26 Eylül 2020 Cumartesi

Efendi Hazretleri Ebul Faruk (k.s.), aynı gün ders esnasında bahsi geçen bitki (sarıkan- taron) ile alakalı bir hatırasını nakletti ve; "Ders okutma maksadıyla Trakya'da bir çift- lik kiralamıştım. Oraya işçi kıyafetiyle talebe ge- tirmeyi ve onları okutmayı düşünüyordum. Bu çiftlikde sığır vesair hayvanlar da vardı. "Gelincik" adı verilen, sarı renkli ve kediden kü- çük bir hayvan türemişti. Bahsi geçen bu zararlı mahluk, ineklerden birini ısırmış ve hayvanın hastalanmasına sebep olmuştu. Günün birinde gelincik ile bir kediyi boğuşur ken gördüm. Her ikiside kıyasıya birbiriyle ölü- müne mücadele ediyordu. Gelincik, bulduğu bir fırsattan faydalanarak, boğuştukları yerin yakı- nındaki sarıkantaron bitkisine koşuyor ve onun çiçeklerinden yigip sonra gelip kediyle yeniden boğuşuyordu. Çiftliğin bekçisi omuzundaki çifteyi çıkardı ve bu zararlı hayvanı vurmak istedi. Ben "Dur, atma! Şayet onu öldürmeyi başaramazsan bu kızgınlıkla diğer hayvanları da ısırıp zarar verebi lir. O boğuşurken sen şu otu kökle bana getir." dedim. Bekçi de denileni yaptı. Bahsi geçen zaralı yaratık, kedi ile bir müd det daha boğuştukdan sonra bitkinin olduğu yere doğru koştu ve onu bulamayınca, "cıyaaak" diye bir ses çıkardı ve öldü. Çünkü o, kedinin ısırma ve tırmalamalarından aldığı zehiri o bitki yi yiyerek zararsız hale getiriyordu. Onu bulup yiyemeyince aldığı yaraların tesiriyle ölüverdi." Üstadımız (Hocamız) bundan sonra adı geçen bitkinin kırmızı renkli olanın mide ile alakalı hastalıklara faydalı olduğunu da beyan edip günlük derse devam ettiler. Hatıratım..


 Muhtaç olduğun kudret , Kalbinde kökleşen Kâmil İman'da mevcuttur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder