Sevr Mağarası’nda Allâh Resûlü, bir ara mübârek başlarını Hz. Ebûbekir’in dizlerine koyup hafif bir uykuya dalmışlardı. O esnâda Hz. Ebûbekir, mağarada kendilerine çok yakın bir yerde küçük bir delik gördü. Herhangi bir zararlı haşerâtın çıkıp da Hz. Peygamber’i incitmemesi için hemen ayağını Allâh Resûlü’nü uyandırmadan o deliğin üzerine koydu.
İmtihân-ı ilâhî, gerçekten bir müddet sonra düşüncesinde haklı çıktı. Zîrâ bir yılan, Hz. Ebûbekir’in ayağını şiddetli bir şekilde ısırdı ve zehrini akıttı. O büyük sahâbînin canı o kadar yandı ki, Resûlullâh uyanmasın diye hiç kıpırdamadıysa da, gözlerinden düşen birkaç damlaya mânî olamadı. Öyle ki, bu damlalardan bir tanesi Allâh Resûlü’nün vech-i mübâreklerine düştü. Bunun üzerine uyanan Hz. Peygamber:
“–Ne var yâ Ebûbekir? Ne oldu?” diye sordu.
Hz. Ebûbekir:
“–Bir şey yok yâ Resûlallâh!” dediyse de, Resûlullâh’ın ısrârı üzerine meseleyi anlatmak zorunda kaldı. (Beyhakî, Delâil, II, 477; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 223)
Allâh Resûlü, hemen mübârek tükrüklerini yılanın ısırdığı yere parmaklarıyla sürdüler. Allâh’ın lutfuyla daha o anda Hz. Ebûbekir’in acı ve ıztırâbı dindi, yarası şifâ buldu.
Zayıf bir rivâyete göre bu hâdise dolayısıyla Allâh Resûlü, yılana sordu:
“–Bu işi niçin yaptın?”
Yılan da şöyle dedi:
“–Yâ Resûlallâh! Ben yıllardır Sizi görmenin hasreti ile şu küçük delikte bekler dururdum. Tam arzuma nâil olacağım sırada, Sizi görebilme yolumun kapanmış olduğunu gördüm. Ancak muhabbetimin galebesine dayanamayarak onu kapatanı engellemek için ısırmak zorunda kaldım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder