Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke, innî küntü mine’z-zâlimîn”
Sebepler sukut edip, yapacak bir şey kalmadığında her şeyin hâkimi ve sahibi, Müsebbibü’l-Esbab’a teveccüh etmek Kur’an’ı kerimin bize öğrettiği edeptir.
Karanlık ve fırtınalı bir denizin ortasında, büyük bir balığın karnında çaresiz kalmış bir ızdırar halini resmeder Kur’an-ı kerim, Yunus Peygamberin (as) üzerinden. Ve bize bir şey talim buyurur. Hem bir duadır o zikir, hem muhasebedir.
Kendiyle hesaplaşma ve hükmü hem geceye, hem denize hem de balığa geçen Kudret Sahibi’ni her türlü noksandan tenzih etmedir. İçten bir yakarıştır.
Çaresizliğin lisanıyla yürekten sesleniştir. Bu sebeple kendini balığın karnında hisseden herkesin okuması gerekir o virdi. Karanlık görünen istikbali nurlandıracak, şu sergerdan zemin yüzünde insanı huzura kavuşturacak, ümitlere fer verecek ilahi bir iksirdir “Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke, innî küntü mine’z-zâlimîn” duası…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder