28 Kasım 2019 Perşembe

İslam'ın ilme âlime ve talebeye verdiği değer akılla ölçülmez!

Fotoğraf açıklaması yok.
İSLAMIN İLK YATILI MEDRESESİ

Peygamber Efendimiz döneminde kurulan, ilim ve irfan mektebi olup ismi ve kalitesiyle 1400 yıl sonra günümüze kadar gelen Ashâb-ı Suffe nedir? Ashâb-ı Suffe kimdir?

Allah Resûlü şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiyi cennetin yollarından birine sevk eder. Melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunan her şey, hattâ suyun altındaki balıklar bile âlim için Allâh’a istiğfar ederler. Âlimin âbide üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, mîras olarak altın ve gümüş bırakmazlar; onlar ilmi miras bırakırlar. Kim bu mîrâsı alırsa, büyük bir nasip almış olur.” (Ebû Dâvûd, İlim, 1/3641; Tirmizî, İlim, 19/2682)

Allah Resûlü, ashâbının tâlim ve terbiyesine çok büyük ehemmiyet vermiştir. Nitekim Mescid-i Nebevî’nin arka tarafına, etrafı açık ve üstü hurma dallarıyla örtülü bir suffe (gölgelik, çardak) yaptırmıştır. Uzaktan gelen ve âilesi olmayan fakir müslümanlar burada kalırdı. Onlara “Ashâb-ı Suffe” veya “Ehl-i Suffe” denirdi.(İbn-i Sa’d, I, 255)

Bunların maîşetlerini Resûlullah temin eder ve hâli vakti yerinde olan sahâbeyi de onlara yardımcı olmaya teşvik ederdi.

Bir sadaka geldiğinde Peygamber Efendimiz onlara gönderir, kendisi ondan hiçbir şey almazdı. Şâyet gelen bir hediye ise kendisi ondan bir parça alıp kalanını Ashâb-ı Suffe’ye gönderirdi. Böylece gelen hediyeyi onlarla paylaşırdı.

Ashâb-ı Suffe, dînin menbaına en yakın, Allah Rasûlü’nün meclisine en müdâvim insanlardı. Yüksek seviyede ve âdeta hızlandırılmış bir eğitim görüyorlardı. Bu sebeple yetişmeleri daha hızlı oluyordu. Muallimleri, başta Resûlullah olmak üzere Übey bin Kâ’b, İbn-i Mes’ûd, Muâz bin Cebel ve Ubâde bin Sâmit gibi genç ve âlim sahâbîlerdi.

En çok hadîs-i şerîf rivâyet eden sahâbîler (müksirûn) umûmiyetle onlar arasından çıkmıştır. Bunların başında gelen Ebû Hüreyre (r.a.) geliyordu.

İslâm’ı öğrenmek için kısa bir süreliğine Medîne’ye gelen heyetler, bir taraftan Peygamber Efendimiz ile görüşürken diğer taraftan da Ashâb-ı Suffe’den, bilmedikleri hususları öğreniyorlardı. Medîne dışında yeni Müslüman olan kabîlelere İslâm’ı öğretmek üzere bir muallim göndermek gerektiğinde, yine Suffe ashâbı arasından seçiliyordu.

O yüzden Bi'r-i maune de ve Raci olaylarında şehit olanlar da Ashab-ı suffeden olanlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder