8 Eylül 2019 Pazar

Bebek & Çocuklarda Sık Görülen Sağlık Problemleri ve Hastalıklar bölüm-2 sünnet Erkeklerde penisin baş kısmını örten derinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Daha çok dinsel ve geleneksel nedenlerle yapılmakla birlikte bazı hastalıkların tedavisi amacıyla da yapılmaktadır. Aile için sünnet töreni yapılması zevkli ve gururlu bir olay, manevi bir mutluluk olarak kabul edilmektedir. Çocuk açısından ise sünnet, arkadaşları arasında statü kazanmak açısından önemli bir olaydır. Sünnetli erkek çocuklarında idrar yolu iltihaplanması daha az gözlenir. Penis kanseri sadece sünnet olmayan erkeklerde gözlenir. Bulaşıcı hastalıklar sünnet olmayan erkeklerde daha sıktır. Sünnet olan erkeklerde idrar yolu enfeksiyonları çok daha az görülür. Sünnet, HPV denilen ve erkeklerde penis, kadınlarda ise rahim ağzı kanserine yol açan bir virüse karşı da koruyucu rol oynamaktadır. Normal şartlarda sünnet derisi geriye doğru kolayca sıyrılıp pipi ucunun tam olarak görülebilmesi gerekir. Eğer ki sıyrılmıyorsa buna ‘’fimozis’’ denir. Sünnet derisinin altındaki salgılar, ölü hücreler ve mikroplar birikerek beyaz bir akıntı meydana getirir. Zaman zaman bu deri sıyrılarak bu salgıların temizlenmesi gerekir. Fimoziste bu mümkün olmadığı için peniste şişme, iltihaplanma ve idrar yolu enfeksiyonlarına yol açar. Fimozisin en etkili tedavisi ise sünnettir. Sünnet genellikle ergenlik çağı öncesi yapılmaktadır. Son zamanlarda yeni doğan (ilk 4 haftalık ) bebeklerde cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. 1-6 yaşlar arasında zorunlu olmadıkça sünnet yapılması tavsiye edilmemektedir. Sünnet öncesi çocuk psikolojik olarak bu duruma hazırlanmalıdır. Ayrıca çocukta kanama bozukluğu gibi bir hastalık varsa önceden bunlar doktora söylenmelidir. Günümüzde sünneti bir çok kişi yapmakla birlikte tercih ve tavsiye edilen çocuk ürolojisi uzmanları veya çocuk cerrahlarının bu işlemi gerçekleştirmesidir. Neticede küçük de olsa sünnet cerrahi bir işlemdir ve her cerrahi işlem gibi az da olsa birtakım riskleri beraberinde getirir. Çocuğunuzu sünnet ettirdiyseniz; genelde hafif veya orta, nadiren şiddetli ağrılar görülebilir. 4-6 saat arayla ağrı kesici şurup veriniz. Üçüncü günden sonra ağrı neredeyse hiçbir çocukta görülmez. Genellikle çocuklar ilk günden sonra ağrı hissetmez ve oyun oynamaya başlar. Ancak, bisiklete binme ve spor yapma gibi faaliyetlerde pipiye darbe gelebileceği için 15 gün bunlara izin verilmez. Çocuklar, sünnetten bir hafta sonra okula gidebilir. Evde oynama, sokakta dolaşmak, ders çalışmak gibi faaliyetlere sünnet sonrası birinci günden sonra izin verilebilir. Kısaca, pipiye darbe almamak koşuluyla çocuk ne isterse yapabilir. Aksi söylenmemiş ise 3. gün banyo yapılabilir. Her gün banyo yapmak pipinin hızla toparlamasına yardım eder. Nadiren de olsa kanama veya enfeksiyon gelişebilir. Sünnet sonrası ateş olmaz. 37.2 dereceden fazla ateş pipinin iltihap kaptığını gösterebilir. Sünnet sonrası rutin antibiyotik kullanmak gerekmez. Bu belirtilere rastlarsanız en kısa zamanda doktorunuza başvurun. İdrar Yolu Enfeksiyonları Bakterilerin aşağıdan yukarıya doğru ilerleyerek idrar torbası bazen de böbreklere ulaşması ile oluşur. Daha büyük çocuklarda görülen belirtiler yetişkinlerde görülen belir­tilere benzer. Bunlar; sık ve ağrılı idrar yapma, idrar renginde değişiklik ve koku, karın ağrısı, kusma ve ateştir. Çok küçük bebeklerde idrar yolu enfeksiyonları sebepsiz bir ateş, kusma, huysuzluk, uyuşukluk ya da büyüme zayıf­lığı dışında başka bir belirti göstermeyebilir. Bazı çocuklarda doğuştan gelen idrar yollarındaki anormallikler idrarın normal akışını engelleyebilir. İdrarın mesaneden böbreğe geri kaçmasına neden olan veziko-üreteral reflü denilen bir hastalık sık ve inatçı idrar yolu enfeksiyonlarına neden olur. Hatta bu durumun ameliyatla tedavi edilmesi gerekebilir. Kız çocuklarında erkeklere oranla çok daha fazla görülür (idrar kanalı kısa olduğu için). Böbrek iltihabı ise genelde idrarda kana neden olur, kan miktarı bazen idrarı pembeye ya da kırmızıya dönüştürebilecek kadar yoğun olabilir. Boğaz enfeksiyonundan ya da derideki bazı mikroplardan, böbreğe saldıran antikorlardan (vücudun ürettiği, mikroplara karşı yapılan savunma cisimcikleri) kaynaklanan bir hastalık, orak hücre anemisi ya da deri veremi gibi hastalıkların bir parçası olabilir. Enfeksiyon böbreklerde glomerül denilen süzme cisimciklerini etkilerse, idrarla yüksek miktarda albümin denilen protein atılması ile sonuçlanan ‘’nefrotik sendrom’’ adlı hastalığa yol açabilir. Bu da çocuğun vücudunda yoğun şişmelere (ödem) neden olur. Nefrotik sendrom görülen çocuklar, genelde normalden çok daha az idrar çıkarırlar. Ayrıca şişerler ve göz çevreleri, karın, eller ve ayaklarda şişlikler görülür. Kilo alma (fazla sıvıdan), karın ağrısı, iştah kaybı ve ishal de sık görülür. Yüksek kan basıncı da yaşanabilir. İdrardaki kan, idrarın kola ya da çay gibi görünmesine neden olur ve idrarda kan pıhtıları görüle­bilir. Ayrıca asabiyet, yorgunluk, karında ve yanlarda ağrı ve ateş vardır. Çocuğunuzda idrar yolu enfeksiyonu varsa; bol sıvı verin, ateşini düşürün, vücudunda şişkinlik olup olmadığını ve idrarının rengini takip edin. Küvette ve durgun su içinde köpüklü banyodan kaçınılmalıdır. Sentetik ve dar olmayan külot ve giysiler tercih edilmelidir. Kız çocuklarda tuvalet temizliği önden arkaya doğru yapılmalı, tuvalet hijyenine dikkat edilmelidir. En kısa zamanda hastaneye başvurun. Doktorunuz idrar ve kan tetkikleri yaptırabilir, hatta nefrotik sendromdan şüpheleniyorsa böbrek biyopsisine dahi lüzum duyabilir. Tedavi nedene göre değişiklik gösterebilir. Antibiyotikler kullanılabilir. Daha az tuzlu ve yüksek proteinli diyet verilebilir (özellikle nefrotik sendromda). Vulvo-vajinit Çocukluk çağında en sık rastlanan jinekolojik problemdir. Kız çocuklarında dış cinsel organ ve vajinanın iltihabi hastalığıdır. Hijyen eksikliği ya da dışkılamadan sonra temiz­liğin arkadan öne doğru yapılarak mikroorganizmaların ön tarafa taşınması yoluyla gerçekleşir. Cinsel bölgede tahriş ve kaşıntı, kızarıklık ve şişme, vajinal akıntı, kötü vajinal koku, idrar yaparken rahatsızlık ya da yanma görülür. Banyo köpüğü, şampuan gibi kimyasal içerikli maddelerin kullanılması veya kıl kurdu enfeksiyonları da bu hastalığa neden olabilir. Ayrıca yabancı cisim olabileceği de akla getirilmelidir. Çocuğunuzda vulvo-vajenit belirtileri görülürse; doktorunuza danışın. Doktorunuz her gün bu bölgeyi güzelce yıkayıp kuruladıktan sonra bir krem sürmenizi tavsiye edebilir. Çocuğunuza köpük banyosu yaptırmamalı, vulva ve vajina içi ve çevresi için sert sabun kullanmamalısınız. Pamuklu iç çamaşırları kullanmalı ve dışkılamadan sonra temizliği önden arkaya doğru yapılmalıdır. Bol sıvı alması sağlanmalıdır. Bademcik İltihabı (Tonsillit) Boğazın arka tarafında görülen küçük salgı bezlerine bademcik denir. Bir çeşit lenf düğümcükleridir yani ağıza giren zararlı mikropları filtre ederler. Ancak çok fazla mikrop girerse bunu engelleyemez, iltihaplanır ve şişerler. Çocuklarda çok yaygın görülür. Virüsler veya bakterilere bağlı olarak oluşabilir. En çok görülen bakteri ise beta mikrobudur. Enfeksiyon oluştuğu zaman bademciklerde şişlik ve kırmızılık, yutkunma sırasında boğazda acıma ve ağrı hissi, özellikle küçük çocuklarda yüksek seyreden ateş ve titreme, bademcikler üzerinde beyaz lekelenmeler, boyundaki lenf bezlerinde şişme ve hassasiyet, baş ağrısı, kırgınlık, ağız kokusu, kalın ses gibi belirtiler görülebilir. Tedavi edilmeyen bir boğaz enfeksiyonu, aralarında ateşli romatizma, kulak ve sinüs enfeksiyonları ve böbrek iltihabının da bulunduğu ciddi hastalıklara neden olabilir. Boğaz enfeksi­yonu olan çocuklar bazen kızıl olabilir, ilk olarak üst gövdede görülüp kısa süre sonra bütün vücuda yayılan parlak ve yoğun döküntüler görülür. Virüslere bağlı olarak oluştuysa grip benzeri bulgular görülebilir. Kişiden kişiye el teması, tükürük, burun ve boğaz sıvılarıyla bulaşabilir. Çocuğunuzda bademcik iltihabı bulguları görürseniz; bol bol dinlendirin, yumuşak yiyecekler yedirin, boğazını rahatlatacak sıvı gıdalar almasını sağlayın, ağrıyı azaltmak için ılık, tuzlu suyla gargara yaptırın. Yattığı odanın havasını nemli hale getirin. Pek çok boğaz iltihabının sebebi olan virüsler antibiyotik tedavisine cevap vermezler. Genellikle kendiliğinden iyileşirler, ancak belirtilerin şiddetini azaltmak için parasetamol içeren ilaçlar kullanılabilir (calpol, tylol v.b). Ancak beta mikrobuna bağlı olarak oluştuysa antibiyotik kullanmak gereklidir (doktorunuz bunun için çocuğunuza boğaz kültürü yaptırabilir). Beta mikrobu ateşli romatizma veya böbrek iltihabı yapabileceği için doktorun önereceği antibiyotik tedavisine gerekli süre devam edilmelidir. Eğer ki şiddetli ve uzamış boğaz ağrısı, soluk almada ve yutmada güçlük, ağzı açmada güçlük, kulak ağrısı, eklem ağrısı, ciltte lekelenmeler, tükürükte kan varsa mutlaka doktorunuza başvurun. Lenf Bezi Büyümesi (Beze) Lenf Bezleri (halk arasında beze) vücudun savunma sisteminin en önemli organlarıdır. Vücudumuza yabancı ve zararlı maddelerin girmesini önleyen birer süzgeç görevi gören lenf bezleri, çoğunlukla enfeksiyonlar sırasında büyür ve antikor üretim oranını artırırlar, böylece vücut kendi savunma hattını oluşturmuş olur. Vücudun her yerinde bulunmakla birlikte özellikle çene altı, kulak arkası, boyunun her iki tarafı, koltuk altları ve kasıklarda daha belirgindirler. Lenf bezlerinde şişme genelde enfeksiyon nedenli olup, bezelerin mikropları tutması sonucunda veya doğrudan kendilerinin iltihaplanması nedeniyle meydana gelebilir. Nadir de olsa bir başka lenf bezi şişmesi nedeni kanser gelişimidir. Lenf bezlerindeki büyüme genelde zararsızdır. Çocuklarda lenf bezi büyümesinin nedenleri arasında; üst solunum yolu enfeksiyonları, diş ve diş eti enfeksiyonları, grip ve soğuk algınlığı, bademcik iltihabı, ciltteki kesik, çizik ve yanıklar, ağız içi yaraları, kızamıkçık, suçiçeği gibi hastalıklar, böcek ısırığı, ilaç reaksiyonları ve alt solunum yolları enfeksiyonları sayılabilir. Genelde birden büyürler ve kendiliğinden veya doktor tedavisi ile eski haline dönerler. Çocuğunuzda lenf bezi büyümesi varsa; beraberinde ateş, terleme, kilo kaybı, karın şişliği, diş eti ve deride kanamalar varsa; özellikle köprücük kemiğinin üstündeki, boynun yan taraflarındaki, dirsek veya diz arkasındaki bezelerde şişme varsa bu önemlidir. Asla panik yapmayınız ve derhal doktorunuza bilgi veriniz. Özellikle bezenin kıvamına (sert olması daha kritik), büyüklüğüne (2 cm’den büyük olması önemlidir), ağrı olup olmadığına ve üzerindeki deride kızarıklık olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Ağrılı beze daha çok enfeksiyon varlığını düşündürmelidir. Ateşli Romatizma Çocuklarda kalp hastalıklarının en sık görülen nedenidir. Çok çeşitli organ sistemlerini tutan, A grubu Beta hemolitik streptokok (beta mikrobu) denilen mikroplara karşı gelişen enfeksiyon sonrasında ortaya çıkan bir takım belirtileri kapsayan bir hastalıktır. Genellikle tedavi edilmeyen ve belirti vermeyen beta mikrobuna bağlı boğaz iltihaplarını takip eden 3 hafta sonra ortaya çıkan ateş, eklem ağrısı ve eklem şişliği ile başlar. Kızıl hastalığını takiben de görülebilir. Kalp, eklemler, beyin ve deri dokusu etkilenir. Beta mikrobuna karşı vücudun geliştirdiği antikorların (savunma cisimcikleri) kalp dokusu ve kalp kapakçıklarında da birikmesi nedeni ile kalbin çeşitli tabakalarında iltihaplanma ve kalp kapakçıklarında bozulmalar meydana gelir. Bunun sonucunda da çocuğun kalbinde üfürüm denilen normal dışı sesler duyulur. En çok büyük eklemler (diz, ayak bileği, el bileği, dirsek) etkilenir. Boğaz enfeksiyonundan 6 hafta sonra orta derecede ateş ve eklem iltihap­lanması belirtileri (ağrı, şişkinlik, sıcaklık ve kırmızılık) görülebilir. Aspirin tedavisine iyi cevap verir. Deride dalga dalga kızarıklıklar görülebilir. Ciddi vakalarda özellikle yatarken nefes almakta güçlük; karında, göğüste ve sırtta yuvarlak, kırmızı döküntüler çıkabilir ve dirsekler, dizler ve parmak eklemleri çevre­sindeki derinin altında sert yumrular oluşabilir. Daha çok 5-15 yaşları arasında görülür. Bir kez geçiren çocuğun tekrar aynı hastalığa yakalanma olasılığı yüksektir. Çocuğunuza ateşli romatizma tanısı konulduysa; ateşini ve özellikle boğaz enfeksiyonlarını çok dikkatli takip etmeniz gerekir. Her tekrarlama özellikle kalpte kapakçıklarda kalıcı bozukluklara neden olabilir, hatta kapakçıkların ameliyatla değişmesi dahi gerekebilir. Mutlak yatak istirahati çok önemlidir. Hasta ve yorgun olan kalbin istirahatle işi azaltılarak daha çabuk ve hasarsız iyileşmesine olanak sağlanır. Hastalığın başlangıcında çocuk, yemek ve tuvalet ihtiyaçlarını bile yatağında karşılamalı veya tuvalete taşınmalıdır. Hastalık iyileştikçe, doktorunuzun önerilerine göre yavaş yavaş normal günlük hareketlere dönebilir. Yatak istirahati sırasında, nefes darlığı varsa çocuğun başının ve sırtının altına yastıklar konmalıdır. Tedavide; beta mikrobunun boğazda çoğalmasını engelleyerek romatizmal ateşin tekrarlanmasını önleyen uzun etkili depo penisilinler kullanılır. Bu penisilin iğneleri 3 haftada bir düzenli olarak yaptırılmalıdır. Boğaz iltihabı bulguları görülürse hemen doktora götürülmeli ve iltihap tedavi ettirilmelidir. Orta Kulak İltihabı (Otit) Çocuklarda sık görülen sağlık problemlerinden biridir. Bunun sebebi; çocukların birbirleriyle ve diğer erişkinlerle daha fazla temas halinde bulunması ve kulağı boğazın arka kısmına bağlayan östaki borusu adlı kanalın kısa olmasıdır. Soğuk algınlığı ve viral enfeksiyonlardan sonra çok sık görülür. Sinüzit, soğuk algınlığı, boğaz enfeksiyonu veya bazı alerjik hastalıklar sırasında östaki borusunun iç kısmında şişme meydana gelir ve kapanır, bunu sonucunda kulağın iç kısmında bir takım bakteriler hapsolur ve burada rahatlıkla çoğalırlar. Bunun sonucunda da orta kulak iltihabı oluşur. Orta kulak iltihabının çocuklarda daha sık görülmesinin bir başka nedeni de adenoid denilen halk arasında geniz eti olarak bilinen ve boğazın arka tarafında bulunan bezelerin iri olmasıdır. Çocukta alerjik hastalıkların varlığı, özellikle sonbahar ve kış ayları, yetersiz bademcik iltihabı tedavisi, kalabalık ortam, nem derecesi, erken doğum, çocuğun erken yuvaya verilmesi, anne sütü ile beslenmenin erken bırakılması, boğazda geniz eti varlığı ve normalden daha düşük kilo birer risk faktörü olarak karşımıza çıkabilir. Aniden başlayan kulak ağrısı, ateş ve işitme azalması orta kulak iltihabını düşündürmelidir. Bebeklerde beslenme zorluğu gelişebilir. Orta kulak içinde sıvı birikmeye başlar ve bu sıvı arttıkça ağrı da artar. Orta kulak içinde basınç artması ile kulak zarı delinebilir ve kulaktan kanlı sarı-yeşil bir akıntı gelebilir. Bu akıntı başladığı zaman basınç azalacağından ağrı da azalır. Nadiren enfeksiyon yandaki dokulara hatta beyine ulaşarak menenjite dahi neden olabilir. Çocuğunuzda orta kulak iltihabı varsa; doktora götürene kadar ağrısını azaltmak için parasetamol (tylol,calpol) veya ibuprofen (dolven,profenid) grubu ağrı kesiciler verebilirsiniz. Östaki borularının boşalması için çocuğunuzu dik bir pozisyonda tutun. Ağrıyan kulağa sıcak kompres yapın. Çocuğunuza rahatlatıcı, ılık içecekler verin; yutkunmak östaki borularının açılmasına yardımcı olur. Çocuk 5 yaşından büyükse çiğnemesi için sakız verebilirsiniz. Bebeklerin anne sütü ile beslenmesi kulak iltihabını azaltır. Biberonla beslenen bebeklerde orta kulak iltihabı daha sık görülür. Çocuk yuvaları ve kreşlerde genel hijyene dikkat edilmesi sıklığı azaltır. Grip aşıları ve diğer hastalıklara karşı koruyucu önlemler hastalık riskini azaltır. Belirtilerin varlığında mutlaka doktora gitmelisiniz, doktorunuz uygun antibiyotik tedavisi verecektir. Bazen orta kulak basıncını azaltabilmek için küçük bir cerrahi girişimle kulak zarına delik açılabilir veya geçici olarak tüp konulabilir. Bu işlem duymada herhangi bir soruna yol açmaz, Ancak tedavi edilmeyen veya sık tekrarlayan orta kulak iltihabı kalıcı işitme sorunlarına neden olabilir. Sinüzit Sinüsler yüz kemikleri içerisinde bulunan içi hava dolu boşluklardır. Bu boşluklarda iltihap oluştuğu zaman buna sinüzit denir. Sinüslerin iç kısmında bulunan tabaka şeffaf bir sıvı salgılar, bu sıvı da burun kanallarının içine akarak solunum yollarının nemli olmasını sağlar. Sinüzit özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle veya gribi takiben ortaya çıkar. Burun ve sinüslerin iç kısmında şişlik oluşarak salgı akışını engeller, bu da içeride sıvı birikimine ve bakteri çoğalmasına neden olur ve enfeksiyon gelişir. Ayrıca büyük geniz etleri, burunun içinde bulunan polip denilen bir takım et çıkıntıları, burun kemiğinde şekil bozuklukları ve bazı alerjik hastalıklar da sinüzit gelişime neden olabilir. Bu tür sinüzitler tekrarlayan ve iyileşmeyen tarzdadır. Hastalık, yüksek ateş ve iltihaplı burun akıntısı nedeni ile şiddetli ve uzamış bir soğuk algınlığı zannedilebilir. Burun tıkanıklığı, sarı, yeşil ve kanlı burun akıntısı, yanak ağrısı, kafada basınç hissi, gözlerin etrafında ağrı, kötü ağız kokusu ve öne doğru eğildiğinde artan baş ağrısı görülebilir. Özellikle yatınca ve geceleri artan öksürük, horlama ve uyku bozuklukları olabilir. Daha küçük çocuklar kendilerini ifade edemediklerinden dolayı huzursuzluk görülür. Çocuğunuzda sinüzit varsa; burun akıntısı ve tıkanıklığı nedeni ile yeterince beslenemeyeceğinden dolayı, doktorunuzun önerisi ile serum fizyolojik denilen ve içinde tuz bulunan burun damlaları kullanarak solunum yollarını rahatlatabilirsiniz. Alerjik bünyeliyse alerji önlemlerine ve tedavisine özen gösteriniz. Kış aylarında ve özellikle kaloriferli evlerde iyice kuruyan havayı bir nemlendirme cihazı ile nemlendirmeniz gerekir. Ev içerisinde sigara içmemelisiniz. Burun temizliğine özen göstermelisiniz. Eğer ki doktorunuz antibiyotik tedavisi verdiyse düzenli kullanmalısınız. Çocuğunuz iltihaplı bölgede ağrıdan şikayet ediyorsa, ağrıyan bölgenin üzerine ılık bir havlu koyabilirsiniz. Doktorunuz ayrıca burun kanallarını açıcı ve rahatlatıcı burun damlaları, alerji ilaçları ve grip ilaçları da önerebilir. Sık ve tekrarlayan sinüziti bulunan çocuklar nezle, grip gibi hastalıklardan korunmalıdır. Bunun için grip aşısı faydalı olabilir. Bu çocukların havuza girmeleri sakıncalıdır. Bronşit Akciğerlerdeki küçük hava kanalları olan bronşların iç kısmını kaplayan örtünün iltihabi hastalığıdır. Sıradan bir hastalık olarak kabul edilir ve soğuk algınlığının ardından gelişir. Çok yaygındır. Hastalık etkeni genellikle üst solunum yollarında önceden bulunan ve sık rastlanan virüslerdir. Virüs genellikle kişiden kişiye geçer ve sıklıkla hırıltılı nefes almaya neden olur. Genelde 2 yaşından küçük bebekleri etkiler; çünkü bu bebeklerin daha gelişimini tamamlamamış ve küçük olan hava kanalları daha kolay iltihaplanır ve tıkanır. En sık nedenler enfeksiyonlar ve fizikokimyasal nedenlerdir. Grip, boğmaca ve kızamık sırasında çok sık rastlanır. Fizikokimyasal etkenler içinde genellikle gaz halinde havada asılı olarak bulunan ve bronşlara zarar veren birçok madde yer alır. Fabrika ve ev bacaları ile taşıtların egzoz dumanları ve solunum yollarında iltihaba yol açtığı kesinlikle bilinen sigara dumanı bunların başında gelir. Özellikle mevsimsel geçiş dönemlerinde havada dolaşan bir sürü alerjen madde de bronşit gelişimine veya tekrarlamasına neden olabilir. Bronşit; öksürük, birkaç gün burun akması ve hapşırma ile soğuk algınlığı gibi başlar. Bazen de çocuğun iştahı azalır ve çok yüksek olmasa da ateşi çıkar. İlerledikçe öksürük ağırlaşır, sürekli ve hırıltılı bir hal alır. Çocuk; çok hızlı nefes alır, nefessiz kalabilir ve huysuzlanır. Bu da beslenmesinde sorunlara neden olabilir. Belirtiler genelde 3-5 gün içinde kaybolur. Ancak; ciddi nefes alma sorunları varsa ve çocuğunuzun ağız çevresi morarmaya başlarsa, bu, acil bir durum demektir. Çocuğunuzda bronşit varsa; susuz kalmamasına dikkat edin. Rahat nefes alabilmesi için başını 30-40 derece yüksekte tutun. Alerjik bir rahatsızlığa bağlı ise etkene maruz kalmamasını sağlayın, alerji tedavisini aksatmayın. Bulunduğu alanın havasının nemli olmasını sağlayın. Kışın evler sık sık havalandırılmalıdır. Mevsimsel değişiklik zamanlarında giyinmesine dikkat etmeniz gerekir. Grip ve soğuk algınlığı durumlarında dikkatli olun. Grip aşısı bu hastalar için önerilmektedir. Tozlu ve dumanlı ortamlardan uzak tutun. Doktorunuz çocuğunuzun solunum yollarını açmak için buhar tarzında ve özel bir makineyle uygulanan ilaçlar verebilir. Ciddi vakalarda oksijen tedavisi dahi gerekebileceğini unutmayın. Soğuk Algınlığı Genelde virüsler tarafından oluşturulan, üst solunum yolları dediğimiz boğaz, burun ve üst hava yollarında oluşan enfeksiyondur. Çocuklar 2 yaşına gelene kadar genelde yılda 8-12 defa soğuk algınlığı geçirirler. Özellikle yuva ve okula giden çocuklarda daha sık görülür. Çocuklar arasında kolay bulaşma ve yayılma eğilimindedir. Genellikle hapşırık ya da öksürük ile damlacık enfeksiyonu şeklinde veya direk temas ile kişiden kişiye bulaşabilir. Soğuk algınlığının en yaygın belirtileri öksürme, hapşırma, uykusuzluk, hırçınlık ve burun tıkanmasıdır. Ancak bazı çocuklarda yüksek ateş ile enerji ve iştah kaybı da görülebilir. Birkaç saat içerisinde çocuğun burnu akmaya başlar ve bu da beslenmesine engel olup nefes alma sorunlarına yol açabilir. Kulaklar da tıkanabilir ve bazı çocuklar kusabilir ve ishal olabilir. Soğuk algınlığının bu etkileri genellikle 1 haftada sona erer ama daha uzun sürdüğü de görülebilir. Burun akıntısı ilk başta birkaç gün boyunca açık renklidir. 3-4 gün sonra yeşil ya da beyaza dönüşür ve sonra da soğuk algınlığı geçmeye başladıkça tekrar açık renkli olur. Basit bir rahatsızlık gibi görülse de, bazen daha ciddi sonuçlara; örneğin kulak enfeksiyonu, sinüzit veya zatürreye yol açabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta hastalıkla beraber ateşin ne zaman başladığıdır. Hastalığın başlamasıyla beraber gelen ateş normaldir ancak hastalık başladıktan birkaç gün sonra gelen ateş vücutta bir enfeksiyon olduğunun belirtisidir. Çocuğunuzda soğuk algınlığı varsa; mutlaka istirahat ettirin ve bol sıvı almasını sağlayın. Belirli bir tedavisi yoktur. Soğuk algınlığının bulaşmasının önlenmesinde de en önemli etken temizliktir. Hasta çocuğun ve onun bakımını yapan kişinin ellerinin her zaman temiz tutulması gerekir. Özellikle çocuğunuzun burnunu temizledikten sonra hem kendi elinizi hem de onun elini mutlaka sabunla yıkamaya dikkat edin. Ayrıca yemek hazırlamadan önce ellerinizi her zaman sabunla yıkayın. Burnu tıkalı bir çocuk rahat nefes alamadığı için yemek yerken kendini çok rahatsız hissedecek ve iştahı neredeyse otomatik olarak kesilecektir. Bu nedenle odanın nem oranının yüksek tutulması çocuğun rahatlaması için çok yararlı olacaktır. Bunun için kaloriferli evlerde peteklerin üzerine içi su dolu kaplar koyabilirsiniz. Bebeklerde beslenme öncesinde serum fizyolojik damlası kullanmak faydalı olur. Ateş varlığında parasetamol (calpol,tylol) veya ibuprofen (dolven,profenid) içeren ateş düşürücüler verebilirsiniz. Gereğinde alerji ve öksürük şurupları kullanılabilir. Ancak 3-5 gün geçmesine rağmen belirtiler azalmadıysa, kulak ağrısı varsa, ateşi çok yüksek ise, alışılmadık bir uyku hali varsa, boğazı ağrıyorsa, huzursuzsa, ciltte döküntüler varsa, hızlı nefes alıp veriyor veya almakta güçlük çekiyorsa; çocuğunuzu mutlaka bir doktora götürmeniz gereklidir. Krup Hastalığı Üst hava yollarında ödem (şişme) sonucu gelişen, akciğere ana hava girişini engelleyen ve üç yaş altında oldukça tehlikeli olabilen bir hastalıktır. Genellikle 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda görülür. Hava yolları, nefes borusunu ve gırtlağı enfekte eden virüslerden kaynaklanır. Soluk borusu iç duvarında gelişen ödem havanın içeriye girişini engeller; bu nedenle tipik olarak nefes alırken zorlanma olur. Başlangıçta bölgedeki ses telleri de etkilendiğinden boğuk durdurulamayan öksürük nöbetleri (köpek havlar gibi) olur. Ödem nedeniyle solunum yolu daraldıkça akciğerlere hava girişi daha da azalır ve nefes almakta zorluğa eşlik eden hırıltılı solunum, hava açlığı, huzursuzluk ve ardından morarma gelişebilir. Krup belirtileri çok ani başlangıçlıdır. Genellikle çocuk yatağa giderken herhangi bir sıkıntısı yoktur. Gece yarısı ani başlayan solunum sıkıntısı, havlar tarzda kaba bir öksürük ile uykudan uyanır. Öncesinde burun akıntısı olabilir. Hafif ateş görülebilir. Soluk alma sırasında tipik bir ses duyulur, sesi boğuk, kabalaşmıştır. Gündüz iyi olan çocukta, solunum sıkıntısı birkaç gece boyunca görülebilir, giderek azalır. Virüs insandan insana temasla geçer ve genellikle sonbaharda görülür. Krup bireysel eğilimi olan çocuklarda hemen her enfeksiyonda tekrarlayabilir, nedeni alerji olabilir. Başka bir çocukta burun akıntısı ve ateşle seyreden enfeksiyon bu grupta kolaylıkla krup nedeni olabilir. Çocuk ne kadar küçükse üst solunum yolları daha dar olduğu için; kolaylıkla tıkanabilir ve tablo daha ağır seyreder. Bu nedenle yaş büyüdükçe tehlike azalır. Krup bulaşıcı değildir, ancak onu tetikleyen virüsler bulaşıcıdır. Çocuğunuzda krup belirtileri varsa; çocuklar ve anne babalar krup nöbetini doğal olarak çok tehdit edici bir durum olarak algılarlar. Krup nöbetleri farklı şiddetlerde gelişebilir. Bu nedenle, özellikle ilk kez baş gösterdiğinde 112’yi aramalısınız. Acil yardım doktoru ilk muayenesini yaptıktan sonra çocuğun kliniğe götürülmesine ya da tedavisinin evde sürdürülmesine karar verecektir. Sakin ve soğukkanlı olunmalıdır. Çocuğunuzu kucağınıza alın ve onu sakinleştirin. Sakin bir ortamda huzurlu olmalarının sağlanması ve mümkünse istirahat ve ateşin düşürülmesi oksijen gereksinimini azaltır. Çocuğun bulunduğu ortamın nemi ve ısısı çok önemlidir. Yirmi derecenin üstünde oda ısısı ve yüzde 50 altındaki nem solunum yollarındaki şişmeyi (ödem) arttırır ve kuruluk nedeniyle solunum sıkıntısının daha da artmasına neden olur. Bu koşullar sağlanırsa; çoğu hallerde çocuğunuzun durumu hızla iyileşecektir. Çocuğunuzun vücudu dik durumdayken soluk alıp vermesi yatar konuma kıyasla daha kolaydır. Dolayısıyla muhtemel bir nakil durumunda çocuğunuz oturmalıdır. Krup tedavisinde ilk adım solunum yollarına soğuk buhar uygulamasıdır. Hava açlığı ve huzursuzluk belirginse soğuk buhar ile beraber ödemi azaltıcı ilaç verilebilir. Ancak doğru olan, yakınmalar belirginleşmeden çocuğun bulunduğu ortamda rahat solumasını sağlayacak koşulların oluşturulmasıdır. Krup öksürüğü başladığında evde iseniz ilk yapılması gereken çocuğunuzu üşümeyecek kadar giydirerek açık havaya çıkarmaktır; açık alanda 5-10 dakika içerisinde rahatlamazsa ilaç uygulaması için hastaneye gidilmelidir. Hastalık süresince 16-18 derece oda ısısı ve yüzde 50-60 nem onu rahatlatır ve iyileşme sürecini hızlandırır. Ayrıca tozlu ve dumanlı ortamlardan uzak tutulmalıdır.

bebek ve çocuklarda Aşılar
İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri gibi mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin (toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir.
İnsanları hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma yöntemi geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında da bu yöntemle savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu şekilde aşılanan kişi aşılandığı hastalıklara karşı bağışık, yani dirençli olur. Oluşan direnç genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır. Bağışıklama, aşıyla korunabilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen genişletilmiş bağışıklama programı, aşı ile korunabilir hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan sakatlık ve ölümlerin engellenmesini amaçlamaktadır. Bu program kapsamında, boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, Hepatit-B, Hepatit A, Suçiçeği, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı menenjit gibi hastalıklar ile pnömokok zatürresi gibi hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan bebek ve çocuk ölümlerinin ve sakatlıkların engellenmesi hedeflenmektedir.
Aşılar çocukları; DaBT (karma aşı) difteri, boğmaca ve tetanozdan, polio aşısı çocuk felcinden, Hep-B aşısı Hepatit B’ye bağlı B tipi sarılık, siroz ve karaciğer kanserinden, Hib aşısı H. influenza tip b’ye bağlı menenjit, zatürre ve orta kulak iltihaplarından, BCG aşısı veremden, KKK (Kızamık-kabakulak-kızamıkçık ) aşısı kızamığa bağlı zatürree, orta kulak iltihabı ve SSPE (subakut sklerozan panensefalit) hastalığından, doğumsal kızamıkçık sendromu ve kabakulaktan, Konjuge Pnömokok aşısı ise zatürree, beyin iltihabı ve kan zehirlenmesinden, Hep-A aşısı Hepatit-A ya bağlı A tipi sarılıktan, suçiçeği aşısı suçiçeği hastalığından ve yıllar sonra ona bağlı olarak gelişen Zona’dan korur.
Aşılar ne zaman yapılmalıdır?
Hepatit B: Doğumda, 1. ayın sonunda ve 6. ayın sonunda
BCG (Verem): 2. ayın sonunda
Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci-H. İnfluenza tip b (beşli karma aşı): 2. ayın sonu, 4. ayın sonu ve 6. ayın sonunda yapılır; 18. ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır.
Pnömokok (Zatürre): 2. Ayın sonu, 4. Ayın sonu ve 6. Ayın sonunda yapılır; 12. Ayın sonunda da hatırlatma dozu uygulanır.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak: 12. ayın sonunda yapılır; ilköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu uygulanır.
Difteri-Boğmaca-Tetanoz-Çocuk Felci (dörtlü karma aşı): İlköğretim 1. Sınıfta hatırlatma dozu olarak yapılır.
Ağızdan uygulanan çocuk felci aşısı: 6. ayın sonu ve 18. ayın sonunda yapılır.
Erişkin tipi Difteri-Tetanoz aşısı: İlköğretim 8. Sınıfta hatırlatma dozu olarak uygulanır.
Hepatit A: 18. ayın sonu ve 24. ayın sonunda uygulanır.
Suçiçeği: 12. ayın sonunda yapılır.
Bu aşıların tamamı aile sağlığı merkezlerinde bedava olarak uygulanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder