KİBİRLENME, GÜN GELİR FAKİR OLURSUN
Sâdî Şirâzî anlattı: “Bir fakir, asık suratlı bir zengine gidip ihtiyacını söyledi. Taş kalpli zengin adam, fakire hiç yardım etmediği gibi zavallı fakire bağırıp çağırdı. Fakir çok üzüldü:
“Ne garip! Ben fakirim, yüzümün asık olmasında şaşılacak bir şey yok. Acaba bu zenginlere ne oluyor da surat asıyorlar? Bunlar gün gelip dileneceğinden, muhtaç düşeceğinden korkmuyorlar mı?” dedi.
Zengin kızdı, evin hizmetçisine fakiri dışarı attırdı.
Aradan yıllar geçti. Bu fakir adam zengin oldu. Çok cömertti, yardım etmekten çok hoşlanırdı.
Zengin ise nimetlere şükretmediği için nesi varsa kaybetti. Öyle ki bir parça ekmeğe dilenecek hâle düştü. Hizmetçisi de zengin ve cömert olan birine -bir zamanlar zenginin kapısından kovulan fakire- hizmetkâr oldu.
Bir akşamüstü, bu cömert adamın hânesine bir dilenci geldi. Hizmetçi, dilenciye biraz yiyecek verirken bir zamanlar hizmetçilik ettiği eski efendisi olduğunu gördü. Onu gönderdikten sonra şaşkınlık içinde, ağlaya ağlaya yeni efendisinin yanına geldi.
- Dilenciye bir tabak yemek götürmüştüm. Meğer o, bir zamanlar zenginlik içinde yüzen eski efendimmiş. Şimdi dileniyor. Buna üzüldüm, dedi. Cömert adam:
- O, elinde nimet varken şükretmedi, zekat ve sadaka vermedi. Bu sebeple nimeti elinden gitti. Biz böyle olmamalıyız, dedi. (Bostan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder