19 Kasım 2019 Salı

SIRACA BİTKİSİNİN GUATR ETKİSİ

Ufak ufak kesilmiş düğümlü Sıraca Otu (Scrophularia nodosa) veya Yoğurt Otu ile sık sık gargara yaparsanız, içten veya dıştan büyümüş olan guatrınızı yok edersiniz. Sıraca Otu'nu çalılıklarda, orman hendeklerinde ve dere kenarlarında bulabilirsiniz. Belirsiz olan kızıl kahve renkli çiçekleri ve koyu yeşil renkli uzunlamasına sivrilen yaprakları vardır. Aynı Mürver ağacı yaprakları gibi sert bir kokusu vardır. Bu kokudan dolayı onu karıştırmak imkânsızdır. Sıraca Otu'nun sadece yaprakları toplanır. Derin derin gargarası yapılır ve tükürülür. Kaz Otu'nun ise tümü çiçekleriyle beraber toplanır. Gargaradan sonra arada sırada bir yudum içilir ve fayda verir. 1979 Şubat ayında Viyanalı bir tanıdığımda pek belirli bir guatr hâli vardı. Hanım ameliyattan çok korkuyordu, ilkbaharda ilk Yoğurt Otları görünmeye başlar başlamaz o da gargaraya başladı. Bir yıl sonra karşılaştığımızda kocasının ona sık sık taze Yoğurt Otu getirdiğini, guatrının küçüldüğünü, tedaviye devam ettiğini ve en sonunda guatrının kaybolduğunu anlattı.

ŞİFALI BİTKİLERDEN YOĞURT OTUNUN FAYDALARI Diğer adları: Yapışkan Otu, Kaz Otu

Birkaç türü vardır: Yapışkan Otu (Galium aparine) denen cinsi, tarlalarda, çayır ve çitlerde bulunur. Boyu, 60-160 santime kadar uzar. Daire dizilişi şeklinde yaprakları ve yeşilli, beyazlı çiçekleri vardır. Sapı küçük kancalı dikenlerle doludur, dolayısıyla her tarafa tutunarak yükseğe tırmanabilir.

Yoğurt Otu'na (Galium verum) yüksek yerlerde daha çok rastlanır, dimdik durur, 30-60 santime kadar uzar, altın sarısı çiçekler açar. Bunlar, sanki bala benzeyen kuvvetli bir koku saçarlar ve Temmuz ayında toplanırlar.

Kaz Otu, Çobansüzgeci (Galium moilugo) diye adlandırılan üçüncü cinsi, bilhassa çiçek açma zamanı yana yatar gibi bir durumda durur. Bala benzeyen tatlı kokusu, sarı beyaz çiçekleri vardır. Çalılıklarda ve yol kenarlarında bulunur.

Tekrar vurgulamalıyım; en çok şifa verici özellik taze bitkilerde bulunur. Kaz Otu veya Çobansüzgeci diye adlandırılan cinsi, kışın bile karsız yerlerde, kuru otların arasında bulunabilir,

Bu faydalı bitkinin üç cinsinin hepsinin de şifa kabiliyeti aynı derecede kuvvetlidir.

Yoğurt Otu çayı, böbrek, dalak, pankreas, karaciğeri toksik atıklardan temizler. Lenf bezi hastalıklarını çekenler bu çayı her gün içmelidir. Kansızlık, ödem ve böğürlerdeki sancılara faydalıdır. Bu çay haricen kullanıldığında birçok deri hastalıklarına, yara, kara nokta ve kan çıbanına derhal şifa verir. Ilık yıkamalar ile yüzü gerginleştirir.Taze sıkılan suyu hasta deriye sürülüp kurumaya bırakılırsa çok iyi netice alınır.

Halk arasında bu bitki sara, isteri, sinir rahatsızlığı, kore hastalığı, idrar tutukluğu, kum, taş şikâyetlerinde de kullanılır. Her gün arka arkaya, devamlı olarak gargarası yapılırsa guatr ağrılarına iyi gelir. Bir hanım bana, sadece guatrının değil, beraberinde tiroit bezinin işleyişinin de bu devamlı gargara ile düzeldiğini söyledi.

Viyana'da yaşayan arkadaşlarımla her yıl bir "Kneipp" kaplıcasında buluşuruz, 1979 yılında biraraya geldiğimizde, kadının boğazında kocaman bir guatr gördüm. Operasyondan korkuyormuş, ona Yoğurt Otu tavsiye ettim. Çayı mümkün olduğu kadar sıcak kullanarak, birçok defa gargara yapması gerekiyordu. Bir yıl sonra gene karşılaştık. Ancak, guatr ortada görünmüyordu. Memnun ve mutlu, kocasının ona devamlı taze Yoğurt Otu topladığını ve zamanla guatrının küçüldüğünü ve sonunda yok olduğunu anlattı.

Son zamanlarda sık sık karşılaşılan ses telleri hastalığı, sık sık gargara ve ağız çalkalamaları ile kısa zamanda kaybolur. Anlaşılan bu hastalığa bir virüs neden oluyor. İsviçreli rahip Kuenzle'ye göre, tıbbın yardım edemediği hâllere, böbrek hastalıkları ve iltihaplarına büyük fayda sağlar; hele Yoğurt Otu, aynı miktar Altınbaşak ve Sarı Ballıbaba ile karıştırılırsa şifa. 14 gün gibi kısa bir zamanda elde edilir. Çay aç karnına, kahvaltıdan yarım saat Önce, yarım fincan olarak içilir. Kalan yarısı sonradan yudum yudum içilir. Ancak, ağır hastalık hâllerinde çay, dört fincan olarak ve gün boyu yudum yudum içilir.

Eskiden Yoğurt Otu, rahim şikâyetleri olan kadınlar tarafından çok aranırdı. Hatta doğum yaklaştığı zaman hamilelerin yatağının içine konur ve doğuma kolaylık getireceğine inanılırdı. Anlatılanlara göre, daha sonraları Hz. Meryem ile ilişkilendirilmiş; onun da yatağına Yoğurt Otu koyduğu söylenir. Başka bir efsaneye göre Hz. Meryem, Hz. İsa'nın beşiğine Yoğurt Otu'ndan yumuşak bir yastık yapmış. Bu otu eşekler yemediği için, seçtiği söylenir. Bunda doğruluk payı var. İnekler tarafından çok sevilerek yenilen bu ot, domuz ve eşekler tarafından katiyen yenmez.

hoca Kuenzle yazılarında, 45 yaşlarında, böbrek rahatsızlığı gitgide kötüleşen bir yakınından bahseder. Öyle ki, sonunda böbreğinin biri alınır ancak, kısa bir zaman sonra ikinci böbrek de iltihaplanır, doğru dürüst çalışamaz hâle gelir. Bu ağır hâlden adamcağız, Yoğurt Otu, Altınbaşak ve Sarı Ballıbaba karışımından yapılan çayı hazırlayarak çıkmış; günde dört fincanı gün boyu yudum yudum içer, her bir yudumu içtiğinde o anlık ağrısı azalırmış; bu küre devam etmiş ve kurtulmuş. Bu karışık çay her türlü böbrek hastalığına çok iyi gelir.

Tanınmış botanikçi Richard Willifort Tıbbî Bitkiler ile Sağlık adlı kitabında, Yoğurt Otu çayını içerek ve çalkalama yaparak dil kanserinin yenilebileceğini yazıyor ve aynı şekilde, suyu sıkılıp tereyağıyla karıştırılır ve sürülürse, her çeşit kanserli şiş ve şişkinliklere, kanser benzeri deri hastalığına büyük faydalar sağlayacağını söylüyor. "Beyaz çiçekler açan, Yoğurt Otu'nun Kaz Otu veya Çobansüzgeci diye adlandırılan cinsi, bugün hâlâ Avusturya'nın bazı bölgelerinde kansere karşı kullanılmaktadır; gelin de halka kullanmayın deyin, bakalım."

Sevgili okuyucular, bu konuda kendi kararınızı vermeniz için size Yoğurt Otu ile ilgili birkaç tecrübemi anlatayım: On yıl kadar önce dil kanserine yakalanmış bir dişçiden söz ettiler. Ameliyattan sonra çok zayıflamıştı ve ışın tedavisi için Viyana'ya gitmesi gerekiyordu. Ona Yoğurt Otu ile gargara yapmasını tavsiye ettim. Bir hafta sonra doktora gittiğinde ışın tedavisine devam etmeye gerek görmediklerini, durumun iyi olduğunu söylemişler. Kısa zamanda sağlığına kavuştu.

Bundan çok sonraları, benzeri bir olay yaşayan 20 yaşında genç bir kadının da dil kanseri olduğunu öğrendim. Kendisine Carinthia'da (Avusturya) bir doktoru görmesi söylenmiş. Bu doktor ona, 5 yıl içinde iyileşeceğini söylemiş ve bir şifalı bitki çayı vermiş, genç kadın bunu bana gösterdi. Baktım ki, Yoğurt Otu çayı. Carinthia'ya gitme masrafından kurtulması için ona çayırlarda yetişen Yoğurt Otu'nu gösterdim, kendisi de toplayıp çay yapabilirdi. O da, Yoğurt Otu sayesinde hastalığından kurtuldu.

Bir örnek daha: Tanıdığım genç bir kadın, 63 yaşındaki annesinin çok hasta olduğunu söylediğinde Mart ayının sonuydu ve kadın 19 Nisan'da ikinci bir ameliyat olacaktı. Altı ay önce gırtlağında birdenbire bir tümör belirmiş. Doktor gerçeği kendisinden saklamış ve bunun bir guatr olduğunu söyleyerek onu ameliyata ikna etmiş. Her şey yolunda gidiyorken, altı ay sonra sol kolunda gece gündüz süren şiddetli ağrılar başlamış. Kol şişerek hareketsiz hâle gelmiş, eli o kadar hissizleşmiş ki, bir kâğıdı bile tutamıyormuş. Acıyı azaltmak için, doktoru daha önce sözünü ettiğim ikinci ameliyat için 19 Nisan tarihini vermiş; boynun ve kolun arasındaki bir siniri kesmek niyetindeymiş ve tıbbın başka bir çaresi olmadığını açıklamış. Ben buna rağmen, kadına Yoğurt Otu çayı içip gargara yapmasını önerdim. Ayrıca, 300 gr Portakal Nergisi, 100 gr Civanperçemi, 100 gr Isırgan Otu'nu harmanlayıp (günde 1,5 litre gün boyu yirmi dakikada bir yudum) içmesini, ayrıca Yoğurt Otu kremi ile de ovalama yapmasını tavsiye ettim. Dört gün sonra sevinçli haberi aldığımdaki, mutluluğumu tahmin edemezsiniz. 19 Nisan gelmeden kadının ağrıları durmuş, kısa zamanda eli ve kolu düzelmiş, şişler inerek, eli ve kolu hareket eder hâle gelmişti. Doktoru, ameliyattan vazgeçtiklerini öğrendiğinde çok şaşırmış ve hastanın kızı Yoğurt Otu ve karışık çay tedavisini anlattığında çok etkilenmiş. "Madem öyle, anneniz aynen devam etsin." demiş. Bugün, bu altmış üç yaşındaki kadın, altı kişilik ailesinin içinde faal olarak gene yerini aldı ve onlara yardımcı oluyor.

Kanserli şiş ve şişkinliklerin düzelmesi her zaman için imkân dahilinde. Son zamanlarda, koyu renkli, etrafı sınırlı lekeler hâlinde kendini gösteren habis deri kanserleri artıyor. Belki de bu bir enfeksiyon. Bu durumda, taze sıkılmış Yoğurt Otu suyu, Portakal Nergisi kremi ile birlikte kullanıldığında iyileşmeyi sağlayabiliyor. Tabi ki, kan temizleyen Portakal Nergisi, Civanperçemi ve Isırgan Otu çayı ile beraber içilmelidir.

Yukarı Avusturya'dan bir başka kadın, damağının üstündeki düğümü ve gene o korkunç ağız ağrılarını Yoğurt Otu çalkalaması ile dört gün içinde geçirmiş.

Bu örnekler arttıkça, halka bunları kullanmayın, demek çok anlamsızlaşıyor. Ama şüphesiz şifayı getiren sadece şifalı bitkiler değiller, Tanrı'nın izni bu şifaya yardım ediyor, bunu unutmayalım. Her şey, ama her şey, O'nun sonsuz rahmetinden geliyor!

KULLANIM

Çay: 1/4 litre kaynar suyla bir dolu tatlı kaşığı haşlanır ve kısa süre demlenir.

Taze Suyu: Taze otu yıkayıp, ıslakken sıkacaktan geçirerek suyunu alın.

Krem: Yeterli miktarda taze suyu (oda sıcaklığında) tereyağı ile karıştırarak kreme benzeyen bir kıvamda hazırlanıp buzdolabına konur.


ŞİFALI BİTKİLERDEN YAKI OTUNUN FAYDALARI Diğer adlan: Mukaddes Defne

Bir keresinde bir aile reisinden bir mektup almıştım: "Size çok rica ediyorum, sağlığıma kavuşmam için bana bir yol gösterin, ailem sağlıklı babalarına kavuşsun." diyordu.Öncesinde ise, hikâyesini anlatmıştı. 1961'de kronik prostat bezi enfeksiyonu radyumlu bir banyo yüzünden akut hâle gelmiş. Hastane hastane dolaşmış, hiçbir cerrah onu ameliyat etmek istememiş. Bağırsaklarının her çalışışm-da, dışkısıyla kan ve iltihap gelmeye başlamış. Verilen ilâçlardan dolayı kalın bağırsağında şişme olmuş ve karaciğeri de zarar görmeye başlamış, bağırsağındaki değerli bakteriler yok olmuş. Çok hastalanmış ve doktorunun emriyle tüm ilâçları bırakmış. En sonunda, bana yazdığı sırada, elektrik kullanılarak yapılan bir ameliyat geçirmişti ama hiçbir fayda görmediği gibi iğne ve ilâçlardan dolayı sağlığı büsbütün bozulmuş, sonunda Isırgan Otu ve mesane sorunları için özel bir çay kullanarak kendini biraz toparlamış ve işine geri dönmüş. Şayet tüm prostat bezi rahatsızlıklarını tedavi edebilen Yakı Otu'nu bilmiş olsaydı, bu aile babası bu kadar ıstırap çekmemiş olacaktı.

Şifalı bitki kitaplarında sözü pek az edilen Yakı Otu, bu kitabın Almanca baskısının ilk yayınlanışıyla birlikte Avrupa'da ve dünyanın diğer birçok ülkesinde prostat bezi rahatsızlıkları için şifalı bir bitki olarak ünlenmeye başladı.

Ancak Yakı Otu'nun çok çeşitleri olduğundan şaşkınlık yaratabiliyor. Bunların faydalı olanları şöyle sıralanır: Pembe Yakı Otu (Epilobium roseum), Küçük Çiçekli Yakı Otu (Epilobium parviflorum), Dağ Yakı Otu (Epilobium montana), Koyu Yeşil Yakı Otu (Epilobium opcurum), Kama Yapraklı Yakı Otu (Epilcbium lanseolatum), Tepe Yakı Otu (Epilebium collinum), Bataklık Yakı Otu (Epilobium palustre), Çakıl Yakı Otu (Epilobium fleisheri), Alp Yakı Otu (Epilobium anagallidifolium) faydalı olan cinstendir. Şifa verici özellikleri olan Yakı Otları, kırmızı beyaz ve uçuk pembe çiçeklerden ötürü diğerlerinden ayrılırlar. Saplan sanki çivilenmiş gibi bağlı durur. Saplardan çıkan tohum borularının ucunda çiçekleri açar, daha sonra bu borular açılır ve küçük tohumların aralarına gömüldüğü beyaz ipeksi tüyler çıkar.

Yakı Otu'nun sapı, yaprak ve çiçekleri ile beraber toplanır. Yalnızca bitkiyi orta yerinden koparıp almak lâzımdır ki, kalan kısmından gene yaprak ve çiçek açabilsin. Toplanan ot taze iken kesilerek çay hâline getirilir. Yakı Otu çayı, en ağır hâllerde bile biri sabah erken aç karnına, İkincisi de akşam olmak üzere günde iki fincandan fazla içilmemelidir. Bu, doktorunuza danışmanın gereği yok, anlamına gelmez. Her hâlükarda, özellikle ağır seyreden hastalık hâllerinde doktorla irtibatta olmak şarttır.

Yakı Otu'nun küçük çiçekli türleriyle karıştırılması zor olan iki cinsi vardır; bunlar toplanmamalıdır. Bunlar Uzun Saçlı Yakı Otu (Epilobium hirsutum) ve Orman Yakı Otu (Epilobium angustifoli-um)dur. Birincisinin çiçekleri kıpkırmızı, parmak büyüklüğünde olur. Sulak yerlerde 150 santim yükseklikte, sap ve yaprakları etli ve alt kısımları hafif tüylüdür. AvusturyalI botanikçi Richard Willfort, Yakı Otu'nu tanıdığı hâlde iki zararlı cinsi ile karıştırılabilir diye kitabında ona yer vermemiştir. Orman Yakısı da Saçlı Yakı gibi 150 santim kadar büyür. Daha çok orman kenarlarında veya sık yerlerde bulunur. Kırmızı iri çiçekler, pembemsi sapı üzerinde, piramit şeklindeki üzüm yaprakları gibi dururlar. Ve çiçek açma mevsiminde alev renginde parıldarlar. Bunlar prostat hastalığında kullanılmamalıdırlar.

Kayınpederim yaşamının en güzel çağında prostat bezinin anormal büyümesinden öldüğü zaman, ben çok genç bir kadındım. O zaman bir komşu kadın bana Yakı Otu göstererek, "Kayınpederiniz bu çayı içseydi, şimdi yaşıyor olurdu. Bu bitkiyi tanıyın. Gençsiniz. İlerde etrafınızdaki insanlardan buna ihtiyacı olanlar çıkabilir." diye ilâve etmişti. Ama biliyorsunuz, gençken insan bu gibi bitkilerle uğraşmak istemiyor. Ama annem öyle değildi. O her yıl bu bitkiyi toplardı. Pek çok böbrek ve mesane hastalıklarına yardımcı oldu. İyileştirme gücü o kadar fazlaydı ki, genellikle hastalığı bıçak gibi keser, prostat şikâyetlerini yok ederdi. Bazı erkekler ameliyattan sonra idrarlarını ancak damlalar hâlinde yaparlar; onlara tek bir fincan çay bile hemen tesir ediyordu. Tabi tam iyileşmenin sağlanması için aynı çayın uzun süre içilmesi lâzımdı.

Annemden mesane kanseri olan ve üç ameliyat geçiren bir hastanın çok kötü durumda olduğunu öğrenmiştim. Hemen Yakı Otu tavsiye ettim. Sonradan doktorundan iyileştiğini öğrendim. Annem ilerde, artık kendisinin olmayacağı yıllarda, bu otu her zaman toplamamı defalarca söylerdi. 1961/de sevgili annem öldü ve ben o yaz Yakı Otu'nu toplamayı unuttum. Aradan çok geçmeden doktorumuzun çok sevdiği bir tanıdığının, mesane kanserinden ümitsiz olarak hastanede yattığını öğrendim, çok üzüldüm. Doktor şifalı bitkilere karşı değildi. Ancak bu kadar ağır bir durumda otun yardımcı olamayacağını söyledi. Ekim ortasıydı. Buna rağmen annemin her zaman otu topladığı yere gittim. Her taraf kurumuştu. Ancak birkaç sararmış sap buldum ama onları toplayıp ufak ufak keserek hastanın karısına gönderdim. Günde iki fincan sabah ve akşam içirmiş, 15 gün sonra doktor beni telefonla arayarak, hastasında kuvvetli bir iyileşmenin başladığını söyledi, "Eh, otunuz işe yarıyor!" diye güldü. Bundan sonra yüzlerce kişiye yardımcı oldum. Bir zamanlar yaşlı komşumun bana söylediği gibi: "Bu bitkiyi unutmayın! Birçok insana yardımcı olabilirsiniz."

Münihli bir eczacı, 1880 yılma ait bir ecza kitabı içerisinde Yakı Otu'nun kullanıldığı sayfayı gösterdi. Sonradan çıkan kimyasal ilâçlar, onu bir köşeye itmişti. Yayınladığım kitaplar, yaptığım konuşmalar sayesinde Yakı Otu hak ettiği eski yeri kazanmaya başladı. Özellikle, ülkenin hangi bölgesine gittiysem, o bölgelerde insanların Yakı Otu topluyor olduklarını görmek çok hoştu. Bu bitkiyi tanıyan herkes ona değer veriyor ve doğru ve dikatlice toplayarak, korunmasına da yardımcı oluyorlar. Yakı Otu, toplandıktan sonra 2-3 kez daha çiçek verir.

Bana gelen mektuplardan öğreniyorum ki, birçok bahçede çileklerin ve sebzelerin arasında, hatta bazı süs bitkilerinin içerisinde büyüyen Yakı Otu'na senelerce yabanî ot muamelesi yapılmış ve yerinden sökülmüş. Halbuki ne kadar çok insana fayda sağlayabilirdi. Yakın zamanda yine doktorların ümit kesmiş oldukları bir prostat bezi kanseri hastasına verdiğim Yakı Otu, onun işine dönüp çalışmaya başlaması ile sonuçlandı.

Karaorman yöresinden aldığım bir mektup diyor ki: "Görümcem, hastalığı dolayısı ile ışın tedavisi görmeye başladı. Ama bu tedaviden ötürü, hem bağırsağında hem de mesanede yırtık meydana geldi. O derecede acı mesane ağrısı çekiyordu ki, doktor ona morfin veriyordu. Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık adlı kitabınızda anlattığınız Yakı Otu'nu aradık, bulduk ve bir haftalık çay küründen sonra görümcemin bütün ağrı ve şikâyetleri bitti."

Prostat rahatsızlığı olan insanlar, Yakı Otu sayesinde, ameliyata gerek kalmadan eski sağlıklarına kavuşabilirler. Ameliyat olanlardaki yanma ve diğer şikâyetler için çok faydalı olur. Ama doktorunuza danışmayı hiç ihmal etmemelisiniz.

Prostat rahatsızlığından mustarip bir kişiden aldığım mektup: "Yakı Otu bitkisi prostat rahatsızlığımı geçirdi. Bir kalp enfarktüsünden dolayı hastanede yatıyordum. Prostattan da çok ıstırap çekiyordum ama zayıf kalbim dolayısıyla beni ameliyat etmek istemiyorlardı. Sizin Yakı Otu'ndan haberim oldu. Hemen aldım ve günde üç fincan içtim, birkaç gün sonra bütün prostat şikâyetlerim yok olmuştu. Şimdi de günde iki fincan içmeye devam ediyorum. Tanrı'ya şükürler olsun ki iyileştim. Bayan Treben, bu Yakı Otu ile insanlara daha uzun süre yardımcı olmanızı dilerim. Tıbbî bitkilerin böylesi sonuçlar verdiğine insan inanamıyor."

KULLANIM

Çay: Bir tatlı kaşığı dolusu ot, 1 /4 litre kaynar su ile haşlanır, bir veya iki dakika demlenir. Biri sabah aç karnına, diğeri akşam yemekten yarım saat önce olmak üzere günde sadece 2 fincan içilir.


ŞİFALI BİTKİLERDEN SARI BALLIBABANIN FAYDALARI

Diğer adları: Tatlıbaba, Ballık Otu.

Rutubetli ormanlarda, mezarlıklarda, çalılıklarda, fundalık ve çitlerde, kısaca Isırgan Otu'nun bulunduğu her yerde yetişir. 50 santim yükseklikte düzgünce sapı, birbirlerine dik açıyla çaprazvari duran yaprakları vardır. Sarı çiçekleri yapraklara paralel eksende açarlar. Çiçekleri ve yaprakları toplanır.

Sarı Ballıbaba kadar Beyaz Ballıbaba (Lamium album) da değerli bir tıbbî bitkidir. Mayıs ayından Aralık ayma kadar tren yolları kenarlarında, moloz ve enkazların olduğu yerlerde çok bulunur. Onun da yaprakları, ama özellikle çiçekleri toplanır. Çayı, aybaşı ve kadın hastalıkları şikâyetleri için birebirdir; gün boyu iki fincan çay içilmelidir. Kanı temizler ve uykusuzluk ve her çeşit kadın hastalıklarına en iyi çaredir. Devamlı kasık ağrılarından mustarip kişiler ve genç kızlar bu çaydan hazırlayıp özellikle içmelidirler.

Sarı Ballıbaba'nın yaprak ve çiçekleri de benzer şikâyetler için kullanılır ama özellikle ağır böbrek hastalıklarında, idrar zorluklarında ve kalp suyu ödeminde çok faydalıdır. Çiçekleri hazım bozukluklarında, isilik gibi deri hastalıklarında ve sıraca illetinde kullanılır; bunun için öğleden önce 1 fincan çay içilir. Varisli damarlar ve ülserler için çayından yapılan pansumanlar iyi gelir. Sarı Ballıbaba ihtiyarların mesane felci için bilhassa tavsiye edilir, mesane üşütmesi ve böbrek iltihabında çok faydalıdır. Bitkinin suyunu ilâve edeceğiniz yarım banyolar çok faydalıdır. İyileşmeyen böbrek büzülmesi, kuruması ve diyaliz makinesine bağlanma hâlinde eşit miktarlarda Sarı Ballıbaba, Yoğurt Otu ve Altınbaşak Otu ile karıştırılarak yapılacak çay çok yararlıdır ve şifa verir.

KULLANIM

Çay: Bir dolu tatlı kaşığını 1/4 litre su ile haşlayın ve bir dakika demleyin.

Kompres: Yarım litre suya 3 dolu tatlı kaşığı koyup haşlayın, bir dakika demleyip süzün. Çay posasını beze koyarak sıcak kompres yapın.

Yarım banyo: (Bütün bitkiyi kullanınız.)

Karışık çay: Sarı Ballıbaba, Altınbaşak, Yoğurt Otu'nu aynı ölçüde karıştırın. Bir dolu tatlı kaşığı karışımı 1/4 litre suda haşlayın, bir dakika bekleyin ve süzün

ŞİFALI BİTKİLERDEN ÖKSE OTUNUN FAYDALARI

Diğer adları: Burç, Armut Otu, Çekem, Ökselek, Purçak.

Yıl boyunca yapraklı olan ağaçların ve çamların üstünde top gibi bir çalılık olarak oturur; mükemmel bir şifalı bitkidir. Her zaman yeşil olan yaprakları deriye benzer sarı yeşil renktedir. Meyvesi beyaz ve hafif yapışkandır. Kuşlar bu tohumları, gagalarını bu bitkinin dallarında keskinleştirirken ve hazmedemedikleri tohumları dışkılarken çayırlara dağıtırlar. Ancak bu şekilde üreye-bilmektedir çünki tohumunu alıp suya veya toprağa ektiğinizde tohumların yeşermediği görülür. Eski bir büyü ve şifa bitkisi olan Ökse Otu pek gizemlidir. Druidler (Hristiyanlık öncesi çağda Galler, İngiltere ve İrlanda'da faaliyet gösteren mistik tarikat) her hastalığı ortadan kaldıran kutsal bir bitki olarak ona saygı gösterirlerdi. Büyük bir törenle toplanır ve dalından altın bir bıçakla kesilirdi. Eski şifalı bitki hekimleri onu saranın harika ve etkin bir şifası olarak kullanırlardı. Bu reçete, "Kneipp" takipçisi bir doktor olan Dr. Bohn tarafından da doğrulanmaktadır. Dr. Bohn, kronik kramp ve isteriye karşı da Ökse Otu'nu tavsiye eder.

Ufak sapları ve yaprakları kurutulmak üzere ufak ufak kesilir. Ancak Ekim başlarından, Aralık ayının ortasına kadar, daha sonra Mart ve Nisan aylarında toplananlarda şifa vardır. Geri kalan zamanda toplanan Ökse Otu faydasızdır. Meşe ve kavak ağaçları üstünde yetişenlerde en yüksek şifa tesiri vardır ama çam ve meyve ağaçlarında yetişen Ökse Otu da tıbbî açıdan çok kuvvetlidir. Toplama konusunda bir tüyo daha: Mart ve Nisan aylarında kuşlar yapışkan meyveleri kış boyu yedikleri için, toplanması daha kolay olur.

Bana, Ökse Otu zehirli olmasına karşın onu neden bu kadar çok övdüğümü hep sorarlar. Ökse'nin zehirli olan kısımları meyveleridir. Onları yemeye kalkan zehirlenir, ama sap ve yaprakları tertemizdir. Ama bu meyvelerden yağ ile karıştırılıp bir krem yapılırsa donmuş uzuvlar (bkz. "Kullanım") için harika bir canlandırıcı olur.

Burnunda mayasıl olan bir köylü kadın, kış boyunca mavi-kırmı-zı renkli burnu ile utancından sokağa bile çıkamıyordu. Durumu yıldan yıla kötüleşiyordu. Ona bu zehirli taze meyveleri toplayıp bir lapa yapmasını ve burnuna koymasını tavsiye ettim. Kulağa inanılmaz gibi geliyor ama, burnu birkaç gün sonra normale dönmüştü.

Ökse Otu, salgı bezi sistemine çok faydalı olduğu için harika bir metabolizma ilâcıdır. Aynı şekilde pankreası da etkiler; şeker hastaları Ökse Otu çayı kürüne uzun süre devam ederlerse, şeker hastalığı yok olur. Tüm kronik metabolizma rahatsızlıklarından mustarip kişiler altı ay devamlı Ökse Otu çayı içmelidirler. Bu çay hormon düzensizliklerinde de çok başarılıdır. Bu hâlde, günde en az sabah ve akşam olmak üzere iki fincan çay içilmelidir.

Damar sertliği için çok faydalıdır. Her yıl belli miktarda içilirse inme, nüzul gibi tehlikeleri önler. Bu felaketli hâl birinin başına gelirse altı hafta boyunca günde üç fincan, üç hafta boyunca günde iki fincan, iki hafta boyunca bir fincan çay içsin. Birinci fincanın yarısını sabah kahvaltılarından önce, yarısını sonra, ikinci fincanın gene yarısını öğle yemeğinden önce, kalan yarısını yemekten sonra ve aynısını da akşam yemeğinde kullanmalıdır.

Ökse'nin kan dindirme kabiliyeti de vardır. Soğuk olarak buruna çekilirse burun kanamasını da durdurur. Sıcak çay olarak akciğer kanaması veya tifo ile dizanteriden meydana gelen bağırsak kanamalarını durdurur.

En yararlı olduğu hastalık, kalp ve dolaşım bozukluklarıdır. Dolaşım rahatsızlıklarında Ökse Otu'nu ne kadar övsem, az gelir. Tüm beden dengesini normal hâlde tutmak kabiliyetinde olduğundan meselâ yüksek tansiyonu indirir veya düşük tansiyonu yükseltir. Bu şekilde kalbe yardımcı olur. Başa kan hücüm etmesi, tazyik, kulak uğultusu, görme bozuklukları, baş dönmesi hemen geçer. Tüm kalp hastalıklarına iyi gelir, her çeşit dolaşım bozukluklarında ve kalp hastalığında en büyük yardımcımızdır. Bugünkü hayat şartlarında Ökse Otu'na şiddetle ihtiyacımız vardır.

Pek çok kişi mektup yazarak yüksek tansiyon, dolaşım bozukluğu, yorgunluk, kalp rahatsızlığı, ritm bozukluğu, baş dönmesi, çalışma isteksizliği hâllerinde Ökse Otu'nun kısa zamanda şifa vermesinden dolayı bana teşekkür ediyorlar. Soğuk hazırlanmış üç fincan çay gün boyu yudum yudum içildiğinde kalbinizi ve kan dolaşımınızı normal hâle getirir ve iş görme becerinizi artırır. Aslında herkesin yılda bir kere altı haftalık Ökse Otu kürü yapması çok faydalıdır. İlk üç hafta günde 3 fincan, iki hafta günde 2 fincan, üçüncü hafta ise günde 1 fincan içilir. Bu, altı hafta içinde tüm kan dolaşımını en düzgün hâle getirir. Tansiyon da düzelir. Bu güzel hâli korumak için yıl boyunca günde 1 fincan çay içilirse, daha da iyi olur.

Mainz (Almanya) şehrinden bir bey düşük tansiyonu yüzünden, artık neredeyse iş yapamayacak hâle gelmişti. Farklı doktorları denemiş ama bir türlü iyileşememiş. Benim Ökse Otu'nun yüksek tansiyonu düşürdüğü ve düşük tansiyonu yükselttiğine dair tavsiyem ona pek şüpheli gelmiş. En kuvvetli oldukları Nisan ayında küre başlamış, birkaç ay içinde tansiyonu normalleşince, benim konferans tarihimi tespit ederek, gelip ön sıralardan birine oturmuş. Çok kimselerin yaptığı gibi konferansta tansiyon bahsinde yanıma çıkıp alkış topladı.

Kadınlar bu bitkiye başvurmalıdırlar, çünki âdetleri düzene sokar ve rahimi dinlendirir. Lohusa kanamalarını durdurur. Menopoz yıllarında kalp çarpıntısı, ateş basması, endişe ve nefes darlığı hâllerinde bu bitkiyi birkaç yıl boyunca içmek lâzımdır. Bu şekilde âdetten kesilmenin verdiği sıkıntılar hiç olmamış gibi olur. Taze Ökse Otu suyu, kadının kısırlığını yok eder; bu taze sudan her gün kahvaltıdan yarım saat önce 25 damla, akşam ise yatmadan önce günde 25 damla biraz su içerisinde alınmalıdır.

Bir süre önce İngiltere'de yayımlanan bir sağlık bülteninde 50 yaşın üzerindeki kadınların tansiyon düşürücü hapları uzun süre kullandıklarında göğüs kanserine yakalandıkları yazılıydı. Ökse Otu bitkisi varken bu hapları almak niye?

Son zamanlarda geleneksel tıp, Ökse Otu'nu kansere karşı koruyucu olarak kullanmaya başlamış. Artık şifalı bitkilerin sadece bedeni zararlı maddelerden arındırmakta değil, hastalıkları önlemede de ne kadar faydalı olduklarını tekrar tekrar kanıtlıyorlar. Şifalı bitkileri kullanıp, bedeninize bir iyilik yapın; onlar sizi sağlıklı ve güçlü kılacaktır.

KULLANIM

Çay: Ökse Otu çayı soğuk demlenir. 1/4 litre soğuk su içerisine

bir dolu tatlı kaşığı Ökse Otu'nu geceden koyun. Sabah hafifçe ılıtın ve süzün. Eğer gün boyunca çok miktar lâzımsa termosta bulundurmalı ve her seferinde termos sıcak sudan geçirilmelidir.

Hülasa: Almanya ve Avusturya'da hazır satılmaktadır.

Taze suyu: Taze yaprak ve sapları yıkanır ve ıslakken ezilir.

Krem: Taze beyaz Ökse Otu meyveleri hayvan yağında karıştırılır.

(mayasıl için kullanılır).



ŞİFALI BİTKİLERDEN PORTAKAL NERGİSİNİN FAYDALARI Diğer adları: Altıncık, Öküzgözü.

En değerli şifalı bitkilerimizin başında gelir. Kansere karşı en tesirli birkaç bitki arasındadır. Bahçelerde, bazen yabanileşmiş olarak molozların atıldığı yerlerde ve açık arazide bulunur. Artık şifa verici özelikleri kabul gördüğünden, sadece bahçelerde değil, tarlalarda da karşımıza çıkmaktadır. Otuz-altmış santime kadar uzar. Çiçekleri, sarı ile turuncu arasında değişir. Sap ve yaprakları etli ve hafif yapışkandır. Çiçeklerin bazıları yalın kat, bazıları kat kat dolu olur. Hepsi de aynı şifa etkisine sahiptir. Sabah saat yediden sonra çiçekleri hâlâ açılmamışsa, yağmur gelecek demektir. Eskiler ona bakarak yağmuru tayin ederlermiş.

Tüm bitki, yaprak, sap ve çiçekleriyle birlikte kullanılır. Toplama, öğle güneşinin en sıcak olduğu saatlerde yapılmalıdır. Bitkiler kızgın güneş altında şifa kabiliyetlerinin en yüksek hâline ulaşırlar. Sonbaharın en geç zamanına kadar ortalıkta görünürler.

Portakal Nergisi, Dağ Tütünü bitkisine çok benzer ama şifalı özellikleri bakımından ondan kat be kat üstündür. Dağ Tütünü ancak doktor gözetiminde kullanılmalıdır çünki çayı, kalp rahatsızlığı olan insanlara faydadan çok zarar verir. Öte yandan Portakal Nergisi çayı endişe duymadan içilebilir. Kan temizleyici olarak mikrobik sarılıkta en büyük yardımcıdır. Günde 1 veya 2 fincan harikalar yaratır. Dolaşımı düzenler, yaraların iyileşmesini sağlar.

Elini bir bıçkı makinesine kaptırarak yaralanan bir işçi, yapılan ameliyattan sonra da çok acı çekiyordu. Ona Portakal Nergisi kremi tavsiye ettim. Kullanmış ve gece uykularını dahi bölen ağrı ve sancıları kaybolmuş. Artık karısı bahçelerine her yıl Portakal Nergisi dikiyor.

Bir misafirliğe gittiğimde, ev sahibesinin varis damarları içindeki bacakları beni üzdü. Hemen bahçesinde gözüme çarpan Portakal Nergisi'nden ona bir krem hazırladım. Kremin artıklarını da bu çirkin görünümlü damarların üzerine bağladım. Benden sonra hanım, benim yaptığım gibi kremi bıçak sırtı kalınlığında, bir tülbentin üstüne sürerek varislerin üstüne bağlamış. Dört hafta sonra beni ziyarete gelerek bana bacaklarını gösterdi. İnanılır gibi değildi, tek bir varis damarı dahi görünmüyordu. Aynısını bir hastabakıcı, yolda gördüğü acıklı görünümde bacakları olan bir hanıma tavsiye etmiş. O da bir ay zarfında devamlı bakımla varislerinden kurtulmuş.

Damar iltihabı, fistül, yanık yaraları, varis şişleri ve donmuş şişler bu kremden fayda görür. Hatta habis de olsalar göğüsler üstünde çıkan yaralar da bu kremin kalıntılarıyla tedavi edilirler.

Göğsü alman bir tanıdığa, o henüz hastahanedeyken, evde Portakal Nergisi kremi hazırladım. Daha sonra bu kremi ameliyat yarasının üstünde kullandı ve cildi o derecede fayda gördü ki gerekli ışın tedavilerinin bir kısmını yapmadılar.

Ayak mantarlarına da Portakal Nergisi kremi çok iyi gelir. Bu konuda o kadar çok mektup aldım ki, anlatamam; hepsi de hiçbir şeyin işe yaramadığı yerde bu kremin işe yaradığını anlatıyor. Portakal Nergisi suyu da fayda sağlar. Cinsel organlar çevresinde mantar enfeksiyonu başlarsa, etkilenen bölgeyi bu suyla yıkayabilir ya da yarım banyo yapabilirsiniz. Her yarım banyo için 50 gr kuru ya da 4 avuç dolusu taze Portakal Nergisi kullanılır.

Stuttgart'tan gelen bir mektupta okuyucu, kocasının aylardır ayak mantarından çektiğini, çeşitli doktorlara gitmesine rağmen hiçbirinden fayda görmediğini, derken Portakal Nergisi kremini denemeye karar verdiklerini, sadece sekiz gün zarfında yaraların kapandığını ve bir daha da açılmadığını bildirdi. Kremin yanı sıra bir de hülasa (bkz. "Kullanım) hazırlamak yerinde olur. Bu hülasa kaynatılmış su içerisinde içilirse yara, ezik, kas paralanması, kanama, kanserimsi şişler, yatak yaraları, ülserler ve şişlerin iyileşmelerinde başarıyla kullanılır.

Sadece Rahip Kneipp değil, aynı zamanda Dr. Stâger, Dr. Bohn, Dr. Halenser gibi ünlü doktorlar da kanser hastalıklarının tedavisinde Portakal Nergisi'ne önemli bir doğal şifa aracı gözüyle bakıyorlar.

Hele de artık ameliyat için çok geçse, o zaman uzun bir süre Portakal Nergisi çayı içmeyi öneriyorlar. Deri kanserine taze sıkılmış suyu birebir gelir. Kan çıbanı, pigment ve ihtiyarlık lekeleri de günde birkaç kere üstüne sürülürse bir zaman sonra yok olurlar, hatta kanse-rimsi deri lekelerini bile zamanla yok eder.

Amerikalı doktor ve kaşif Dr. Drwey, kanser tedavisinde Portakal Nergisi ile çok iyi şifa sağladığını açıklıyor.

Çay olarak içildiğinde mide ve bağırsak kanalı hastalıkları, mide krampı ve mide ülserlerine, kalın bağırsak iltihabına, ödem ve kanlı idrar hastalıklarına fayda verir. Bilhassa idrarda bakteri olması ve viral enfeksiyonlarda harikalar yaratır.

Aktaracağım olay, taze Portakal Nergisi çayının yüksek şifa kudretine şahit olan doktorum tarafından anlatılmıştı: "iki buçuk yaşındaki küçük bir kız çocuğu tekrarlanan çocuk felci aşılarından bayağı hastalanmış, devamlı kilo kaybediyordu. Çocukta kronik ishal, görme bozuklukları, iştahsızlık başlamış ve klinik muayenesinde paratifüs mikrobu görülmüş. Doktor ve ailesi taze Portakal Nergisi çiçeği çayına başlamışlar. Aynı zamanda bazı homoeopatik ilâçlar da kullanmışlar. Ardından yapılan kontrolde, paratifüs mikrobu üç defa test yapılmasına rağmen bulunamamış."

Portakal Nergisi çayı, mikrobik sarılıkta da aynı derecede kuvvetli olduğundan, karaciğer rahatsızlıkları için harika bir reçetedir. Çiçeği, yaprak ve sapı iyice kaynatılır ve şekersiz içilir. Gün boyu üç-dört fincan, örneğin her 15 dakikada bir yemek kaşığı içilirse daha da etkili olur. Bir dolu yemek kaşığı Portakal Nergisi çiçeğini 1/4 litre su içerisinde haşlarsanız, iyi bir kurt ilâcı elde etmiş olursunuz. Taze suyunu sıkarsanız, siğil ve uyuzu geçirir. Kaynatılmış suyu, etkilenen kısımlar yıkanırsa herpes ve beze şişkinliklerinin bulunduğu yerlere şifa verir. Çayı devamlı içilirse, kanı temizler. Ilık pansumanı, gözlere görme kuvveti verir.

Kanserimsi şiş ve şişkinliklerde, açık ayak ve kapanmayan iltihaplı yaralarda Kırkkilit ile Portakal Nergisi aynı ölçüde karıştırılıp banyo yapılarak yıkanmalıdır. Yarım litre suya bir dolu yemek kaşığı yeterlidir.

Size çayın ne derece faydalı olabileceğini anlatacağım. Bir hastabakıcı sekiz yıldan beri kalın bağırsak iltihabı çekiyordu, bir şifalı bitki uzmanına gitmiş. Ona kitabımda yazdığı gibi Portakal Nergisi çayı içmesi tavsiye edilmiş. Dört gün arka arkaya günde iki fincan çayı yudum yudum içmiş ve beşinci günü şikâyetleri yok olmuş.

KULLANIM

Çay: Bir dolu tatlı kaşığı 1/4 litre su ile kaynatılır ve az demlenir.
Banyo: İki avuç dolusu taze veya 100 gr kuru ot bir yarım banyo için kullanılır.
Yıkama: 1/4 litre suya 1 dolu yemek kaşığı ot.
Hülasa: Bir avuç dolusu çiçek, bir litre alkol içine konup 14 gün güneşte veya sıcak bir odada bekletilir.
Krem: Dört avuç dolusu sap, yaprak ve çiçekleri ufak ufak kesin,

500 gr içyağı içinde kızdırın, karıştırın, kendini bırakınca ateşten alın, üstünü örtün ve bir gün soğumaya bırakın. Ertesi günü ılıtın ve bir tülbentin içinden geçirerek ufak kavanozlara veya şişelere koyun.

Taze Suyu: Sap, yaprak ve çiçek beraberce yıkanır. Ve ıslak iken sıkacaktan geçirilir.

ŞİFALI BİTKİLERDEN ÇAM OTUNUN FAYDALARI Diğer adları: Kibrit Otu, Çam Otu.

Her zaman yeşil kalan bu yosunumsu bitki, ormanlarda, yerde bir-iki metre kadar uzanarak, zarif ve ince kökleri ile kendisini belli eder. Bu kollardan, yedi ile on santim uzunluğunda ele yumuşak gelen çatallı dallar çıkarır. Dört yaşma gelen bitki, sarımsı renkte mısırı andıran çiçekler verir. Çiçeğin tozuna Kurtayağı tozu denir ve bazı eczanelerde deri tozu olarak satılır.

Radyum içeren bu bitki, çok çeşitlilik gösteren ip benzeri kollarıyla ve çiçek salkımından dökülen sarı tozuyla kolayca ayırt edilir. Dünyanın dört bir ' yanında, yüksek irtifalı ormanların kuzey yamaçlarında bulunur. Eğer ormanlar kesilirse, bitki sararır ve kurur çünki doğrudan güneşte yaşayamaz.

Gut ve romatizma hastalarına (hatta mafsallarda form değişmeleri oluşmaya başlamışsa bile), kronik hemoroit ve kabızlık çekenlere Kurtayağı çayı hararetle tavsiye edilir. Ancak ishalden mustarip kişiler bu çayı, büyük bir dikkatle içmelidirler çünki bağırsak krampları meydana gelebilir. Kurtayağı hiçbir zaman kaynatılmaz, ancak kaynamış su ile demlendirilir. Böbrek kumu, böbrek koliti, husye ağrıları veya sertleşmesi ile cinsel organ hastalıklarında da kullanılır. Karaciğer iltihaplanması ve karaciğer dokularındaki şişlikler için, hatta habis olanlar için bile Kurtayağı bire birdir. Onun yardımıyla hasta kısa sürede toparlanır.

Bir yakınımın kocası, yıllardan beri nefes darlığı çekiyordu ve astım olduğu düşünülerek tedavisi yapılıyordu. Bir gece gene yakalandığı nöbet esnasında gelen doktor, "Çalışmayı bırakmazsanız bir hafta sonra ölebilirsiniz." demiş ve onu hastaneye kaldırmış. Karısından öğrendiğime göre, son safhadaki bir karaciğer sirozu teşhisi konmuş ve birkaç gün sonra ümitsiz olarak evine gönderilmiş. Gece bastıran nefes darlığı, karaciğer sirozunun tipik bir göstergesidir. Tavsiyem üzerine kadıncağız Kurtayağı bularak kocasının hayatını kurtardı. Daha ilk fincan çayı içtiği zaman, yıllardan beri sıkıntısını çektiği gece nöbeti gelmemiş. Kulağa mucize gibi geliyor değil mi?

Civarınızda karaciğer sirozuna yakalanmış, hatta ağır durumda bir kimse varsa, ona hemen Kurtayağı çayı içiriniz; radyum içeren bu bitki, şifalı bitki tıbbında çok önemli bir yer tutar.

Bir dağ gezisinde beraber olduğumuz botanikçi Dr. Bruno Wein-meister, Kurtpençesi'nin bilhassa siroz ve karaciğer kanseri üzerindeki etkisini anlatırken şu olayı da aktardı: Genç bir öğrenci iken, arkadaşlarıyla bir dağ kulübesine doğru yol alırlarken, çok güzel bir Kurtayağı görünce dayanamayıp koparmış ve şapkasının etrafına birkaç kere dolamış. Sonradan arkadaşlarının birinin ayağına fena bir kramp girmiş, çocuğun ayağı dizine belli bir açıyla kaskatı kesilmiş. Herkes yardımcı olmaya çalışmış. Hatta kulübenin sahibi "Franzbranntwein" (sulandırılmış şarap ve bitki özlerinden yapılan bir ilâç) ile masaj yapmış ama nafile. Birinin önerisi üzerine genç öğrenci Kurtayağı'nı şapkasından çıkararak arkadaşının bileğine aşağıdan yukarıya doğru sarmış. Birkaç dakika içerisinde ayak normal hâline dönmüş. Bunun bir tesadüf olabileceğini düşünmüş. Belki de kramp, Kurtayağı olmasa da geçecekti, diye düşünmüş. Geri dönerlerken, bacak kramplarından mustarip olan evsahibesi için bir avuç Kurtayağı toplamış. Kadın kramplardan kısa zamanda kurtulmuş. Birkaç yıl sonra bunu bir uzmana anlatmış ve ondan Kurtayağı'nın radyum içerdiğini öğrenmiş. O zamandan beri birçok kişi ayaklarındaki ve bacaklarındaki kramplardan bir Kurtayağı bitki yastığı ile kurtulmuş.

Bir başka arkadaşım, idrar tutukluğundan dolayı hastaneye kaldırılmıştı. Kolunun üst tarafı iyice şişmişti. Hastaneden çıkınca her şey yeniden başladı. Neyse ki, 86 yaşındaki kayınvalidem ayak kramplarından acı çektiğinden evde Kurtayağı çayı vardı. O anda aklıma, sidik torbası krampı yüzünden acı çekiyor olabileceği ihtimali geldi. Bunu denedik. Bir ufak torbacığın içine kuru Kurtayağı koyup, mesane civarına koyduk. Beş dakika sonra arkadaşım normal olarak idrara çıktı. Hatta bu küçük torbacığı mesanesinin üzerinde birkaç gün daha taşıdı.

Ben yıllarca yüksek tansiyondan şikâyetçi idim. Bu, genellikle iyi çalışmayan böbreklerden ileri gelir. Ben de, Kurtayağı dolu minik bir torbayı böbrek civarına yerleştirdim ve gece öyle yattım. Sabah kalktığımda, yirmi olan tansiyonum on altıya düşmüştü. O zamandan beri arada bir, minik bir torba taze Kurtpençesi'ni böbrek bölgeme koymayı âdet edindim.

Baldır kramplarında Kurtayağı bir beze konularak baldırın etrafına sarılır. Ayak banyoları, hatta mesane kramplarında yarım banyo da yapılabilir.

Savaş veya kazalarda alınan yaralar da bazen kramplara neden olur. Bir gazinin sırtında, kocaman bir yara yeri vardı. Bu yara mütemadiyen acılı kramplara sebep oluyor ve ardından bütün bedeni ter içinde kalıyordu. Ağrılar kafasına kadar çıkıyordu. Kurtayağı pansumanları ve banyoları ile bu adamcağız 30 yıldır çektiği bu dertten kurtuldu.

Bazı eczanelerde satılan Kurtayağı tozu, yatalak hastalarda sık görülen yatak yaralarını kısa sürede iyileştirir. Tozu açık yaranın üstüne serpiştiriniz. Genelde daha ilk kullanımdan sonra rahatlama görülür.

KULLANIM

Çay: 1/4 litre kaynar suyun içinde bir silme tatlı kaşığı Kurtayağı kısaca demlendirilir. Günde sadece bir fincan, sabah aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce yudum yudum içilir. Siroz veya habis karaciğer hastalığında günde iki fincan içilebilir.

Kurtayağı Yastığı: Kurutulmuş Kurtayağı, (kramp giren bölgenin büyüklüğüne göre 100 gr veya 200 ile 300 gr da olabilir) bir ufak yastık içine doldurulur. Bütün gece ağrıyan yerin üzerinde durur. Yastık etkisini bir yıl kadar korur.