[3/11 08:27]
TARİHTE BUGÜN
Hz. Ömer (r.a.)'in Şehâdeti (644)
Hazret-i Ömer (r.a.) bir köle tarafından yaralandığında, Hazret-i Ka‘b (r.a.):
*“Ey Ömer! Rabbi’nden ömrünün uzatılmasını istesen duân muhakkak kabul olunur”* dedi.
Hazret-i Ömer ise:
*“Allâh’ım, beni âciz ve ayıplanacak hallere düşmeden rûhumu nezd-i ilâhîne kabz eyle”* diye duâ etti.
Hazret-i Ömer (r.a.) oğluna şöyle vasiyet etmişti:
*“Bana pahalı kefen almayın, iktisatlı davranın. Eğer Allâhü Teâlâ katında amellerimin hayırlı karşılığı varsa, kefenimi ondan daha hayırlısıyla değiştirirler. *Eğer öyle değil ise cesedimden en evvel ayrılacak olan odur.*
*Kabrimi de orta halli yapın.* *Eğer Allah katında bir hayrım varsa kabrim gözün görebildiği kadar genişletilecektir.* *Eğer hayrım yoksa öyle daraltılır ki kemiklerim birbirine geçer.*
*Cenazeme kadınlar gelmesin.*
*Bende olmayan vasıflarla beni tezkiye etmeyiniz, övmeyiniz.* *Muhakkak Allâhü Teâlâ beni en iyi bilendir.*
*Naaşımı taşırken acele ediniz. Eğer Allah katında benim için hayır hazırlandı ise beni hayırlı olana bir an evvel ulaştırmış olursunuz. Eğer öyle değil ise taşıdığınız fena bir yükü omuzlarınızdan atıp kurtulmuş olursunuz.”*
Ensar’dan bir zât, Abdullah bin Ömer’e (r. anhümâ) şöyle dedi:
*“Allâhü Teâlâ’dan bana Hazret-i Ömer’i rüyamda göstermesini niyâz ettim. On sene sonra gördüm, alnından terleri siliyordu.*
*“Ey Müminlerin emîri! Ne yaptın”* dedim.
*“İşte şimdi hesaptan çıktım. Eğer Rabbi’min rahmeti olmasaydı helâk olurdum” dedi. (Târîhu’l-Hulefâ, Suyûtî)*
[3/11 08:27] Cetin Veteriner Dursunbey: *HAZRET-İ ÖMERU’L-FARUK’UN ŞEHİT EDİLMESİ*
Müslümanların ikinci halîfesi Hazret-i Ömer (r.a.), sabah namazı kıldırmak üzere Mescid-i Şerif’e geldi. Saflar düzeltilirken Mecusi Ebû Lü’lü’ iki başlı bir hançerle Hazret-i Ömer’i altı yerinden yaraladı.
Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf (r.a.)’a namazı kıldırmasını emretti. Kendisi de kaldırılıp evine götürüldü.
Oğlu Abdullah’ı, müminlerin annesi Âişe (r. anhâ) Hazretleri’ne gönderdi ve hücre-i saadette defnolunmak üzere izin istedi. O da müsâade etti. Abdullah (r.a.), bu cevab ile geri döndüğünde:
*“Elhamdülillâh, en mühim işim bu idi”* dedi.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ve Ebûbekir (r.a.) Hazret-i Âişe’nin hanesine defnolunmuşlardı.
Oğlu Abdullah’a: *“Vefâtımda beni hücre-i saâdete götürdüğünüzde yine Âişe’den izin isteyiniz. Verirse orada defnediniz. Vermezse Bakî mezaristanında defnediveriniz”* diye vasiyet etti.
Sonra kelime-i şehâdet ve zikrullah ile meşgul oldu ve gece cennet bahçesine göç etti. Hicri yirmi üç senesinin Zilhicce ayının sonunda (M. 644) vefat etti.
Hilâfeti, on sene, altı ay ve küsur gündür. Namazını Suheyb-i Rumî (r.a.) Hazretleri kıldırdı. Naaşını Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in seriri üzere koyup Hazret-i Âişe (r. anhâ) validemizin hanesine götürdüler. Vasiyeti üzere oğlu Abdullah (r.a.):
*“Ey Müminlerin annesi! Ömer, hücre-i saadete defnolunmak üzere sizden rica eder. İznin var mı?”* dedi. Hazret-i Âişe izin verdi. Hücre-i saadete Hazret-i Sıddîk’ın yanına defnettiler. Kabrine oğlu Abdurrahman ile beraber Osman ve Abdurrahman bin Avf ve Sa’d bin Ebî Vakkâs inmişlerdi. (Radıyallahu anhüm.) *(Hz. Ömeru’l-Fâruk, Çamlıca B. Y.)* *RABBİM ŞEFAATLERİNE NAİL EYLESİN(AMİN)*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder