19 Kasım 2019 Salı

ŞİFALI BİTKİLERDEN YOĞURT OTUNUN FAYDALARI Diğer adları: Yapışkan Otu, Kaz Otu

Birkaç türü vardır: Yapışkan Otu (Galium aparine) denen cinsi, tarlalarda, çayır ve çitlerde bulunur. Boyu, 60-160 santime kadar uzar. Daire dizilişi şeklinde yaprakları ve yeşilli, beyazlı çiçekleri vardır. Sapı küçük kancalı dikenlerle doludur, dolayısıyla her tarafa tutunarak yükseğe tırmanabilir.

Yoğurt Otu'na (Galium verum) yüksek yerlerde daha çok rastlanır, dimdik durur, 30-60 santime kadar uzar, altın sarısı çiçekler açar. Bunlar, sanki bala benzeyen kuvvetli bir koku saçarlar ve Temmuz ayında toplanırlar.

Kaz Otu, Çobansüzgeci (Galium moilugo) diye adlandırılan üçüncü cinsi, bilhassa çiçek açma zamanı yana yatar gibi bir durumda durur. Bala benzeyen tatlı kokusu, sarı beyaz çiçekleri vardır. Çalılıklarda ve yol kenarlarında bulunur.

Tekrar vurgulamalıyım; en çok şifa verici özellik taze bitkilerde bulunur. Kaz Otu veya Çobansüzgeci diye adlandırılan cinsi, kışın bile karsız yerlerde, kuru otların arasında bulunabilir,

Bu faydalı bitkinin üç cinsinin hepsinin de şifa kabiliyeti aynı derecede kuvvetlidir.

Yoğurt Otu çayı, böbrek, dalak, pankreas, karaciğeri toksik atıklardan temizler. Lenf bezi hastalıklarını çekenler bu çayı her gün içmelidir. Kansızlık, ödem ve böğürlerdeki sancılara faydalıdır. Bu çay haricen kullanıldığında birçok deri hastalıklarına, yara, kara nokta ve kan çıbanına derhal şifa verir. Ilık yıkamalar ile yüzü gerginleştirir.Taze sıkılan suyu hasta deriye sürülüp kurumaya bırakılırsa çok iyi netice alınır.

Halk arasında bu bitki sara, isteri, sinir rahatsızlığı, kore hastalığı, idrar tutukluğu, kum, taş şikâyetlerinde de kullanılır. Her gün arka arkaya, devamlı olarak gargarası yapılırsa guatr ağrılarına iyi gelir. Bir hanım bana, sadece guatrının değil, beraberinde tiroit bezinin işleyişinin de bu devamlı gargara ile düzeldiğini söyledi.

Viyana'da yaşayan arkadaşlarımla her yıl bir "Kneipp" kaplıcasında buluşuruz, 1979 yılında biraraya geldiğimizde, kadının boğazında kocaman bir guatr gördüm. Operasyondan korkuyormuş, ona Yoğurt Otu tavsiye ettim. Çayı mümkün olduğu kadar sıcak kullanarak, birçok defa gargara yapması gerekiyordu. Bir yıl sonra gene karşılaştık. Ancak, guatr ortada görünmüyordu. Memnun ve mutlu, kocasının ona devamlı taze Yoğurt Otu topladığını ve zamanla guatrının küçüldüğünü ve sonunda yok olduğunu anlattı.

Son zamanlarda sık sık karşılaşılan ses telleri hastalığı, sık sık gargara ve ağız çalkalamaları ile kısa zamanda kaybolur. Anlaşılan bu hastalığa bir virüs neden oluyor. İsviçreli rahip Kuenzle'ye göre, tıbbın yardım edemediği hâllere, böbrek hastalıkları ve iltihaplarına büyük fayda sağlar; hele Yoğurt Otu, aynı miktar Altınbaşak ve Sarı Ballıbaba ile karıştırılırsa şifa. 14 gün gibi kısa bir zamanda elde edilir. Çay aç karnına, kahvaltıdan yarım saat Önce, yarım fincan olarak içilir. Kalan yarısı sonradan yudum yudum içilir. Ancak, ağır hastalık hâllerinde çay, dört fincan olarak ve gün boyu yudum yudum içilir.

Eskiden Yoğurt Otu, rahim şikâyetleri olan kadınlar tarafından çok aranırdı. Hatta doğum yaklaştığı zaman hamilelerin yatağının içine konur ve doğuma kolaylık getireceğine inanılırdı. Anlatılanlara göre, daha sonraları Hz. Meryem ile ilişkilendirilmiş; onun da yatağına Yoğurt Otu koyduğu söylenir. Başka bir efsaneye göre Hz. Meryem, Hz. İsa'nın beşiğine Yoğurt Otu'ndan yumuşak bir yastık yapmış. Bu otu eşekler yemediği için, seçtiği söylenir. Bunda doğruluk payı var. İnekler tarafından çok sevilerek yenilen bu ot, domuz ve eşekler tarafından katiyen yenmez.

hoca Kuenzle yazılarında, 45 yaşlarında, böbrek rahatsızlığı gitgide kötüleşen bir yakınından bahseder. Öyle ki, sonunda böbreğinin biri alınır ancak, kısa bir zaman sonra ikinci böbrek de iltihaplanır, doğru dürüst çalışamaz hâle gelir. Bu ağır hâlden adamcağız, Yoğurt Otu, Altınbaşak ve Sarı Ballıbaba karışımından yapılan çayı hazırlayarak çıkmış; günde dört fincanı gün boyu yudum yudum içer, her bir yudumu içtiğinde o anlık ağrısı azalırmış; bu küre devam etmiş ve kurtulmuş. Bu karışık çay her türlü böbrek hastalığına çok iyi gelir.

Tanınmış botanikçi Richard Willifort Tıbbî Bitkiler ile Sağlık adlı kitabında, Yoğurt Otu çayını içerek ve çalkalama yaparak dil kanserinin yenilebileceğini yazıyor ve aynı şekilde, suyu sıkılıp tereyağıyla karıştırılır ve sürülürse, her çeşit kanserli şiş ve şişkinliklere, kanser benzeri deri hastalığına büyük faydalar sağlayacağını söylüyor. "Beyaz çiçekler açan, Yoğurt Otu'nun Kaz Otu veya Çobansüzgeci diye adlandırılan cinsi, bugün hâlâ Avusturya'nın bazı bölgelerinde kansere karşı kullanılmaktadır; gelin de halka kullanmayın deyin, bakalım."

Sevgili okuyucular, bu konuda kendi kararınızı vermeniz için size Yoğurt Otu ile ilgili birkaç tecrübemi anlatayım: On yıl kadar önce dil kanserine yakalanmış bir dişçiden söz ettiler. Ameliyattan sonra çok zayıflamıştı ve ışın tedavisi için Viyana'ya gitmesi gerekiyordu. Ona Yoğurt Otu ile gargara yapmasını tavsiye ettim. Bir hafta sonra doktora gittiğinde ışın tedavisine devam etmeye gerek görmediklerini, durumun iyi olduğunu söylemişler. Kısa zamanda sağlığına kavuştu.

Bundan çok sonraları, benzeri bir olay yaşayan 20 yaşında genç bir kadının da dil kanseri olduğunu öğrendim. Kendisine Carinthia'da (Avusturya) bir doktoru görmesi söylenmiş. Bu doktor ona, 5 yıl içinde iyileşeceğini söylemiş ve bir şifalı bitki çayı vermiş, genç kadın bunu bana gösterdi. Baktım ki, Yoğurt Otu çayı. Carinthia'ya gitme masrafından kurtulması için ona çayırlarda yetişen Yoğurt Otu'nu gösterdim, kendisi de toplayıp çay yapabilirdi. O da, Yoğurt Otu sayesinde hastalığından kurtuldu.

Bir örnek daha: Tanıdığım genç bir kadın, 63 yaşındaki annesinin çok hasta olduğunu söylediğinde Mart ayının sonuydu ve kadın 19 Nisan'da ikinci bir ameliyat olacaktı. Altı ay önce gırtlağında birdenbire bir tümör belirmiş. Doktor gerçeği kendisinden saklamış ve bunun bir guatr olduğunu söyleyerek onu ameliyata ikna etmiş. Her şey yolunda gidiyorken, altı ay sonra sol kolunda gece gündüz süren şiddetli ağrılar başlamış. Kol şişerek hareketsiz hâle gelmiş, eli o kadar hissizleşmiş ki, bir kâğıdı bile tutamıyormuş. Acıyı azaltmak için, doktoru daha önce sözünü ettiğim ikinci ameliyat için 19 Nisan tarihini vermiş; boynun ve kolun arasındaki bir siniri kesmek niyetindeymiş ve tıbbın başka bir çaresi olmadığını açıklamış. Ben buna rağmen, kadına Yoğurt Otu çayı içip gargara yapmasını önerdim. Ayrıca, 300 gr Portakal Nergisi, 100 gr Civanperçemi, 100 gr Isırgan Otu'nu harmanlayıp (günde 1,5 litre gün boyu yirmi dakikada bir yudum) içmesini, ayrıca Yoğurt Otu kremi ile de ovalama yapmasını tavsiye ettim. Dört gün sonra sevinçli haberi aldığımdaki, mutluluğumu tahmin edemezsiniz. 19 Nisan gelmeden kadının ağrıları durmuş, kısa zamanda eli ve kolu düzelmiş, şişler inerek, eli ve kolu hareket eder hâle gelmişti. Doktoru, ameliyattan vazgeçtiklerini öğrendiğinde çok şaşırmış ve hastanın kızı Yoğurt Otu ve karışık çay tedavisini anlattığında çok etkilenmiş. "Madem öyle, anneniz aynen devam etsin." demiş. Bugün, bu altmış üç yaşındaki kadın, altı kişilik ailesinin içinde faal olarak gene yerini aldı ve onlara yardımcı oluyor.

Kanserli şiş ve şişkinliklerin düzelmesi her zaman için imkân dahilinde. Son zamanlarda, koyu renkli, etrafı sınırlı lekeler hâlinde kendini gösteren habis deri kanserleri artıyor. Belki de bu bir enfeksiyon. Bu durumda, taze sıkılmış Yoğurt Otu suyu, Portakal Nergisi kremi ile birlikte kullanıldığında iyileşmeyi sağlayabiliyor. Tabi ki, kan temizleyen Portakal Nergisi, Civanperçemi ve Isırgan Otu çayı ile beraber içilmelidir.

Yukarı Avusturya'dan bir başka kadın, damağının üstündeki düğümü ve gene o korkunç ağız ağrılarını Yoğurt Otu çalkalaması ile dört gün içinde geçirmiş.

Bu örnekler arttıkça, halka bunları kullanmayın, demek çok anlamsızlaşıyor. Ama şüphesiz şifayı getiren sadece şifalı bitkiler değiller, Tanrı'nın izni bu şifaya yardım ediyor, bunu unutmayalım. Her şey, ama her şey, O'nun sonsuz rahmetinden geliyor!

KULLANIM

Çay: 1/4 litre kaynar suyla bir dolu tatlı kaşığı haşlanır ve kısa süre demlenir.

Taze Suyu: Taze otu yıkayıp, ıslakken sıkacaktan geçirerek suyunu alın.

Krem: Yeterli miktarda taze suyu (oda sıcaklığında) tereyağı ile karıştırarak kreme benzeyen bir kıvamda hazırlanıp buzdolabına konur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder