23 Ağustos 2019 Cuma

Mide yanmasına doğal çözümler

TC Ali Tunç

Mide yanmasına doğal çözümler

KARNABAHAR BAŞTA OLMAK ÜZERE PATATES SUYU, ELMA SİRKESİ, ISPANAK, MEYANKÖKÜ, ZEYTİNYAĞI VE MUZ TÜKETEREK MİDE YANMASI VE ÜLSERDEN KURTULMANIZ MÜMKÜN.

Mide yanması genellikle20 ile 50 yaş arasında pek çok kişide görülen yaygın bir hastalıktır. Besinler, sindirim fonksiyonunun bir gereği olarak midede ilk değişikliğe uğrayarak bağırsaklara gönderilmek üzede hazırlanır. Mide bu fonksiyonunu yaparken iç yüzeyini kaplayan zarın alt kısmındaki salgı hücrelerini, besinlerin olması gereken değişimini sağlamak için uyarır. Bu esnada meydana gelen bir dengesizlik, çok fazla asit ortamına ve midenin kendini koruyamamasına neden olarak yanma hissine sebep olur.
YEMEK SÜRESİNİ UZATIN
Yemek yemeye daha çok vakit ayırın. Ayaküstü değil de sofrada oturarak acele etmeden yiyin. Ağzınıza küçük lokmalar almak midenin sindirim için gerekli salgıları daha kolay üretmesine yardımcı olur. Lokmaları uzun uzun çiğneyin. Bu, midenizde şişkinlik ve ağırlık hissetmemenizi sağlar.
UYUMADAN ÖNCE YEMEYİ KESİN
Akşam öğününden hemen sonra damak kaçamakları yapmayın. Aksi takdirde mide gece boyunca çalışıp yorulur. Akşam yemeğiyle uyku arası en az 3 saat olmalı. Yani yemek yedikten en az 3 saat sonra yatın. Gece yatarken sağ yana dönerek yatmayın. Besinin mideye girişi sağ taraftan gerçekleştiği için yedikleriniz yeterince hazmedilemeyip mide borusunda yanma hissi oluşabilir.
BUNLARI BOLCA TÜKETİN
- Karnabahar: Haşlanmış karnabahar, mideyi asit saldırılarından koruyarak tüm sorunları giderebilir. İçeriğinde bulunan gefarnato maddesi ülser ilacının hammadesi olarak kullanılır.
- Patates: Çiğ patates suyu mide yanmasının doğal ilacıdır. Patatesi soyup katı meyve presinde suyunu sıkın. Su, havuç suyu veya kereviz suyuyla karıştırarak için.
- Elma sirkesi: Salatalarda elma sirkesi kullanabilirsiniz.
- Maden suyu: Mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getiriyor. Yemeklerden sonra içilebilir.
- Ispanak: Ispanağı buharda pişirin veya haşlayarak tüketin. Taze yapraklarını salata olarak yiyin.
- Zeytinyağı: Çiğ olarak kullanıldığında besinlerin midede kalma süresini azaltıyor ve yağların sindirimi için safra salgısını artırıyor.
- Baklagil: Fasulye, bezelye ve mercimekte var olan bioflavionid maddesi, midenin koruyucu görevini artırıyor.
- Muz: Mideyi seven meyvelerin en başında geliyor. Ara öğünlerde birer muz yemek, midedeki yanma hissini ortadan kaldırabilir. Muz, mide enzimleri ve hücrelerinin üretimini de artırır.
- Kızarmış ekmek: Midenin salgıladığı aşırı asidi kurutarak yanma hissini giderir.
- Meyankökü: Güçlü bir mide koruyucusu ve dostu. Yapılan son incelemelere göre midedeki çok fazla olan asitlenmeyi azaltır.
BUNLARDAN UZAK DURUN
Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırın. Ağır yağlı, fazla kremalı ya da soslu besinleri yemeyin. Çikolata, içerdiği yüksek dozdaki yağ ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol açar. Sütlü çikolata, daha az yağ içeren bitter çikolataya oranla daha tehlikeli olduğundan çikolata sevenler genelde sütsüz olanını tercih etmeli. Kafeinli içecekler mide için çok zararlı. Kahve, çay ve kola gibi içecekler hassas mideyi yorar. Eğer mide yanmasından şikayet ediyorsanız ve kahve içmeden yapamıyorsanız kafeinsiz kahveyi tercih edin. Gazozlu içecekleri ve asitli meyve sularını az için. Et suyuyla hazırlanmış çorbalardan uzak durun. Diğer çorbaları ise çok sıcak içmeyin. Ilımasını bekleyin. Alkol midedeki yanma hissini artırır, alkolden uzak durun. Çiğ soğan ve çiğ meyve de mide asidini artıran etkenlerdendir.

TC Ali Tunç

helikobakter...Kırmızı acı biber bakterileri ezer!

Mideyi kasıp kavuran helikobakter adlı bakteri, kansere yol açıyor. Acı kırmızı biber bu sinsi bakterinin gelişimini önlerken; sarımsak ise öldürücü güç oluyor...

Kırmızı acı biber bakterileri ezer!

HER 2 kişiden birinde görülen helikobakter pilori, midede çoğalıyor. Kendini gizleyen ve mideyi sinsice içten içe zorlayan bu bakteri, ülser, hatta mide kanseri riski yaratıyor. Mide kanseri ve ülserden bu bakterinin yok edilmesiyle kurtulmanın mümkün olduğunu söyleyen uzmanlar şöyle konuşuyor: "Bu mikrop bir bakteridir. Midenin yüzeyel duvarında mukus içinde hareket eder. Mide asitinden etkilenmez. Genellikle çocukluk çağında midede yerleşir. Midede kendiliğinden kaybolmaz. Mutlaka tedavisi gerekir. Kötü hijyenik şartlarda çocuklarda da görülür. İnsandan insana bulaşır. Çocuklar ebeveynlerinden veya diğer çocuklardan hastalıkları kapar. İlk başta midede yüzeyel gastrit oluşur. Bağışıklık sistemi zayıf olanlarda daha çabuk yerleşir."

ÜLSERE DİKKAT!

Kırmızı acı biberin helikobakteri gelişimini engelleyici etkisi olduğu biliniyor. Fakat mide ülseri meydana geldikten sonra verilmesi uygun değildir.

Sarımsak helikobakteri pilori öldürmede son derece etkilidir. Antibiyotik gibi görev yapan sarımsağı tüketmekten çekinmemeliyiz. n SİGARA içmek, helikobakteri piloriye bağlı ülser ve kanser oluşumunu daha da arttırır.

Tuzlu yiyenlerde ve konserve gıda yiyenlerde kanser riski artar.

Antioksidanlardan zengin ve C vitamininden zengin gıda alımında helikobakteriye bağlı hastalıklar azalır. Antioksidanlar ve C vitamini koruyucu etki yapar. Portakal, greyfurt, domates, kuşburnu, maydanoz, karalahana, yeşil sivribiber, karnabahar helikobakterinin etkisini azaltır.

Son yıllarda moda olan alkali gıda desteği ve sulara karbonat koyup alkali içeceklerin verilmesi, bu bakterinin çoğalmasını ve mide ülserini oluşturması nedeniyle son derece sakıncalıdır. Sonuçta bu ülser kansere neden olabilir.

NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Helikobakter pilori kan pıhtılaşma faktörlerinden trambositlerin azalmasına yol açabilir. Hastalığın tanısı endoskopi ile kan tetkikleri ile veya nefes testiyle gösterilebilir. Büyük abdestte antijeni gösterebilir. Nefeste üre testi ile teşhis edilebilir veya serolojik olarak tespit edilebilir. Endoskopide mide ülseri varsa helikobakteri veya kanser riski için biyopsi alınır. Helikobakter pilori saptanırsa antibiyotik tedavisi başlanır ve 3 ay sonra tekrar endoskopi yapılması şarttır.

BİTKİ ÇAYLARIYLA MİDENİZ RAHATLASIN

* Papatya çayı, kekik çayı ya da sarı kantaron çayı mide ağrılarının azaltır. Günde 1 fincan içilmesi mideyi rahatlatmada etkilidir.

* Zencefil, tarçın, meyan kökü, diken üzümü, aloevara mide şikayeti ülseri oluşmasının önlemeye yardımcı olur. İçtiğiniz sütün içerisine bir tutam tarçın atabilirsiniz.

* Karahindiba, kişniş tohumu ve biberiye hazmı kolaylaştırır ve ve mideyi rahatlatır.

* Zencefil kökünü iki su bardağı suda kaynatın. 15 dakika bekledikten sonra için. Midenizi rahatlatacaktır.

* Bal yemek midede ağrı ve yanma şikâyetlerini yok eder. Diyabet öykünüz yoksa bir tatlı kaşığı doğal bal tüketebilirsiniz. Midede bulunan Helicobacter pylori için önerimiz brokolidir.
Yaklaşık, yarım litre kaynamakta olan suyun içine 200-250 gram brokoliyi atınız. Hafif ateşte en fazla 4-5 dakika haşlayınız. Ilıdıktan sonra süzüp ayırınız. Üçte birini sabah, üçte birini öğlen ve son kalan üçte birini de akşam aç karına içiniz. Brokoli suyunu içtikten sonra yirmi dakika hiçbir şey yeyip içmeyiniz (su hariç). Eğer çalışan bir insan olarak öğle üzeri evinizde bulunamıyorsanız, yarısını sabah, diğer yarısını da akşam aç karına içebilirsiniz. Bu taktirde bir litre su yerine 500-600 ml su alabilirsiniz. Haşlanmış olan brokoliyi de yemeklerinizin arasında salata olarak tüketebilirsiniz. Haşlanmış brokoli parçalarını tüketmek zorunda değilsiniz. Mühim olan haşlama suyunu tüketmektir. Her yedi günlük uygulamanın sonunda üç gün ara veriniz. Toplam uygulama zamanı yirmibir gün olacaktır (üç günlük aralar hariç).
Uygulama tamamlandıktan sonra ileriki zamanlarda şikayetleriniz tekrar ortaya çıkmaya başlayınca bu defa onbeş günlük brokoli kürü uygulamanız gerekir. Sabah erken işe gitmek durumundaysanız, sabah ve akşam içeceğiniz haşlanmış brokoli suyunu akşam hazırlayınız. Geri kalan yarısını sabah içimi için buzdolabında koruma altına alabilirsiniz.

Dikkat:
Tiroit rahatsızlığı olanların brokoli kürü yapılması önerilmemektedir. https://www.facebook.com/groups/265342760799625/

Her şey süt tozu ile başladı❗ Sene 1948… İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.

Balık Hafıza
Her şey süt tozu ile başladı
Sene 1948…
İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler'e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu'ydu.
*Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960'lara kadar zorla içirildi.
*Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.
*Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!
*Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne'ydi.
*Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.
*“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD'ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.
*Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.
*Sonuç olarak Abd "radyasyonlu" olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.
Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı ‘rutin aşılar’ arasına sokuldu.
Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.
-Yılmaz Özdil
Fotoğraf açıklaması yok.

SAFRANLA GÖZLERİNİZ ŞİFA BULACAK Bu baharat 'sarı nokta göz hastalıkları'na iyi geliyor İtalyan uzmanların söylediğine göre, yaşla bağlantılı ortaya çıkabilen sarı nokta hastalığını ortadan kaldıracak ve yaşınız kaç olursa olsun görüşünüzü %97 oranında iyileştirecek basit bir baharat var! Bu baharat 'sarı nokta göz hastalıkları'na iyi geliyor Safran sarı nokta göz hastalıklarına iyi geliyor Sarı nokta hastalığı, insanlarda körlüğün ana sebebi olarak gösterilebilir. Sarı noktamız, görme alanından sorumlu olup gözümüzün merkezinde bulunur. Bizler yaşlandıkça, sarı noktamız fonksiyonlarını yitirmeye başlar. Bu da görmede kayıplara neden olur. Bu hastalık, buğulu görmeye kadar yavaşça ilerler ve en son noktası olan körlüğe kadar gidebilir. Dünya genelinde milyonlarca insan bu hastalıktan muzdariptir. Burada genetik faktörler de bazen etkili olsa da bu süreç sigara kullanımına bağlı olarak hızlanabilir. Neyse ki, sarı nokta hastalığından bizi koruyacak ve görme bozukluklarını tedavi edecek bir baharatımız var: Safran! Görme yetisini artırıyor Bir Hint baharatı olan safranın görme kabiliyetine ciddi faydası var. İtalyanların araştırmaları sonucunda, her gün 20mg safran baharatı alan insanların 3 ayda daha iyi sonuçlara geldiği saptandı. Safran otu, vücuttaki oksijen dolaşımını kuvvetlendirirken, hücre ölümünü de engeller. Ki bu da görmenizle doğrudan bağlantılı olan sinir sisteminizin daha sağlıklı olmasına neden olur. Safran içerdiği güzel kokulu yağımsı madde ile hücrelerinizin yaşlanmasını yavaşlatacak ve böylece gözlerinize ışık getirip, gözlerinizdeki damarların çalışmasını iyileştirecektir. Sarı nokta hastalığının ilerleyişini her gün safran çayı içerek veya safranı baharat olarak kullanırsanız durdurabilirsiniz

Midemizdeki sinsi misafir Gastrit, ülser ve mide kanseri hastalarının neredeyse tamamında hep aynı mikroba rastlanır: Helikobakter pilori... Helikobakter pilori enfeksiyonu, dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalıklarından biri. İnsanlık áleminin neredeyse yarısının bu bakteriyi midesinde misafir ettiği biliniyor. Türk toplumunda da Helikobakter pilori enfeksiyonunun yüzde 60-70 civarında olduğu belirtiliyor.


TC Ali Tunç - Alternatif tıp
Midemizdeki sinsi misafir
Gastrit, ülser ve mide kanseri hastalarının neredeyse tamamında hep aynı mikroba rastlanır: Helikobakter pilori... Helikobakter pilori enfeksiyonu, dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalıklarından biri.
İnsanlık áleminin neredeyse yarısının bu bakteriyi midesinde misafir ettiği biliniyor. Türk toplumunda da Helikobakter pilori enfeksiyonunun yüzde 60-70 civarında olduğu belirtiliyor.
OTUZ-kırk yıl önce sık karşılaşılan hastalıkların başında "ülser" geliyordu. Poliklinikleri ülser ağrısı nedeniyle geceyi uykusuz geçiren hastalar dolduruyor, acil servislerdeki yoğun bakım yataklarının çoğunda ülsere bağlı mide kanaması geçiren hastalar yatıyordu. Ülser delinmesi sonucu oluşan karın içi iltihaplanmaları nedeniyle her gün birkaç hasta acil ameliyathanesinde operasyona alınıyordu. Kısacası, ülser o dönemlerin en popüler hastalıklarından biri, belki de birincisiydi. Şimdilerde yerini "reflü"ye, "kolit"e bıraktı.
Ülseri tahtından indiren gelişmeler, 1980’li yılların ortalarında Dr. Barry Marshall ve arkadaşlarının çalışmalarıyla başladı. Dr. Barry Marshall’ın dikkatini çeken nokta, izlediği gastrit, ülser ve mide kanseri hastalarının neredeyse tamamında hep aynı mikroba rastlamasıydı: "Helikobakter pilori". Dr. Marshall, arkadaşlarını da ikna ederek bu bakterinin ülser, gastrit veya mide kanserine neden olabileceğine yönelik çalışmalarını ısrarla sürdürdü. Öyle ki bu uğurda kendisini bile denek yapmaktan çekinmedi. Çalışmalarının mükafatını geç de olsa gördü ve 2005 yılında buluşlarından dolayı Nobel Tıp Ödülü ile onurlandırıldı.
EN YAYGIN ENFEKSİYON
Helikobakter pilori enfeksiyonu, dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalıklarından biridir. İnsanlık áleminin neredeyse yarısının bu bakteriyi midesinde misafir ettiği belirtilmektedir. Helikobakter pilori enfeksiyonunun özelliği, mideyi döşeyen asitten zengin mukoza tabakası içinde yaşamasını sağlayan koruyucu ve güçlü bir hücre zarına sahip olmasıdır. Mikrobun insandan insana geçişi mümkündür. Eksik hijyen koşulları, ortak çatal, kaşık, tabak kullanımı gibi nedenler bulaşmayı kolaylaştırmaktadır. Bu bakteri asit salgısını arttırmakta, ayrıca midenin iç yüzeyini döşeyen mukoza tabakasına zarar veren toksinler salgılamaktadır. Bu nedenle Helikobakter pilori mikrobu taşıyanların neredeyse tamamına yakınında en azından kronik bir gastrit hali bulunmaktadır. Bu bakteriyi taşıyanların beşte birinde mide ve onikiparmak bağırsağı ülserleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca mide kanseri riski de artmaktadır.
Helikobakter pilori enfeksiyonu hiçbir belirti vermeden de sürebilir. Bazı hastalarda hafif ekşime, yanma, gaz, şişkinlik şikayetlerine neden olurken bazılarında çok şiddetli mide ağrılarına, yemek borusuna kadar çıkan yanmalara yol açabilmektedir. Ağrının şiddeti oluşturduğu lezyonun gastrit mi, ülser mi olduğuyla da ilişkilidir.
TEŞHİSİ KOLAY AMA
Helikobakter pilori enfeksiyonu tanısı koymanın en doğru yolu, endoskopik incelemelerdir. Endoskopi çok kolay bir yöntem haline gelmiştir. Ağız yoluyla yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağına ulaştırılan endoskop ile tüm bölgeler ayrıntılı bir şekilde gözlenebilmektedir. Ayrıca cihazın ucundaki özel aletlerle şüpheli noktalardan küçük biyopsi örnekleri alınabilmekte, bu örneklerde Helikobakter pilorinin varlığı kesin olarak belirlenebilmektedir.
Helikobakter pylori enfeksiyonunun belirti vermeyen hastalarda da mutlaka tedavi edilip edilmemesi gerektiği konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Mikrobun bazı insanlarda hiçbir soruna yol açmazken, bazılarında çok şiddetli gastrit, ülser ağrılarına hatta mide kanserine yol açmasının nedeni de tam olarak izah edilememektedir. Tedavisinde kullanılan antibiyotikler (Klaritromisin ve Amoksisilin gibi) yeterli doz ve sürede kullanıldıklarında başarılı sonuç alınabilmektedir. Bununla birlikte tedavinin yan etkileri ve maliyeti dikkate alınarak bakteri varlığı gösterilen herkese bu tedavinin uygulanması gereği tartışılmaktadır.
Türk toplumunda Helikobakter pilori enfeksiyonunun yüzde 60-70 civarında olduğu belirtiliyor. Eğer uzun süredir devam eden mide şikayetleriniz varsa bu şikayetlerin arkasında midenizde barındırdığınız sessiz misafirin bulunabileceği aklınızda olsun.
AKLINIZDA OLSUN
Gastrit, ülser ve kanser yapabliyor
Helikobakter pilori, araştırmalara göre onikiparmak bağırsağı ülserlerinin yüzde 90’ında, mide ülserlerinin yüzde 70’inde belirleniyor. Ülser belirlenen hastalarda eğer helikobakter de mevcutsa mikrobun yok edilmesi tedavinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Mikrobun ortadan kaldırılmadığı durumlarda ülser tedavi edilse bile kısa bir süre sonra tekrarlıyor. Helikobakter pilori sadece ülser veya gastrite neden olmuyor. Bu mikrop kanserojen bir bakteri olarak kabul ediliyor. Bu mikrobu taşıyanlarda mide kanserine yakalanma olasılığı dört kat fazla bulunuyor. Ayrıca mikrobun mide lenfomasıyla da ilişkili olabileceği belirtiliyor.
BİR BİLGİ
Enfeksiyonun belirtileri
Helikobakter enfeksiyonu ile oluşan gastrit, ülser veya kanserlerde herhangi bir belirti ortaya çıkmayabiliyor, ama ağrı, yanma, ekşime, kaynama, geceleri uykudan uyandıran mide ağrıları çoğu hastada gözleniyor. Bazı hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı ve kanamaya bağlı koyu siyah renkli dışkılama da ortaya çıkabiliyor. Reflü sorunu olan hastaların da çoğunda bu mikrop belirlenebiliyor.
BİR SORU BİR CEVAP
Nasıl teşhis ediliyor
Kesin tanı için en güvenilir test, endoskopi ile yapılan inceleme ve bu esnada alınan biyopside bakterinin araştırılmasıdır. Ayrıca bakteri antikorlarının varlığını kanıtlamak için kan testlerinden veya dışkıda bakteri antijeni tarama testlerinden de istifade edilebiliyor. Tedavi sonrası ise üre-nefes testi ile dışkıda helikobakter antijeni testleridir.https://www.facebook.com/groups/265342760799625/
İsmail Yilmaz
Ev temizliği ömür uzatır mı?
Temizliğe giden kadınlar hem sağlıklarını korumuş oluyorlar hem para alıyorlar, ev sahibi kadınlar ise hem kadına para hem sağlıklarını korumak için gittikleri spor salonuna para veriyorlar.
Bu işte bir gariplik yok mu?
***
Yapılan bir araştırma günde bir saat ev işi yapmanın 40 yaş ve üzeri kişilerde erken ölüm riskini yüzde 50 düşürebileceğini ortaya koydu.
Norveç'te yürütülen bir araştırma günde bir saat hafif ev işi yapmanın erken ölüm riskini yarı yarıya azaltabileceğini gösterdi.
Başkent Oslo'daki Norveç Spor Bilimleri Akademisinden araştırmacılar tarafından 40 yaş üstü 36 bin yetişkinin hareketlilik dereceleri, üzerlerine taktıkları bir cihazla takip edildi.
İlgili resim
Prof. Ulf Ekelund'un yürüttüğü 6 yıllık araştırmada katılımcılardan bazıları beş dakikalık "evi süpürmek" gibi orta düzeyde ev işleri bazıları da 60 dakikalık "bulaşık yıkamak" gibi hafif ev işleri yaptı.
Çalışma sonucunda 40 yaş ve üstü kişilerde ev işi yapmanın erken ölüm riskini yarı yarıya azaltabileceği belirlendi.
Öte yandan araştırmada günde 9,5 saat hareketsiz kalmanın ölüm riskini iki kat arttığı ifade edildi.
Araştırmanın sonuçları "British Medical Journal"da yayımlandı.
RDr.Rasim küçük usta
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/saglik/ev-isi-yapmak-erken-

BAĞIRSAK KURT

Görüntünün olası içeriği: yiyecek
Görüntünün olası içeriği: yazı

Hadis-i Şerif'te “Acve hurması cennettendir ve cinnete karşı şifadır.” buyurulmuştur.

Aidin Salih
Hadis-i Şerif'te “Acve hurması cennettendir ve cinnete karşı şifadır.” buyurulmuştur.
İnsan besin olarak uzun süre sadece hurma tüketebilir. Hurma, kabuğu ile yıkamadan yenmelidir. Günde 1-5 tane hurma çekirdeği yutmak da fayda vardır. Bağırsak tembelliğine ve basura iyi gelir. Hurmanın kabuğu üzerinde bulunan mikroplar sağlıklı insan bağırsağının içinde bulunan mikroplarla aynıdır. Hurma yıkamadan yemekle bağırsaklara gerekli mikroplar ekilmiş olur. Hurma folik asit kaynağıdır. Rahim kaslarını temizleyerek güçlendirdiği, esnekliği kazandırdığı ve doğumu kolaylaştırdığı için hamile kadınlara hurma tavsiye edilir. Kan üretimini düzeltir, demiri yükseltir. Kahvaltı veya akşam yemeği olarak su veya yeşil çay ile birlikte yenmelidir. Peygamber (s.a.v.) hurmayı, kavun, karpuz veya kaymakla yerdi.
Dr. Aidin Salih’in Gerçek Tıp adlı eserinden alıntılanmıştır.
Görüntünün olası içeriği: yiyecek

HİLAL KARA HANIMIN KARBONAT HAKKINDA KULLANIMI Bravo. Bu karbonat super birsey. Ben de 40 yasimda kesfettim. Mesela deodorant gibi seylere hic gerek yokmus en basitinden. Karbonat eritilmis suyla koltukaltini yikayinca ter kokusu kesinlikle olmuyor. Banyodan sonra yapiyorum. Sabah kalkinca, bazen gun icinde terleyince ve yatmadan once. Insanlara dayatiyorlar deodorantlari sunlari bunlari. Aslinda hic gerek yokmus ve cok basitmis cozumu. Hem de zararsiz. Karbonatli suyla yikadiktan sonra kendi kendine kurumaya birakiyorum. Havluyla kurulanirsa yine etkili olur mu denemedim. Bundan baska sacimi da karbonatli suyla yikiyorum sampuan yerine. Bir arkadadimin tavsiyesiyle basladim. Ne kepek derdi kaldi ne kasinti ne sac derisinde kabuk. Once saci lavaboya egilip suyla islatiyoruz. Sonra bir buyuk bardak veya kucuk pet sise icinde 1-2 kasik karbonat eritilmis ilik suyu lavaboda kafamiza dokerek sabunlar gibi ovuyoruz. Zaten kaygan oluyor. Sonra havlu sarip 10 dakika bekliyoruz. Sonrasinda ya dus alirken duruluyoruz ya da lavaboda. Bu kadar. Hayat basit esasinda ama ticari amaclarla somuruluyoruz hep.

Behçet Hastalığı Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Behçet hastalığı damarlarda yarattığı tahribatla bilinen ve en çok Asya ülkelerinde görülen bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Behçet hastalığının sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, hastalık nedeniyle oluşan bakteri ve virüsler sağlıklı olan dokulara saldırarak iltihaplanma oluşturur. Hastada iltihaplanma ile birlikte kızarıklık, ağrı ve şişlik gibi belirtiler görülür. Yapılan araştırmalara göre behçet hastalığının en çok görüldüğü ülkeler Ortadoğu ve Japonya’ dır.

BEHÇET HASTALIĞI BELİRTİLERİ

Behçet hastalığı belirtilerinde kişiden kişiye değişiklikler görülür. Bunun sebebi de hastalığın vücudun hangi bölgesinde tahribata yol açacağının bilinmemesidir çünkü behçet hastalığı vücudun farklı farklı bölgelerinde ortaya çıkabilmektedir. Kimi hastalarda ağız içinde yaralar oluşur, kimi hastada menenjit gibi çok ciddi hastalıklar belirti olarak ortaya çıkar. Behçet hastalığının ilerlemesi hasta açısından oldukça tehlikelidir. Behçet hastalığı belirtileri ara ara kendini gösterip, daha sonra 1-2 hafta içerisinde yok olabilir. Behçet hastalığı teşhisi için belirtilerin ne zaman ortaya çıktığı, ne şiddette ortaya çıktığı çok önemlidir. Behçet hastalığı belirtilerinin diğer hastalık belirtileri ile karıştırılması çok normaldir.
Behçet hastalığının en çok görülen 5 belirtisi;
  • Ağız içi yara: Behçet hastalığının ilk belirtilerinden bir tanesi ağız içi yaralarıdır ve hemen hemen tüm behçet hastalarında bu belirti görülür. Ağız içi yaralar kendiliğinden iyileşebildikleri gibi, aniden tekrarlayabilir de.
  • Genital yaralar: Behçet hastalarının hemen hemen yarısında görülen bir diğer belirti de genital bölgede oluşan yaralardır. Bu yaralar kadınlarda dış bölge denilen yer vulva da, erkeklerde ise sktrotum yani testis torbasında oluşur. Genital bölgede oluşan yaralar biraz ağrılı olabilir.
  • Cilt sorunları: Behçet hastalarının çoğunun cildinde yaralar görülür. Bu yaralar özellikle bacaklarda ve vücudun üst bölümlerin de görülmektedir. Bu yaralar kırmızı ve genelde ağrılıdırlar.
  • Göz iltihabı: Gözün arka ve orta kısmında oluşan iltihab, behçet hastalığına yakalanan daha çok erkeklerde görülen bir belirtidir. Oluşan göz iltihabıyla görme de bulanıklaşma oluşur. Göz iltihabı sonucu göz de ağrı ve kızarıklık görülür.
  • Artrit: Artrit eklem iltihaplanmasıdır. Behçet hastalığını yaşayan kişilerin yarısında görülen bir belirtidir. İltihap özellikle diz, ayak bilekleri, el bilekleri ve dirseklerde ortaya çıkar. İltihap sonucu eklemlerde ağrı ve şişlik görülür.

GÖRÜLEN DİĞER BELİRTİLER

Damarlar: Damarlarda oluşan iltihaplanma nedeniyle, kollarda ve bacaklarda şişlik ve kızarıklar görülür. Hatta bu durum çok ciddi problemlere yol açabilir. Örneğin, iltihaptan dolayı damarların tıkanması, damarların daralması gibi.
Sindirim sistemi: Behçet hastalığı özellikle ishal, karın ağrısı ve kanama gibi belirtileri ile sindirim sisteminde birtakım tahribatlara yol açabilir.
Merkezi sinir sistemi: Yine iltihaplanma nedeniyle merkezi sinir sisteminde bazı sıkıntılar oluşabilir. Beyin zarında oluşan iltihaplanma boyun ağrısı, baş ağrısı gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu durum da mutlaka tedavi edilmelidir. Yoksa hastanın beyin felci geçirmesi söz konusudur.

BEHÇET HASTALIĞI TEDAVİSİ

Behçet hastalığının kesin bir tedavisi yoktur. Ancak hastalığın neden olduğu şikayetleri en aza indirmek için bazı tedavi yöntemleri kullanılabilir. Behçet hastalığının belirtilerinin şiddetlendiği durumlarda ilaç tedavisi kullanılabilmektedir.
  • Cilt kremleri: Özellikle genital bölgede ortaya çıkan yaraların ağrısını ve enflemasyonunu en aza indirmek için cilt kremlerini hastaya önerebilir. Merhem ve jeller de kullanılabilecek diğer krem çeşitlerindendir.
  • Gargara: Gargara özellikle ağız içindeki yaraların daha da yayılmasını önlemek ve ağrısını hafifletmek için kullanılır. Bunun için satılan özel gargara sularını kullanabilirsiniz.
  • Göz damlası: Behçet hastalığının en büyük belirtilerinden biri de göz iltihabıdır. Göz iltihabı için de göz damlası kullanılabilir.
  • Kortikosteroidler: Ağız yoluyla alınan bu ilaçlar ise ağız içindeki yaraları geçirmek için kullanılır. Ayrıca iltihabın önemli ölçüde azalmasını sağlar.
  • Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar: Sağlıklı olan dokulara büyük zarar veren hastalığın belirtilerini bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla en aza indirebilirsiniz.
  • Egzersiz: Behçet hastalığının belirtilerinin çok rahatsız etmediği zamanlarda orta şiddette yapacağınız egzersizler yeniden eklemlerinizin güçlenmesine neden olacaktır. Ancak belirtiler çok şiddetlendiği zaman dinlenmeyi tercih etmelisiniz.

BEHÇET HASTALIĞI BİTKİSEL TEDAVİ

Behçet hastalığı tedavi edilmediği takdirde çok ciddi problemlere neden olur. Behçet hastalığının özellikle belirtilerini en aza indirmek için ilaç tedavisi uygulanabilmektedir. Ancak bu ilaç tedavisinin yanında bitkilerden de yararlanılabilmektedir.
Behçet hastalığı için bitkisel kürler;
  • Bol kişniş tüketerek hastalığın olumsuz etkilerini en aza indirebilirsiniz. Kuru olan kişnişi bir bardak suyla kaynatıp, 5 dakika kadar dinlenmesini sağlayın ve daha sonra için. Bu karışımı günde 2 kez içebilirsiniz.
  • Kurt pençesi, şahdere otu, oğul otu, melisa yaprağı, lavanta, tarhun otu, biberiye, okaliptüs, alıç çiçeği, ardıç, söğüt yaprağı ve kuşburnu bitkilerinin hepsini kaynatın. Karışımı güzelce süzdükten sonra içine bal katarak içebilirsiniz.
  • 2 litre kadar su içine 250 gr demir hindi eritin. Karışımı süzdükten sonra aç karnına 1 fincan için. Hastalığınız boyunca düzenli olarak tüketebilirsiniz.
  • Behçet hastalığı için çok faydalı olan kereviz, elma, havuç, soğan, lahana, ıspanak ve sarımsak gibi yiyecekler bol bol tüketilmelidir.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim