25 Temmuz 2019 Perşembe

BU YAZIYI OKURSANIZ SİZE BİR MUCUZE SUNUYORUM Ekmek, hamurişi ve tatlılara düşkün bir toplum olduğumuzdan maya, hemen her evin mutfağında sık sık kullanılıyor. Mayayı belki sadece bir hamur kabartıcı olarak düşündüğüne kadar. Oysa o doğanın bizlere bir armağanı, sağlığımız için eşsiz bir nimet. Maya yüzde 50 oranında protein, B grubu vitaminler, demir, krom, magnezyum, fosfor, çinko ve selenyum gibi mineraller içeriyor. Japon ve Amerikalı araştırmacıların yaptıkları uzun çalışmalar sonucunda mayanın içindeki genlerin insan genlerine çok benzediği kanıtlandı. Bu önemli buluş sayesinde çok yakında insan DNA'sının daha iyi tanınacağı ve bugün çaresi olmayan pek çok hastalığın önceden teşhis edilip önlenebileceği tahmin ediliyor. Mayanın sağlık ve güzelliğimize katkılarını keşfederek ona hakkettiği değeri veren gelişmiş ülkeler, bu çok değerli besini sadece bir katkı maddesi olarak değil, tabletler halinde ilaç olarak da piyasaya sunuyor. Her yemekte kullanılıyor Uzmanlar mayayı sadece hamurişlerinde katkı maddesi olarak düşünmemek gerektiğini belirtiyor, normal öğünlerde de tüketilmesini öneriyorlar. Dengeli beslenerek mayanın zengin içeriğinden olabildiğince yararlanmak mümkün. Örneğin kahvaltı ya da ikindi öğünlerinde ılık süte ilave edilerek içilebilir. Öğle ya da akşam öğünlerinde salata veya mezelere eklenerek yenilebilir. Hatta meyve sularına karıştırılabilir. Ancak maya, kek, börek ve tatlı hamurlarını kabartmak için kullaılan kabartma tozu ile karıştırılmamalı. Karbonatı andıran ve beyaz bir toz şeklinde olan bu madde, mayanın kimyevi bir versiyonu olup aynı kabartma işlevini sağlıyorsa da mayanın içerdiği besin değerlerine sahip değil. Maya nedir? Maya, mantarlar grubunda yer alan tek hücreli canlılardır. Çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük, yuvarlak ve renksiz hücrelerden oluşan maya, sıcakla temas edince çoğalır. Bira mayası olarak da bilinen bu madde, başta ekmek olmak üzere çeşitli unlu mamullerin, bira ve şarap gibi içkilerin üretiminde kullanılıyor. Piyasada toz (kur) ya da kalıp (yaş) halde satılıyor. Ekmek yapımı sırasında hamur maya ile kabartılıyor. Maya undaki nişastayı etkiliyor ve bir tür şeker olan glikoza dönüştürüyor. Sonra da glikozu alkol ve karbondioksite ayrıştırıyor. Oluşan karbondioksit gazı mayalanan hamur içinde baloncuklar halinde dağılarak hamurun kabarmasını sağlıyor. Pişirme işlemi sonunda hamura katılan suyun büyük bir bölümü, karbondioksit ve alkol uçuyor. Böylece ekmek gözenekli, kabarık ve yumuşak bir kıvam alıyor. Sağlığınız için Daha sağlıklı ve her dem enerjik olmak ister misiniz? Maya bu konuda size yardım edebilir.Çünkü o etkili bir stres atıcı. Karaciğeri temizliyor ve anne karnındaki ceninin gelişimini sağlıyor. Ayrıca bağışıklığı güçlendirerek hastalıkları önlüyor. Özellikle sporcular, hamileler, gelişmekte olan çocuklar ve nekahat devresinde olan hastalar bu değerli besini bol bol tüketmeliler. Sporcular Maya, doğadaki en zengin aminoasit özleri, magnezyum, potasyum, krom, selenyum ve fosfor gibi mineralleri, B grubu vitaminleri içerdiği için özellikle spor yapanlara son derece yararlı. Bilim adamlarına göre maya, sağlığımız için çok yararlı bir besin. Organizmanın kimyevi aktivitelerini uyararak en iyi şekilde çalışmasını sağlıyor. Hücrelerin büyüme ve üremesine yardımcı oluyor. Yağ ve karbonhidrattan yoksun olduğu için hazmı kolaylaştırıyor. Bu nedenle sporcular mayalı yiyeceklerin ağırlıklı olduğu bir beslenme alışkanlığı edinmeli. Yağsız ve mayalı hamurişleri ve ekmeğe ölçülü miktarda yer veren bir beslenme programı uygulamalı, mayayı kahvaltıda süte ilave ederek ya da diğer öğünlerde salata veya mezelere ekleyerek yemeli. Anne adayları Hamilelik döneminde vücudun gereksinimleri artıyor. Maya tüm bu ihtiyaçları karşılayacak kadar zengin nitelikler içeriyor. Mayadaki zengin B9 vitamini (folik asit) hamilelerde çok sık rastlanan anemiyi önleyip yeni hücrelerin (plasenta gibi) üretimini uyarıyor. Cenindeki sinirsel hücrelerin gelişimesini sağlıyor. Yetişkin bir insanın günlük folik asit gereksinimi 3 mg iken hamilelik döneminde bu miktar 7.5 miligrama çıkıyor. Bu nedenle hamile kadınlar mayalı yiyecekleri, bu dönemde beslenme programlarına almalı. Diyabet Maya, sodyum ve şeker açısından yoksun olduğu için özellikle diyabet ve 'ipoglisemi'den (kan şekeri oranının düşmesi) yakınanlar için ideal. İçeriğindeki krom, kandaki yağ ve şeker düzeyini azaltan insülinin hareketini güçlendiriyor. Çinko minerali ise glisemi (kandaki yüksek şeker oranı) düzeyini düşürüyor. Stres Maya, yoğun strese ilaç gibi geliyor. Zengin B vitaminleri sayesinde sinir sistemini dengeliyor. Sinir hücrelerinin yaşamını uzatıyor ve sinirlerin çevresindeki lifleri güçlendiriyor. Sinirsel uyarıların düzenli bir şekilde işlemesini sağlıyor. Örneğin kalp atışları, göz kırpma, nefes alma, kanı iterek kan dolaşımını hızlandıran damarların işlevi gibi. Ayrıca konsantrasyonu, fiziksel ve ruhsal randımanı artırıp yorgunluk ve asabiyeti önlüyor. Yoğun stres altında iken artan mide asidini önleyerek, sindirim sisteminin işlevine de yardımcı oluyor. Diyet Sağlıklı bir diyette yer alan besinlerin vücudun tüm gereksinimlerine yanıt vermesi gerekiyor. Maya bu gereksinimlerin büyük bir bölümünü karşılayabilecek nitelikte. Zayıflama diyetleri bazen bağırsak bakterilerine zararlı olabiliyor. Maya bu durumda dengeleme görevini üstleniyor ve bağırsaklardaki yararlı bakterileri güçlendiriyor. Karaciğer Karaciğer, önemli görevleri yerine getiren, en yoğun çalışan ve en stresli iç organlarımızdan biri. Besinlerden aldığımız maddeleri vücut için yararlı maddelere dönüştürmek için hiç durmadan çalışıyor. Kesintisiz faaliyet gösteren bir kimya laboratuvarı gibi... Bu nedenle sürekli yardıma ihtiyacı var. Maya karaciğerin yakın dostu olarak çift etkili hareket ediyor; birincisi karaciğeri toksinlerden arındırıyor, ikincisi onun düşmanlarına karşı savaşıp yağların bu organda birikmesini engelliyor. Ayrıca maya ?colina? denilen yağ dönüştürücü bir madde içeriyor. Bu madde, vücuda giren yağları organizma tarafından en iyi şekilde kullanılacak hale getiriyor ve karaciğerde birikmelerini önlüyor. Güzelliğiniz için Güzelliğin sırrı mayada saklı. Onunla saçlarınıza masaj yapın, sütte eriterek yüzünüze ve ellerinize sürün. Güzelliğiniz için ihtiyacınız olan tüm gereksinimleri karşılayacak kadar zengin olan mayayı mutfağınızdan eksik etmeyin. Vücut ve yüz Yüzünüzü nemlendirmek ve dış etkenlere karşı korumak için mayadan yararlanabilirsiniz. Yüksek dozda protein içeren maya, cilt dokularının yeniden yapılanmasını sağlıyor. Cildin daha güzel ve pürüzsüz görünümüne yardımcı oluyor. Protein, ayrıca cildin oksijen almasını sağlayıp beslenmesine katkıda bulunuyor. Mayanın içeriğindeki yüksek potasyum miktarı, dokularda biriken toksinleri dışarı atarak cildin artık maddelerden arınmasını sağlıyor. Böylece cilt adeta yenileniyor. Maya, cildin mat ve pürüzlü görünümüne yol açan mide sorunlarını gideriyor. Bağışıklık sistemini güçlendirerek cilt alerjilerini önlüyor. İçeriğindeki B2 ve B6 vitaminleri sayesinde cildin yağ dengesini ayarlayarak akne ve sivilceye karşı etkili oluyor. Maya, deyim yerindeyse cildi hem içerden hem de dışardan besliyor. Saçlar Maya özellikle stresli dönemlerde saçların dökülmesini önleyip sağlıklı uzamasını sağlıyor. İçeriğindeki B5 vitamini, saç sağlığı için çok önemli olan keratin oluşumunu uyarıyor. Keratin, saçların dökülmesini önleyip daha hacimli ve gür görünmesini sağlıyor. 4 çorba kaşığı toz mayayı 1 bardak ılık suda eritin. Saç diplerine früksiyon yaparak yedirin. Birkaç dakika bekledikten sonra bol suyla durulayın. Eller Maya ellerin de dostu. Akşamları yatmadan önce 1 kahve fincanı ılık süte 1 tatlı kaşığı yaş maya ilave edip eriyinceye kadar karıştırın. Hazırladığınız bu doğal el kremini ellerinize masaj yaparak yedirin. 10 dakika bekleyip ılık suyla yıkayın. Ellerinizin yumuşacık olduğunu farkedeceksiniz. Özellikle soğuk havada çatlayan ellere iyi geliyor. Cilt Mayanın cilde yararları antik çağlardan beri biliniyor. Antik Mısır?da kadınlar güzelleşmek için mayayı ciltlerine sürerlermiş. Ayrıca mayanın mikrop öldürücü özelliklerini keşfedip yara merhemi gibi kullanırlarmış. Yaraları dezenfekte etmek ve çabuk iyileşmesini sağlamak için yaranın üzerine maya sürerlermiş,Mayadaki vitamin ve mineraller cildin her türlü gereksinimi sağlayacak kadar zengin. Özellikle akne ve sivilceli ciltlere çok yararlı. Karaciğeri toksinlerden arındırıp, temizliyor ve ciltteki aşırı yağlanmayı önlüyor. Maya ile hazırlanan maskeler sorunlu ciltleri iyileştiriyor. 2 çorba kaşığı yaş mayayı bir kaseye alıp 1 çorba kaşığı ılık su ilave edin ve yoğun bir krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Göz ve dudak çevresi dışında tüm cildinize yuvarlak hareketlerle masaj yaparak yedirin. Kuruması için 10 dakika kadar bekleyin. Cildinizi hafif ıslatılmış bir parça pamukla temizleyip, önce ılık suyla sonra soğuk suyla durulayın ve havlu ile tampon yaparak kurulayın. Bu maskeyi 20'li yaşlardaysanız ayda bir kez, 30"lu yaşlarda iseniz on beş günde bir, 40'lı yaşlarda iseniz haftada bir, 50'li yaşlarda ise haftada iki ya da üç kez uygulayabilirsiniz.:

Erkekleri utandıran hastalık: Meme büyüklüğü

HELE DE YAZ AYLARINDA PEK ÇOK ERKEĞİ ‘UTANDIRAN’ BU SORUNA YÖNELİK ACIBADEM MASLAK HASTANESİ UZMANLARINDAN PEMBENAR.COM'A ÖZEL ÖNEMLİ UYARILAR, ÖNERİLER…

Sağlıksız beslenme alışkanlıklarından hareketsizliğe dek günümüzde birçok hatalı davranış, erkeklerde meme büyüklüğü sorununun daha sık görülmesine neden oluyor. Hele de yaz aylarında pek çok erkeği ‘utandıran’ bu soruna yönelik Acıbadem Maslak Hastanesi uzmanlarından milliyet.com.tr’ye önemli uyarılar, öneriler…
Günümüzde erkeklerin kapısını sıkça çalar olan jinekomasti ‘meme büyüklüğü’ hele de yaz aylarında çok daha önemli bir sorun haline dönüşüyor. Deniz, güneş, kum üçgeni hemen herkeste heyecan uyandırırken, meme büyüklüğü sorunu yaşayan pek çok erkek için kabusa bile dönüşebiliyor!
Östrojen ve testesteron dengesindeki bozukluklardan kaynaklanan meme dokusu büyüklüğü, çoğu zaman çift taraflı nadiren de tek taraflı olarak meydana gelebiliyor.Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Yazar, dünyada her 18 erkekten 1’inin karşı karşıya olduğu bu sorunun hızla arttığını belirtirken, bu artışta sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsizliğin başı çektiğini vurguluyor.
Günümüzde sanayileşmenin getirmiş olduğu yerleşik şehir hayatı, vakit geçirebilecek, spor yapabilecek alanların şehirlerde kısıtlı olması ve buna bağlı hareket ve fiziksel aktivite azlığı, dengesiz ve yetersiz beslenme alışkanlıkları dajinekomastiye davetiye çıkarıyor.
Fast-food tarzı beslenmeden kaçının
Fast- food tarzı beslenme veglisemik indeksi yüksek karbonhidrattan zengin gıdaların sıkça tüketilmesine bağlı olarak vücutta insülin hormon salınımının arttığını, bunun da vücutta yağ depolanmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Şükrü Yazar “Depolanan yağın belli bir bölümü erkeklerde meme dokusunda yoğunlaşmaktadır.
Ayrıca günlük fiziksel aktivitenin sınırlı olduğu masa başı işlerde çalışmak ve hareketsiz yaşam tarzı depolanan yağın yakılamaması ve biriken yağ oranının giderek artmasıyla sonuçlanmaktadır” diyor.
Yaşa göre jinekomasti
Jinekomastisıklığı yaşamın üç döneminde artış gösteriyor. İlki yenidoğan dönemi. Bu dönemde anneden geçen östrojen hormonunun etkisiyle yenidoğan erkek çocukların yüzde 70’inde jinekomasti görülüyor ama sonrasında tamamen geriliyor.
İkincisi, çocukluktan ergenlik çağına geçişin gözlendiği dönem. Bu dönemde jinekomasti, vücutta östrojen/ testesteron dengesindeki değişimlere bağlı olarak meydana geliyor. Bu yaş grubundaki erkeklerin yüzde 50-60’ındajinekomasti görülüyor.
Bu dönemde gözlenen jinekomasti vakalarının birçoğu kendiliğinden geriliyor. Gerilemeyen olgularda yapılması gereken ergenlik dönemin sonlanmasını (çoğunlukla 18 yaş) beklemek, sonlanmasını takiben iki yıl içerisinde gerileme olmadığı takdirde hastaya cerrahi tedavi önermek oluyor. Üçüncü dönem yaşlılık dönemi olup, elli yaş üzeri erkeklerin yüzde 70’inde jinekomasti gözleniyor.
Kan ve hormon testleri yapılıyor
Jinekomastinin görülme sıklığı, ilerleyen yaşla daha da artıyor. Bu hastalarda gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra, uygun olanlarda cerrahi tedavi öneriliyor. Op. Dr. Altuğ Altınkaya, hastaların memelerindeki büyüme ve şişmeden rahatsız olduklarını belirtirken, bazen büyümeye, hassasiyet ve ağrının da eşlik edebildiğini söylüyor.
Fiziksel bulgular dışında pek çok hasta yazın denize, havuza girememekten veya dar vücuduna oturan giysiler giyememekten şikayet ederken, jinekomasti hastalarda görsel kaygı ve utanma hissine neden olarak kişinin psikolojisini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
Jinekomasti ile başvuran hastada öncelikli olarak jinekomastiye neden olan bir durumun varlığının araştırıldığını belirten Op. Dr. Altuğ Altınkaya, “Kan ve hormon testleri yapılır. Gerekli görülmesi halinde USG, MR veya BT gibi ileri incelemeler gerçekleştirilir. Yapılan incelemeler sonucunda altta yatan bir sebep yoksa cerrahi tedavi önerilir” diyor.
Cerrahide çığır açan yöntemler
Prof. Dr. Şükrü Yazar cerrahi tedavide, büyüyen meme dokusundaki fazla yağ dokusununliposuction yöntemiyle alındığını belirterek, liposuction’daciltte kesi yapılmadığını söylüyor. Liposuctionkanüllerinin gireceği bölgelere küçük delikler açılıyor ve ameliyat sonunda her bir delik tek bir dikiş ile kapatılıyor.
Erkeklerde meme başı altında yerleşim gösteren küçük boyutlarda bir meme bezi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Yazar “Meme glandında (bezi) büyüme olan hastalarda, liposuction istenilen küçültücü etkiyi oluşturmayabilir. Bu durumda memenin koyu kısmı ile cildin birleşim yerinde yapılan küçük bir kesi ile meme glandı çıkartılır. Meme cildi çok fazla sarkmış, memenin boyutları çok büyümüş hastalarda liposuction cilt fazlalığını gideremeyeceğinden fazla cildin alınması gerekebilir” diyor.
Prof. Dr. Şükrü Yazar son yıllarda jinekomasti tedavisinde çığır açan yöntemlerden birinin Lazer Liposuction yöntemi olduğunu belirtiyor. Bu yöntemde normal liposuctiondan farklı olarak cilt altı dokuya lazer enerjisi veriliyor. Bu sayede memede biriken yağ daha kolay parçalanıyor ve sonrasında klasik liposuction tekniğine uygun olarak dışarıya alınıyor.
Prof. Dr. Şükrü Yzaar “Cildin çok sarkık olduğu veya meme bezinin çok büyük olduğu hastalarda eski yöntemlerde kesi yapıp vücudun belli bölgelerinde iz bırakarak bu fazlalıkları almak gerekirken lazerin ciltte ve meme glandındaki sıkılaştırıcı etkisi sayesinde günümüzde bu gereklilik büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder