“Senin en şiddetli düşmanın, iki kaşın arasında bulunan nefsindir.”
(Hadis-i şerif, Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ)
NEFS-İ EMMÂRE
İnsanda iki ruh vardır: Birine ruh-i hayvânî denir ki, bu Cenâb-ı Hakk’ın celal sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Birine de ruh-i sultânî denir. O da Cenâb-ı Hakk’ın cemâl sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Beden ülkesinde bu iki padişahın birer veziri ile birer şeyhulislâmları vardır ki, vücüt iklimini onlarla idare ederler. Ruh-i hayvanînin veziri aklı maâş ve mercii (danışmanı), şeytan'dır. O, şeytanlarla istişâre eder. Ruh-i sultanînin de veziri aklı maâd ve şeyhulislâmı melektir. O da onlarla istişare eder. Ruh-i hayvanînin zevki, yiyip içmek, giyip kuşanmaktır. Yani zâhirde insana lezzet verecek ne varsa onların hepsinden safâ ve kuvvet bulup, ruh-i sultanîye galip gelir. Ruh-i sultanînin zevki, zikir, fikir, ibâdet ve Allâh’ın emirlerine itâat ve yasaklarından kaçınmaktır. Ruh-i sultanî, işte bunları yapmakla ruh-i hayvanîye galip gelir.
Yukarıda anlatıldığı gibi, bunlar vücutta hükmederler. Birinin sıfatı diğerinin sıfatına zıt olduğu için daima birbirleriyle muhârebe ve mücâdele ederler. Ruh-i hayvanînin aslı "emmâre bi's-sü" dür. Yani şiddetle kötülüğü emredicidir. Ona "nefis" ismi verilir. İşte bu sıfat Cenâb-ı Hakk’ın celal sıfatının mazharıdır ki, daima hakkın rızâsına muhalif şeylerden lezzet ve kuvvet bulur.
Ruh-i sultanînin asıl sıfatı sâfiyedir. Ona sıfat-ı insan ismi verilir. (İnsan bu sıfata sahip olduğu zaman kamil insan olur.) Bu sıfat Cenâb-ı Hakk’ın cemâl sıfatının mazharıdır ki, daima Cenâb-ı Hakk’ın rızâsındadır ve ondan bir adım ayrılmak istemez. Bu sebeple, bu iki sıfat birbirine tamamen zıt olup, vücut ülkesinde muhârebe ederler.
Meselâ, bir vücutta ruh-i sultanî ruh-i hayvanîye galip olmayıp, ruh-i hayvanî kendi haline bırakılırsa, sıfatı emmârelikte kalır. Zamanla ruh-i hayvanî ruh-i sultanîye galip olur ki, o kimse hayvan gibidir. Belki daha alçak olup "hasireddünya vel âhireh" (Dünya ve ahıreti hüsranda) kalır. Amma, ruh-i sultanî, ruh-i hayvânîyi kendi hâline bırakmayıp, her an mücâhede ve muhârebe ederse, o zaman ruh-i hayvanîyi ister istemez kendine bağlar. Her emrine itaat ettirerek ilahî emri yerine getirmiş olur. İşte bu kimselerin kurtuluşa ereceği umulur. Fakat yine de düşmesinden korkulur. Çünkü nefsin hîlesi çoktur.
《Mehmed Şemseddin Nuri, Miftâhu'l-Kulûb》
《Hasan Arıkan, Muhtasar İlmihal》
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder