İbni Mesûd (r.a.)dan rivayet olundu. Buyurdular ki. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, ashabına şöyle buyurdu:
-”Bu nasıl olacak?” Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
-”Sizden biriniz, sabah ve akşam Allâh-ü Teâlâ Hazretleri’nin katından bir ahid almaya âciz olur?”
Sahabeler (r.a.) sordular:
-”Bu nasıl olacak?” Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
-”Sabah ve akşam, şöyle dua etmesiyle olur:
“Ey gökleri ve yerin yaratıcısı! Gaybi ve aşikârı bilen Allâhım! Ben, sen’den başka ilâh olmadığına, senin tek olduğuna, senin bir şerik ve ortağının olmadığına, Muhammed Musatafa (s.a.v.)’in senin kulun ve Rasûlun olduğuna şehâdet ettiğimi, sana ahd ediyorum.
Eğer sen beni nefsim bırakacak olursan, beni şerre yaklaştırır ve hayırdan uzaklaştırırsın. Ben ancak senin rahmetine güvenirim. Benim için, kıyamet günü tamamen bana vereceğin bir ahd kıl. Muhakkak ki sen vaadinden dönmez ve sözünden caymazsın.”
Kul bunu söylediği (bu duayı okuduğu) zaman Aliâh-ü Teâlâ hazretleri, onun üzerini mühürler. Ve bu ahdi Arşın altına koyar.
Kıyamet günü olduğu zaman ise, Allah tarafından bir münâdî şöyle nida eder:
-”Allah’ın katında ahdi olanlar nerededir?”
Bu (duayı okuyan) kimseler, cennete girerler.
Sabah ve akşam, yeri ve göğü yaratan Allah’a dua edilmelidir. Dualar ihlâs ile olmalıdır. Öyle bir ihlâs ki, emr meleklerinin hepsi, kişinin taati ve amelindedirler.
Ne güzel buyurmuşlar:
ibâdetlerde kurtuluşun yolu ihlâs ile niyettir…
Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan Tefsiri: 3/350-352.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder