18 Mart 2022 Cuma

Müslüman Bilim Adamları 1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur 2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmıştır. 3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant,cotanjant,sekant,kosekant ’ı bulan büyük alimdir 4.Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etmiştir. 5. Ebu Kamil Şü’ca: Avrupaya matematiği öğretmiştir. 6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o bulmuştur.

 Müslüman Bilim Adamları

1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur
2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmıştır.
3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant,cotanjant,sekant,kosekant ’ı bulan büyük alimdir
4.Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etmiştir.
5. Ebu Kamil Şü’ca: Avrupaya matematiği öğretmiştir.
6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o bulmuştur.
7. Battani: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifidir
8. Cabir Bin Hayyan: Atom bombası fikrinin babası ve kimya biliminin atası büyük alim
9. Cezeri: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babasıdır
10. Demiri: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazmıştır.
11. Farabi: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır.Sesin fiziki izahını ilk defa o yapmıştır
12. Gıyasüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o bulmuştur.
13. İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıklamıştır
14. İbn Hatip: Vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklamıştır
15. İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi.
16. İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yapmıştır
17. İbni türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir
18. İdrisi: Yedi asır önce bugünkü ne çok benzeyen dünya haritası çizmiştir
19. İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutmuştur. Tıbbın babasıdır. AVRUPA ya göre adı AVICENNA’dır.
20. Kadızade Rumi: yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarlamıştır
21. Kambur Vesim: verem mikrobunu R.Koch’tan 150 sene önce keşfetmiştir
22. İbnünnefis: avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir
23. Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizmiştir.


Mîrac Kandili ve Kandil Gecelerinde İbâdet Mîrac gecesi; Sevgili Peygamberimiz’in kısa bir anda Mekke’deki Harem-i Şerif’ten, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya / Beyt-i Makdis’e götürüldüğü, Orada bütün peygamberlerin ruhlarına namaz kıldırdığı,

 Mîrac Kandili ve Kandil Gecelerinde İbâdet

Mîrac gecesi; Sevgili Peygamberimiz’in kısa bir anda Mekke’deki Harem-i Şerif’ten, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya / Beyt-i Makdis’e götürüldüğü,
Orada bütün peygamberlerin ruhlarına namaz kıldırdığı,
Sonra göklere yükseltildiği ve daha ötelere götürülüp, kendisine nice hikmet ve sırların açıldığı,
Cennet – cehennem ve diğer birçok âlemlerin gezdirildiği,
Rabbimizle vâsıtasız olarak konuştuğu,
Nihâyet Rabbimizden günde 5 vakit namaz hediyesi ile ümmetine döndüğü, Kur’an’dan sonra ikinci büyük mûcizesidir.
Rabbimiz, bazı gün ve geceleri diğerlerinden daha değerli kılmıştır.
Cuma, arefe, bayram, aşûre ve Ramazan gün ve geceleri diğer gün ve gecelerden değerli olduğu gibi, kandil geceleri dediğimiz mübârek geceler de diğer gecelerden daha farklı ve daha değerlidir.
Bu fark, Rabbimizin o vakitlerde yapılan ibâdetlere daha fazla sevap vermesinden ileri geliyor.
Senede 5 kandil gecesi var:
Mevlid, Regâib, Mîrac, Berat ve Kadir geceleri.
Bu gecelerde, ilk önce ne sırlar meydana gelmiş, nurlar nasıl yeryüzünü kaplamışsa, kıyamete kadar aynı gecelerin her sene-i devriyesinde yani her yıl dönümünde aynı nur, feyiz, hayır ve bereketler yeryüzüne iner. İstifade etmek isteyenler de edebildikleri kadar istifade ederler.
Öyleyse, sevaba muhtaç olan biz kullara düşen, bu gecelerde yapabildiğimiz kadar ibâdet etmektir.
İbâdet etmedikten sonra, bu gecelerin farklı olmasının bize ne faydası var?
Meselâ Mîrac gecesinde, “Bu gece şöyle olmuştu” diyerek bu mânevî yolculuğunu sadece konuşup, ibâdetsiz geçirmek lâyık olmaz.
Sevgili Resûlümüz’ün Mîrac yolculuğunda kâinatı kaplayan nur, onun hürmetine her sene aynı gece tecelli ederken, kalbimizi bu mânevî hazineye kapatmak uygun mudur?
Bu da kıyamet alâmetlerinden olmalı ki, şöyle bir iddia ile karşı karşıyayız:
“Efendim, bu gecelerde yapılacak bir ibâdet yok. Bunu nereden çıkarıyorsunuz?”
Hiçbir yerden çıkarmıyoruz, İslam âlimlerinin eserlerini okuyor, onların Peygamberimiz’den yaptığı rivâyetlere itimat ediyoruz.
“Her rivâyete inanılır mı? O kitaplarda yazılanların doğru olduğu ne mâlum?” diyorlar.
İyi de, durup dururken bu şüphe neyin nesi? İbâdetlerimizi İslam âlimlerinin eserlerinden öğrenmeyeceksek kimden öğreneceğiz?
Hem, “Her rivâyete inanılmayacağı” söyleniyor, hem de şöyle deniliyor:
“Mâlikîlerden bir zat Regaib gecesi namaz kılan bir cemaatle, haram fiiller işleyen bir grup görmüş, haram fiiller işleyenlerin durumunun, namaz kılanlardan daha iyi olduğuna hükmetmiş. Zira haram fiil işleyenler yaptıkları işin farkındadırlar ve tevbe etme ihtimalleri mevcuttur; diğerleri ise yaptıkları işin taat olduğuna inandıkları için tevbe etmeleri de söz konusu değildir.”
Bu da bir rivâyet. Öyleyse, o mâlikî zatın hükmünün doğru olduğu ne mâlum?
Nitekim yanlışlığı ortada:
Gece namazının sevabının büyüklüğü kesin mi? Kesin…
Peki, diğer gecelerde namaz kılmak sevap oluyor da Regâib gecesinde namaz kılmak niçin günah olsun?
Regâib gecesi, “Namaz kılmanın günah olduğu” bir gece midir?
O mâlikî zat her kimse, biz onun değil, İmam Gazâlî ve Abdülkâdir Geylânî gibi hem ilim hem mâneviyatta yüksek mevkilere erişmiş mübârek zatların sözlerine itimat ediyoruz. Onlar eserlerinde böyle gecelerdeki ibâdetlerin çok sevap olduğunu yazıyorlar.
Değerli okuyucular! İnsanda bazen dil sürçmesi olabilir. Bir değerli arkadaşımızın o mâlikî zat rivâyetini naklinden, “Regâib gecesinde namaz kılmanın günah olduğunu söylemek istediğini” değil, bunun bir kalem sürçmesi olduğunu kabul ediyoruz…


İlim Amel ihlas Bunların değeri iman ile mümkündür Ehli sünnet dışı herşey sıkıntıdır.....

 OSMANLI'DA İNCELİK

Osmanlı’dan kalma Haremlik-Selamlığa uygun yapılan Safranbolu evlerinde evin harem bölümünden selamlığa hizmet eden kadınların yakın aileden olmayan Namahrem erkeklere kendini göstermeden yemek ve kahve servisi için iki sofa arasında dönen bir dönme dolap yapılmıştır. Dolabın raflarına konulan tabaklar, dolap elle çevrilerek diğer bölüme iletilir.
Şimdi ise 2+1,1+1 denilerek kutu gibi evlere mahkum edildi insanlar. Bir de Müslüman aile yapısına uymayan açık mutfak sistemleri türedi.
“Mutfağımızın duvarını bile yıktılar,Namahrem’den kaçacak oda bırakmadılar.”


Efendimiz sav şöyle buyurdu: “Bir kimse bu ümmetin umurunda bir işe geçer de adaletle iş yapmazsa, Allah da onu Cehenneme yüz üstü atar.” Ramuz el Ehadis (379/6)

 Omuzladığın yükün agırlıgı değil

Sorumluluğu seni rahatlatır ve
* '' La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim ''
mevla yolunu açıverir o an mırıldandıgın inançla..
mevla beraatini hayırlı netıcelenendirebilen'lerden eylesın ...
hayırlı kandıller efendım
*gücün ve kuvvetin Allah'tan geldiğini bilmek ve Allah'tan güç ve kuvvet istemektir. Bizzat son peygamber olan Hazreti Muhammed (s.a.v.) tarafından ashabına tavsiye edilmiş ve sürekli okunmuş olan bir dua ve tesbihtir.

EN BÜYÜK HAZİNE İLİM (MUTLAKA OKUYUN) Zamanın bir vaktinde Fars diyarında dul bir kadın varmış. Bu kadın, öleceğini hissedince biricik oğlunu yanına çağırarak ona, “İyi dinle evladım! Oldukça fakir olduğumuzdan çok sıkıntı çektik. Sana bir kitap bırakıyorum. Bu kitaptaki talimatları uygularsan çok zengin olacaksın.” demiş. Annesi vefat ettikten sonra çocuk, o


Kitabı okumaya başlamış. Kitabın baş kısmında, “Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer bir sayfa dahi atlarsanız hazineye erişemezsiniz.” yazıyormuş. Kitapta Arapça metinler varmış. Genç, başkaları da bu sırrı öğrenip hazineye sahip olmalarından korktuğu için metni tercüme ettirmek yerine
Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda Arapça bir metni mükemmel şekilde okuyacak hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çinçe devam ediyormuş. Sonra da başka lisanlar geliyormuş. Genç adam, azimle ve sabırla bu dillerin hepsini öğrenmiş. Bir süre sonra da başkentin en iyi tercümanlarından birisi olmuş. Kitabın ilerleyen sayfalarında hazinenin nasıl idare edileceğine dair talimatlar varmış. Genç adam, bu sefer de iktisat
Ve ticaret öğrenmiş; ayrıca hazineyi bir kere ele geçirdikten sonra dolandırılmamak için kıymetli şeylerin değerlerini de belirlemeyi öğrenmiş. Çok lisan bilen ve malliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti sultana kadar ulaşmış. Sultan, onu devletinin genel valisi olarak tayin etmiş. Kitabın sonlarına doğru eserde daha teknik
bilgiler yer alıyor; büyük taş kapılar açılırken büyük taş kütleler nasıl çıkartılır, yol yapımında yolları düzlemek için dolambaçlı yerler nasıl doldurulur ve buna benzer konular anlatılıyormuş. Bu sırları hiç kimseyle paylaşmayı düşünmeyen ve dolayısıyla hiç kimseden yardım almayan o dul kadının oğlu, böylece bilge ve
Sayılan bir kişi olmuş. Daha sonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Nihayet kültürünü ve bilgisini çok takdir eden sultan, onu vekili ve sarayın mimarı atamış. Derken sonunda vezirliğe yükselmiş. Genç, sonunda son sayfaya gelmiş. Bu son sayfayı okuyacağı gün, padişahın kızı ile evlenecekmiş. Delikanlı, son yaprağı çevirip şu son cümleyi okumuş;
“Bilmek, bilgi, gerçek ve en büyük hazinedir.”
BAŞKALARIDA OKUSUN DİYE PAYLAŞIRMISIN ?



⚠️ EVE GELEN MİSAFİRLERE #HAREMLİK_SELAMLIK ⚠️ ▪️Haremlik selamlığın dayanılmaz hafifliği diye bir şey var bilir misiniz? ➖Misafir gelince, herkesi bir yere doluşturmazsınız. Kadınları bir yere erkekleri başka bir yere buyur edersiniz.

 

⚠️ EVE GELEN MİSAFİRLERE
▪️Haremlik selamlığın dayanılmaz hafifliği diye bir şey var bilir misiniz?
➖Misafir gelince, herkesi bir yere doluşturmazsınız. Kadınları bir yere erkekleri başka bir yere buyur edersiniz.
➖Çocuklar olduğu için, kadınlar genelde salona geçer.
▪️Haremlik selamlığın özel bir dili ve ritüeli vardır. Herkes bilmez bunu.
➖Hanımlar çayları, ikramlıkları hazırlar. Evin hanımı yavaşça erkeklerin kapısını tıklatır. Erkeklere çay servisini, evin erkeği veya oğulları yapar.
➖Haremlik selamlık uygulanan evde erkek köşe taşı gibi oturup kadının misafire hizmet etmesini beklemez. Kalkar çayları tazeler. Sehpaları getirir, kaldırır. Mutfağa mutlaka girmek zorundadır.
➖Bardakları mutfağa taşırken, “Ortam müsait mi?” diye sorar.
Eşi görünmesin diye kapıyı kollar.
Haremlik selamlık İslam'ın bir güzelliğidir.
➖Haremlik selamlık uygulanan evlerin bir insicâmı vardır. Ne erkekler kadınların, ne de kadınlar erkeklerin sınırlarını çiğneyebilir.
➖O evlerde kadınların özel mevzularını dinleyemez erkekler. Şakalaşıp gülüşmelerini erkekler izleyemez. Veya kadınlarla şakalaşamazlar.
➖İslâm ihtimalleri hesaba katar. Haremlik selamlık ise kötü ihtimallere karşı kapıları kapar.
➖“Zor ve sıkıntılı değil mi?” diye soran olursa: Kesinlikle zor değil.
Bilakis huzur verir.
İslâm dini fıtrata uygundur. Uygulaması zor değildir.
















EVLAT HAKLARI Çocukların terbiyesinde anne ve babanın dikkat etmesi lâzım gelen bazı husûslar şunlardır: Dinimizin emrettiği doğruluk ve adalet gibi güzel edep ve terbiye, çocuğa verilmeli, çocuk hayırlı işleri yapmaya alıştırılmalıdır. Çocukların, ahlâkı bozuk kimselerle arkadaşlık etmesine mâni olunmalı, onlardan uzak durması temin edilmelidir. Çünkü küçük yaştaki çocuk, kolaylıkla şekil verilebilen balmumu gibidir. Çocuğa dinimizin güzel gördüğü işler daima güzel gösterilmeli; dinimizce kötü, hakîr görülen işler ve bunlara rıza göstermek de çirkin gösterilmelidir. Çocuğa, yeme ve içmeye aşırı düşkün olmaması öğretilmeli, yeme-içme husûsunda ölçülü hareket etme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocuk, gündüzleri çok uyutulmamalıdır. Zira gündüz uykusu, insana tembellik verir. Çocuğa, gerek sözlerinde ve gerek işlerinde daima ağırbaşlı olmayı öğretmelidir. Çocuklara, kendi akranlarına karşı üstünlük taslamaması, onlara kaba davranmaması ve kötü söz söylememesi tenbih edilmelidir. Paraya düşkün olmaktan sakındırılmalıdır. Çocuklar akrabaları ile tanıştırılmalı, sıla-i rahme (yakınları ziyarete) alıştırılmalıdır. Dinimizin emirleri öğretilmeli, ibadetleri çocukla birlikte yaparak onu da en güzel şekilde yapmaya alıştırmalıdır. Âlimler şöyle demişlerdir: “İnsanın saadet sebeplerinden birisi de, kendisine henüz çocukluk devresinde iken dinin hükümlerini yerine getirme alışkanlığı kazandırılmasıdır. Bu çocuk, büyüyüp kendisine dinin emirlerini yapması bildirildiğinde onları kolayca kabullenir ve önceden alışmış olacağından vazifelerini yerine getirme husûsunda gayreti artar.”