastalıktır. Her sağlıklı çocuğa 12 aylık olunca, kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşıları ile birlikte kombine olarak yapılır. Çocuk ilköğretim 1. sınıfa geldiğinde bu aşılar tekrarlanır. Kızamıkçık bebek ve çocuklardan çok, hamileler için tehlikelidir. Kadınların hamile iken kızamıkçık geçirmesi durumunda, sakat veya ölü doğum yapma riskleri vardır. Bu nedenle tüm kadınlar hamile kalmadan önce doktora başvurmalı, kan testiyle bağışıklık olup olmadığının tespiti yapılmalı, gerekirse aşılanmalıdır. Çocuğunuzda kızamıkçık hastalığı varsa; mutlaka yatak istirahati yaptırılmalı ve döküntüler kaybolana kadar kreş, yuva veya okula gönderilmemelidir. Ateşi düzenli olarak kontrol edilmeli, yükselirse ateş düşürücüler verilmeli, ılık suyla pansuman yapılmalıdır. Bol sıvı verilmeli, sulu ve yumuşak gıdalarla beslenmelidir. Çok fazla öksürük varsa doktorun tavsiyesi ile öksürük kesici ilaçlar verilebilir. Çocuğunuzun 4 gün sonra döküntülerinde azalma olmazsa, ateşi düşmüyorsa, yeterince sıvı alamıyorsa, gözlerinde ağrı, görme bozukluğu, dalgınlık, kolay uyuyamama, halusinasyon görme, şiddetli baş ağrısı, kusma, ense sertliği, denge bozukluğu veya hırıltılı soluma varsa derhal doktora götürmelidir. Boğmaca Üst üste gelen ve tıkayıcı öksürük nöbetleri le karakterize bir solunum yolu hastalığıdır. Genelde sonbahar aylarında ortaya çıkar. Çok bulaşıcı bir hastalıktır. Damlacık enfeksiyonu ya da direkt temas yoluyla insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır. Bulaşıcılık, hastalık ortaya çıktıktan yaklaşık 30-40 gün kadar daha devam eder. Boğmaca bir kere ortaya çıktıktan sonra ona karşı doğal bağışıklık gelişir. Bir daha ömür boyu ortaya çıkmaz. Burun akıntısı, gözde yaşarma, halsizlik ve fazla yükselmeyen ateş gibi hafif üst solunum yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler ile başlar ve bir süre öyle devam eder. Ardından kuru, balgamsız öksürük başlar ve çok geçmeden boğmaca için tipik olan şiddetli öksürük nöbetleri gelişir. Patlama tarzı öksürüğü tipik bir nefes alma takip eder. Öksürüğün şiddeti ile çocuk morarabilir ve kusabilir. Gün içinde bu öksürük nöbetleri 30 kereden fazla tekrarlanabilir. Nöbetler çoğu kez kendiliğinden ve geceleri ortaya çıkar. Solunum durması, burun kanaması, göz akında ve ciltte noktasal kanamalar görülebilir. Sık tekrarlayan nöbetler nedeniyle çocukta beslenme yetersizliği gelişebilir. Aşılama ile korunabilen bir hastalıktır. Aşı karma aşı şeklinde 2, 4,6 ve 18. aylarda uygulanır; ilköğretim 1. Sınıfta tekrarlanır. Hastalığın tedavisinde antibiyotik kullanılır, ayrıca hastayla yakın temas içinde bulunan ya da aynı ortamı paylaşanların mutlaka koruyucu antibiyotik kullanması gereklidir. Çocuğunuzda boğmaca hastalığı varsa; ilk bir hafta çocuğun kaldığı yer, bulunduğu ortam diğer bireylerden ayrılmalıdır. Antibiyotiklerin düzenli kullanılması önemlidir. Öksürük ilaçları boğmaca öksürüğünün tedavisinde pek işe yaramamaktadır. İyileşme süreci boyunca öksürüğü başlatacak oda spreyleri, şömine, odun-kömür sobaları ve sigaradan dumanından uzak durulması önemlidir. Boğmacalı çocuklar öksürükle birlikte kusabilir ve ağızdan yeterince yemek, sıvı alamayabilirler. Bu nedenle az miktarlarda sık beslenme ile çocuğun susuz kalmaması önemlidir. Gözlerde çökme, ağız ve dil kuruluğu, az idrar çıkarma, huzursuzluk ve çocuklarda susuzluğun en sık rastlanan bulgularıdır. En yakın zamanda doktora başvurmalıdır.

Kalp damar açıcı bitkiler
KALP DAMAR VE BEYİN DAMAR TIKANIKLIĞI: Karabaş otu, Melissa, Zencefil, Havlıcan, Alıç çiçeği, Alıç meyvesi, Zahter, Çoban çökerten dikeni. (İsveç şurubu sabah akşam aç karnına).
Damar tıkanıklığından şikayeti olanlara tavsiye edi­len Hüsn-ü Kabul macunundan günde üç çorba kaşığı yenir.
DAMAR TIKANIKLIĞI İÇİN
250g.Hayıt tohumu, 6lt suda yarım saat kaynatılır ve günde 3 öğün, aç karna, bir çay bardağı içilir. ( Tansiyon düşürücü etkisi vardır. )
KALP KRİZİ İÇİN
Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.
IHLAMUR (Tilia argentea- europoea)
Ihlamurun çiçeği ilkbaharda toplanarak gölgede kurutulur.
*Damar kireçlenmesinde, damar tıkanıklıklarında faydalıdır.
İncir meyvesi damar tıkanıklıklarını giderir, karaciğeri kuvvetlendirir, dalak şişkinliğine, , nefes darlığına iyi gelir.
Damar kireçlenmesi ve damarları açmada ısırgan otu kökleri kullanılır. Baldırlardaki damar tıkanıklıklarında, ısırgan kökü ayak banyosu, kramplarda ısırganotu banyosu yapılır. Kroner damarların daralmasında banyonun yanısıra, kaynatılmış bitkinin ılık suyu ile kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır.
Damar Tıkanıklığını Açan Şifalı Bitkiler
Damar Tıkanıklığını Açan Şifalı Bitkiler nelerdir faydaları nelerdir tedaviye nasıl yardımcı olurlar
Alıç meyvesi, Alıç meyvesinin çiçeği ve yaprakları:
Alıç kalp üzerine olumlu etkileri olan ve zehirli bileşikler ihtiva etmeyen en önemli bitkisel droglardan en önemlisidir Kalp kuvvetlendirici olarak kullanılan bitkiler genellikle zehirli glikozitler ihtiva ettiğinden ancak standardize edilerek kullanılabilirler Alıçta bu durum zehirli glikozitler taşımadığından söz konusu değildir Bu sebeple de evde bulundurulabilecek en iyi droglardan bir tanesidirKoroner damarları genişleten bioflavononidler açısından zengin olan bitki bu maddeler sayesinde damarları genişleterek kan dolaşımını arttırır Bioflavonoitler çok güçlü antioksidanlar olup, kalbe oksijen ve kan akışını arttırırlar Dolayısıyla da angina denilen kalp ağrıları azalır
Kullanımı
Kurumuş alıç yaprağı veya çiçeğinden 2 çay kaşığı alınıp 1 lt kaynar suda 20 dakika demlenir ve balla tatlandırılarak günde üç kere birer bardak içilir” diye konuştuÇay (infüzyon=haşlama): bir kahve kaşığı çiçekli alıç yaprağı üzerine bir fincan kaynar su dökülür, 10 dak demlenip süzülür Günde 3-4x birer fincan içilir
Muhafazası
Yeterli etki 5-6 hafta sonra görülebilir Kurutulmuş olan droglar tedavi özelliklerini genellikle bir yıl muhafaza edebilmektedirler Bu nedenle toplama tarihi üzerinden bir yılı geçmiş olan droglar tedavi amacıyla kullanılmamalıdır Bir yıllık zaman içinde de drogun etkisini kaybetmemesi için drog serin, kuru ve karanlık bir yerde, teneke kutu veya cam kavanoz içinde saklanmalıdır Plastik torbalar drogların muhafazası için uygun değildir
Alıç yaprağı ve çiçeği (Crataegi folium cum flore)
Avrupa Bilimsel Fitoterapi Kooperasyonu (The European Scientific Cooperative on Phytotherapy=ESCOP) bu drogla ilgili monografisinde klinik çalışmalara dayanarak bu endikasyona yer vermiştir
Limon
Soğan ve soğan suyu
Soğan suyu Tıkalı Kalp damarlarını açar, kollesterolü düşürür, hatta uzun süreli kullanımda vücuttaki fazla yağları erittiğini birçok gözlem sonuçları ile kişisel olarak takip ettimKalbi besleyen damarlardan 3-5 damarın yüzde 60-85 arasında tıkalı olan hastalar (anjiyo ile sabit) hastalarda 30 günle 3 ay içinde yüzde 90 iyileşme olmakta, inanılmaz ama bu bi gerçek Bu yazımı okuyanların yakınlarında bu tip rahatsızlığı olanlar rahatlıkla deneyebiyirler
UYGULAMA:
Küçük bir soğanı (Soğanın köylüden alınan, -organik- suni gübre kullanılmamış olması tercih nedeni, bulunamaz ise bulduğumuzla devam edelim)2 ceviz büyüklüğünde olabilir, soyup doğradıktan sonra su bardağına koyuyoruzÜzerine kaynak suyu koyalım, su bardağın yarısını geçebilirBunu yatmadan önce hazırlıyoruz Üzerine bir kapak yada kağıtla kapatabilirizSabah aç karna içilir, (üzerine varsa çeyrek Limon sıkabiliriz) Önemli olan incelik şudur; 30-45 dakika birşey yenmez ve içilmez Eğer buna uyulmaz ise bu kürü yapmaya gerek yoktur 30 gün sonra tetkiklerinizi yaptırın, tahlil sonuçları karşılaştırın, doktoruzla görüşü
Sarımsak
Kroner damarları genişleten bir üründürfazla değil az almak ama sürekli almak yararını göstermesi için gerkelidir
Havuç
Alzheimer ve unutkanlık gibi hastalıklara baş savaşçı olan havucun Kalp ve damar tıkanıklıklarında da önemli yararı olduğunu söylemekteHavuç damar sertliği-yüksek kolestrol ve triglyserid’e karşı tam 13tane etkin madde içermektedir(beta kerotenin) Ayrıca havucun içindeki heraclenin maddesi kanın pıhtılaşmasına karşı etkin rol oynarKullanımı Büyük ve kolay kolay eğilmeyen havuçları kalp ve damar sağlığı için saat ve açlık tokluk gözetmeksizin her zaman sıkarak içebilrisiniz Unutkanlık amacıyla içilecekse akşam yemeğinden 2 saat sonra sıkarak içilmelidir ( havucun rendelenmesi aynı etkiyi göstermemekte sıkılarak içilmesi gerekli) Önceden sıkıp saklamak etken maddelerin ölümüne yol açmakta her defasında sıkıp içilmesi gerekiyor
Ceviz ve Ceviz suyu
Cevizi 24 saat suda beklettikten sonra bu suyu içmekte damarlar ve kollestrol için yararlıdır Cevizde omega 3-6 yağ asidi bulunmaktadır Ayrıca cevizi yemekte ve ceviz yağı kullanmakta faydalıdır, ancak yukardaki terkibi uygulamak doğru sonuçlar verir Fazla kaçırmayın tansiyon düşürücü etkisi bulunmaktadır
Bal
Damar açıcıdır ama saf olarak bulmak gereklidir Hergün bir su bardağı ılık balşerbetine 1 şeker kaşığı sirke (bakteri öldürür), 1 şeker kaşığı çörek otu ilave edilip içilirse vucudun bağışıklık sistemini güçlendirir Bu karışım ölümden başka her derde devadır
Elma sirkesi ve Elma kabuğu
Elma sirkesi, doğal bir yaşam iksiridir! Bileşim: kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, a vitamini, beta-carotin, b1, b2, ve b6 vitaminleri, c vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri
Nar ve Nar suyu
Ekşi nar suyu olmalı ancak fazla kullanımı tansiyonu düşürecektir dikatli olun
Karabaş otu
Kalp-Damar açıcı Kullanımı- Karabaş otu,oğul otu,limon(kabuğuyla beraber)doğranıp kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk içilmeye devam edilir
Ginkgo yaprağı ekstresi
Bu ham yaprak yada bitki şeklinde kulanılması prepat haline getirilmesinin zorluğundan dolayı pek mümkün değildir, zaten bitki türkiyede yetişen bir bitkide değildir, ancak bu bitkinin hap şeklinde eczanlerde yada özel vitamin satan şirketlerde bulabilirsiniz Bu bitkinin hap şeklinde satılanlarında ise endiksiyon ve kontrendiksiyonlarına dikat etmenizi tavsiye ederim
Karabuğdayotu
Demir Dikeni
Damar açıcı ve kalp – damar hastalıklarında iyileştirici özelliktedir Diüretik ve kuvvet vericidir
Ökse Otu
Damar genişletici, tansiyon düşürücü ve spazm çözücüdür Damar tıkanıklığı ve bütün damarlar üzerinde etkisi olmasıyla son derece önemlidir Damarlardaki kireçlenmeyi azaltır ve damar sertliğine karşı çok yararlıdır Sinirsel çarpıntılarda hafifletici özelliğe sahiptir
Melissa
Beyin – Kalp ve Sindirim sistemi üzerinde koruyucu ve kuvvetlendirici etkisi vardır Spazm çözücüdür, damar açıcıdır, çarpıntıları ve kalp sıkışmalarını giderir Sakinleştiricidir Kalp ve kan dolaşım sistemi üzerine tonik etkisi olup, tansiyonu düşürücü etkisi vardır
Enginar
Karaciğerde bulunan CHOLESTRİN-7A-HYDROXYLASE enzimi kolestrolü safra asidine dönüştürmekte ve dışkıyla atılmasına sebep olmaktadırKullanımı enginarın tüm yapraklarını (ölçüsü->iki su bardağı dolusu kadarını) kaynamakta olan suya atınız ve ağzını kapatarak 5dakika bekleyiniz , soğuduktan sonra süzüp aç veya tok karnına içiniz Bu terkip kolestrol normal seviyeye inene dek haftada iki üç kere sonrasında ise korunma amaçlı 1 kere yapılmalıdır
Domates
Kolestrole karşı yararlıdır sık sık yenmesi tavsiye edilir
Peynir Kekiği
Yapısında bulunan Kavrakol ve Timol maddelerinden dolayı birçok özelliğe sahiptir Antiseptik ve Antibiyotik etkisi olup ayrıca kan dolaşımını uyarıcı etkisi vardır Spazm çözücüdür Kan yağları (Kolesterol – Lipid ve trigliserid) de çözücü etkiye sahiptir
Hasalban
Spazm çözücü ve Antiseptiktir Kan dolaşımını ve sinir sistemini uyarıcı etkisi vardır Kalp kuvvetlendiricidir Çarpıntılara iyi gelir İdrar sökücü olup tansiyonda etkilidir Hazım sistemi uyarıcısıdır Damar açıcıdır
Alıç Yaprağı
Kalbi ve dolaşım sistemini güçlendirici, damar genişletici ve tansiyon düşürücüdür Spazm çözücü olup, kandaki yüksek yağ düzeyini normale indirir (Trigliserid) sinirsel kalp çarpıntılarını giderir ve kalp işlevini güvenle düzene sokar, yatıştırıcıdır Kroner damarları genişleterek, kan dolaşımını artırır ve Angina denilen kalp ağrılarını azaltır
Civanperçemi
Diüretik, kan dindirici, sindirim ve kan dolaşımını düzenleyici, sindirim ve idrar yolları spazmlarını giderici, safra artırıcı, menapoz rahatsızlıklarını giderici, lenf bezleri rahatsızlıkları, çocukların işeme zorlukları, romatizma ve sinir bozuklukları, adet düzensizliği ve hemoroitte, genel yorgunluk ve gripte son derece önemlidir
Söğüt kabuğu
Aspirinin bitkisel kökeni olan salisilin içerir damarlarda plak oluşumunu engelleyerek, kalp krizi riskini azaltır Mor söğütte aksöğüde oranla salisilin daha çok bulunur Bir çay kaşığı aksöğüt kabuğu, yaklaşık 100 mg salisilin içerir, bu da kalbi korumaya yeterlidir Bunu 250 ml kaynar suya karıştırıp, 15 dakika demlendiğinde vücut için yeterli 100 mg salisilin alınmış olur
Siyah Çekirdekli Üzüm
Harika kan damarı onarıcısıdır Günde bir veya iki bardak siyah çekirdekli üzüm suyu, çekirdeğiyle beraber içildiğinde kalp krizi riskini yaklaşık %40 azaltır Ayrıca kötü huylu kolesterol (LDL) oranını da düşürür Siyah çekirdekli üzümde bulunan fenoller, aynı zamanda yaban mersini, böğürtlen, sarımsak ve soğan gibi diğer birçok meyve ve sebzenin içeriğinde bolca bulunur
Semizotu
Omega 3 yağ asitleri açısından en zengin bitkisel kaynaktır Hadis-i Şerif’te anılan bir bitkidir Yetiştirilmesi çok kolaydır Semizotu hem kalp krizini hem de kanseri önleyen antioksidanlarla doludur Çiğ halde yenebileceği gibi, ıspanak gibi pişirilebilir Semizotu, idrar söktürür Kanı üre gibi maddelerden temizler Beyin yorgunluğu, sinir krizleri, böbrekteki taş-kum gibi problemlerde yardımcıdır Diabetli hastalarda susuzluğu azaltır Kilo vermeye yardımcıdır
Yerfıstığı
Daha çok çerez olarak tüketilmektedir Mikrobiyolojik bozulmalara karşı dayanıklıdır Özellikle üzerindeki kırmızı kabuğu önemlidir Çünkü oligomerik prosiyanidinleri yoğun olarak içerir Bunlar kalp krizini önlemekle kalmaz, aynı zamanda kanser ve inmeye karşı da koruyucudurlar Yerfıstığı yağı yüksek oranda oleic asit içermesi nedeniyle zeytinyağına en yakın bitkisel yağdır
Karahindiba
Kalp çarpıntısını yavaşlatır Antiaritmik özelliği vardır Digoksin gibi kalbi güçlendirici etkisi vardır Yüzde 5 oranında potasyum içermesiyle, en iyi potasyum kaynaklarından biridir A vitamini, C vitamini, nikotinik asit, kalsiyum ve türlü mineraller yönüyle zengindir Karaciğer, safra kesesi hastalıklarında, egzema, mayasıl, gut, romatizma, sivilceler, kaşıntı ve şeker hastalığında tedaviye yardımcıdır Birçok detoks programında yer alır
Biberiye
En zengin bitkisel antioksidan kaynaklarından birisidir Etin ve kasların çürümesini önler Bu yüzden kalp kasında da etkilidir Birçok besin maddesinin korunmasında yararlanılmaktadır Akdeniz bölgesindeki 139 çeşit biberiyenin en yoğun aromalı olanı ANC Biberiyeli’nin içeriğinde yeralmaktadır Kan dolaşımını hareketlendirir Kılcal damarları açar
Çörekotu
Hadislerde de bahsedilen hücre yenileme özelliğine sahip bal örneğinde olduğu gibi ölümden başka her derde deva olan bir üründür Vücudu güçlü kılmka için bal ile birlikte çörek otunu da karışıtırarak yemek çok şifalıdır
Fındık
İçinde bulunan OLEİK ASİT sebebiyle kolestrol yükselmesini önler
Siyah üzüm
Kolestrol düşürücüdür Fazlası şeker hastaları için zararlıdır https://www.facebook.com/groups/265342760799625/?ref=group_header

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder