MEVLANI MENSUB OLDUĞU MEVLEVİ
TARİKATINI NASIL BOZMUŞLAR
Mevlevi Tekkesi Meyhane ve Kerhane Haline Getirildi,
Konya MEVLEVÎ tekkesine intisap ederek yemez-içmez dervişlik yaptım. Şöhrete ulaştım.
Oğlum, yemez-içmez adam yaşar mı? Ama, geceleri gizli yer, kimseye görünmezdim. Bir gün şeyhimiz öldü.
Benim yemez-içmez ve devamlı ibadetimden dolayı en ehil olarak şeyhlik makamına geçmemi uygun gördüler. “postnişîn” oldum.
Arkadaşları güzel idare ederek kendime bağladım. Ve yavaş-yavaş işlemeye başladım:
“Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nin O kadar büyük dereceyi kazanması, sohbet esnasında ŞEMSİ TEBRİZî ile şarap içti, bilahere nasuh bir tevbe edip bu dereceye erişti, bizim de aynı yolu takip etmemiz lazım” diyerek işledim.
Arkadaşları güzel idare ederek kendime bağladım. Ve yavaş-yavaş işlemeye başladım:
“Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nin O kadar büyük dereceyi kazanması, sohbet esnasında ŞEMSİ TEBRİZî ile şarap içti, bilahere nasuh bir tevbe edip bu dereceye erişti, bizim de aynı yolu takip etmemiz lazım” diyerek işledim.
Bir gün şarabı tekkeye soktum. Dışarda bu işi tezgahlayanlar da vardı. Güzel kadınlar da hazırlandı. Şarap içince, tabii şişede durduğu gibi durmadı, sohbet kadınsız olmaz dedik, kadınları da tekkeye soktuk. Onlar da raks etmeye başladılar.
Kadınların raksı ile SEMA dedikleri, böylece birbirine karıştı. Kısaca tekke, meyhane ve kerhane haline getirildi.
Kadınların raksı ile SEMA dedikleri, böylece birbirine karıştı. Kısaca tekke, meyhane ve kerhane haline getirildi.
Muayyen günlerde insanlara da bu durumu teşhir ettim. Sarhoş dervişlerle kadınların SEMA yapması, RAKSI, zıplamaları, hoplamaları derken TARİKATın ahlâksızlık olduğuna seyircileri inandırdıktan sonra, bu durumda, tarikatların ve tekkelerin artık kapatılmasının gerekli olduğu hakkında rapor vererek, MEVLEVÎ tekkesinden ayrıldım. Ve benim raporumla tekkeler, tarikatlar suçüstü yakalandı.”
Selanik asıllı Beybaba, bana dönerek devam etti:
“Oğlum kötülüğünü göstermeden kapatsak, halk tepki gösterirdi. Buna mahal bırakmadık. Ben Selanik’liyim. Bunları söylemekten maksadım beni tanımanızdır. Ben seni yanıma alıp yetiştireceğim.”
Selanik asıllı Beybaba, bana dönerek devam etti:
“Oğlum kötülüğünü göstermeden kapatsak, halk tepki gösterirdi. Buna mahal bırakmadık. Ben Selanik’liyim. Bunları söylemekten maksadım beni tanımanızdır. Ben seni yanıma alıp yetiştireceğim.”
***
Bu sözlerini, uzun süre hayretler içerisinde dinleyip ayrıldıktan sonra, otele gelirken, yanımdaki kâhya’ya, Kilisli Kör Mahmud’a sordum:
– “Bu Beybaba’nın; ‘Milleti, birbirlerinin kıçını koklamaktan kurtardık” demesi nedir?
Kâhya:
– “Anlamadın mı?.. Cemaatle namaz kılmak, arka arkaya değil mi?” dedi. Ben de:
– “Anladım da, ancak senin nasıl anladığını öğrenmek için sordum”, dedim.
Sonradan, Kâhya’nın anlattığına göre, bu adama, Beybaba denilmesinin sebebi, milyonlarca liralık araziye sahip olmasıymış! Çok zenginmiş…
Gittiği kahvede bütün oturanların çay paralarını, oturduğu lokantada yemek yiyenlerin bütün ücretlerini ödemesinden dolayı, halk ona bu ismi takmış.
Kâhya ayrıca,
– “Bu adamın, karısı adına Selanik’te bir buçuk milyon liralık (o zamanın parasıyla) mal ve arazisi var, diye, Adana’dan sürülen Rumların hanları, dükkânları ve çiftlikleri bu adama verildi. Adana’nın en zengini oldu. Güya Rumlara da Selanikte’ki arazileri verilmiş..” dedi.
Efendi Hazretlerinin (k.s.) bize bildirdiği:
“MEVLEVÎ tarikatını tahrif eden Yahudi dönmesinin” perde arkasındaki kimliğini okuyucuların firaset ve iz’anlarına sunuyoruz.
Bu sözlerini, uzun süre hayretler içerisinde dinleyip ayrıldıktan sonra, otele gelirken, yanımdaki kâhya’ya, Kilisli Kör Mahmud’a sordum:
– “Bu Beybaba’nın; ‘Milleti, birbirlerinin kıçını koklamaktan kurtardık” demesi nedir?
Kâhya:
– “Anlamadın mı?.. Cemaatle namaz kılmak, arka arkaya değil mi?” dedi. Ben de:
– “Anladım da, ancak senin nasıl anladığını öğrenmek için sordum”, dedim.
Sonradan, Kâhya’nın anlattığına göre, bu adama, Beybaba denilmesinin sebebi, milyonlarca liralık araziye sahip olmasıymış! Çok zenginmiş…
Gittiği kahvede bütün oturanların çay paralarını, oturduğu lokantada yemek yiyenlerin bütün ücretlerini ödemesinden dolayı, halk ona bu ismi takmış.
Kâhya ayrıca,
– “Bu adamın, karısı adına Selanik’te bir buçuk milyon liralık (o zamanın parasıyla) mal ve arazisi var, diye, Adana’dan sürülen Rumların hanları, dükkânları ve çiftlikleri bu adama verildi. Adana’nın en zengini oldu. Güya Rumlara da Selanikte’ki arazileri verilmiş..” dedi.
Efendi Hazretlerinin (k.s.) bize bildirdiği:
“MEVLEVÎ tarikatını tahrif eden Yahudi dönmesinin” perde arkasındaki kimliğini okuyucuların firaset ve iz’anlarına sunuyoruz.
(Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder