5 Ağustos 2019 Pazartesi

Kurban kesmeyenleri cerrahlar keser... Ya da düşman askerleri... Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) ''Doktorlar neşterlerini bilemiş, kurban kesmeyenleri bekliyorlar'' buyurdu bir sohbetinde... Kurban kesilmeyen yerde bir vesile ile mutlaka kan akar. Kurban kesilen yerde savaş, iç savaş, terör olmaz. Kurban ibadetini ihmal etmeyelim. Çevremizde bu hususta gaflete düşmüş ve nefsine uymuş ve nasihatten tesirleneceğini düşündüğümüz kişiler varsa onlara münasip dilde izah edelim, nasihat edelim. SADAKA BELAYI, MUSİBETİ DEF EDER Şu günlerde bu tedbirlere çok ihtiyacımız var. Merhum Arif Ahmet Denizolgun ağabeyimiz de alemi değişmeden kısa bir süre önce, dikkat çekici şekilde kurbanlar kestirdi. Bir seferinde ''Çok büyük bir beladan aramızdaki sabiler hürmetine kurtulduk'' buyurdu. Dünyanın her bir yerinin fokur fokur kaynadığı, her yerde düzenin bozulduğu, geçimin aşırı zorlaştığı, büyük belalardan önce kıtlığın hakim olduğu bir manzara hakim. Bu gün kıtlık belasını bile "ekonomik kriz" tabiri ile gölgelemeye çalışıyorlar. Allah'a isyan olan yerde, İslam'ın emirlerine göre yaşanmayan yerde gerçek bir bolluk, huzur, saadet olmaz, olamaz. Amerika'dan Almanya'ya, Fransa'dan Avusturya'ya, İtalya'dan Yunanistan'a, Ortadoğu'dan Asya'ya, güneyden kuzeye, doğudan batıya her yerde manzara vahim. Bu derece bir kriz ancak bir dünya savaşı ile aşılabilir. İki dünya savaşı da patlak verdiğinde dünyada manzara bu şekildeydi. Kurbanların kesilmesi, ibadetlere dikkat edilmesi, günahlardan kaçınmak, sadakalar vermek, dünya yanarken bile bolluk, huzur, adalet, saadet içinde yaşamayı sağlar. Aksi durum ise herkesler gibi ateşin içinde kalmayı, yanmayı... Şu bayramda ihtiyaç sahiplerini gözetelim. Sadakalar verelim. İkramlarda bulunalım. Kestiğimiz kurbanların etlerini elimizden geldiğince bol bol dağıtalım. Çocukları küçük hediyelerle de olsa sevindirelim. Bir babanın, kendi çocuklarına hatta hanımına, Allah'ın rızasını ümit ederek yaptığı masraf, aldığı hediyeler, güzelce yedirmesi, giydirmesi de hep sadakadır. Hz. Allah bundan çok razı olur ve daha ahirete bırakmadan bu dünyada iken, rızası için yapılan cömertliğe, daha büyük bir cömertlik ile karşılık verir. Nimetleri artırır. Sokak hayvanlarına merhamet etmek, onlara su, yem vermek sadakadır. Yolda müslümanlara rahatsızlık veren bir taşı kaldırmak sadakadır. İlim öğretmek, ilim ile nasihat etmek sadakadır. Hiç bir şeye imkan bulamayan, imkanları dar olan müslümanlar da sadaka vermiş gibi olabilirler. Çünkü müslümanın, müslüman kardeşine tebessüm etmesi de sadakadır.

Hadislerde haber verilen dünyalar savaşı, uzaydan gelen Ye'cüc ve Me'cüc halkları, onları imha eden biyolojik silahlar Ayet ve Hadisler, Biyoloji, Dabbe, Deccal, Dünyalar savaşı, Evrende yalnız mıyız?, Hadislerde uzay, İsa aleyhisselam, Kıyamet, Mehdi, Uzayda hayat var mı?, Ye'cüc ve Me'cüc, "Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)’ın inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam’a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye’cüc ve Me’cücün zuhurudur. Denildi ki : “Ya Resulallah, Ye’cüc ve Me’cuc nedir?” Buyurduki: Yec’cüc ve Me’cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden gelme bin tane göz görmedikçe ölmez. Bunlar Adem evladıdır. Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar. Geldiklerinde Fırat ve Dicle’den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar. Beyt’i Makdise vardıklarında ise şöyle derler: “Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim.” Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış alarak geri dönerler. Bunun üzerine: “Semadakileri de öldürdük” derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar. Allah, İsa (a.s)’a şöyle vahyeder: “Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et.” Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de “amin” derler. Bunun üzerine Allah Ye’cüc ve Me’cücün üzerlerine “hegaf” denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir. Bu kurtçuklar onları Şam’dan Şark’a kadar sarar ve böylece Ye’cüc ile Mec’ücün hepsi ölürler. Öyleki, onların cifelerinden arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten doğma vakti gelir." (Hadis-i Şerif, Ramuz el eHadis, Hz. İsa-15) Şimdi biraz daha açalım: "Kıyametin ilk alametleri: Deccal, İsa (a.s.)’ın (ruh ve beden olarak yükseltildiği sema katından tekrar dünyamıza) inmesi, Aden toprağından bir ateşin çıkıp halkı mahşere (Şam’a) sürmesi, öyle ki onlar kaylule (öğle uykusu) yaptığı zaman o ateş bekler. (Onlar yürüyünce o da yürür). Ve bir de Duhan, Dabbe ve Ye’cüc ve Me’cücün zuhurudur. Denildi ki : “Ya Resulallah, Ye’cüc ve Me’cuc nedir?” Buyurdu ki: Yec’cüc ve Me’cuc bir takım ümmetlerdik ki, her biri dörtyüz binliktir. Onlardan her bir kişi etrafında, kendi sulbünden/kendi evladından gelme bin tane göz görmedikçe ölmez.(Onlardan biri kendi evladından dünyaya gelen binlerce torunlarını görecek kadar uzun yaşarlar ya da kısa sürede sık ve hızlı ürerler/çoğalırlar.) Bunlar Adem evladıdır(Semada dolaşabilen cinlerden ya da meleklerden değillerdir. Onlar da bizler gibi insandır. Ama başka gezegenlerin başka Ademlerinin evlatlarıdır.). Ve dünyanın harab olmasına çalışırlar(Bizim dünyamıza ve dünya insanlarına düşmandırlar). Geldiklerinde Fırat ve Dicle’den içerler. Taberiye gölünü kuruturlar(Ya kendileri ya geldikleri vasıtaları ya da hem kendileri hem de vasıtaları çok fazla suya muhtaçtırlar). Beyt’i Makdise(Mescid-i Aksa) vardıklarında ise şöyle derler: “Dünya halkını tamamen öldürdük. Şimdi de göktekilerini öldürelim.” Ve oklarını göğe doğru atarlar da, o oklar kana bulaşmış olarak geri dönerler. Bunun üzerine: “Semadakileri de öldürdük” derler. O sırada İsa (a.s) ve müslümanlar Turi-Sina dağında bulunurlar(Hz. İsa, kendisinden önce çok büyük mücadeleler ile Müslümanları kuvvetlendiren ve teşkilatlandıran Hz. Mehdi'nin ve ordusunun başına geçecektir. Yeniden peygamberlik vazifesi ile gelmeyecek ve sadece müslümanlara komutanlık ve idarecilik yapacaktır). Allah, İsa (a.s)’a şöyle vahyeder: “Kullarımı Turdağı ve Eyle etrafında muhafaza et.” Sonra İsa (a.s) ellerini semaya kaldırıp dua eder. Müminler de “amin” derler. Bunun üzerine Allah Ye’cüc ve Me’cücün üzerlerine “hegaf” denen ve insanların burnundan giren kurtçukları gönderir(Allah her şeyi sebeplerle yaratmayı murat eder. Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Mehdi'nin ordusu Deccal küfrünü yıktıktan, dünyanın idaresini ellerine aldıktan ve dünyadaki biyolojik silahlar dahil yüksek teknolojiyi ellerine aldıktan sonra, Ye'cüc ve Me'cüc isimli dünya dışı ve gayr-i müslim iki insan ırkı dünyamıza saldıracaklar). Bu kurtçuklar onları Şam’dan Şark’a kadar sarar ve böylece Ye’cüc ile Mec’ücün hepsi ölürler. Öyle ki, onların cifelerinden(leşlerinden) arz kokar. O zaman Allah, göğe emreder. Ve gökten kırbadan boşanırcasına yağmur yağar, onların cife ve kokularından arzı/yeryüzünü yıkar. İşte ondan sonra güneşin garbten/batıdan doğma vakti gelir(Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin idare ettiği Müslümanlar dünyanın hemen her yerinde idare sahibi olurlar, fen ve teknoloji akılların almayacağı kadar çok gelişir, semada Kur'an ayetlerinin indirildiği yerler, Kur'an'da haber verilen başka mucizeler de keşfedilir ve o vakitten sonra iman edenlerin imanları kabul olmaz. Zira gaybe iman ortadan kalkar. Görmeden iman edilmesi gereken şeyler görülebilir olur Muhtemelen farklı ışık alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder