İkaz:
Namazı özürsüz olarak terk etmek, helâk edici büyük cürümdür.
İbni Hazm: "Ben şerîat kitaplarında Allah'a şirk cürümünden sonra, namazı terk etmenin, bir de haksız yere bir mü'mini öldürmenin günahından büyük günah görmedim" demiş.
El-Kâbânî "Takrir" adlı eserinde İbni Abdüsse-lâm'dan "Namazı kasten geçirmenin cehennem ateşinden başka kefareti yoktur”diye nakletmiş.
Tevbe eden bir Müslüman, kazâya kalan namazları vakit geçirmeden kılması vaciptir.
Ömer İbni Abdülaziz Rh.A. memur-larına yazdığı emirnâmesinde:
"Benim yanımda işlerin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu muhâfaza ederse diğer ibâdetlerini daha iyi korur. Kim de zâyî ederse, diğer ibadetlerini daha çok ihmâl eder” dediler.
Bâzı ilim adamaları "Namazı terk etmek Hicrî üçüncü asırda başlamıştır", demişler...
İkaz:
Özürsüz olarak geçirdiği namazların kazasını acele etmek vâciptir. Bu kimsenin yemek, uyku gibi zarûrî şeyler dışında kalan vaktini kazâya sarf etmesi lâzımdır.
Kim kendisinde namaz sâkıt oldu diye bir hal iddiâ ederse, küfre girer...
Hanefî mezhebine göre: Hasta ayakta duramazsa, namazını oturarak kılar. Buna gücü yetmezse, başıyla îmâ eder -secdesini rükûdan fazlaca eğerek- namazını edâ eder.
Oturmaya gücü yetmezse sırtı üzerine yatar; ayaklarını kıbleye karşı uzatır (dizlerini diker ve altına yastık koyarak başını, kaldırır) ve rükû ile secde için îmâ eder.
Şâyet sağ ve sol yanı üzerine uzanarak ve yüzü kıbleye dönük halde îmâ ile kılarsa, bu da câizdir. Eğer buna da gücü yetmezse, gözü, kaşı ve kalbi ile îmâ etmeyip (iyileşince) kazâ eder.
Namazı kasten terk eden kimsenin cehennem halkından olduğunu haber veren âyet-i kerîmesinde Cenâb-ı Hak buyuruyor:
- "Sizi cehenneme sokan nedir?" Günahkârlar derler ki "Biz namaz kılanlardan değildik". (S. Müsdessir 42-43)
"Sizi cehenneme sokan nedir?" tarzındaki suâl, tahkir içindir.
H.Ş.: Kişi ile küfür ve şirk arasında namazı terk vardır. (Ahmed Bin Hanbel Cabir R.A.'den rivayet etmiştir).
H.Ş.: Emânete riâyeti bulunmayanın îmanı, temizliği olmayanın namazı, namazı olmayanın dîni yoktur. Namazın dindeki yeri, başın cesetteki yeri gibi (mühim)dir. [8]
* Kim namazı kasten terk ederse açıkca küfre girmiş olur.[9]
* Bulutlu günde namazı kılmakta acele edin. Zirâ kim namazı terk ederse küfre girmiş olur.[10]
* Kim namazı terk ederse küfre girmiş olur.[11]
İbni Abbas R.A.’e, gözü rahatsızlandığında doktor: "Tedâvi için bir kaç gün abdest almayacak, namaz kılmayacaksın" demişti. O, "Hayır bunu yapamam. Zirâ Resûlullah S.A.V. "Kim namazı terk ederse kendisine gazap etmiş olur" buyurmuştur" dedi. (Deylemî)
H.Ş.: "İslâm'ın tutamağı ve üzerine dinin kurulacak kaideler üçtür. Kim bunlardan birini terk ederse, o İslâm’ı inkâr etmiş ve kanı dökülmesini helâl kılmış olur:
1- Allah'tan başka ilâh bulunmadığına şahâdet etmek.
2- Farz olan beş vakit namazı edâ etmek.
3- Ramazan orucunu tutmaktır". (Ebû Ya'lâ, Deylemî)
Diğer rivâyet:
"Kim bunlardan birin terk ederse o şahıs Allah'ı inkâr etmiş sayılır, kendisinden ne farz kabul olunur ne de nâfile... Kanı ve malı da helâl olur."
H.Ş.: "Kasten namazı terk etme! Bir kimse namazı kasten terk ederse, muhakkak Allah ve Resûlü’nün hıfz ü himâyesi o kimseden kalmış olur.[12]
H.Ş.: "Kim namaza devam ederse, kıyâmet günü o namaz onun için nur olup, îmanına delil ve kurtuluşuna sebep olur. Kim de onu muhafaza etmez (beş vaktini kılmaz)sa kendisi için ne bir nur, ne bir delil, ne de bir kurtuluş vesîlesi yoktur. Kıyâmet günü o kimse Firavunla, Hâmân'la ve münâfıkların reisi Ubey bin Halef'le haşrolunur".[13]
Bâzı ilim adamlarından:
"Namaza devam etmeyen kişi neden âsilerle berâber haşrolunur?
- Namazı ihmâl eden kimse eğer malıyla meşgul olduğundan dolayı kılmadıysa, Karun'a benzer ve onunla birlikte haşrolunur.
- Mülkü ile uğraşır da bu yüzden namazı ihmâl ederse, Firavun'a benzer ve onunla haşrolunur.
- Vezâret (reislik) ile uğraşırken namazı terk ederse Hâmân'la birlikte haşrolunur.
- Ticâretle uğraşırken namazı geciktirir veyâ terk ederse, câhiliyet devrinde Mekke tâciri olan münâfık Übey bin Halef'le birlikte haşrolunur".
Ey gaflete dalmış kişi! Dünyâ ateşine dayanamazken, yakıtı insanlar ile taş olan bir ateşte Kaarun, Firavn, Hâmân ve Ubey bin Halef'le birlikte azap olunmanın acısına nasıl dayanacaksın?
Resûlüllah’ın "Kaarun, Firavn, Hâmân ve Ubey bin Half ile birlikte..." buyurması, îman-dan soyulma ihtimâline işârettir. Bu tehlikeli durumdan Allah'a sığınırız...
Hangi vücut dünyâ ateşinden 69 misli fazla (yakıcı) olan bir ateşe dayanabilir! Orada iri gövdeli, sert tabîatlı ve ellerinde ateşten demir sopalar bulunan melekler var. Şâyet onlarla dünya dağlarına vurulsa, dağlar parçalanır...
Namazı terk edenlerin başlarına kaynak su gibi bir şey dökülür ki, eğer onun damlası dünyâ dağları üzerine düşeydi, dağlar elbette erir ve dağılırdı...
Ey âsî kişi! Sen kendi nefsinin düşmanı mısın? Yoksa bu azâbı seviyor musun? Namazı terk etmeye nasıl cür'et ediyorsun? Kendine şefkatle bak, acı!.. Huzûr-u İlâhî'de nedâmet fayda vermez...
H.Ş.: "Allahü Teâlâ tevhid ve îmandan sonra namazdan daha sevimli bir şeyi halka farz kılmamıştır. Şâyet Allahü Teâlâ'ya namazdan daha sevimli bir iş olsaydı melekler elbette onunla ibâdette bulunurlardı. Meleklerden bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede, bir kısmı da kıyamda ve oturur hâlde ibâdet etmekteler. Çünkü namaz yüce Allah yanında ibadetlerin en sevimlisidir". (İhyâ)
İbni Abbas R.A.'den, Resûlullah S.A.V.'in şöyle duâ buyurduğu rivâyet edilmiştir:
"Allah’ım! İçimizde şakî ve mahrum bir sınıf yaratma!". Sonra, "Biliyor musunuz, şakî ve mahrum kimlerdir?" diye sordu. Eshâ.-ı Kiram "Yâ Resûlellah, onları bize bildiriniz" dediler. Resûlü Ekrem S.A.V. "Namazı terk edenlerdir" buyurdu.
Hz. Ömer ve Ebû Hüreyre R.A.'dan Resûlullah S.A.V.'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:
- Bana Cebrâil A.S. geldi ve "Oku" dedi. Ben "Neyi okuyayım?" dedim. O, "Sonra arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar yakında cehenneme atılacaklar" meâlindeki âyet-i celileyi oku" dedi. Ben:
- Ey Cebrâil! Benim ümmetimden de namazı zâyî edenler olur mu? dedim. O:
- Evet, âhir zamanda ümmetinden öyle insanlar gelecek ki, namazı ihmâl, vakitleri de te'hir edecekler, şehvetlerine tâbî olacaklar. Onların paraları kendilerine namazdan değerli olacak..." dedi.[14]
Bildirilmiş ki: "Melekler, sabah namazını terk edene "Ey Gafil" derler. Öğle namazını geçirene "Ey Fâsık" derler. İkindi namazını terk edene "Ey Åsî", Akşam namazını terk edene, "Ey Münkir"; Yatsı namazını terk edene "Ey Zâyî Eden" diye hitap ederler". (M. Cürcânî- Fethül-Allâm)
Peygamberimiz S.A.V. Ebû Hüreyre R.A.'e:
- "Yâ Ebâ Hüreyre! Ehl-i beytine namazı emret; Allahü Teâlâ hiç ummadığın yerden sana rızkını gönderir" buyurdu.
"Ehline ve ümmetine namazı emret. kendin de ona sebatla devam et. senden rızık istemiyoruz, seni biz rızklandıracağız. (güzel) âkibet takvâ (erbâbı)nındır" âyet-i celîlesi delildir. (S. Tâhâ Å. 132)
H.Ş.: "Cebrâil A.S. Peygamberimiz S.A.V.'e şöyle dedi:
- "Yâ Muhammed! Allahü Teâlâ namazı terk edenin orucunu, zekâtını, haccını, (nâfile) sadakasını ve sair işlerini kabûl etmez.
Yâ Muhammed A.S.! Namazı terk eden Tevrat'ta, İncil'de, Zebur'da ve Kur'an'da lânetlenmiştir. Onun üzerine her gece ve gündüzde bin lânet, bin de gazap iner. Melekler ve yedi kat gökler de ona lânet ederler.
Yâ Muhammed A.S.! Namazı terk edenin senin havzından ve şefâatinden nasibi yoktur. O, senin kâmil bir ümmetin değildir.
Yâ Muhammed! A.S.! Namazı terk eden, hastalandığında ziyâret olunmaz, cenâzesi peşinden gidilmez, onunla yiyip içilmez, oturup kalkınmaz. Onun dinine bağlılığı, emânete riâyeti yoktur. O rahmet-i ilâhîden nasipsizdir. Ve cehennemin aşağı tabakasında münâfıklarla berâber azap görecektir".
Namazı terk eden kimse lokmayı ağzına alırken, o lokma ona: "Ey Allah'ın düşmanı! Allah sana lânet etsin! Sen Allah'ın verdiği rızkı yiyorsun da onun farz kıldığı namazı neden edâ etmezsin?" der.
Namazı terk eden evinden çıktığında evi ona: "Allah yolculuğunda sana sâhip olmasın. Ehlin için de sana hayırlı halef vermesin. Sağ sâlim ehline dönmek sana nasip olmasın" der.
Namazı terk eden kişi öyle mel'undur ki, vücûdundaki elbise de ondan uzaklaşmak ister ve "Eğer Rabb’im beni mutî kılmasaydı elbette senden kaçardım ve seni çıplak bırakırdım" der.
Namazla alâkayı kesen kimse, Yahûdî gibi ölür, Hıristiyan gibi dirilir.[15]
Ey Âdemoğlu! Bu korkunç hallerin hepsi namazı terk edenlerin başına gelir.
Abdullah bin Şakîk R.A.: Resûlullah S.A.V.'in Eshab'ı, namazdan başka hiç bir amelin terkini küfür olarak görmezlerdi, demiştir. (Tirmizî)
Hz. Ali R.A.: Kim namazı kılmazsa kâfir (gibi hareket etmiş)tir, diyor. (Buhâri, İbni Ebî Şeybe Rh.A.)
İbni Abbas R.A. "Namazı terk eden kişi inkârcılık yapmıştır". (İbni Abdil-berr)
İbni Mes'ud R.A.: "Namazı terk edenin dînine saygısı yoktur". (Taberânî)
Câbir R.A.: Namazı olmayanın (kâmil bir) îmanı yoktur. Abdesti olmayanın namazı (olmadığı gibi...) (İbni abdil-berr)
"Tergîb ve Terhîb" adlı eserinde Hafız Abdülazîm Münzirî bildirmiş:
- "Sahâbe-i Kiram'dan bir topluluk ve ondan sonra (tabiînden bir cemâat) namazı vakti tamamen çıkıncaya kadar ve kasten terk eden kimsenin küfrüne zâhip olmuşlardır".
Zevâcir adlı kitabında İbni Hacer-i Haysemî şöyle demiş:
"Sahâbe ve ondan sonra gelen âlimler, namazı terk eden kimsenin küfre gitmesinde ihtilâf ettiler.
Yukarıda geçen hadis-i şeriflerde, namazı terk edenin küfrüne, şirkine, İslâm milletinden çıktığına, Allah ve Resûl'ünün hıfz ü himâyesinden uzak olduğuna, ameli bâtıl, dîni ve îmanı yok gibidir, demişler.
"Kim namazı vakti çıkıncaya kadar kasten terk ederse, kanı heder olmuş kâfir gibidir", demişler. Ömer bin Hattab, Abdurrahman İbni Avf, Muaz İbni Cebel, Ebû Hüreyre, İbni Mes'ud, Câbir bin abdullah, Ebüd-derdâ R. Anhüm gibi büyükler bunlardandır.
Eshâb'dan gayri Ahmed bin Hanbel, İshak bin Rahaveyh, Abdullah ibni Mübârek, Hakem bin Uteybe, Eyyub Sahtiyânî, İbrâhim Nebaî, Ebû Davûd-e Tayâlisî, Ebû Bekir bin Ebî Şeybe, Zühery bin Harb ve diğer imamların hepsi Rahmetullâhi Aleyhim "Namazı kasten terk edenin küfrüne ve kanı helâl olduğuna", hükmetmişlerdir.
İmam-ı Şâfiî Rh.A. ve başkaları: "Namazı terketmeyi helâl kabûl etmezse kâfir olmaz; lâkin, bir vakit namazı terk eden öldürülür" demişler... Şöyle ki: O kimseye vakti içinde namazı kılması emrolonur. Vakti çıkıncaya kadar kılmazsa tekrar hatırlatılır. Kılmamakta israr ederse kılıçla boynu vurulur".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder